Mehmet Y. Yılmaz

Kocaman’ın dediği oldu

12 Şubat 2018
MAÇIN başlamasıyla, Fenerbahçe’nin de Başakşehir’e baskısı başladı. Bunun ödülünü daha ikinci dakikada Giuliano’nun auta giden vuruşuyla da alabilirlerdi ama gol için 32. dakikaya kadar beklemeleri gerekti.

Aykut Kocaman’ın, Başakşehir’in pas oyununu bozmak ve kapılan toplarla hızlı hücuma çıkmak şeklindeki planı ilk devre boyunca işledi. Başakşehir’in kendi ceza sahası önündeki gereksiz yan paslarının ardındaki taktik düşünce neydi?

Sanıyorum bu sorunun yanıtını Abdullah Avcı’nın da verebilmesi kolay değil.

Başakşehir, kendine anlamsız bir güven içindeydi ve bu laubali tutumun cezasının kesilmesi de kaçınılmazdı. Nitekim Fenerbahçe en az üç gol daha atabilecek pozisyonları buldu ama yararlanamadı. Geçen haftanın “muhallebi yerken dişi kırılan” Fenerbahçe takımından iki oyuncu bu kez sahada yoktu. Valbuena takıntısı belli ki sürüyor. Kocaman, şunu düşündü mü maç sırasında merak ettim: Aatıf, ilk yarı boyunca üç kez orta sahada önü bomboşken top ile buluştu ama iki metre bile gidemedi, topu kaptırdı. Acaba o pozisyonlarda sahada Valbuena olsaydı, ilk yarı nasıl biterdi?

ŞİMDİ HEDEF BEŞİKTAŞ

İkinci yarı da birincisinin tekrarı gibiydi. Topu kaptıran yerini hemen geri aldı, ileride baskıyla toplar kapılıp, hızlı ataklar geliştirildi ve bunun ödülü de Fernandao’nun ikinci golüyle geldi. Dünkü Başakşehir, sanki bu ligin lideri gibi değildi. Ne hücum edebildiler, ne de savunma yapabildiler. Avcı bütün riskleri gol için alırken Kocaman, santrforsuz oyuna dönmeyi tercih etti. 2-0 öndeyken ve rakip baskı nedeniyle kendi oyunun oynayamaz haldeyken doğru bir tercih sayılmalı.

Maçı kaybetseydi Fenerbahçe de, Kocaman da çok şey kaybedecekti. Şimdi hedef maç Beşiktaş maçı olarak öne çıkıyor. Avcı, ikinci bir planı olmamasının bedelini ödedi diye düşünüyorum. Emre’nin yokluğu elbette önemli ama Başakşehir gibi bir takım bu kadar çaresiz kalmamalı.

MAÇIN ADAMI: FERNANDAO

F.BAHÇE takım olarak savundu, takım olarak hücum etti. İçlerinden birini maçın adamı seçmek geri kalanlara haksızlık sayılabilir ama iki güzel gol vuruşu nedeniyle

Yazının Devamını Oku

Film-roman aşkları daha mı gerçek?

11 Şubat 2018
Bana öyle geliyor ki eski aşkların daha ‘patlayıcı’, şimdiki aşkların daha ‘sönücü’ olması sadece algılarımızla ilgili. Magazin basınına bakıp iki günde bir âşık olan ve sonra birdenbire aşkları biten tipleri gördükçe algımız da çarpılmış olmalı. Yoksa bizler değişmiş değiliz...

Birikmiş gazete kupürlerini temizlerken 2 Nisan 2017 tarihli Hürriyet’ten kestiğim bir habere takıldım.

‘Kestiğim’ derken, lafın gelişi. Eskiden bu işi gazeteleri kesip bir kâğıda yapıştırarak yapardık diye öyle dedim.

Şimdi tablette fotoğrafını çekerek değişik başlıklar altındaki albümlere kaydediyorum.

Ama eski sistem yine sürüyor, altı-yedi ayda bir oturup bunları elemek gerekiyor ki gerçekten işe yarayacak olanlar kalsın.

Sözünü ettiğim haberde Savaş Özbey, Türkan Şoray ile konuşmuş.

Başlık ilgi çekici: “Film aşkları daha gerçek!”

Türkan Hanım şöyle diyor: “Gerçek hayattaki aşklar, hele şimdiki zamanda, bir saman alevi gibi. Eski aşklar yanardağ gibi patlıyor, sonra tekrar doluyordu; bir daha ne zaman patlayacak, bilinemezdi.”


Yazının Devamını Oku

Test edildi, onaylandı

8 Şubat 2018
DÜNKÜ maç, Fenerbahçe için bir test maçı sayılmalıydı.

Aykut Kocaman, bir “teknik direktör takımı” yaratmak istiyor. Böyle bir isteğiniz varsa rakibin kim olduğundan ve sahaya çıkardığınız oyuncuların isimlerinden bağımsız olarak aynı oyunu oynatabiliyor olmalısınız.

Bu açıdan baktığımızda Fenerbahçe’nin testi geçtiğini söylemeliyiz. Karşısında bir alt kümede olmasına karşın saygı duyulması gereken bir rakip vardı ve Fenerbahçe, Kocaman’ın istediği takım olmak yolunda çok mesafe aldığını gösterdi. Bu, yediği gol için de geçerli, attığı goller için de!


KENDİNİ İSPATLAMIŞ
TÜM takımın hem savunmayı hem hücumu düşünmesini isteyen bir hocanın takımı, bir kez daha maçın başında yenik duruma düştü. Golü daha önce Sinan’dan da yiyebilirlerdi, direkten dönen topa şükrettiler ama Dialiba’nın defans arkasına 2. koşusunda gol bulmuş olması, düşündürücü.

Yazının Devamını Oku

Elveda Nigel; kırık kalpli, güzel kardeşim!

4 Şubat 2018
O dünyanın en tutkulu âşıklarından biriydi. Yeni Zelanda’nın Mana Adası’nda yaşayan sümsük kuşu Nigel’dan bahsediyorum. Dağa taşa kendi türünün heykellerini diken ada yetkililerinin kurbanı oldu. Bir heykel için çarpan kalbi onu daha fazla taşıyamadı. Haliyle bu hikâyede çok mesaj var...

Dünyanın en kararlı âşığı Nigel’ı kaybettik. Bu kaybın arkasından gazetelere ölüm ilanları verilmedi, dini tören düzenlenmedi.
Nigel bir kuş çünkü.
Yeni Zelanda açıklarındaki Mana Adası yetkilileri, adaya değişik kuş türlerini çekebilmek için (bu tür yetkililer de varmış demek ki, bunu da duyduğuma mutlu oldum) değişik yerlere kuş heykelleri yerleştirmişti.
Bir sümsük kuşu, işte bu heykellerden birine âşık oldu ve üç yıl boyunca onunla ilişkiye girmeye çalıştı. Zaten bu nedenle bir adı var, Nigel diye. Böyle bir aşk yaşamamış olsaydı, onu kim nereden tanıyıp isim koyacaktı...
Nigel tam üç yıl ‘kuş heykel’e kur yaptı. Kendi türünün bütün erkeklerinin eş bulmak için yaptıkları gibi göz alıcı mavi renkli ayaklarını, heykelin gözünün içine sokmaya çalıştı.
Ama karşısında bir ‘taş’ vardı. En ufak bir gevşeme belirtisi bile göstermedi. Nigel’ın minik kalbi üç yıllık karşılıksız aşka daha fazla dayanamadı ve durdu.
Galatea’nın doğuşu

Yazının Devamını Oku

Şaşırttı!

29 Ocak 2018
MAÇ başlamadan hemen önce “esame listeleri” geldiğinde, şaşırdığımı söylemeliyim. Mehmet Topal, Skrtel ve Neto’nun yokluğunda, stoper olarak görünüyordu.

Şöyle düşündüm: Ligin ilk yarısında da bu kombinasyon denenmiş ve çok başarısız olduğu görülmemiş miydi?

Buna fazla takılmadım, çünkü listede alışık olmadığım ikinci ismin bulunduğu yeri görünce, gözlerim yuvalarından oynadı! Hasan Ali Kaldırım, Josef’in kader arkadaşı rolüne soyunmuştu.

Sonra Aykut Kocaman, televizyon ekranına çıktı ve amacının Trabzon’u şaşırtmak olduğunu söyledi. Şaşırdılar mı? Muhtemelen evet, benim kadar şaşırmış olmalılar. İşe yaradı mı? Neredeyse yarıyordu! Fenerbahçe’nin, devre arasında soyunma odasına galip olarak gitmemiş olması futbolun bir cilvesi sayılmalı.

ELJIF ÜMİT VERİYOR

Bütün ilk yarı boyunca Trabzonspor, defans arkasına atılacak toplara yetişecek Burak’ı aradı ama o ofsaytta durmaya kararlıydı. İkinci yarıda bunu iki kez yaptılar, birinde golü de buldular. İkinci yarı, Trabzon’da Sosa değişikliğiyle başladı. Yusuf ile Sosa yanyana oynasa, bu takım daha iyi top yapmaz mıydı?

Kocaman oyundan memnundu ki değişiklik için önce gol yemeyi, sonra 60. dakikanın gelmesini bekledi.

Hasan Ali çıkarken, Eljif oyuna girdi. Buna da şaşırdım. Hiç oynamamış Eljif yerine, Oğuz Kağan daha doğru bir seçim olmaz mıydı?

Ya da en başında

Yazının Devamını Oku

Çömçe gelin ne ister? Birazcık yağ ister!

28 Ocak 2018
Sevgili hanımlar, klişelere kendinizi kaptırmayın. Türk, Fransız, İtalyan, Arap, Çinli, Koreli deyip geçmeyin: Yakışıklı, karizmatik, eğlenceli erkek sayısı, dünyanın bir köşesinde ne ise öbür köşesinde de odur. Önemli olan şu: Siz ne aradığınızı biliyor musunuz?

Başlıktaki tekerlemeyi, Burhanettin Akbaş’ın ‘Bünyan ve Yöresi Halk Edebiyatı, Folklor ve Etnografyası’ isimli araştırmasından aldım. Ama gelin görün ki Bünyanlı hanımlar ‘yağa, bala’ fit olurken, beş parmağın beşi bir değil!

Bu tekerlemeyi hatırlamama, bizim gazetede okuduğum bir söyleşi neden oldu. Kelebek’te, Tülay Demir Oktay’ın sorularını yanıtlayan Deniz Akkaya şöyle konuştu: “Adriana Lima bile ‘Artık çıplak poz vermeyeceğim’ diye açıklama yapıyor. Bir Türk eli değdi mi ayar bozuluyor! Kadın gitti, bir Türk eli değdirdi, ayarını bozdurdu. Böyle devam ederse Adriana’nın sonu olacak!”

* * *

Arkadaşımız Tülay Hanım’ın köşesinin adı ‘Yetenek Analizi’. Bu bir ‘ironi’ mi bilemiyorum. Deniz Hanım belli ki ‘erkeklerin ayarını bozduğu kadınlar’ hakkında uzman görüşüne sahip! Türk erkeklerinin elleri bir kadına değerse ‘ayar’ bozuluyor! Bu; altın, gümüş gibi ‘ayarı’ somut olarak ölçülebilir bir şeye tekabül etmiyor olmalı. Ama hissedebiliyoruz ki ‘yetenekler’ bu konuda konuşabiliyor!

Mesela Charlize Theron! Diyelim ki 24 ayar ve hayatımızın mutlu bir tesadüfü olarak tanışıp ‘date ettik’, sabah bir uyanıyor ki 18 ayar olmuş!

‘Irkçı koku’ alıyorum

Ayar neden düşüyor? Onu da Deniz Hanım’ın tespitlerinden çıkarabiliyoruz: Türk eli değmiş çünkü! Ki bu, verdiğim örnekte benim elim oluyor. Acaba hiç yıkamasam mı diye düşünmeden de edemiyorum!

Yazının Devamını Oku

Şu erkekler pek yaman, her sözleri bir yalan

21 Ocak 2018
Bir erkek, türü ne olursa olsun, hayatta ne yapıyorsa hep bir kadın için yapar. Onu tavlamak, kandırmak, kendine bağlamak, sevgisini kazanmak için... “Bunu da nereden çıkardın” diyorsanız yanıtım hazır: Kendimden!

Ayşe Arman geçen gün erkeklerin, bulabildikleri her fırsatta ‘şanslarını’ denemek istediklerini yazdı. Tesadüf, Ayşe’nin yazısının gazetede yayımlandığı gün bir başka gazeteci Ayşe’ye (Özyılmazel) sabah yürüyüşünde rastladım. Aynı konu açıldı, Ayşe bana ‘erkeklerin neden böyle olduklarını’ sordu. Ona “Genelleme yapma” dedim, “bütün genellemeler yanlıştır!” Zeki kız; “O zaman bu genelleme de yanlış olmalı” dedi ki doğru!

Bilmiyorum hatırlayan var mı? Ajda Pekkan’ın söylediği bir şarkı vardı; sözlerini Fecri Ebcioğlu’nun yazdığı bir ‘aranjman’ bu, beste Aristidis Saisanas’a ait. Melodiyi hatırlıyorsanız yazının bu bölümünü öyle okuyabilirsiniz: ‘Erkekleri tanıyın / Onlara inanmayın / Nasıl çapkın bakarlar / Kalbimizle oynarlar / Şu erkekler ne yaman / Her sözleri bir yalan / Görmesin güzel bir kız / Kalırsın yalnız / Aşkları biter / Acımaz gider / Ah ne yaramazdırlar / Bir türlü uslanmazlar / İstersen çok güzel ol / Tek kadınla durmazlar’...

Evet, şimdi normal nesir okumasına geçebilirsiniz.

Yuvayı bazen de erkek kuş yapar!

Avustralya’nın henüz doğal yapısı bozulmamış iç kesimlerinde; karabiber ağaçları, dikenli çalılar ve zakkumların oluşturduğu bir bitki örtüsünün altında, kurumuş otlardan yapılmış kuş yuvaları görebilirsiniz. Bunlar U şeklinde, 30-35 santimetre yüksekliğinde yuvalar. Yukarıdan baktığınızda bir açıkhava tiyatrosunu andıran bir mimarisi var.

Bunlar ‘çardak kuşları’nın yuvaları. Avustralya’ya iki kez gittim ama kendi gözlerimle görmedim, National Geographic’te şahane fotoğrafları yayımlanmıştı, oradan biliyorum.

Yuvalar sadece kuru otlardan oluşmuyor. İnsanların bozmak için ellerinden geleni artlarına koymadıkları doğal ortamdan toparlanmış çerçöp de kullanılmış. Bir bira kutusunun açma halkası, kırık bir çatal, kırık otomobil camı parçaları, parlak alüminyum folyolar, sigara jelatinleri, küçük koyun kemikleri de göz alıcı bir şekilde bu yuvanın inşaatında yararlanılan malzemeler.


Yazının Devamını Oku

Başta ‘uymayan’ sonda nasıl ‘uyuyor?’

21 Ocak 2018
LİGİN ilk haftasında, yeni yükselmiş Göztepe ile İzmir’de karşılaşan Fenerbahçe, ummadığı bir taşa çarpmıştı. Sonraki altı haftanın önemli bölümü de kafaları taşlara vurarak geçti.

Ligin ilk yarısı bittiğinde Aykut Kocaman, ekibinin rakiplerini “bükeceğini” söylüyordu. Bükücülük meselesini bilemiyorum, bu fantastik bir şey ama dün şunu gördüm ki Fenerbahçe birisini bükecek ise bu kazma-kürek ile olamaz. Kazmalarla çukur filan kazılır da bir bina inşa etmek için daha usta birileri lazım!

Fenerbahçe, zengin bir kadroya sahip değil. Malum mali nedenler ile bu kadroyu ara transferde zenginleştirmeleri de zaten mümkün olamadı. Genç bir oyuncu “bizim sisteme uymuyorsun” diye deyim yerindeyse “sepetlendi”, yerine “bize uyan” da konulamadı. İyi yönetici, kullanılması zor olan yetenekleri kullanmayı başarabilendir. Yeteneksiz kuzuları herkes yönetir.

Deplasmanda da kendi sahasındaki gibi kazanmak için oynayan bir rakip karşısında “tedbiri” ön plana çıkarmak, baş altına güreşen bir Anadolu takımı için kabul edilebilir ama söz konusu Fenerbahçe ise bu olmaz.

Elindeki yetenekleri kullanacak bir düzen yaratacaksın ve kullanacaksın! Bunun için 60 dakikanın geçmesini beklemeyeceksin. Bu “sisteme uymayanlar” sisteme uymadıkları için maçın başından itibaren sahada değillerse, maçın elden gitmekte olduğu son 30 dakikada neden sahadalar?

***

Bu takımların formalarını kim seçiyor, gerçekten merak ediyorum.

Dün maç başladığında sahada hangi takımlar oynuyordu tam kavrayamadım. Getafe ile Leeds arasında bir dostluk maçı mıydı? Arkadaşlar, Fenerbahçe “çubuklu” olur, Göztepe “dört parçalı”!

Forma fantezilerinizi Başakşehir filan gibi köksüz takımlar ile tatmin edin. Biz eski futbolseverleri yormayın lütfen!

Yazının Devamını Oku