Ali Ece

Pas oyununun ideal sağ beki: Isla

25 Temmuz 2017
Conte dönemi Juventus’u için Isla’nın savunması, hücumu kadar üst düzey değildi. O oyun için “fazla şık”, “fazla ofansif” bir sağ bekti. Türkiye standardında ise hazirandaki Konfederasyonlar Kupası’nda gördüğümüz gibi hâlâ yüksek bir ofansif kaliteye sahip.

2007’deki U20 Dünya Kupası’nın kazananı Arjantin kadar Udinese de oldu. Güney Amerika scout’ları Einstein titizliğinde olan Udinese, turnuva boyunca adeta hem sağ bek hem sağ iç hem de sağ açık gibi oynayan 19’undaki Isla’yı Şili’de oynadığı kulübünde hiç profesyonel maça çıkmadan transfer edecekti.

Şili’deki takımının hocası eski Beşiktaşlı Del Solar hariç herkes Isla’ya hayran kalmıştı. Del Solar’a göre Isla’nın daha zamanı vardı çünkü altyapıda forvet olarak yetiştiği için savunmasını yetersiz buluyordu.

İtalyanlara göre ise Isla’nın ofansif yetenekleri daha 19 yaşında oynadığı takımı kanattan uçurmak için yeter de artardı. Udinese belki de o yaz 1 milyon Euro altında bir bedelle alınabilecek en yüksek potansiyelli ofansif sağ beki aldı çünkü 3-5-2 oynayacaktı. Isla özellikle Udinese’den güçlü takımlara karşı baskıyı kırabilecek bir pas tekniği kadar kontra ataklarda direkt kaleye gidip hücumu yönlendirebilecek bir hız ve oyun zekâsı dengesine sahipti.

BÜTÜN DEVLER İSTEDİ

- Scout’lar haklı çıktı ve Isla, Udinese’nin Altın Çağı’nda sağ kanadın vazgeçilmezi oldu. Serie A’dan sonra 2010 Dünya Kupası’nda da Şili’nin Bielsa yönetiminde oynadığı etkileyici futbolda kilit oyuncularından birisine dönüştü. Arjantinli hoca, Isla’yı U21’e vermeden direkt A milliye çağırdığında, kendine özgü 3-3-1-3’te onun hızı ve kanat hücumculuğunun yanı sıra mutlak topa sahip olma oyununda hücumda alanı genişleten kilit pas istasyonlarından birisi olarak da kullandı.

2010 yazında Isla’yı Milan, Inter, Roma ve Juventus’un yanı sıra Sevilla, Valencia, Real Sociedad ve Atletico Madrid de transfer etmek istedi. Ancak Udinese 525 bin Euro’ya aldığı Isla için 20 milyonluk bonservis bedeli talep edince daha büyük bir takıma transferi 2 yıl gecikti.

Bielsa, Isla’yı Şili Milli Takımı’nda zaman zaman merkez orta saha da oynatıyordu ki Udinese de zaman zaman en iyi dönemindeki Gökhan İnler’in yanına merkeze Isla’yı yerleştirdi. O dönemde Bielsa “Keşke iki Isla olsaydı, biri sağ kanat bekinde diğeri sağ içte. Daha da güçlü olurduk” diyecekti.

26 KAT DEĞER KAZANDI

Yazının Devamını Oku

Yıllardır aranan sağ bek: Mariano

19 Temmuz 2017
24 Mart 2017’de Brezilya’nın Paraguay ile oynayacağı maç için kadrosu açıklandığında dünyalar Mariano’nun oldu.

Yıllardır ister istemez gölgesinde kaldığı Daniel Alves cezalı olduğu uzun süre sonra Mariano yeniden Brezilya kadrosundaydı. Ne de olsa Alves’ten sonraki tufanda Barcelona’nın geçici çözüm olarak düşündüğü oyunculardan birisi de Mariano’ydu.

Üst üste UEFA Ligi şampiyonluğuna ambargo koyan Sevilla, dâhi sportif direktörü Monchi’nin ‘fırsat transferi’ olarak gördüğü Mariano’yu 2015 yazında 3 milyon Euro’ya almıştı. Mariano, Avrupa’ya gelmeden önce Fluminense’de oynarken de Alves’in sahada olamadığı ender zamanlardan istifade edip Brezilya Milli Takımı’nda oynayabilecek seviyede bulunmuştu. Bordeaux macerası ise Mariano’ya zaman kaybettirmişti: Tam anlamıyla “Yanlış Zamanda Yanlış Yerde” şarkısının futbol versiyonuydu.

25’İNDE EN AZ 10 MİLYON EDERDİ

Mariano, Sevilla kadrosuna katıldığında “Birkaç yaş genç olsa bonservisi en az 10 milyon ederdi, o zaman böyle oynasaydı Mariano’yu alamazdık” demişti Monchi. Mariano, Monchi’nin yüzünü kara çıkarmadı. 2016’da Sevilla bir kez daha UEFA şampiyonu olduğunda finalde Liverpool’u yıkan oyuncuların başında Mariano geliyordu. Ofansif özellikleri derme çatma sağ açık kalibresinde olan Mariano, önünde oynayan ve defansif özellikleri iyi bir sağ bekinki kadar iyi olan Coke ile 2. yarının başında bir başladılar, pir başladılar: Liverpool sol beki Alberto Moreno, Mariano-Coke sağ kanat rüzgârı karşısında kumdan kaleler gibi dağıldı gitti. Liverpool Teknik Direktörü Klopp, Moreno’nun bir daha yüzüne bile bakmadı, geçen sezonun neredeyse tamamında yılların orta sahası James Milner’ı sol beke devşirdi.

TARIK ÇAMDAL’LA KIYASLARSAN ALVES!

TFF Başkanı, en çok beğendiği Türk futbolcunun Tarık Çamdal olduğunu söylemişti ama Tarık’la Mariano’nun futbol yeteneklerini karşılaştırmak Mariano’ya hatta Cafu, Dani Alves ve tüm Brezilyalı yeteneklere ayıp olur! Tarık ile Mariano’nun bonservis ve maaşlarını karşılaştırınca bile Mariano’yu izlemiş olan Galatasaray taraftarlarının gözlerinden akan sevinç gözyaşları sel olur!

İspanya La Liga gibi neredeyse her takımda çok iyi orta yapabilen sağ beklerin olduğu ligde Mariano orta ve pas kalitesi olarak ilk 6’ya girer. Bu da Türkiye Ligi ortalamasının üstünde olmak için yeter de artar. Atletiktir, Türkiye Ligi bek ortalamasının birkaç gömlek üstünde bir hıza sahiptir. Driplingi, topla kat etmesi üst düzeydir, derme çatma sağ açık kadar hücumda etkili oynadığı maçları say say bitmez. Savunmada Capone kadar disiplinli ve pozisyon bilgisine sahiptir, Sevilla’nın başı sıkıştığında Mariano’yu stoper oynatmışlığı bile var.  Peki, Sevilla neden mi bırakıyor? Çünkü Corchia’yı alıyor. Galatasaray neden mi alıyor? Çünkü Corchia’yı alamadı. Corchia yaşı itibarıyla daha cazip bir oyuncu o ayrı.

Mariano

Yazının Devamını Oku

Volkan geçen yılki gibi oynarsa Kameni birinci kaleci olur

14 Temmuz 2017
Kameni, hem Espanyol, hem Malaga’nın beklentilerin üzerine çıkmasında belirleyici rol oynadı. Volkan’a göre tek zayıf noktası yan toplar gibi görünüyor. Ancak ona gerçekten rakip olabilecek bir kaleci olduğu tartışmasız.

AFRİKA’dan kaleci çıkmaz” tıpkı “kaleciden iyi teknik direktör olmaz” kadar içi boş, köhnemiş bir klişe. Futbol tarihinin en iyi iki kalecisinden birisi olan Buffon, 1990’da İtalya’da düzenlenen Dünya Kupası’nı izlerken Kamerun’un kalecisi Thomas N’Kono’ya hayran kalarak kaleci olmayı karar vermiş.

ETO’O’NUN YOLDAŞI
N’Kono’dan önce Buffon orta saha. Kameni ise futbola santrfor olarak başlıyor çünkü N’Kono’nun kaleyi koruduğu efsane 1990 model Kamerun’un ihtiyar delikanlısı santrfor Roger Milla’ya hayran. Ciddi anlamda futbol eğitimi almaya başladığı Kadji Akademesi’ndeki takımda ise hâlihazırda bir başka Roger Milla hayranı genç santrfor var: Samuel Eto’o! Eto’o ve Kameni’nin yanı sıra Mbia, Chedjou, N’Koulou’nun da altyapısında yetiştiği Kadji Akademisi o yıllarda bir nevi Fransa Ligue 1’in Kamerun altyapısı olarak faaliyet gösteriyor.

Daha o zamandan çok özel yetenekleriyle fark yaratan Eto’o, Marsilya ve Paris Saint Germain tarafından denenip Kamerun’a döndükten bir süre sonra Le Havre, 16 yaşındaki Kameni’yi çok beğenerek transfer ediyor. Fransızların, Kameni’ye adeta bayıldıkları yer tabii ki 2000 Olimpiyatları! Finalde Xavi’li, Puyol’lu İspanya’yı yenerek şampiyon olan Kamerun, Serpil Hamdi Tüzün’ün “Turnuvalarda iyi bir kaleci ve iyi bir santrfor takımın yarısıdır” sözünü haklı çıkarıyor.

Yazının Devamını Oku

Kucka ve Medel Ersun Yanal’ın ideal futbolcuları

8 Temmuz 2017
TRABZONSPOR, geçen sezonun 2. yarısına çok iyi başlamıştı.

İlk yarıyı puan olarak UEFA Ligi kontenjanının çok gerisinde kapamasına rağmen 2. yarıda Olcay, Pereira, Mas gibi doğru takviyeler ve Yusuf Yazıcı’nın harika yeteneklerini sergileyecek şansları bulmasıyla kâbus gibi başlayan sezonda bir ara Avrupa kupalarına katılma hakkıyla bitirmenin kapısına kadar geldiler. Ancak sezon sonuna doğru gerisi gelmedi. Bunun iki ana sebebi vardı: Birincisi takımın merkezdeki kırılganlığı, ikincisi de gol yollarındaki saç baş yolduran hatalı tercihlerdi.

KUCKA KOMPLE ORTA SAHA

Bu hafta Trabzonspor, birinci ana sorununu çözmek adına nokta transfer hamlelerini başlattı. Kucka ve Medel’in ortak noktaları, “rakip yiyen” cinsten muazzam savaşçılar olmaları. Ersun Yanal’ın başarılı olduğu her takımda mutlaka bu tip rakip yıkıcı, caydırıcı oyuncu karakterleri belirleyici rol oynamıştır. Kucka hem 6 hem de 8 numarada, Medel ise hem önlibero hem de stoper olarak savaşçılıkları artı Türkiye Ligi standartlarında iyi top kullanma özellikleriyle Trabzonspor’a büyük katkı sağlayabilecek kalibrede oyuncular.

İkisi de kendi milli takımları Slovakya ve Şili’nin tarihlerindeki en başarılı dönemlerinde kilit rol oynamış, takımın iskeletinde fark yaratan katkılar sağlamış oyuncular. Onazi’nin aksine dalgalı değil sürekli belli seviyede istikrarlı oyun karakterlerine sahipler.

Kucka tam Yanal’ın kafasındaki ideal orta saha oyuncusu: Rakipten önde, ortada ya da savunmaya yardıma gelerek geride top kapabiliyor. Takımı oyunu ön alana yığdığında orta saha ile rakip ceza alanı arasındaki büyük alanı üstün pozisyon alma özelliği ile küçültüp dönen topları ustalıkla toparlayabiliyor. Topladığı topları da sade ama efektif, akılcı bir top tekniği ile olumlu şekilde dağıtabiliyor, hücum sürekliliğini sağlıyor. Zaman zaman uzaktan bazuka gibi şutlarla tehlikeli de olabiliyor.

PİTBULL MEDEL

Medel ise orta sahada oynatıldığı zaman Kucka’ya göre daha geride daha klasik önlibero gibi oynuyor. Lakabı Pitbull olan Şilili oyuncu stoperde görevlendirildiğinde de kesiciliğinin yanı sıra geriden oyun kuruculuğuyla da büyük katkı sağlayabiliyor. Özellikle Sampaoli çalıştırırken Şili’nin maç içinde bir 4’lü bir 3’lüye dönen savunma kurgusunda Medel taktiksel açıdan kilit oyuncuydu. Sert olduğu kadar zeki de bir oyuncu.

Kucka

Yazının Devamını Oku

Zidane’ı hatırlatan Galatasaraylı: Belhanda

3 Temmuz 2017
- TOPRAĞI bol olsun, 60’ından sonra boyadığı saçları kadar renkli adamdı Montpellier başkanı Nicollin...

Onun öldüğü gün Belhanda’nın Türkiye’ye gelmesinin aslı astarı ise biraz farklı aslında.

NASRI VE BEN ARFA

- Evet, Nicollin “Ölsem de Belhanda’yı Türkiye’ye satmam” demişti. Lakin orada asıl vurgulamak istediği Belhanda’yı o zaman Türkiye’den teklif edilen bonservis bedellerine satmayacağıydı. Nicollin, “Belhanda, Eden Hazard’dan daha iyi; iki Nasri, üç Ben Arfa eder” diyordu... Tıpkı Nasri ve Ben Arfa gibi yeteneklerini sergiler sergilemez “Yeni Zidane” ilan edilmişti Belhanda. Zidane ve diğer “Yeni Zidane”lar gibi kafayı kaldırıp tekte arkadaşlarını gördüğü dakikalarda Zidane kalitesini hatırlatan bir top tekniği vardı Belhanda’nın, halen de o top tekniği ile Türkiye Ligi orta saha yetenek ortalamasının üstünde bir kalitede. Ancak sürekli kontrol edilip disipline edilmesi halinde oynadığı takım lehine verimli olan bir kalite Belhanda’nınki.

KİEV’DE CANINI ZOR KURTARDI

- ŞÜPHESİZ Belhanda en verimli dönemini Montpellier’yi PSG önünde şampiyon yapan teknik direktör Girard döneminde yaşadı. Fransa tarihinin yakın dönemdeki en sürpriz şampiyonluğunda Montpellier’nin en çok fark yaratan ismi Belhanda’ydı. Belhanda’nın servisleriyle gol kralı yaptığı Giroud Arsenal’e giderken, Belhanda “Dortmund’da oynamak istiyorum” diyecekti.

HARİKA PASLAR

- Tabii ki Dortmund, Nicollin’in istediği astronomik bedeli ödemedi. O parayı ödemeye hazır olan tek takım BAE’den Al Jazeera’ydı. Son anda devreye Dinamo Kiev girdi, Belhanda da “En azından Avrupa takımı” diyerek Nicollin’in talep ettiği bonservisi ödeyen Kiev’in yolunu tuttu.

Montpellier’de

Yazının Devamını Oku

Sadece golcü değil komple santrfor

30 Haziran 2017
GOMİS, Drogba ayrıldığından beri Galatasaray forması giyecek Avrupa çapında kendisini kanıtlamış ilk komple santrfor.

Tabii ki bir Drogba değil çünkü Drogba dünya tarihine gelmiş geçmiş en kral 10 santrfordan birisi. Gomis bir Drogba olmasa da Türkiye Ligi yetenek ortalamasının gayet üstünde bir oyuncu.

Elinizde Drogba gibi bir über yıldız varsa oyunu Drogba üzerine kurarsınız. Gomis ise kuracağınız hücum düzenine göre pozisyon alır. Gomis, 4-2-3-1/4-3-3 döneminde Lyon, Marsilya, St Etienne kalibresinde başarılı olmuş bir santrfor, bu da Türkiye’de gol krallığı yarışında iddialı olmasına yetecek bir kariyer.

Drogba dünyada bazı şeyleri en iyi yapan oyuncuydu. Misal Drogba’nın sırtı dönük top aldıktan sonra dönerek yaptığı gol vuruşu özelliği 20 üzerinden 20’ydi.

Gomis’in belki hiçbir özelliği 20 üstünden 20 değil ancak Fransa Ligue 1 ölçeğinde tüm özellikleri vasatın üstünde, patlayıcı hızı ve savunma arkasına sarkma özelliğinde ise geçen sezon Ligue 1’in en iyilerindendi.

Yazının Devamını Oku

Eto’o atar da pepe durduramaz mı!

24 Haziran 2017
ON yıl Real Madrid’de oynayan Pepe, kariyer ve kalite olarak Marcelo’nun da üstünde bir stoper. 

Şüphesiz bazı kafalardaki en büyük soru işareti şu: 34 yaşındaki Pepe çok mu yaşlı? Halen resmen Beşiktaş kadrosunda gözüken Franco, Mitroviç, Miloseviç ve Pepe sırasıyla 100 metre, 400 metre ve 800 metre koşsalar ben gitarlarımdan birini satar Pepe’nin kazanacağına yatırırım.

Benzer yarışı ayaklarında topla yapsak sadece Pedro Franco top tekniği açısından biraz üstün gelebilir lakin o sprint yarışlarından geriye hali kalırsa? Pepe ile Vida arasında karşılaştırma yaparsak: Kiev’le sözleşmesinin son yılına giren Vida’ya 10 milyon vermektense bonservisi elinde olan Pepe’yi bu sezon alıp seneye Vida’yı bedavaya transfer etmek daha akıllıca değil mi? O zaman Pepe’yi ne mi yaparsın, yazının sonunda okursunuz!

Beşiktaş kadrosundan çıkıp rakiplerle karşılaştırmaya gidelim: Türkiye’de Eto’o o yaşta gol olup yağıyorsa, Pepe de bu yaşta doktora seviyesinde stoperlik dersi verebilecek kalibrededir.

FAUL ORTALAMASI 1’İN ALTINDA

Peki, Pepe Türkiye’de çok kırmızı kart görür mü? Maalesef bizde hiç maç izlemeden meslektaşımız olanlar olduğu için okuyucuya, izleyiciye gram tepki gösterme hakkım yok! Ben yine de bilgiyi paylaşayım isteyen kullansın: Pepe, kulüpler seviyesindeki maçlarda en son 2011 Aralık’ta kırmızı gördü. 2012’den itibaren 5 yılda kulüpler arası 174 maçta gördüğü kırmızı kart sayısı ise 0.

Bir de bu Pepe gelirse Hollanda Ligi değil Türkiye Ligi’nde oynayacak: Avrupa’da sektöre harcadığı paraya göre ortalama en fazla faul yapılan ligde. Pepe’nin ise Real Madrid kariyerinde ligde maç başına faul ortalaması 1’in altında, Opta’ya göre 229 maçta 209 faul yapmış.

MOURINHO ORTA SAHADA OYNATTI

Pepe

Yazının Devamını Oku

Tam bir Kocaman transferi

17 Haziran 2017
Faslı sağ kanat oyuncusu, Monaco’nun Fransa 2. Ligi’nden Şampiyonlar Ligi’nin son 4’üne yükselme sürecinde sürekli bir rol aldı. Dirar, geçen sezon tüm kulvarlarda 63 maç oynayan Fransız ekibinde oyuna en fazla dahil olan 4 oyuncudan biri.

1- ‘Vazgeçmemesi ve oyuna sarılması’ en güçlü özellikleri

2- Tam bir hamle oyuncusu. hem sağ bek hem sağ açık oynayabilir

MONACO 17 yıl aradan sonra Fransa Ligue 1 şampiyonu olurken, Şampiyonlar Ligi’nde de son 4’e kalarak tarihinin en başarılı sezonunu yaşadı. 5 yıl önce 2. kümedeyken Monaco’ya futbol yatırımı yapan Rus Rybolovlev’in projesinin ilk iddialı hamlesi Nabil Dirar’ı transfer etmek olmuştu. O dönemde yani 2012 kışı ara transferinde Monaco, Dirar’ın bonservisini Club Brugge’den almak için tam 7.5 milyon Euro ödeyecekti!

2. KÜMEDEN DEVLER LiGi SON 4’ÜNE

- Faslı sağ kanat oyuncusu ilk 6 ayda tam anlamıyla adapte olamadı ancak sonrasındaki 5 yılda Monaco’nun 2. kümeden Devler Ligi’nin son 4’üne yükselme sürecinde sürekli bir rol aldı.

Geçen sezon ilk ikisi Fenerbahçe ile olmak üzere tüm sezon 63 resmi maç oynayan Monaco takımında oyuna en fazla dâhil olan 4 oyuncudan birisi Dirar. Diğer en çok oyuna dâhil olanların başında sezonun fenomen süper genci Mbappe geliyor.

50 MİLYONLUK ADAMIN YEDEĞİ

-

Yazının Devamını Oku