Osman Müftüoğlu

Osman Müftüoğlu

osmanmuftuoglu55@gmail.com

Kanserden korunmak için doğru beslenin

7 Şubat 2007
Besin seçimlerinizin sağlığınız ve yaşam kaliteniz üzerinde etkili olduğundan kuşku duymayın. Beslenme biçiminizle kanserler arasında güçlü bir bağlantı vardır. Araştırmalar bilinçli beslenmenin kanserden korunmada da etkili olduğunu gösteriyor.

Kanserlerin neredeyse üçte birinden beslenme tarzı sorumlu tutuluyor. Kanser-beslenme ilişkisini düzenlerken herhangi bir besinin veya besin unsurunun sizi kanser yapacağını ya da kanserden koruyacağını düşünmeyin. Besinlerin kanserden koruyan etkilerinden faydalanmayı arzuluyorsanız, dengeli, çeşitli ve bilinçli beslenmeye özen gösterin.

SEBZE VE MEYVE TÜKETİN

Sebze ve meyveler kansere karşı oynayan beslenme takımının ana oyuncularıdır. Antioksidan besin unsurlarından Beta Karoten, C ve E vitaminleri ile selenyum taze sebze ve meyvelerde bol miktarda bulunmaktadır. Likopen, Lütein, Kuvarsetin, Proantosiyanidin, Resveratrol gibi antioksidan besin unsurlarının en önemli kaynakları da taze sebze ve meyvelerdir.

Lahana grubu besinlerde bulunan Sulforafan gibi bazı fitokimyasalların kansere karşı koruyucu olduğu bilinmektedir. Sebze ve meyveler zengin posa içerikleri ile de kanserden korunmada önemlidir.

TAHIL VE BAKLİYATI UNUTMAYIN

Tam tahılların ve kuru baklagillerin düzenli tüketiminde kanserden korunmada önemli bir destek sağladığı bilinmektedir. Bu grup besinler posadan zengin içerikleri ile özellikle sindirim sistemi kanserlerinden korunmada önemli destek sağlarlar. Vitamin, mineral muhtevaları ile bağışıklık sistemine ve antioksidan savunmanıza güç katarlar.

YAĞI AZALTIN

Kanserden korunmada yağ tüketiminin azaltılması önemli bir faktördür. Özellikle doymuş ve trans yağ asitlerinin, akrilamid maddesinin yoğun bulunduğu besinlerin (unlu, yağlı, şekerli ürünler) azaltılması gerekmektedir. Omega-3 zengini deniz ürünlerini bol miktarda tüketmenin kansere karşı koruyucu olabileceği belirtilmektedir.

Kanserden korunmak istiyorsanız mümkün olduğu kadar düşük yağlı bir beslenme planı yapmaya, özellikle doymuş yağları ve trans yağ asitlerini azaltmaya özen göstermelisiniz.

Zeytinyağının kanserden koruyucu özel moleküller içerdiğini gösteren çalışmalar da var. Zeytinyağı tüketenlerde mide kanseri riski azalmaktadır.

YEŞİL ÇAYDAN YARARLANIN

Yapılan birçok araştırma yeşil çayda bol miktarda bulunan polifenollerin kanserden korunmada yararlı olabileceğini gösteriyor. Günde dört fincan yeşil çay içmeniz yeterli olacaktır. Yeşil ve siyah çayda bulunan katosinler kanser savaşçısı güçlü antioksidanlardır.

SİGARAYI BIRAKIN, ALKOLÜ SINIRLAYIN

Sigara ve alkol tüketiminin kanser sıklığını artırdığı kuşkusuzdur. Sağlıklı bir kiloda kalmanın da kansere karşı önemli bir önlem olduğu kanıtlanmıştır. Beslenme tarzınız, beslenmeye verdiğiniz önem, kanserden korunmanızda size ciddi anlamda yararlar sağlayabilir.

Daha az kalori tüketmeye, toplam yağ tüketiminizi en az düzeye indirmeye özen gösterin. Proteinlerin onarıcı ve yenileyici gücünden istifade edin. Doğal ve katkısız besinler tüketmeye, mümkünse organik besinlere daha çok yer vermeye gayret edin. (Yaşasın Hayat, 2005)

Kanser riskinizi artırabilen sorunlar

- Daha önceden bağırsak polipleri veya bağırsak kanseri geçirme öyküsü: Bağırsak kanseri

- Hepatit B ve C ya da karaciğer sirozu öyküsü: Karaciğer kanseri

- Özefagusa mide asidinin geriye kaçmasından dolayı oluşan sorunlar (reflü özafajit): Özefagus kanseri

- Bir memede daha önceden belirlenen kanser öyküsü: Diğer memede beliren yeni bir kanser

- Bir akciğerde daha önceden belirlenen kanser öyküsü: Diğer akciğerde beliren kanser

- Helikobakter Pylori enfeksiyonu: Mide kanseri


Bunları daha sık tüketin!

6 Posalı yiyecekleri daha çok tüketin.

6 Organik ve doğal besinlere yönelin.

6 Renkli taze ve organik sebze ve meyvelere ağırlık verin.

6 Tam tahılları ihmal etmeyin (Bulgur, kuskus, tahıl ekmekleri).

6 Kurubaklagilleri daha bol tüketin (Fasulye, nohut, mercimek)

6 Yeşil çay, bitki ve meyve çaylarından istifade edin.

Dr. Ayşe ALTINTAŞaaltintaş@yasasinhayat.org

Dr. Evren ALTINELealtinel@yasasinhayat.org

Dr. Ece HATTATehatta@yasasinhayat.org

---------------------------------------------------------

Dyt. Güneş AYIRgunesayir@yasasinhayat.org

Dyt. Müge ARSLANmarslan@yasasinhayat.org

Dyt. Nilüfer BAYRAMniluferinceis@yasasinhayat.org

Dyt. Tuğçe ALTANtaltan@yasasinhayat.org

----------------------------------------------------------

Egzersiz Uz. Özcan KIZILTAŞozcankiziltas@yasasinhayat.org

Kanserden korunurken

BUNLAR ÇOK ÖNEMLİ!

4 Taze sebze ve meyve tüketimini artırın

4 Alkolü azaltın, mümkünse bırakın

4 Yağ ve tuz tüketiminizi sınırlayın

4 Bitkisel kaynaklı besinlere yönelin

4 Zengin, çeşitli ve farklı besinler tüketin

4 Kilonuzu iyi izleyin

4 Sigara kullanmayın

4 Yeşil çaydan faydalanın

BUNLARDAN UZAK DURUN!

n Kahve gibi kafein yüklü içecekler

n Yapay kimyasal tatlandırıcılar

n Nitrit, nitrat ve nitrozamin içeren besinler

n Akrilamid içeren ürünler (yüksek ısıda hazırlanmış unlu ürünler)

n Hormon ve boya katkılı besinler

n Trans yağ asitlerinden yoğun besinler

n Ateşte kızartılmış etler

Kanserden korunmak amacı ile kullanılan bazı besin destekleri

Selenyum, Folik asit, C vitamini, E vitamini, Beta karoten, Soya İzoflavonları

DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için:

manager@yasasinhayat.org

Tel: (0212) 236 73 00

Yavaş kilo vermek bir sorun mu

BİR SORU

Uyguladığım diyetle 4 ay gibi bir sürede ortalama 6 kilo verdim. Bana göre çok yavaş kilo veriyorum. Daha hızlı kilo vermem için önerileriniz nelerdir?

Kilo verme hızı yaş, cinsiyet, vücut ağırlığı, günlük aktivite düzeyi, öğün saatleri gibi birçok faktörden etkilenmektedir. İlk önce genel bir beslenme alışkanlıkları sorgulaması yapmanız, sorularınıza cevap almanız için iyi bir yöntem olabilir. Bunun yanı sıra kilo verme süreçlerinde ortalama üç aylık bir dönemde toplam ağırlığınızın yüzde 10’unu kaybetmeniz bizim uygulamalarımızda önerdiğimiz miktardır.

Zayıflama programlarına başlamadan önce genel bir tetkik değerlendirmesi için mutlaka bir doktordan yardım almalısınız. Diyet programınızın ilerleyişi konusunda ortaya çıkabilecek yavaşlamaların genel sağlık durumunuz ile ilgili olup olmadığını bilmek ve bu konuda yardım almak motivasyonunuzu yüksek tutacaktır.

Hızlı kilo verme kavramı kişiden kişiye değişir. 90 kilo olan bir kişi ile 60 kilo olan bir kişinin kilo verme hızları mutlaka farklı olacaktır. Ayrıca ayda toplam 2 ile 4 kg. ağırlık kaybı hedeflerinize ulaşmanız için emin adımlarla ilerlediğinizin göstergesidir.

Diyetisyen Nilüfer BAYRAM

Kahvaltıyı pas geçmeyin

BİR SORU

Kahvaltıyı genelde geçiştiriyorum. Öğle yemeğinde sebze yemeği, akşama et, yanında pilav tüketiyorum. Çok zor kilomu koruyorum. Yorumunuz nedir?

En önemli öğün olan kahvaltıyı geçiştirmeniz en büyük yanlışınız. Kahvaltı uzun bir aradan sonra yani uykudan sonraki ilk öğündür. Kahvaltıda tüketilen besinler vücutta daha verimli kullanılır ve kahvaltıyı atlarsanız vücudunuzun ihtiyacını vermemiş olursunuz. Bu durumda baş ağrısı ve konsantrasyon bozukluğu ortaya çıkabilir.

Meyveden hiç söz etmemişsiniz. Taze ve kuru meyvelerden oluşan ara öğünler hazırlamalısınız. Etinizi, tahıl grubunu yani günün erken saatlerine göre daha yoğun bir enerjiyi akşam saatlerine bırakmanız da düzeltmeniz gereken bir diğer yanlış. Tahıl grubunu kahvaltı ve öğle yemeğine mutlaka eklemelisiniz. Et grubunu öğle yemeğinde tercih etmenizi öneririm.

Diyetisyen Güneş AYIR
Yazının Devamını Oku

Besin desteklerinden nasıl faydalanacaksınız

6 Şubat 2007
Besin destekleri veya diğer adıyla tamamlayıcıları kullananların sık karşılaştıkları bazı sorunlar vardır. Bu sorunların çoğu desteklerin (vitamin, mineral, besin unsurları, bitkisel ürünler) kullanımında karşılaşılan sorunlardır. İşte bu sorunlardan bazıları ve çözümleri:

n Besin destekleri güvenilir midir?

Tamamlayıcıların güvenilirliği hakkında en doğru bilgiyi doktorunuzdan, diyet uzmanlarından, ilgili firmalar ve tamamlayıcının etiketinden elde edebilirsiniz. Tamamlayıcı kullanırken bununla ilgili güvenlik önerilerini ve dikkat edilmesi gerekenleri okuyun. Özellikle devamlı kullandığınız bir ilaç varsa, bu ikisi arasında bir etkileşim olabileceğinden size önerilen bir vitamin-mineral veya bitkisel ürünü kullanmadan önce doktorunuza danışın. Tamamlayıcı kullanımını ilk birkaç ay 2-3 ürün ile sınırlayın.

Besin destekleri herkeste aynı yararı sağlar mı?

Tamamlayıcılar hakkında kitaplarda, dergilerde, internette birçok bilgi-belge bulabilirsiniz. Arkadaş çevrenizden de öneriler gelebilir. Birinin bir tamamlayıcıdan fayda görmüş olması, sizin de faydalanacağınız anlamına gelmez. Bu bilgi, tamamlayıcının etkili ve emin olduğunun ispatı değildir.

Herkesin farklı olduğunu, farklı beslendiğini ve farklı şeylere ihtiyaç duyduğunu unutmamalısınız. En iyi araştırılan tamamlayıcılar şunlardır: Vitamin E, Vitamin C, B vitaminlerinin çoğu (Niasin gibi), Magnezyum, Kalsiyum, Alfa-lipoik asit, Koenzim Q10, L-Karnitin, L-Arginin ve bazı şifalı bitkiler (Milk Thistle, Gingko Biloba, Echinecea, Umclaoba, Grape Seed Ekstract, sarmısak, zencefil gibi)...

Bu ürünleri ne kadar süre kullanmalısınız?

Buna yanıt vermeden önce kendiniz hakkında bazı soruları cevaplamalısınız. Sağlıklı besleniyor musunuz? Tahıl, baklagiller, kabuklu yemişler, çekirdekli yemişler, taze meyve-sebzeler ve suları içeren bir diyetle mi besleniyorsunuz? Böyle besleniyorsanız, fazladan tamamlayıcı kullanmanıza çoğu kez gerek yoktur. Sadece ekstra stres altında olduğunuz dönemler veya yolculuklar gibi sağlıklı bir beslenme planı uygulamadığınız dönemlerde tamamlayıcı almanız yeterli olacaktır.

Stres altındaysanız, günde ikiden fazla alkollü içecek, sigara veya birkaç fincan kahve içiyorsanız, kirli bir hava soluyor, stresi yoğun bir işte çalışıyorsanız, birkaç yıl için, günlük daha fazla C ve E vitaminleri ve diğer antioksidan gereksiniminiz vardır. Karışık gıdalardan oluşan, hızla geçiştirilen, düzensiz bir diyet mi alıyorsunuz? O zaman daha fazla antioksidan, kalp koruyucu, alıç, çinko ve günlük multivitamin almalısınız. Kısacası sizin ihtiyaçlarınızı belirleyecek olan şey, yaşam tarzınız, genetik mirasınız ve alışkanlıklarınızdır.

n Ne zaman almalısınız?

Tamamlayıcı almak için en iyi zaman, almayı anımsadığınız zamandır. Bu konuda bazı tavsiyeler verilebilir. Yemeklerden önce veya öğün aralarında içeceklerinize sıvı bitki özü ya da besleyici tozları eklemek yararlı olabilir. Sarmısak gibi midenizi rahatsız edebilecek tamamlayıcıları yemekten hemen önce alın. Tamamlayıcı kullanma programınız yoksa ve anımsama sorununuz varsa, her gün almanız gereken tamamlayıcıları vitamin kutusu olarak belirlediğiniz bir kutuya koyarak göz önünde bir yerde tutmanız sorunu çözebilir.

Tamamlayıcı kullanımını gün içine yayabilirsiniz, anımsamak problem olacaksa tek dozda da alınabilir. Maksimum sonuçlar için, sabah kahvaltısı ve akşam öğünüyle alın. Sadece günde bir kez hatırlayabiliyorsanız, sabahları alın. Vitamin ve mineralleri genellikle tok karnına alın. Yağda eriyen vitaminleri ise akşam kullanmayın.

n Aç mı, tok mu kullanacaksınız?

Eğer mideniz hassassa, özel bir tamamlayıcının sizi rahatsız ettiğini hissederseniz veya vitamin E’nin yağlı tadından hoşlanmazsanız, o zaman tamamlayıcıyı öğünden hemen önce alın. Vitamin ve mineral tamamlayıcıları öğünle alın, sindirimin daha aktif olduğu öğün sırasında tamamlayıcının emilimi maksimal olur, ayrıca mide-bağırsak rahatsızlığı olasılığı azalır. Şifalı otlardan oluşan sıvı bitki özlerini ise maksimum emilim için öğünden başka zamanlarda alın.

İhtiyacınızdan fazla vitamin kullanmayın

V
itamin ve mineral destekleri alarak yetersiz beslenmenizin yaratacağı sorunları çözebileceğinizi düşünürseniz yanılırsınız. Bu destekler sadece eksiklikleri belirlendiğinde ya da bazı sorunlar nedeniyle yeterli miktarlarda alınamadığında, bazen de vücudun yaşadığı geçici sorunları ortadan kaldırmakta kullanılmaktadır.

Yeterli ve dengeli beslenmeden vitamin ve mineral ihtiyacınızı karşılayamazsınız. Bu maddeler besinlerde diğer sağlıklı unsurlarla bir aradadır. Bunların hepsinin birlikte alınması, yararı en üst noktaya çıkarmaktadır. İhtiyacınızdan fazla vitamin almak ne beyninizi daha fazla çalıştırır, ne vücudunuza enerji kazandırır.

Bu destekleri kullanarak kanserden korunacağınızı da düşünmemelisiniz. Araştırmalar Selenyum, Likopen, Rezveratrol, Betakaroten gibi besin unsurlarının kansere karşı koruyucu olduğunu gösteriyorsa da bunları destek olarak kullanmadan önce doktorunuzla konuşmalısınız.

Varİkosel nedir, nasıl tedavi edilir

Varikosel, testislerdeki kanı boşaltan toplardamarların genişleyip varisleşmesidir. Testisten çıkan toplardamarların aşırı ve anormal olarak genişlemiş olması, testiste ısı etkisi ve beslenme bozukluğu sonucu sperm üreten hücreleri toksik bazı maddelerle karşı karşıya bırakır. Bu durum sperm oluşumunu kötü etkiler.

Kısırlık şikayeti olan erkeklerin yaklaşık yüzde 40’ında varikosel mevcuttur. Varikosel her iki testiste de görülebilir. Ancak genelde sol testiste görülür. Bir taraftaki varikosel genellikle diğer testisi de etkilemektedir.

Varikosel çoğu zaman hiçbir belirti vermez. Ancak bazen testislerde ağrı, küçülme, dolgunluk hissi, gözle görülebilen-ele gelen genişlemiş damarlar ve kısırlıkla kendini belli edebilir.

Varikoselin tedavisi ameliyattır. Basit bir ameliyattır ve genellikle hastanede yatmayı gerektirmez. Yaklaşık 30-60 dk. sürer. Ameliyattan 3 ay sonra sperm üretiminde düzelme görülmeye başlanır. Sperm tetkiki ameliyattan sonraki 3-6 ayda bir yapılmalıdır.

Tüp bebek uygulaması yapılacak erkeklerde de varikosel ameliyatı yapıldıktan sonra tüp bebeğe geçilmesi başarıyı artırabilir. Ameliyat edilen hastaların bir kısmında sperm değerleri biraz daha yükselerek mikroenjeksiyon (ICSI) yerine aşılama (IUI) uygulamasına geçilebilir, hatta doğal yolla gebe kalma şansı da elde edilebilir. Spontan gebelik sağlanamayan hastalarda, sperm sayısı, motilite veya sperm morfolojisindeki iyileşme ile yardımcı üreme tekniklerinin başarısı artmaktadır.

Kalsiyum ve çikolata

Kalsiyum desteklerini çikolata ile birlikte tüketmeyin!

Çikolatada bulunan "okzalat" isimli molekül, kalsiyum emilimi üzerinde olumsuz etki yapmaktadır. Ispanak, lahana, bamya, pazı gibi sebzelerde ve çayda da bulunan bu madde kalsiyumdan faydalanma olasılığını bir miktar azaltmaktadır. Ancak bu etkinin çok ciddi bir sorun yaratmadığını da belirtelim.


Her doğal ürün güvenli değildir

Bitkisel desteklerin etiketlerinde "doğal" yazdığı için güvenli olduklarını düşünebilirsiniz. Fakat birçok bitkisel destek, bazı reçeteli veya reçetesiz ilaçlarla birlikte alındığında sizin için zararlı olabilir. Gebe veya süt veren bir anneyseniz ya da aşağıdaki sorunlardan biriyle karşı karşıyaysanız, bitkisel ürün kullanmadan önce doktorunuza başvurmanız gerekir.

Yüksek kan basıncı

Tiroit problemleri

Depresyon veya diğer psikiyatrik problemler

Parkinson hastalığı

Büyümüş prostat bezi

Kan hastalıkları, pıhtılaşma problemleri

Diyabet (şeker hastalığı)

Kalp hastalığı

Epilepsi

Glokom (göz tansiyonu artışı)

Felç veya organ nakli geçmişi

Hangi ilacı kullanırsanız kullanın, hangi sağlık sorununuz olursa olsun, doğal ürünleri kullanmadan önce doktorunuza danışmalısınız.

Yanan, yağlarınız mı, yoksa siz misiniz

Fazla kiloların nedeni vücutta artan yağ dokusudur. Kilo kaybının esası, sağlığınızı olumsuz yönde etkileyen bu yağ dokusunun miktarını yeterli ve dengeli bir beslenme planı ile azaltmaktır. Yağ yaktırdığı söylenen yanlış yöntemlerle vücudunuza zarar verebilirsiniz.

Sauna: Vücuttaki su kaybını sağlayan yöntemlerdendir. Vücut suyunun gereğinden fazla kontrolsüz kaybı sağlık sorunlarına neden olabilir. Terlediğiniz zaman kaybettiğiniz sudur, yağ değildir.

Diüretik ilaç ve çaylar: Diüretik maddeler veya çaylar, vücutta yağ yakmamızı sağlamaz; sadece vücut suyunun idrar yoluyla vücuttan atılmasını sağlar.

Masaj: Dolaşım sistemini ve kaslardaki gerilmeleri rahatlatmak için uygulanan bu yöntem vücudunuzdaki yağı yakmayacağı gibi, vücut yağını bir yerden bir yere taşımaz.

Kısa süreli diyetler: Kısa süreli diyetlerle vücudunuzda yağ yakamadığınız gibi, diyeti bıraktığınızda vücudunuzdaki yağ artışı hızlanacaktır. Kısacası tüm bu yöntemlerle vücudunuzda biriken istenmeyen yağlardan kurtulmanız mümkün değildir. Vücudunuzun sağlıklı olarak yağ yakabilmesi için egzersizin ve doğru beslenme alışkanlıklarının kazanılması ve bir yaşam tarzı değişikliği haline gelmesi gerekmektedir.

En çok sevilen ara öğün: Çerez

Tabii ki diyetinize kalori hesabı yaparak kuru yemişleri ekleyebilirsiniz. Protein, E vitamini, çinko, magnezyum yönünden zengin olan kabuklu kuru yemişlerin yağ oranları da yüksek olduğu için belirli miktarda tüketmeniz gerekiyor.

Diyetinize, sabah kahvaltısında yediğiniz 5-6 zeytin yerine veya salataya ilave ettiğiniz zeytinyağı yerine haftada 2-3 gün ceviz, badem, fındık, 1 dilim ekmek yerine de 1 çay bardağı leblebi ekleyebilirsiniz.

1 tatlı kaşığı sıvıyağ yerine günde 2 adet ceviz, 5-6 adet fındık-badem, 1 avuç kabak çekirdeği; 1 dilim ekmek yerine de 1 çay bardağı leblebi-nohut tüketebilirsiniz.

DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için:

manager@yasasinhayat.org

Tel: (0212) 236 73 00
Yazının Devamını Oku

Lahana çorbasını falan boş verin

5 Şubat 2007
Greyfut diyetiydi, lahana çorbası diyetiydi, bunları boş verin. En iyi diyet, yaşam tarzınızda yapacağınız köklü değişikliklerdir. Aktivitesi yüksek bir yaşamda ısrarcı olmalısınız: Daha hareketli bir hayat sürün, fırsat buldukça yürüyün, bir şeyler taşıyın. İhtiyacınızdan fazla kalori almayı bırakın, sağlıklı bir kiloya inene kadar düşük kalorili -ama asla "çok düşük" kalorili değil- bir beslenme planı uygulayın.

GEO dergisinin Ocak 2007’de yayınlanan sayısında diyetlere ayırdığı sayfalar etkileyici, başlık olarak seçtiği cümleler ise olağanüstüydü: En iyi diyet, yeni bir yaşam tarzıdır! Eğer kilonuzu yönetmekte bir sorun olduğunu düşünüyorsanız, diyet sözcüğünü bir kenara bırakmalı, yeni bir yaşam tarzı oluşturmalısınız. Bu yeni yaşamın içine yeterli, dengeli ve çeşitli beslenmeyi, aktivitesi yüksek bir hayat sürmeyi ve yeme-içme davranışlarınızı sağlıklı hale getirmeyi, yani köklü değişikliklere gitmeyi unutmamalısınız. Kısacası "total" yani "köklü ve tam" bir değişiklik yapmalı ve bunu bir tarz, bir ritüel gibi yaşamınıza kazandırmalısınız. Eğer böyle büyük bir değişime gidemezseniz, kilo gelgitleri içinde /images/100/0x0/55eaa97cf018fbb8f88eae00bunalacağınızdan bir süre sonra kronik (müzmin) bir diyetçi olacağınızdan, sonra da diyet düşmanları ordusunda yerinizi alacağınızdan kuşkunuz olmasın.

KISA SÜRELİ OLMASIN

Diyet yapanları bekleyen en büyük tehlike kısa dönemli sonuçlara bel bağlamaktır. Özellikle 3-5 kilodan daha fazlasını vermek zorunda olanların, genetik mirasında "Bu kişi biraz kilolu olacak ve kilo sorunu yaşayacak" diye yazanların, daha önce bu ve benzeri deneyden geçmiş olanların bu yeni kavramı dikkatle uygulamaları gerekiyor: "Yaşam tarzı değişikliği."

VERİLENİ ALMAYIN

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki hiçbir diyet tipi zayıflığı sürekli kılmıyor. Dikkat edilmezse verilen kilolar bir süre sonra fazlasıyla geri dönüyor. Sadece doğru yemekleri seçmek yetmiyor. Daha sağlıklı yaşamanız, kilo vermeniz, sağlıklı kilonuzu korumanız ve formda genç biri olarak kalmanız için daha köklü değişikliklere ihtiyaç var. Sadece diyet çemberine takılıp kalırsanız, bir süre sonra en azından ruhen hasta biri haline gelme ihtimaliniz oldukça yüksek. Eğer yukarıda bahsettiğimiz üçlü değişimi yapar, yani hayatınızı total sağlık kavramına doğru yönlendirebilirseniz, kilonuzu daha iyi yönetir, keyifli, neşeli, huzurlu biri haline gelirsiniz.

TUZAKLARA DİKKAT

Katı kuralları ve kaçamakları affetmeyen planlardan, 6-7 ayda aldığınız kiloları 6 günde geri vermeyi garantileyen saçmalıklardan, istediğiniz kadar yiyerek kilo vereceğinizi veya sizi haplarla, akupunkturla, iğnelerle zayıflatacağını vaat eden uzmanlardan uzak kalmayı beceremezseniz, kilolarınızı değilse de sağlığınızı kaybedeceğinizden emin olabilirsiniz. Güçlü iradenizi zayıflatabilir, yağlarınızı daha da arttırabilirsiniz. Öz denetimi güçlü bir insanken, zayıf biri haline gelebilirsiniz.

ÖZDENETİM ŞART

Kilo sorunuyla baş etmeye karar verdiyseniz önce kendinizi iyi anlamalı, beden ve ruhunuza nelerin iyi veya kötü geldiğini belirlemekle işe başlamalısınız. Sadece kilo vermeye değil, sağlığınızı iyileştirip formda biri haline gelmeye odaklanmalı, yani yeni bir yaşam tarzı oluşturmalısınız. Bunun için pek çok şey de denge kurmak, bir kez daha tekrarlayalım, köklü ve derin değişiklikler yapmak gerekiyor.

TOTAL HAYAT TOTAL DİYET

"Total hayat, total diyet" yaklaşımının yeni bir hayat tarzı olduğunu unutmamak gerekiyor. Böyle bir yaşam tarzı değişikliği zaman, dikkat ve uzman desteği gerektirir. Bunun için doktor, diyet uzmanı, psikolog ve egzersiz uzmanından oluşan bir takım çalışmasına ihtiyaç vardır. Eğer detoks oruçları ile sağlığınızın canına okumamak, hayali diyetlerle yağlarınız yerine paranızı kaybetmemek, cüzdanınızı değil bedeninizi forma sokup inceltmek ve tam bir kilo yönetimi uzmanı haline gelmek istiyorsanız bilimsel açıdan kanıtlanmayan önerilere ki çoğu zaman bunlar cezbedici önerilerdir kapılmayın. Bu gün diyette olmanın yarın "diyeti bırakmak" anlamına geldiğini unutmayın. Yaşam tarzınızı değiştirmek, geçerli ve etkili tek çözümdür.

Yüksek aktiviteli bir yaşam sürün

İhtiyacınızdan fazla kalori almayı bırakmalı, sağlıklı bir kiloya inene kadar düşük kalorili, ama asla çok düşük kalorili değil, bir beslenme planına razı olmalı, bunu yaparken de protein, karbonhidrat ve yağ tüketiminiz yönünden dengede kalmalısınız. Besin çeşitliliğinin sağlığın en önemli garantilerinden olduğunu unutmamalı, tek yönlü beslenme planlarından lahana çorbası diyeti, greyfurt diyeti, muz diyeti gibi diyetlerden uzak kalmalısınız. Aktivitesi yüksek bir yaşamda ısrarlı olmalısınız, daha hareketli bir hayat sürmek, fırsat buldukça yürümek, bir şeyler taşımak, eğilip doğrulmak, en iyisi haftada en az 3-4 kez 35-40 dakikalık tempolu yürüyüşler yapmak vazgeçilmez alışkanlıklarınız haline gelmelidir.
Yazının Devamını Oku

Ginkgo kullansın mı?

4 Şubat 2007
Şeker hastalığı genetik faktörlerin önemli rol oynadığı hastalıkların başında gelir. Özellikle orta yaş sonrasında sıklaşan erişkin diyabetinde genetik miras çok önemlidir. Ailenizin genetik kodlarında diyabetle ilişkili genlerin yoğunluğu yüksekse şeker hastalığına yakalanma olasılığınız da yükselir. Şeker hastalığına yakalanma olasılığını daha da artırmak istiyorsanız, kilo almanız ve hareketsiz bir hayat tarzı oluşturmanız yeterlidir! Eğer bu yanlışlara stresi bol, beslenmesi dengesiz, kilo gelgitleri sık bir hayat tarzını da yerleştirirseniz, diyabete yakalanma olasılığınızı daha da artırabilirsiniz. Kısacası diyabet genleri yoğun bir aileden geliyorsanız şeker hastası olup olmamaya herkesten önce siz karar verirsiniz.

Hamdi Akın’ın da aile mirasında şeker hastalarının sayısı biraz fazla ve bu nedenle beslenme, aktivite gibi seçimlerine çok dikkat etmesi gerekiyor. Şeker hastalığının erken döneminde kan şekerinin sadece tokluk zamanlarında yüksek seyrettiği, ortalama 9-12 yıl süren bir dönemi vardır. Bu dönemde kan şekeri yükselmeleri çoğu kez bir belirti vermez. Bu dönem erken veya gizli diyabet dönemi olarak da tanımlanır ama aslında şeker hastalığının özellikle büyük damarlarda oluşturduğu tahribat çoktan başlamıştır. Bu nedenle aile öyküsünde kan şekeri yüksekliği ve şeker /images/100/0x0/55ea90a7f018fbb8f88847f3hastalığı bulunanların sadece açlık kan şekeri tayinleriyle yetinmemeleri, tokluk kan şekerlerine de baktırmaları gerekiyor.

METABOLİK SENDROMA DİKKAT ETMESİ ŞART

Özellikle bel çevresi geniş olanların (erkekler için 102 cm ve üzeri, kadınlar için 88 cm ve üzeri), yüksek tansiyonu veya sınırda kan basıncı yüksekliği bulunanların (130/85 mmHg ve üzeri), yüksek trigliserid düzeyi saptananların (150mlg/dL) iyi kolesterolü -HDL- düşük olanların (erkeklerde 40 ml/dL kadınlarda 50 ml/dL ve altı) olanların daha da dikkatli davranmasında fayda var. Bu belirtiler çoğu zaman, içinde şeker hastalığını veya gizli şekeri de bulunduran bir problemin varlığına işaret eder.

Bu kişilerde aşırı kilolu olmak bütün belirtileri ve özellikle şeker hastalığını etkiler. Metabolik sendrom olarak bilinen bu sağlık sorununun kalp-damar hastalıkları ve inme gibi damarsal riskleri artırdığı biliniyor. Hamdi Bey’in kilo alıp vermeye, hareketsiz bir yaşam sürmeye hiç hakkı yok! Genetik yapısına uygun bir yaşam tarzı oluşturması gerekiyor. Hamdi Akın’ın genetik miras notu düşük: 6 yaşam tarzı seçimleriyle ilişkili notu ise orta derecede: 7

BESİN SEÇİMLERİ DOĞRU

Besin seçimlerinde genelde sağlıklı ve lezzetli yiyeceklere yöneldiği anlaşılıyor ama muhtemelen kalori sınırlaması yapamıyor. Hamdi Akın’ın genetik olduğu anlaşılan bir kolesterol yüksekliği problemi de mevcut. Erken yaşlarda ortaya çıkması ve rosuvastatin gibi bir statin kullanımı bunu gösteriyor. Kolesterol yüksekliği ve diyabet, kan şekeri fazlalığı, damarları hırpalamak için yeterince önemli sorunlar. Hamdi Bey’in bu problemini sıkı izlediğini umuyorum. Balık sevgisini sürdürmesini, haftada 3-4 gün balık yemesini, omega-3 kazanımını besin destekleri kullanarak daha da artırmasını öneriyorum. Beslenme notu orta: 7

GİNKGO BİLOBA NE ZAMAN YARARLI?

Hamdi Akın’ın kullandığı besin destekleri içerisinde enteresan bir bitki var: Ginkgo Biloba. Ginkgo Biloba etkinliği birçok çalışmayla kanıtlanmış bitkisel bir bellek takviyesidir. Ginkgo ağacının meyve ve yapraklarından elde edilen bitkisel özüt sadece Alzheimer’a bağlı bellek sorunlarında değil, damarsal kökenli bellek sorunlarında da faydalı olabiliyor. Ginkgo’nun Beta Amiloid oluşumunu önleyebildiğini gösteren güvenilir kanıtlar var. Beta Amiloid anahtar patolojik bir protein olduğunu ve Alzheimer hastalığının muhtemel nedeni olarak düşünüldüğünü hatırlatalım. Ginkgo içeren bitkisel tamamlayıcıları bellek sorunlarını önlemek ve hatta mevcut belleği biraz daha güçlendirmek için de kullanmak mümkün mü? Bu sorunun yanıtı henüz verilebilmiş değildir. Ginkgo içeren bitkisel tamamlayıcıları kullandığınızda reçeteli satılanlarını ve doktorunuzun önerdiklerini kullanmaya özen gösterin. Hamdi Bey Gingko Biloba kullanarak belleğini korumak ve odaklanma gücünü arttırmak istiyorsa pek fayda beklemesin. Ginkgo kullanımını 5-10 yıl daha ertelesin!

ASPİRİN ALMAK REFLÜYE İYİ GELMEYEBİLİR

Hamdi Akın’ın kullandığı diğer desteklerden C vitamini ve E vitamininin de bellek güçlendirici antioksidanlar olduğunu belirtelim. Hamdi Bey belleği için ciddi bir tahkimat yapmış gibi görünüyor! Reflü sorunu bulunan birinin aspirin kullanıp kullanmaması gerektiği doktoru ve hastanın belirleyeceği bir durumdur, ancak sürekli Lonsoprozol kullanmak zorunda kalmasının nedeni her gün aldığı aspirin tabletleri olabilir. Hamdi Bey henüz genç ve düzenli aspirin kullanmasını gerektirecek bir sorunu yok gibi görünüyor. Besin desteği notu da fena değil: 7

AKTİVİTESİ İYİ

Hamdi Akın’ın aktivite alışkanlıkları mükemmel. Haftada dört gün kardiyo içeren bir aeorobik planı taşıdığı sağlık risklerini kontrol etmede yardımcı olacaktır. Bu planı bir alışkanlık haline getirmesi ve süreklilik kazandırması sağlığına yapabileceği en ciddi yatırımdır. Sağlıklı güzel, kaliteli ve zerafetle yaşlanan insanların hemen hepsi hayatlarına aktiviteyi dahil eden kişilerdir. Bizim favori aktivitemiz yürüyüştür. Yeterince zaman ayrıldığı ve sıkı yapıldığı sürece vücudun aerobik aktivite ihtiyaçlarını yürüyüş kadar iyi karşılayan ucuz ve etkili bir aktivite yoktur. Hamdi Akın’ın aktivite notunu da yüksek tutuyorum: 8

STRES YÜKÜ FAZLA

Hamdi Akın yoğun iş yaşamı olan, hızlı kararlar vermesi gereken bir işadamı. Zaman zaman baş ağrıları ve konsantrasyon eksikliği sorunlarından yakınması normaldir. Yeni ve yaratıcı projeler ortaya koymak muhakkak ki, ruha pozitif stresler yükler. Pozitif stresler küçük ve olumlu faydalar sağlar. Bununla birlikte her yeni ve yaratıcı bir proje yeni ve farklı stres kaynağı haline de gelebilir. Hamdi Akın’ın yoğun bir stres yükü altında çalıştığını tahmin ediyorum. Stres yönetimi konusunda biraz daha bilgilenmesi, özenli olması ve gerekiyorsa destek almasını öneriyorum. Hamdi Akın’ın stres yönetim notu düşük: 6

Hamdi Akın’a sağlıklı, huzurlu, başarılı ve verimli bir hayat diliyorum.

YÜKSEK İRTİFA HİPERTANSİYONA ZARARLI MI?

Çok yüksek irtifada, yani 2500-3000 metre ve üzerinde uzun süre kalmak kanın yoğunluğunu artırmakta, kan basıncı ve inme riskini yükseltmektedir. Eğer bu rakımlardan daha yüksek bir bölgede kayak yapmıyorsanız ve tatiliniz kanınızı yoğunlaştıracak kadar uzun süreli değilse endişe etmek gerekmez. Bununla birlikte eğer ilaçlarla ayarlanmamış bir yüksek tansiyon sorununuz varsa, kayak tatilini bir süre ertelemek de yarar vardır.

HATIRLATMA

Sağlıklı ve kaliteli bir hayatın ipuçlarını anlattığımız YAŞASIN HAYAT PROGRAMI’nı pazar günü Kanal D’de saat 13.00’te izleyebilirsiniz. Bu hafta programın konukları manken Ece Sükan ve balet Tan Sağtürk.

NASIL YAŞIYORSUNUZ?

HAMDİ AKIN (53)

TAV Yönetim Kurulu Başkanı

Sağlığıma gösterdiğim özene karşın belli sorunlarım var. Kolesterolüm yüksek, mide sorunlarım var, eklem ve kas sorunlarım da var. Ailemdeki şeker hastalığı bana da geçti. Kilo almamak için sık sık diyet yapıyorum. Başta kahvaltı olmak üzere öğünlerim düzenli. Öğün arasında, gün içinde veya geceleri atıştıran birisi değilim. Ama hızlı yemek yerim. Hamur işlerinden uzak duruyorum. Bamya ve pırasayı sevmediğim için yemiyorum. En sevdiğim üç yiyecek balık, ıspanak ve tavuk. Süt, yoğurt, tavuk, peynir, sebze ve meyveyi dengeli biçimde yiyorum.

Günde iki adet sigara ve haftada iki bardak alkol tüketiyorum. Günde iki bardak bitki çayı, bir kahve ve bir çay içiyorum. İlaç olarak Lansor ve Crestor kullanıyorum. Besin desteği olarak Ginkgo Biloba, aspirin, C vitamini ve E vitamini alıyorum. Sıkı bir egzersiz programım var: Haftada dört gün kardiyo ve dört gün de fitness yapıyorum. Stresten dolayı zaman zaman başağrısı ve konsantrasyon eksikliği çekiyorum. Bunda belki stresle mücadelemin yeterince hızlı olmaması da rol oynuyor. Çünkü kendini beğenmekten biraz çekinen ve pek fazla pozitif düşüncede olamayan bir kişiyim. En önemli artım işimden keyif alarak yaratıcı projeler ortaya koymam.

Hamdi Akın’ın not ortalaması: 7
Yazının Devamını Oku

Cinsel gücü korumak elinizdedir

2 Şubat 2007
Cinsel yaşamınızı her yaşta keyifle sürdürmek istiyorsanız, aşağıdaki önerilerden yararlanabilirsiniz. Kullandığınız ilaçlara dikkat edin: Bazı ilaçlar, özellikle de yüksek tansiyon, kalp hastalıkları ve depresyon tedavisinde kullanılanlardan bazıları, iktidarsızlık yapabilmektedir. Yeni başladığınız bir ilaçtan sonra cinsel güçsüzlük oluştuysa doktorunuzla görüşmelisiniz.

Beslenmenize özen gösterin: Tükettiğiniz besinlerdeki kolesterol ve doymuş yağ miktarını azaltın. Daha az kalori tüketin, sebze ve meyve kullanımınızı artırın.

Kilo verin: Cinsel güçsüzlük ile ilgili pek çok hastalıkta, özellikle şeker hastalığında, hipertansiyon ve damar sertliğinde, kilo fazlalığı ve şişmanlık en önemli faktördür. Düzenli bir kilo verme programı, damarlardaki kan akımını iyileştirip cinsel yaşamınıza olumlu katkılar sağlar./images/100/0x0/55ead3e0f018fbb8f8994382

Düzenli egzersiz yapın: Düzenli egzersiz alışkanlığı sizi seksüel güç azalmasının en önemli faktörleri olan yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kalp hastalıkları ve damar sertliğinden koruyacak, damarlarınızı hep genç tutacaktır.

Strese dikkat: Depresyonun ve depresyon tedavisinde kullanılan pek çok ilacın cinsel yaşamı baskıladığı bilinmektedir. Ayrıca gerilimli, stres düzeyi yüksek, sinirli erkeklerde cinsel güç kaybı daha erken yaşlarda ortaya çıkmakta ve daha yoğun seyretmektedir.

Alkol ve sigaradan uzaklaşın: Alkol ve sigara da cinsel sağlığın en etkin toksinleridir.

Düzenli seks yapın: Cinsel güç azalmasından korunmanın etkin yollarından biri de düzenli seks hayatıdır.

Yeterince uyumaya dikkat edin: Uykusuzluk ve yorgunluk, düzenli seks yaşamının en önemli toksinleridir.

Paniğe kapılmayın: Herkes zaman zaman cinsel güçsüzlük sorunu yaşayabilir. Asla hemen paniğe kapılmayın. Bu dönemlerde düzenli dinlenme, kısa tatiller, kaçışlar size iyi gelecektir.

Doktorunuzla konuşun: Cinsel güç kaybı sorununuzu doktorunuza bildirmekten çekinmeyin. Bu sorun bazen çok basit bir hatadan kaynaklanabilir. Seyrek de olsa önemli bir sağlık sorununun ilk belirtisi olabilir. Sebebin belirlenmesinde ve en uygun çözümün bulunmasında doktorunuzdan yardım istemenizde yarar vardır.

n (Prof. Dr. Halim Hattat’ın katkılarıyla)

Yaşlılıkta felçten korunmak mümkün mü?

Yaşlanma ile felç geçirme riskimizin arttığını hepimiz biliyoruz. Gelişmiş ülkelerde kalp hastalıkları ve kanserden sonraki en sık ölüm nedeni de inmeler yani felçlerdir. Amerika’da her yıl 700-750 bin kişi inme geçirmektedir. Eğer felç geçirme riskimizi artıran faktörleri bilirsek, bunlara karşı önlemler alarak riskimizi belli ölçülerde azaltmak mümkün olabilecektir.

RİSKİ ARTIRAN FAKTÖRLER

Yüksek kan basıncı yani hipertansiyon:
En önemli risk faktörlerindendir. Eğer iyi bir tansiyon kontrolü sağlayabilirseniz, hem damar tıkanması, hem de beyin kanamaları sonucu gelişen inme riskinizi azaltmış olursunuz. Yüksek kan basıncı arterlerinizi stres altında tutacak ve bu stres damar duvarlarında "ateroskleroz" olarak adlandırdığımız "damar sertliği" tablosunun oluşumunu kolaylaştıracaktır. Hipertansiyon saptanan kişilerin sağlıklı beslenmeleri, düzenli egzersiz yapmaları ve eğer fazla kiloları varsa zayıflamaları gereklidir.

Sigara kullanımı:

Sigara içenler, içmeyenlere göre iki kat daha fazla inme geçirme riskine sahiptir.

Diabet: Diabetiniz varsa, inme riskiniz belirgin şekilde yükselmektedir. Tedavisi iyi düzenlenmemiş diabetiklerde damar sertliği gelişimi kolaylaşmakta, bu da inme riskini beraberinde getirmektedir.

Yüksek kolesterol seviyeleri: Ateroskleroza yol açması nedeniyle inme riskini de artırmaktadır. Azaltmak için düşük yağ ve düşük kolesterol içeren diyet uygulanmalıdır. Bu diyet sebze ve meyve ağırlıklı, etin daha az yendiği bir diyet özelliğindedir.

Fiziksel olarak inaktif bir yaşam biçimi: Düzenli egzersiz kalbinizi güçlendirecek, kan dolaşımınızı düzenleyecek, kan basıncınız ve kolesterol düzeylerinizi düşürecektir. İlaveten, kilonuzun kontrolünü ve stresle baş etmenizi kolaylaştıracaktır. Egzersiz programına başlamadan önce hekiminizle konuşmanız uygun olacaktır.

İlaç bağımlılığı: İllegal ilaçların ve uyuşturucuların kullanımı, kan basıncında ani artışlara, beyindeki kan damarlarında zayıflığa ve kalp ritm bozukluklarına yol açar. Bu grup ilaçlar ve maddeler, sonuçta inmeye neden olurlar.

Stres: Stresle nasıl başa çıkacağımızı öğrenmemiz gereklidir. Fiziksel aktivite düzeyimizi artırmak, kafein alımını kısıtlamak, bizi huzursuz edecek şeylerden uzak durmak önerilebilir.

Obezite: Aşırı kilolu olmak hipertansiyon, kalp hastalığı, ateroskleroz ve diabet riskini artırmaktadır.

Boyun damarlarında darlık: Boyun damarları, boynun her iki yanında uzanan ve beynin kanlanmasını sağlayan damarlarımızdır. Eğer ateroskleroz oluşmuşsa, bu damarlarda da daralma gelişebilmektedir. Bu durumun oluştuğu hastalarda inme riski artmaktadır. Daralmanın düzeyine göre doktorunuz size kan sulandırıcı ilaçlar ya da damarın genişletilmesine yönelik girişimsel tedaviler (endarterektomi yada stent uygulamaları) önerecektir.

Kalp hastalıkları: Konjestif kalp yetmezliği, geçirilmiş kalp hastalığı, kalp kapak hastalıkları, geçirilmiş kapak operasyonları, atrial fibrilasyon dediğimiz kalp ritm bozuklukları inme riskini artırır. Bu durumlarda kalp, kanı düzenli bir şekilde pompalayamamakta ve pıhtı oluşumu kolaylaşmaktadır.

Artmış homosistein düzeyleri: Bu amino asit normalde vücudumuzda bulunmaktadır. Ancak normalin üstünde bulunması kalp ve damar hasarına yol açmaktadır.

Prof. Dr. Ayşe ALTINTAŞ

Cinsel gücü azaltabilen ilaçlar

Cinsel gücü azaltabilen ilaçlar arasında hipertansiyon tedavisinde kullanılanlar (beta blokörleri, rezerpin, dihidralazin, klonidin), idrar söktürücüler, kardiak stimülanlar (dijitaller, verapamil), antilipit ilaçlar (klofibrat), antidepresanlar (trisiklik antidepresanlar, lityum karbonatları), trankilizanlar; ruhsal gevşeticiler (benzodiazapin), uyku ilaçları (barbitüratlar), migren ilaçları (dihidroergotamin), kilo kaybettirici ilaçlar (fenfluramin), opiatlar (uyuşturucular, morfin ve benzerleri), östrojen ve gestajenler, sitostatikler (kanser kemoterapisinde kullanılan ilaçlar) olabilmektedir.

NOT: Bu ilaçların cinsel gücü azaltabilmesi mümkündür ama size bunları reçete eden doktorunuzla konuşmadan kesinlikle bırakmamalısınız. Böyle bir sorununuz olduğunda doktorunuzu bilgilendirmeniz halinde gerekli gördüğü takdirde uygun değişimleri o zaten yapacaktır.

Dr. Ece HATTAT

DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için:

manager@yasasinhayat.org

Tel: (0212) 236 73 00

Lezzetten vazgeçmeyin

Diyet yaparken öğüne çorba ile başlamanın daha tok tutucu olduğunu söylemiştiniz. Peki hazırladığımız çorbalar yağsız mı olmalı, bir örnek verebilir misiniz?

Yağ alımınızın 3-4 tatlı kaşığı olduğu bir beslenme planında, bunun 1 tatlı kaşığını öğünde tükettiğiniz çorbadan almak ve yine o öğünde salatanızı yağsız, sirke ve limonla tüketmek diyetinizi bozmaz. Önemli olan çorbanızı hazırlarken ne kadar yağ kullandığınızdır. Yarım litre yağsız tavuk suyu ve su kullanarak hazırlayacağınız çorbanıza 1 çorba kaşığı bitkisel sıvı yağ eklemeniz yeterli olacaktır. Bunun yanı sıra lezzetin sırrı olan baharatları (hazır sos ve bulyonlar hariç) kullanmayı unutmayın.

İşte size bir sebze çorbası tarifi:

l 400 gr. yağı alınmış tavuk suyu, yarım bardak su

l 1 yemek kaşığı zeytinyağı

l 3 orta boy küp şeklinde doğranmış domates

l 250 gr. brokoli

l 30 gr. az yağlı kaşar peyniri (küp şeklinde doğranmış)

l Tuz, karabiber, kırmızı biber

(1 porsiyon; 96 kalori)

Tencerede tavuk suyunu, domatesi, brokoliyi ve zeytinyağını karıştırın, kaynatın. Ateşi kısın ve 20-30 dakika ya da brokoli yumuşayana kadar pişirin. Ateşten alın. Hazırlanan çorba karışımını mikserden geçirin. Püre şeklindeki çorbayı bir servis tenceresine koyun. Peynir küplerini tencereye atın. Eriyene ve çorba koyulaşana kadar karıştırın.

Diyetisyen Nilüfer BAYRAM

Diyet bozma nedenleri

Diyetimi hiç bozmadan devam ediyorum. Ama aylar sonra kendimi bir anda hiç yemediğim şeyleri yerken veya çikolata paketlerinin içinde buluyorum. Bunun nedeni ne olabilir?

Bunun birçok nedeni olabilir elbette... Başlıca nedenlerine şöyle değinebiliriz:

n Tek besine dayalı diyetler yapmak: Tek besinden oluşan bir diyet yapıyorsanız (makarna diyeti, çorba diyeti vb...) bir süre sonra sıkılmanız ve bu duruma gelmeniz çok normal.

n Sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenme programına sahip olup bundan yararlanamamak: Diyetinizi diyetisyen hazırlasa da yaratıcılığınızı kullanmanız gerekiyor. Size günde 4 porsiyon meyve veriyorsa, bunun dördünü de elma olarak tüketiyor, sebze-salata yazan her yerde domates, biber yiyorsanız diyet sıkıcı hale gelecektir. Çeşitlilik ve küçük kaçamaklara ihtiyacınız var!

n Hastalık: hastalık nedeniyle diyetten uzaklaşma ve farklı yiyeceklere yönelme sık görülen durumdur.

n Stres: Evde, işyerinde olan ya da sevgilinizle yaşadığınız her sorun size ve yediklerinize yansır, sizi olumsuz etkileyebilir.

n Çok yoğun çalışma veya işten ayrılma: İşyerindeki ani değişiklikler yine gün boyu yediklerinize yansıyacaktır.

n Sporu bırakma: Sporun iştahınızı dengeleyen, kilo kaybını ve sağlıklı kiloyu korumayı sağlayan bir aktivite olduğu düşünülürse, spordan uzaklaşma halinde yeme davranışlarını dizginlemek daha zor olabilir.

Diyetisyen Güneş AYIR
Yazının Devamını Oku

Düşük kalorili diyetler

1 Şubat 2007
Kilolu ya da obez hastaların diyet terapisinde ilk tercihleri düşük kalorili diyetlerdir. Bu diyetler çok düşük kalorili diyetlerden farklıdır. Çok düşük kalorili diyetler yaklaşık olarak günde 800 kalori ve daha aşağısında enerji kazandırır. Düşük kalorili diyetler, yüksek kolesterol ve hipertansiyon gibi diğer risk faktörlerini de azaltan dengeli besin öğesi kompozisyonlarına sahiptir.

Bu diyetler günde kadınlar için 1000-1200, erkekler için 1400-1600 kalori içermelidir. Eğer 1600 kalorilik bir diyetle kilo kaybı sağlanamamış ise, 1200 kalorilik diyet daha uygun olabilir. Hasta verilen diyetle aç kalıyorsa, günlük kalori miktarı 100-200 kalori artırılabilir.

ÇOK DÜŞÜK KALORİLİ DİYETLER TEHLİKELİ OLABİLİYOR

Çok düşük kalorili diyetler kilo verme programlarında tercih edilmemelidir, çünkü bu diyetler özel bir izleme ve ek destek gerektirmektedir. Bu tarz diyetler uzman denetiminde çok özel durumlarda uygulanabilir. Yapılan çalışmalar, düşük kalorili diyetlerin kilo verme konusunda çok düşük kalorili diyetlerden 1 yıllık zaman içinde çok da farklı olmadığını göstermektedir.

Düşük kalorili diyetle uygulanan başarılı ağırlık kaybı programları, hastanın besin tercihleri kullanılarak hazırlanan bir diyetle yapıldığında daha iyi sonuç vermektedir. Günlük alınması gereken besin öğesi miktarları diyette yer almalı ve buna göre kişinin vitamin ya da mineral ihtiyacının olup olmadığı saptanmalıdır. Ayrıca başarıda beslenme eğitimi de oldukça önemlidir. Beslenme eğitimi, aşağıdaki başlıkları içermelidir...

BESLENME EĞİTİMİ ŞART!

Farklı besinlerin enerji değerleri

Besin kompozisyonu-yağlar, karbonhidratlar (diyet posası da dahil) ve proteinler

Kalori içeriği ve besin kompozisyonunu saptamak için beslenme etiketlerinin değerlendirilmesi

Satın almada yeni alışkanlıklar-düşük kalorili yiyecekleri tercih etmek

Besin hazırlama-pişirme süresince yüksek kalorili besinleri yemeğe katmamak (örneğin; yağ ve yağ içeren besinler gibi)

Yüksek kalorili besinlerin aşırı tüketiminden kaçınmak (hem yüksek yağlı hem de yüksek karbonhidratlı besinler)

Yeterli su alımı

Porsiyon büyüklüklerinin küçültülmesi

6 Alkol tüketiminin sınırlanması

Zayıflarken vitamin alın

Günlük olarak 500-1000 kalori arasındaki kısıtlama haftada 0,5-1 kg ağırlık kaybı sağlar. Alkol, ihtiyaç olmayan kalorileri sağlar ve daha sağlıklı, besleyici yiyeceklerin yerine geçer.

1- Yağı değiştirilmiş besinler toplam yağ alımı üzerinde olumlu etkiler sağlar. Bu besinlerin, ancak kalori bakımından düşük ve diğer besinlerden gelecek olan kaloriyi etkilemeyecekse kullanılması uygun olabilir.

2- Yüksek kolesterolü olan bireylerin LDL kolesterollerini düşürmek amacıyla uygulayacakları diyette doymuş yağlar toplam kalorinin yüzde 7’sinden ve kolesterol düzeyi de günlük 200 mg’dan daha azdır.

3- Protein, bitkisel kaynaklardan ve yağsız olmak kaydıyla hayvansal kaynaklardan alınmalıdır.

4- Sebze, meyve ve tam tahıllardan gelen kompleks karbonhidratlar, vitaminler, mineraller ve posanın iyi kaynaklarıdır. Diyet; yulaf kepeği, kuru baklagiller, arpa ve birçok meyve ve sebzeden, yani kan kolesterol düzeyini azaltmak için suda çözünen posadan zengin olmalıdır. Her tür posadan zengin olan bir diyet hem kilo vermeye ve hem de daha düşük miktarlarda kalori ve yağ alımının sağlanmasına neden olur. Birçok uzman günlük olarak 20-30 gr önermekle birlikte, en üst sınır 35 gr olarak belirlenmiştir.

5- Ağırlık kaybı süresince, yeterli derecede vitamin ve mineral alımına önem verilmelidir. Özellikle günlük 1000-2500 mg kalsiyum alımı osteoporoza yatkın olan kadınları da riskten koruyacaktır.


Kaliteli bir uykunun önemi

Hepimiz yaşamımızın belli zamanlarında uyku ile problemler yaşamışızdır. Kaliteli bir uyku sonrası dinlenmiş ve güne hazır bir şekilde uyanmanın önemi son yıllarda daha iyi anlaşılmaktadır.

Hepimizin ihtiyaç duyduğu uyku süresi birbirimizden farklıdır. Pek çok kişi dinlenmiş olarak uyanmak ve gün içinde iyi bir performansı sürdürebilmek için 7-8 saat uykuya ihtiyaç duyar. Eğer süreklilik gösteren bir uyuma güçlüğünüz varsa, bu durumu tıbbi deyimle "insomni" olarak tanımlıyoruz. Eğer insomni olarak adlandırdığımız uyku probleminiz varsa, gün boyunca kendinizi yeterince dikkatli, uyanık ve dinlenmiş hissetmezsiniz.

HANGİ ŞİKAYETLERDE INSOMNI DÜŞÜNÜLMELİ?

* Dinlendirici bir uyku uyuyamıyorsanız

* Uykuya dalma güçlüğünüz varsa

* Sık sık uyanıyorsanız

* Çok erken uyanıyorsanız

* Uzun süreli uyumuş olmanıza rağmen kendinizi yorgun hissediyorsanız

* Uyandığınızda halsizlik, yorgunluk, uykululuk hissiniz sürüyorsa

ve bu şikayetler sizde de varsa ve bir aydan fazladır sürmekte ise, bu durumu hekiminizle görüşmeli, nedenlerini ve çözüm yollarını bulmaya çalışmalısınız.

KALİTESİZ UYKUNUN GETİRDİĞİ RİSKLER

* Hepimiz sağlıklı bir yaşam sürdürmek için diyet ve egzersizin ne kadar önemli olduğunu biliriz ve bu konuda özen gösteririz. Ancak kaliteli bir uykunun da en az diyet ya da egzersiz kadar önemli olduğunu unutmamalıyız.

* Bilimsel çalışmalar, kötü bir uykunun yüksek kan basıncı, ateroskleroz, kalp yetmezliği, kalp krizi, inmeler (felç), diabet ve obezite ile ilişkisi olduğunu düşündürmektedir. Ancak, kalitesiz bir uykunun bu hastalıkları hangi mekanizma ile etkilediği tam olarak bilinmemektedir.

UYKU KALİTESİ

İÇİN ÖNERİLER

* Her gün aynı saatte yatıp, aynı saatte kalkmaya özen göstermelisiniz

* Uyuyamıyorsanız, yatak dışına çıkın

* Alkol ve kafein alımına dikkat etmeli, nikotinden kaçınmalısınız

* Öğleden sonra geç saatlerde egzersiz yapmak faydalı olabilir

* Stresinizi azaltmaya ve gevşemeye yönelik çözümler bulmalısınız (Ilık duş, masaj vs...)

MERAKETTİKLERİNİZ

DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için:

manager@yasasinhayat.org

Tel: (0212) 236 73 00

Doymuş yağlara dikkat

Zayıflama diyeti yapıyorum. Son yapılan ölçümlerde kolesterolüm yüksek çıktı, tekrar düşmesi için diyetteki yağı kesmeli miyim?

Diyette alınan yağın kaldırılması çözüm değildir. Diyetin kolesterol içeriğinin bilinmesi, kolesterol yüksekliği sorununun nedenini ortaya çıkaracaktır. Diyette kullanılan yağ grubunun doymuş yağlardan mı (tereyağı, margarin) yoksa doymamış yağlardan mı (zeytinyağı, mısırözü yağı) geldiğini bilmek, kolesterolünüzü etkileyen etmenlerdendir.

Doymuş yağ içeriği yüksek bir beslenme planı, günlük kolesterol alımınızı 300 mg’ın (sağlıklı bir bireyin alması gereken maksimum kolesterol oranı) üzerine çıkarıyorsa, ortaya çıkan bu tablo kaçınılmazdır. Ancak sadece bitkisel sıvı yağlar kullanılarak hazırlanan bir beslenme planına rağmen kolesterol yüksekse, tüketilen süt-yoğurt ve peynir grubunun az yağlı olup olmadığı araştırılmalıdır. Kolesterolünüzü düşürmek için kolesterolü sınırlanmış bir beslenme planı uygulayın ve bir doktordan tahlillerinizin değerlendirilmesini isteyin.

Diyetisyen Nilüfer BAYRAM

Tatilde abur cubura dikkat

8 yaşında oğlum var. 3 aylık diyet ile 4 kg kaybetti. Ama şimdi sömestr tatilindeyiz. Bu tatilde onun diyeti bırakmaması için ne yapmalıyım?

8 yaşında bir çocuğa göre 3 ayda 4 kg çok iyi bir rakam. Çocuğunuza uygulanan beslenme programı yeterli ve sağlıklı bir plan ise, bu plan çocuğun sadece birkaç ayına özel ayarlanmış olmamalıdır. Yani sömestr veya yaz tatilinde ara vereceği, sonra yine dönüş yapacağı programlar yerine, her zaman uygulayacağı alışkanlıkları kazandırmak daha doğru olacaktır.

Tatil bu alışkanlıkları kuvvetlendirmek için çok güzel bir fırsat. Çocuğun yediklerine dikkat etmesi, abur cuburu azaltması ve aktiviteyi artırması ile sağlanabilecek bir planı, bu tatilde çeşitli ve zevkli aktivitelerle ve ona eşlik ederek öğretin. Şunu unutmayın ki ona bırakabileceğiniz en değerli miras, beslenme eğitimidir.

Diyetisyen Güneş AYIR
Yazının Devamını Oku

Şeker damarlarınızın düşmanı

31 Ocak 2007
Şeker hastalığı, bir damar hastalığıdır. Kanınızdaki yüksek şeker seviyeleri ve birlikte olduğu diğer metabolik sapmalar (kolesterol, trigliserit ve ürik asit yüksekliği, pıhtılaşma eğilimi) damar sertliğini hızlandıran en etkin kimyasal değişimlerdir. Kan şekeri yüksekliği damar duvarlarınızın sertleşmesine, plakalar oluşturarak daralıp tıkanmasına yol açacaktır.

Bu hızlanmış ateroskleroz tablosundan büyük damarlarınızın etkilenmemesi olanaksızdır. Böbrek damarlarınızda meydana gelen tahribat böbrek yetmezliğine, göz damarlarınızdaki sorunlar kanamalara ve katarakta, sinirlerinizi besleyen damarlardaki sorunlar ayaklarda yanma, uyuşma, kramp ve karıncalanmalara yol açacaktır. Beyin damarlarınızın etkilenmesi bellek sorunlarına ve belki de inmelere, büyük damarlarınızın etkilenmesi hipertansiyona, ayak damarlarınızın etkilenmesi ise kangrene kadar giden yaşamsal problemlere sebep olacaktır.

DİYABET ÖNLENEBİLİR BİR SAĞLIK SORUNUDUR

Özellikle ailenizde diyabet eğilimi varsa, daha dikkatli olmalı, fazla kalori tüketmekten de, tembellikten de kaçınmalısınız. İdeal kilonuzu korumanız ve haftada en az 3-4 kez 45 dakika egzersiz yapmanız gerekmektedir. Düzenli ve dengeli beslenme alışkanlıkları edinmek, hipertansiyon, kolesterol yüksekliği ve sigara kullanımı gibi diğer risk faktörlerinden özenle kaçınmak zorundasınız. Kan şeker seviyelerinizi; özellikle tokluk kan şekerinizi dikkatle takip etmenizde, belirli aralıklarla doktor gözetiminden geçmenizde ve stres düzeyinizi azaltacak bilgiler edinmenizde yarar var.

Unutmayın! Şeker hastalığı yaşlandırıcı hastalıkların en önemlilerinden biridir. Özellikle insülin direnciyle birlikte metabolik sendromun bir parçası olarak ortaya çıkan hipertansiyon, kolesterol yüksekliğiyle birlikte artmış pıhtılaşma eğilimi ve hızlanmış aterosklerozun eşlik ettiği bir şeker hastalığınız varsa, yaşlanmanızın daha da hızlanacağını ve yaşlılığınızın oldukça sorunlu geçeceğini bilmelisiniz.

NASIL ÖNLEYECEKSİNİZ?

Tip-2 diyabete yakalanma riskinizi azaltabilirsiniz. Taze sebze ve meyve tüketmeniz, balık, kümes hayvanları ile tam tahıllara yönelmeniz, riskinizi en azından yarı yarıya azaltacaktır. Bunun dışında düzenli egzersiz yapmalı, kilo fazlalığı ya da şişmanlık gibi problemleriniz varsa bir an önce uygun bir diyetle zayıflama programına girmelisiniz.

Şeker hastalığının tedavisi yoktur, ancak kontrol altına alınabilir. Diyetinize uymanız ve düzenli egzersiz yapmanız önemlidir. Bazen evde kan şekerinizi takip etmeniz gerekebilir. Diyabetlilerin neredeyse yüzde 75’inde yüksek kan basıncı görülmektedir. Ancak böyle bir durumla karşı karşıyaysanız ciddi bir sorunla baş başasınız demektir. Bu nedenle kan şekeri takibinizi nasıl düzenli olarak yapıyorsanız, yine aynı şekilde kan basıncınızı da düzenli olarak kontrol etmelisiniz.

Bol bol C vitamini alın

Vücudunuzu gribe karşı daha güçlü bir hale getirmek elinizdedir. Bunun için dengeli beslenip, sağlıklı besinler tüketmelisiniz. Özellikle C vitamininden zengin ve diğer vitaminleri, mineralleri, karotenoidleri bol miktarda ihtiva eden sebze ve meyvelere kış süresince daha fazla yoğunluk vermelisiniz.

Bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için yeteri kadar uyumayı ve egzersiz alışkanlığınızı kış aylarında da aksatmadan sürdürmeyi unutmayın. Göz ve ağzınıza dokunmadan önce mutlaka ellerinizi yıkamalı, gripli olduğu düşünülen kişilerle temasınızı sınırlamalısınız.

Diyetisyen

Tuğçe ALTAN


Başınızı neler döndürür

Baş dönmesi ile karşılaşmayan kimse yoktur. Eğer başınızı döndüren şey iyi bir iş teklifi, sevgilinizin aşk ilanı veya beklemediğiniz bir başka öneriyse baş dönmesi size iyi bile gelebilir. Ama eğer baş dönmeniz bedensel veya ruhsal bir nedenden kaynaklanıyorsa işiniz zordur. Bu tür kalıcı, tekrarlayıcı baş dönmeleri can sıkıcıdır.

Baş dönmesi yakınması toplumda çok sık görülen bir şikayettir. Aslında kişinin hissettiği bir dönme hissi söz konusudur. Bazen de tam bir dönme hissi değil de, başında hafiflik hissi, sanki bayılacakmış gibi hissetme durumu, yolda yürürken sağa sola hafif yalpalıyormuş hissi şeklinde de tanımlanmaktadır.

NE YAPACAKSINIZ

Eğer baş dönmeniz varsa dikkat etmeniz gereken temel noktaları şöyle sıralayabiliriz:

4 Yakınmanız çevrenin ya da kendi gövdenizin dönmesi şeklinde mi gelişiyor?

4 Hareketle ilişkisi var mı? Yani başınızı sağa-sola çevirmek ya da yukarıdaki bir objeye bakmak şikayetlerinizin ortaya çıkmasına neden oluyor mu?

4 Şikayetiniz ne zaman başladı? Süresi ne kadar?

4 Günün farklı zamanlarında artış gösteriyor mu? Örneğin açlık ya da ilaç alımı zamanları ile ilişkisi var mı?

4 Stres ile ilişkili mi?

4 Kullanmakta olduğunuz ilaçlar var mı? Örneğin hipertansiyonunuz nedeniyle antihipertansiyon ilaç kullanıyor musunuz? Kulak üzerine toksik yan etkileri olan ilaçlar alıyor musunuz? (Sara-epilepsi veya tüberküloz tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar gibi...)

DİĞER BELİRTİLERE DİKKAT

4 Baş dönmesi yanı sıra başka bulgular da ekleniyor mu? Çift görme, konuşma bozukluğu, vücudun bir yanını etkileyen güç kaybı ya da uyuşukluk gibi yakınmalar, tanı ve tedavi açısından çok büyük önem taşımaktadır. Bu durumda acilen bir hastaneye başvurmanız ve nörolojik muayenenizin yapılması gereklidir.

4 Beyin-damar hastalıkları yönünden risk faktörleriniz var mı? Bu risk faktörlerini hipertansiyon, kalp, kapak hastalıkları, obezite, hiper kolesterolemi, hiperlipidemi, sigara içme alışkanlıkları, ateroskleroz (damar sertliği) varlığı, kalp ritim bozuklukları, fiziksel olarak hareketsiz bir yaşam tarzı olarak sıralayabiliriz.

4 Baş dönmesi atakları ilk kez mi oldu yoksa tekrarlayan ataklar şeklinde mi?

4 İşitme kaybı ya da kulak çınlaması var mı?

4 Günler, haftalar ya da aylar içinde değişim var mı?

4 Kulaktan renksiz bir sıvı geliyor mu?

Doktorunuz size yukarıdaki soruları sorup, muayene ve tetkiklerinizle kesin teşhisi koyacaktır. Bu nedenle bu soruların yanıtlarını doğru olarak verebilmeniz tanınız açısından büyük önem taşımaktadır.

Baş dönmesi yakınması ile gelen hastalarda sorun temel olarak ya beyin-beyincik-beyin sapında yani sinir sisteminde ya da kulak ve bağlantılı yapılardadır. Ancak bunların dışında göz problemleri, omurilikten kaynaklanan problemler de akılda tutulmalıdır.

Prof. Dr. Ayşe ALTINTAŞ

Soğuk algınlığında bitkisel destekler yararlı olabiliyor

Soğuk algınlığı, grip ve nezlenin tedavisinde kullanılan bitkisel desteklerin en önemlileri Umckaloabo (Pelargonium Sidoides), Echinecea ve Elderberry özütleridir. Son yıllarda özellikle Umckaloabo’nun kullanımı süratle yaygınlaşıyor. Güney Afrika kökenli bu bitkinin en yaygın kullanıldığı ülke ise Almanya... Almanya’da bu ürün en çok satılan bitkisel destektir.

Umckaloabo güçlü immünmodülatör etkisi ile immün sistemde yer alan makrofaj ve doğal katil hücrelerin stimülasyonunu sağlayarak sitokinlerden, interferon ve tümör nekroz faktörün üretimini artırır. Doğrudan etkiyle antiviral etki de gösterdiği ileri sürülmektedir. Bu destek ayrıca tedavi süresini kısaltmakta, sinüzit, bronşit gibi komplikasyonları sınırlamakta, hastalık belirtilerini hafifletmektedir. Umckaloabo ve Echinecea özütlerini ülkemizde de bulabilirsiniz. Elderberry bizde satılmamaktadır.

Dr. Ece

HATTAT


DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için:

manager@yasasinhayat.org

Tel: (0212) 236 73 00

Susuzluğunuzu dinleyin

Günde 3 litre su içiyorum. Çok su içmek zayıflatır mı?

Yapılan araştırmalara göre bir kadının günlük sıvı ihtiyacı ortalama 11 bardak, bir erkeğin de 15 bardaktır. Yaklaşık olarak sıvı ihtiyacının yüzde 80’ini içilen su ve sıvılarla, geri kalan yüzde 20’si de yiyeceklerle alınmaktadır.

Buna göre kadınların günde 9 bardak, erkeklerin 12 bardak su ve diğer sıvılardan tüketmeleri yeterli olacaktır. Ancak bütün sıvı ihtiyacınızı çay ve kahveden almamaya özen gösterin. Su ve kilo kaybı ile ilgili yapılan çalışmalar litrelerce su içmenin zayıflamaya katkı sağlamayacağını, bunun yanı sıra öğünlerle birlikte tüketilen suyun toplam kalori alımını azaltabileceğini göstermektedir.

BESİNLERİN İÇERDİĞİ SU YÜZDELERİ

BesinSu (yüzde)


Lahana (100 gr)95

Karnabahar (100 gr) 91

Greyfurt (100 gr) 91

Yoğurt (1 su bardağı) 85

Elma (1 orta boy)84

Diyetisyen Nilüfer BAYRAM

Kaçamak mı

ödül mü?


Ben zayıflama diyeti uyguluyorum. Arada kaçamak yapabilir miyim ya da hangi sıklıkta kendimi ödüllendirebilirim?

Eğer kilo verme programına yeni başladıysanız, ilk iki ay içinde çok fazla kaçamak yapmanızı önermem. Programa başlayalı iki ayı geçtiyse, arada diyetinize küçük değişiklikler ekleyerek devam edebilirsiniz. Sağlık durumunuz burada önem kazanıyor. Eğer hastalığa bağlı yasaklar içeren bir beslenme programınız varsa, o zaman bu kaçamakların yeri ve miktarının yanı sıra cinsi de önem kazanıyor. Sağlık probleminiz yoksa haftada 1 gün kendinize küçük kaçamaklar hazırlayabilir ya da sağlıklı hazırlanmış bu kaçamaklara diyetisyeninizden destek alarak ödül adını da verebilirsiniz.

Diyetisyen Güneş AYIR
Yazının Devamını Oku

Alzheimer’ın ipuçları

30 Ocak 2007
Alzheimer hastalığında oluşan bellek sapmaları bellek sorununun en çok korkulanıdır. Alzheimer’lı hastalar, iletişimde, öğrenmekte, düşünmekte ciddi sorunlar yaşar. Bir süre sonra bu problemler baş edilemez bir hál alır. Hastanın işini, sosyal aktivitelerini, aile yaşantısını etkileyecek duruma gelir. Aşağıdaki uyarıcı işaretleri öğrenirseniz, Alzheimer hastalarını ve onların sorunlarını daha kolay anlayabilirsiniz:

1. İlerleyici hafıza kaybı: İlerleyici ve ağır bellek kaybı, en önemli ve en sık görülen işaretlerden biridir. Yaşlandıkça randevuları, isimleri veya telefon numaralarını biraz unutmanız doğaldır. İlerleyici bellek sorunu yaşayan kişiler ise çok sık unuturlar ve bir daha hatırlayamazlar.

2. Günlük işleri yapmakta güçlük çekerler: Alzheimer hastaları, gün içinde hatırlamak zorunda kalmadığımız ve /images/100/0x0/55ea700ef018fbb8f87fe7dbyaşamımızın bir parçası olan olağan bazı aktiviteleri yapmada güçlük çekerler. Örneğin çok iyi bildikleri bir yemeğin nasıl hazırlanacağını, hep uğraştıkları ev işlerini ya da uzun süredir yaptıkları herhangi bir hobiyi unutabilirler.

3. Doğru sözcük bulmada zorlanırlar: Alzheimer hastası, çok basit sözcükleri unutup, bu kelimelerin yerine anlamsız sözcükler koyar. Örneğin, "diş fırçası" kelimesini hatırlamakta güçlük çekiyorsa, bu sözcük yerine "ağzım için kullandığım bir eşya" cümlesini kurabilir.

4. Zaman ve yer karmaşası: Haftanın hangi gününde olduğunuzu veya o anda nereye gittiğinizi unutmak bazen doğaldır. Ancak Alzheimer hastaları yaşadığı sokağı, nerede olduklarını, buraya nasıl geldiklerini unutup eve nasıl döneceklerini bilmezler.

5. Yargılama yeteneğinde bozulma: Hiç kimse her zaman mükemmel bir yargılama ve durumuna göre davranma yetisine sahip olamaz. Fakat Alzheimer hastaları, hava durumunun farkında olmadan ılık bir günde kalın bluzlar ya da giysiler giyebilir, çok soğuk bir havada ise kısa kollu bir gömlekle dolaşabilirler. Para konusunda da kafi düzeyde bir karar yeteneğine sahip değildir.

6. Çabuk düşünmede problemler başlar: İşler çok karmaşık olduğu zaman bir not defteri kullanmak pek çok şeyi basitleştirebilir. Alzheimer hastaları, bu deftere baktıklarında bilgilerin, notların ne anlama geldiğini ve bunlarla ne yapacaklarını bilmezler. Ani ve beklenmedik karar anlarında bu nedenle çok önemli sorunlar yaşarlar.

7. Eşyaları kaybetmek: Herkes cüzdanını ya da anahtarını kaybedebilir. Alzheimer hastası olan bir kişi bu eşyaları değişik yerlere koyar ve daha sonra nereye koyduğunu unutur. Örneğin, buzdolabına ütüyü koyabilir ya da şeker kasesinin içinde kol saatini unutabilir. Daha ileri dönemde ise bu eşyaların ne işe yaradığını da hatırlayamazlar.

8. Ruh hali ve davranış değişiklikleri: Hepimiz zaman zaman ruh dalgalanmaları yaşarız. Alzheimer hastalarında ise ruhsal dalgalanmalar sık sık yaşanır. Hiçbir neden yokken, sakin bir karakterden birdenbire değişip sinirlenir ya da öfkelenebilirler.

9. İnisiyatif kaybı ele verir: Yaşlandıkça ev işlerinden, iş aktivitelerinden ya da sosyal aktiviteler ve zorunluluklardan yorgun düşmek normaldir. Oysa bir Alzheimer hastası çok pasif olabilir. Televizyon karşısında saatlerce oturabilir, gereğinden çok uyuyabilir ya da yapılması gereken ve normal olan günlük aktiviteleri yapmak istemeyebilir. Bu tür olaylara karşı ani tepkiler gösterir

Eğer sizde, ailenizde ya da çevrenizde yukarıdaki belirtilerin çoğunu taşıyanlar varsa bir hekimden yardım istenmesi gereklidir. Alzheimer hastalığında veya bellek kaybına yol açan diğer rahatsızlıklarda erken teşhis önemli bir adımdır.

(Prof. Dr. Ayşe Altıntaş’ın katkılarıyla)

Probiyotikler bağırsak sorunlarını azaltır

Kanada’da yapılan bir araştırma, probiyotiklerin strese bağlı bağırsak belirtilerini azalttığını ortaya koydu. Kronik stresin iritasyonlu bağırsak sendromunu, enflamasyonlu bağırsak hastalıklarını (Crohn’s hastalığı, ülseratif kolit) ve bazı besin allerjilerini artırdığı biliniyor. Araştırmacılara göre kronik stres zararlı bakterilerin bağırsak duvarına yapışmasını ve bağırsak çevresindeki lenf düğümlerine yayılmasını artırıyor. Probiyotik kullanımı -özellikle Lactobacillus helveticus ve Lactobacillus rhamnosus- ise bağırsaktaki yararlı bakterileri sayısını artırdığından, zararlı bakterilerin azalmasını ve kronik stresin bağırsak üzerindeki olumsuz sonuçlarını azaltıyor.

Kış, zatürree mevsimidir

Kış mevsiminin gelmesiyle artış gösteren solunum yolu enfeksiyonları içinde en ağır olanı zatürredir. Bu hastalık iyi ve hızlı tedavi edilemediği takdirde tehlikeli olabilir. Bebekler, yaşlılar, alkolikler, yeni ameliyat olan hastalar, kronik akciğer, kalp hastalığı problemi olanlar ve bağışıklık sistemi zayıf olan kişiler zatürreye daha kolay yakalanmaktadır. Şeker hastalığında bu sorun daha ağır seyretmekte, daha güç tedavi edilmektedir. Soğuk kış aylarında grip, bronşit gibi diğer solunum yolu hastalıkları iyi tedavi edilmediğinde kolayca vücut direncini düşürüp zatürree oluşumunu kolaylaştırmaktadır.

BESİN DESTEKLERİ KILAVUZU

Vitamin B5 (Pantotenik Asit)

YARARLARI

* Adrenal hormonların üretiminde rol oynar

* Antikor oluşumunda rol oynar

* Dayanıklılık ve kuvvet artırıcıdır

* Depresyon ve anksiyeteyi azaltır

KAYNAKLAR

* Sığır eti

* Yumurta

* Taze sebzeler

* Baklagiller

* Karaciğer

* Mantar

* Sert kabuklu yemişler

* Çavdar unu, buğdaygiller

n Dr. Evren ALTINEL

El titremesi parkinson işareti mi

Ellerinizdeki titreme özellikle orta ve ileri yaşlarda parkinson hastalığı ile ilişkili olabilir ama el titremesinin mutlaka bir parkinson belirtisi olmadığını bilmenizde yarar var. Parkinson hastalarının çok büyük bir kısmında el titremesi vardır ama el titremesi olmayan parkinson hastalarına da rastlanmaktadır. Ayrıca belirli bir nedeni olmadan da el titremeleri meydana gelebilir. Bunlara tıp dilinde "esansiyel tremor" (nedeni bilinmeyen el titremeleri) diyoruz.

Esansiyel tremor’da titreme en sık kollarda olmak üzere, baş ve boyunda, hatta seste olabilir. Bu titreme hareketle ve belli pozisyonlarda ortaya çıkar. Halbuki parkinson’da titreme istirahat halinde iken görülür.

Esansiyel tremor hastalarında hareketlerde yavaşlama ve kas tonusunda artma saptanmaz.

Esansiyel tremor alkol alımı ile düzelme gösterir.

Çoğunlukla ailede benzer yakınmalar olan başka bireyler de mevcuttur.

Esansiyel tremor vücudun hem sağ, hem sol yanını etkilerken, parkinson hastalığı genellikle tek yanlı bir etkilenim gösterir. Bu ayırıcı tanı da kullanılabilecek önemli bir özelliktir. n Dr. Ayşe ALTINTAŞ

Aç geziyorum kilo veremiyorum

Sürekli aç gezer bir şekilde benimsediğim bir yaşam tarzı gelişti. Ama hiç kilo veremiyorum. Artık vücudum sıkılmış olabilir mi?

Unutmayın diyet yapmak aç gezmek değildir. Peki gerçekten aç mı geziyorsunuz? Genellikle ana öğünleri olabildiğince azaltmak aralarda yapılan kaçamakları masumlaştırır. Ara öğünlerde yenilen yiyeceklerin porsiyon tarifi "bir parmak kalınlığından büyük" değildir. İncecik bir dilim kek, ufacık bir kurabiye gibi. Bir gün içinde bu minik kalorileri arka arkaya tükettiğinizde emin olun günlük enerji ihtiyacınızın üzerinde kalori alırsınız. Protein grubundan alacağınız enerji miktarı oldukça düşer. Bunun yanı sıra karbonhidrat ağırlıklı beslenmiş olursunuz. Aç gezmeden, ana öğünleri çeşitliliğin doruğunda düzenlenmiş, ara öğünleri daha masum kaloriler içeren bir beslenme planı uygulamaya ne dersiniz?

İşte birkaç basit ara öğün:

Kuru kayısı + ceviz

Kuru erik + fındık

Az yağlı yoğurt + çilek

Az yağlı peynir + galeta

Domates suyu + kepekli bisküvi

Az yağlı süt + az yağlı kek (evde yapılmış tercih edelim)

Dikkat! Porsiyonlar kişiye göre değişir.

DİYET GÜNLÜĞÜ

Sorularınız için:

manager@yasasinhayat.org

Tel: (0212) 236 73 00
Yazının Devamını Oku