Oğuz Topaçoğlu’nun haberindeki dolandırıcılığın başrolündeki isim 19 yaşındaki Fevzi Müftü’ydü.
Uyanık Fevzi, büyük oynamış, İtalyan devletini dolandırmıştı.
İtalya’da Mirella Gregori ve Emanuela Orlandi adlı iki kız çocuğu 1983’te kaçırıldı. Günümüzde bile bulunamayan bu iki çocukla ilgili haberler Türkiye’de de yayınlandı.
Hikâye de bu haberlerin Hürriyet’te yer almasıyla başlıyor.
Türkiye’de yüzlerce kadın profesyonel futbolcu olarak şampiyonluk için top koşturuyor.
Ama bugün için bile sıradışı olarak görülecek bir vaka tam 30 sene önce yaşandı. 20 Ocak 1993 günü spor sayfasındaki haber, Hürriyet’in özel haberiydi. Sadi Kemal Yaşar’ın imzasını taşıyordu.
20 ocak 1993
“Erkek takımında iki kız” başlıklı haber, iki kadın futbolcunun erkek takımlarının maçında forma giyeceğini söylüyordu.
İstanbul Birinci Amatör Küme’nin güçlü ekiplerinden Sitespor, rakibi Çeliktepe’ye karşı orta sahanın sağında Emine Yıldız’a, ileri üçlünün sağında da Havva Güneş’e yer verecekti.
Bu,Türkiye tarihinde ilkti. Kim bilir belki dünya spor tarihinde de...
Hürriyet’in özel haberi gündeme bomba gibi düştü.
Maçtan bir enstantane
İşte Yusuf Tunaoğlu da onlardan biriydi.
1946’da İstanbul’da dünyaya geldi.
Beşiktaş’ın altyapısında yetişti. Top ayağına o kadar yakışıyordu ki, seyredenler hayran kalıyordu. Futbol zekası çok üst düzeydeydi. Çalımlarıyla, rakiplerini ekarte edişiyle müthiş bir zevk veriyordu.
Henüz 17 yaşındayken, Sanlı Sarıalioğlu ile birlikte A takıma çıkmasında bu müthiş yeteneğinin yanı sıra ilginç bir olay da rol oynamıştı.
Beşiktaş’ın müthiş ikilisi Şenol ve Birol, Fenerbahçe’ye transfer oldu.
Üstelik Beşiktaş Başkanı Hakkı Yeten’in elini öpüp “Yok babacığım böyle bir şey” deyip transfer dedikodularını yalanladıktan sadece 10 gün sonra.
Müthiş bir transfer çalımıydı.
Tam 24 yıldır iki yaka arasında mekik dokuyan Boğaz’ın en afili vapurlarından biriydi.
1985 senesinin 5 Mart günü, Kadıköy’den 500 yolcuyu alıp Haydarpaşa’ya geldi. Buradan da 300 banliyö yolculusunu alan vapur Karaköy’e geçti.
Alevler, Anadolukavağı’nı dakikalar içinde sardı.
Saat 14.45’te tüm yolcular vapurdan inmişti.
Yeni yolcular Kadıköy’e geçmek için yavaş yavaş vapuru doldurmaya başladı.
Tam o sırada, saat 14.55’te vapurun içinden alevler yükseldi. Ardından da patlamalar duyuldu.
Büyük bir panik vardı ama şans eseri yolcuların tamamı kendilerini iskeleye atabildi.
Bundan tam 28 yıl önce bir başka kayıp vakası günlerce Türkiye’nin gündeminden düşmedi.
Pilot Yarbay Mike Couillard, Ankara’daki ABD Savunma İşbirliği Kuruluşu JUSSMAT’ta çalışıyordu. 15 Ocak 1995 günü iki oğlu, 13 yaşındaki Mark ve 10 yaşındaki Matt ile kar tatili için günübirlik Kartalkaya’ya gitti.
18 OCAK 1995/20 OCAK 1995
Couillard, küçük oğlu Matt ile otelin pistinde kayak yapmaya başladı. Mark ise otelde kaldı.
Saatler geçti ama yarbay ve oğlu bir daha otele dönmedi.
Baba oğulun kaybolduğu anlaşılınca önce kayakçılar arama çalışmalarına başladı.
Hemen ABD Büyükelçiliği’ne haber verildi
İzmir’in düşmandan kurtulduğu günlerde tanıştılar. Latife Hanım çok iyi eğitim almış, dört dil bilen, çağının çok ötesinde bir kadındı.
1923 yılında evlendiler. Evlilikleri 2.5 yıl sürdü.
Türkiye’de hemen herkesin büyük bir merakla odaklandığı bir evlilikti bu.
Uzun yıllar tabu olarak kaldıktan sonra 1973’ün haziran ayında Hürriyet’te bir yazı dizisi yayınlandı.
28 MAYIS 1973
İsmet Bozdağ’ın kaleme aldığı ve 43 gün süren tefrika ile bu evliliğin perdesi biraz aralandı. Bozdağ’ın bu yazı dizisi kitap olarak da yayınlandı.
Latife Hanım
Açıklamaya göre sinekler mevcut ilaçlara karşı direnç geliştirdiği için yeni ilaçlar kullanılacak. Ayrıca bir de Asya Kaplan isimli istilacı sinekler gündemde.
Türkiye’nin sinekle imtihanı aslında çok eskilere dayanıyor.
18 AĞUSTOS 1959
Gelin 64 yıl önceye gidelim.
1959 yılının ağustos ayında İstanbul feci bir sinek istilası altındaydı.
Belediyenin 25 teknisyen ve 60 işçiden oluşan ekipleri 56 ton haşere öldürücü ilaç kullanarak 589 bin yeri dezenfekte etmişti.
Ancak bu çabalar yeterli olmadı.
Doktor yazarlardan Turhan Temuçin’in “Hastane mi kestane mi?” oyununu hem sahnede defalarca oynadı hem de sinemaya aktardı.
Uygur’un tiyatro dışında az bilinen bir merakı vardı. Çok sayıda kuş besliyordu ve onlara çok düşkündü.
7 Nisan 1977 tarihli Kelebek, Uygur’un bu özelliğini anlatıyordu.
Kuşların isimleri de enteresandı. Uygur, her bir kuşa “ötüşlerine göre seslerini çok sevdiği sanatçıların” ismini vermişti.
Zeki Müren, Sevim Tuna, Bülent Ersoy, Tanju Okan...
7 NİSAN 1977
Liste uzayıp gidiyordu.
