Abdülkadir Küşin

Enflasyondan da KDV alıyorlar

10 Şubat 2002
<B>KATMA</B> Değer Vergisi Kanunu'na göre her türlü mal teslimi ve hizmet ifası nedeniyle KDV doğar. Kanun bu ilkeyi getirdikten sonra bazı istisnaları da sıralar. Mal teslimi ve hizmet ifası dışında KDV'nin doğması ilgili kanuna göre mümkün değildir. Buna rağmen Vergi İdaresi, kurumların kur farkları nedeniyle birbirlerine kestikleri kur farkı faturlarından KDV almaktadır.

Ekonomik hayatta özellikle ithal mallarının döviz üzerinden alınıp satılmaları gerekmektedir. Dövizle satılan malların faturalarında döviz bedeli gösterilip, ayrıca günlük kur üzerinden liraya çevrilmekte ve KDV de eklenmektedir. Fatura bedelinin alıcı tarafından daha sonra ödenmesi durumunda, ödeme günü kuru üzerinden kur farkı faturası kesilmekte ve bu kur farkı üzerinden ayrıca bir daha KDV alınmaktadır. Ortada satıcı açısından ek bir kazanç yoktur. Alınan fark, vade farkı veya faiz niteliğinde değildir. Sadece liranın döviz karşısındaki değer kaybından kaynaklanan bir farktır. İşlem örneğin on bin USD tutarında ise, ödeme de o miktarda olmuştur ve bitmiştir.

YMM Mehmet Maç (Mükellefin Dergisi / 2002-2 ), konuya ilginç bir yaklaşım getiriyor. 'Döviz kurlarındaki artışın ana kaynağı enflasyondur. KDV'nin konusu ise ise enflasyon değil, mal teslimi ve hizmet ifasıdır. Kur farkları üzerinden KDV almak, enflasyon üzerinden vergi almaktır.'

Buna biz de ekleyelim: Enflasyon zaten bir vergidir. Enflasyondan vergi almak, vergi üzerinden bir kez daha vergi almaktır.

Yabancı sermayenin ülkemizde yatırım yapması için her türlü kolaylığın gösterileceğini bütün yetkililer her gün tekrarlıyor. Fakat bırakın kolaylık göstermeyi, bir yabancı yatırımcıya asla anlatamayacağımız uygulamalar yapıyoruz. Kimseye kolaylık göstermeyelim. Makul olalım bize yeter. Şirketlerin döviz mevcutları aynı kaldığı halde, üç ayda bir kur farkları üzerinden geçici vergi alıyoruz. Yıl sonlarında aynı miktarda kalan döviz üzerinden kurumlar vergisi alıyoruz. Kur farklarından KDV alıyoruz. Fiktif yani ortada gerçekten mevcut olmayan gelir ve matrahlar yaratıp vergilendiriyoruz.

Bulgaristan Yabancı Yatırım Ajansı Başkanı bu hafta Türkiye'de Türk İş Adamları ile bir toplantı yaparak, Türk yatırımcıları Bulgaristan'da yatırım yapmaya davet etti ve 'Türkiye'den daha düşük vergi ve sıfır bürokrasi' taahhütünde bulundu.

Bizdeki gibi yasalar ve uygulamalar olan bir ülkeye yabancı yatırımcı gelmez. Yerli yatırımcı da bu nedenle Bulgaristan'a gidiyor. Yetmişbeş yıllık kapitalist(!) Türkiye, kapitalizmi; 'elli yıllık komünist ve iki yıllık kapitalist' Bulgaristan'dan mı öğrenecekti? Yoksa Bulgaristan'ın yönetici ve bürokratları, ülkelerini bizimkilerden daha mı az seviyor?
Yazının Devamını Oku

Şimdi de ‘vergili ev korkusu’ başladı

26 Ocak 2002
<B>EMLAK</B> Vergisi'nde cadde ve sokak kıymet takdir komisyonlarında konulan yüksek ve dengesiz değerlerin hükümet tarafından da kabul edilmesinden sonra yapılan açıklama ve gayretler umut vericidir. Düzenlemelerde aşağıdaki noktalara dikkat edilmesi gerekmektedir.

2002 genel beyan dönemi yasal bir mecburiyet olduğu için ertelenmelidir.

Aynı yasaya emlak vergi beyanlarının her dört yılda genel beyan dönemi kargaşası yaratması nedeniyle, herkesin gayrimenkul aldığı zaman bir kez vermesi, sonra her yıl belli bir oranda devlet tarafından otomatikman arttırılması sağlanmalıdır.

2002 yılı için yapılacak uygulama, 1998 yılı için tespit edilen sokak ve cadde değerlerinin belli bir oranda arttırıllması olmalıdır. Dün Meclise verilen bir kanun teklifinde 1998 yılında vatandaşlar tarafından verilen beyanların arttırılması öngörülmektedir. Bu ölçü alınırsa çok büyük haksızlıklar yeniden ortaya çıkacaktır. Çünkü 1998 beyanları, 1999 yılında düzeltme hakkı verilmesine rağmen pek çok kişi tarafından düzeltme hakkı kullanılamadığı için sağlıksızdır. Bu gün dairesini 25 milyara satmak için anlaşan pek çok kişi, evin vergi değeri yüz milyara çıktığı için satamamaktadır. Mahallelerde pek çok evin adı çıkmıştır. Eskiden ‘‘perili evler’’ vardı. Şimdilerde ‘‘vergili evler’’ var mahallelerde. Fiyatta anlaşma sağlandığı halde kimse almıyor. Vergisi el yakıyor. Evin gerçek değerinin tam dört katı. Bu nedenle, 1998 beyanı değil, resmi sokak değeri esas alınmalıdır.

İTİRAZ HAKKI VERİN

2001 yılı vergileri esas alınarak bir düzenleme yapılırsa vergi oranlarının iki kata çıktığı göz ardı edilmemelidir. Çünkü, 2001 yılı cadde değeri aynı bile kalsa, oranın iki kat artması nedeniyle vatandaşlar geçen yılki vergilerinin tam iki katını ödeyeceklerdir.

Arsa değeri geçen yıla göre yüzde 50 artarsa, vergi yüzde 50 artmaz. Geçen yıla göre tam üç kat olur.

Geçen yılın iki katı olarak düzenleme yapılırsa, vergi geçen yılın dört katı olur. Bu teknik sonuçlara dikkat gerekir.

Kanun teklifi geniş tutulacak olursa, takdir komisyonlarının koyduğu değerlere, vatandaşların da itiraz hakkı sağlanmalıdır. Ve itirazlar süratle ve objektif bir kurum tarafından sonuçlanmalıdır.

Kamu oyunca hiç bilinmeyen hatta bazı yetkililer tarafından da hiç bilinmeyen bir konu da, emlakin eski sahibine ait yıllarca ödenmeyen emlak vergisi borçlarından, yeni satın alan kiişinin de sorumlu olmasıdır. Çünkü satan kişi ortadan kaybolmakta, büyük bir ihtimalle adresi ve haciz edilecek bir varlığı ortada bulunmamakta ve kabak tapu kayıtları ve adresi ortada olan yeni alıcının başına patlamakta ve kendisinden eski sahibin vergi borçları istenmektedir. Bu kaldırılmalıdır.

Tufeyliler, belediyelerin aldığı emlak vergilerindeki haksızlıkları gün ışığına çıkaran ve sesini duyuramayan vatandaşların haklarını koruyanlar değil, belediyelerin gelirlerini belediyelere kene gibi yapışmış tufeylilere peşkeş çekmek isteyenlerdir.
Yazının Devamını Oku

İyi İngilizce bil 12.5 milyonu götür

20 Ocak 2002
<B>8</B> Ocak 2002 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan Bakanlar Kurulu Kararına göre Devlet; iyi İngilizce bilenlere 12,5 milyon lira yevmiye ile iş veriyor. Milli Eğitim Bakanlığı, 'Temel Yapısal Değişim Projeleri' kapsamında sekiz yıllık kesintisiz ilköğretim uygulaması nedeniyle duyulan İngilizce öğretmeni gereksinmesini karşılamak amacıyla İngilizce öğretmeni arıyor.

Durun, 12,5 milyon lira yevmiyeyi görünce hemen öyle heveslenmeyin. İstenilen 'Kapalı Çarşı İngilizcesi' değil! Aranılan şartlar şöyle sıralanıyor.

Üniversitelerin İngiliz veya Amerikan Filolojileri ile mütercim-tercümanlık bölümlerini bitirmiş olmak.

Lisans düzeyinde yabancı dille öğretim yapan üniversiteleri bitirmiş olmak (Yani Boğaziçi, Koç, Sabancı Üniv.gibi)

Yurt dışında denkliği YÖK tarafından kabul edilmiş bir üniversiteyi bitirmiş olmak

Ayrıca TOEFL sınavında 550 puan almış olmak

İELTS sınavında 6 almak

ÇALIŞMA ŞARTLARI

'Kolay iş, iyi para' değil mi? Ama bir de çalışma şartları var.

Haftada bir günden az, dört günden fazla çalışmak yok. Yani haftalık en fazla 50 milyon liraya geliyor. Aylık ise 200 milyon lira. Yani 137 Dolar.

Yılın bütün ayları maaş yok. Yılda en fazla on ay maaş var.

Haftada dört güne ihtiyaç yoksa, bir ya da 2 gün yevmiye var.O zaman aylık da o oranda düşüyor.

Hocanın 61 yaşından gün almamış olması gerekli.

657 sayılı Devlet Memurluk Yasası şartlarına sahip olmak gerekiyor.

Çalışanlar SSK mevzuatına tabi olacak.

Brüt ücret aslında 17,5 milyon lira. SSK, Gelir Vergisi ve Damga vergisi kesilecek. Başka kesinti yapılmayacak. Bu kesintiler hesaplarımıza göre yaklaşık 5 milyon lira tutuyor, Net yevmiye 12, 5 milyon liraya geliyor.

Bir de 'memlekette iş yok' diyorlar.

İşte al sana 'iş', al sana 'ücret' !

Hem de 'Temel Yapısal Değişim Projeleri' kapsamında!
Yazının Devamını Oku

Yurtdışına çıkış pulları

19 Aralık 2001
1 Ağustos 2001 tarihinden itibaren yurt dışına çıkan vatandaşlardan 50 USD karşılığı TL tutarında 'yurt dışına çıkış harcı' alınması uygulamasına başlandı. Geçtiğimiz yıllarda buna benzer uygulamalar yapılırken, çıkış kapılarında vatandaşlardan tahsil edilen paraların 'mültezim' ler (!) tarafından Maliye'ye intikal ettirilmediğini ve hem vatandaşı hem de 'kapı'yı memnun eden 'iskontolu vergi uygulaması'nı (!) gördük, yaşadık.

Şimdi ise bu harç, 'satın alınan pulların pasaporta yapıştırılması ve kapıda çıkış kaşesinin pul üzerine basılarak iptali' şeklinde uygulanıyor.

Bu pullara baktığımız zaman, gerek káğıdının gerekse baskısının son derece ilkel ve bu nedenle de sahtesinin yapılmasının çok kolay olduğunu gördük.

Özel filigranlı káğıda ve ileri bir teknikle basılmasına rağmen Amerikan Doları ve Türk Lirasının bile sahteleri basılabildiğine göre, tanesi 50 USD'lik bu pullar hem kolayca basılır hem de basmaya değer !

Üstelik bizde çok küçük kupürlü olmasına rağmen 'damga pulu ve otobüs bileti basma sektörü' hep faaliyettedir ve sık sık birileri yakalanarak matbaa makinaları önünde poz verdirilir.

İyi bir organizasyon (!) ve örgütlenme ile bu sahte pulların vatandaşa satışı sağlanabilir. Üstelik 'şiddet' unsuru içermediği için 'çıkar amaçlı suç örgütü' kapsamında da yargılanması mümkün olmaz.

Maliye Bakanlığı'nın bu konudaki Muhasebat 16170 sayılı yazısı ile Saymanlıkların iç denetimi sağlanmıştır. Fakat satılan pul sayısı ile pasaporta yapışan pul sayısı ilişkisi vergi idaresinin dışında bir organizasyondur.

Devletin görevi sadece suç ve suçluyu yakalamak değil, suça imkan verecek ortam ve şartları da yaratmamak olmalıdır.

Aslında vergi gelirleri içinde hiç önemli bir payı bulunmayan, bir takım istisnaları nedeniyle daha yasalaştığı gün bazı nüfuzlu kişilere uygulanmayan 'yurt dışına çıkış harcı'nın kaldırılması, yürürlükte kalmasından daha adil ve yararlı olacaktır.
Yazının Devamını Oku

Esnaf ve köylü hapis kuyruğunda

10 Aralık 2001
<B>BALIKKESİR</B>'in Havran İlçesi Büyükdere Beldesi'nde kredi borçlarını ödeyemedikleri için haklarında icra takibi yapılan yaklaşık iki bin üretici, süresi içinde mal beyanında bulunmadıkları için on gün hapis cezasına çarptırıldı. İcra takibine süresi içinde mal beyanında bulunulmaması durumunda on gün hapis cezası veriliyor ve bu hapis cezası paraya çevrilemediği gibi, tecil de edilemiyor.

Haber Türk internet sayfalarından öğrendiğimize göre, Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifi ve Esnaf Kefalet Kooperatifi'nden kredi alan esnaf ve çiftçiler kredi borçlarını ödeyemediler. Sorun ise Havran Cezaevinin 60 kişilik olmasında. Tarım faaliyetinin bulunmadığı kış aylarında bir an önce hapse girerek cezalarını (!) çekmek isteyen iki bin köylü, cezaevi kuyruğunda birbirini yiyor. Mapusluk sırası hasat zamanı gelirse mahsul tarlada kalacak. Bu nedenle çevre köylerde listeler hazırlanıyor. Torpillilerin hapishane sırasında başa geçmemesi için kur'alar çekiliyor. Hapse girme talebi yoğun!

Bir kısmı ise borçlu da değil. Kredi kooperatifi kanalı ile birbirlerine kefil olmuşlar.

Mal beyanında bulunmak basit bir formalite. Ödeme emrine karşı yedi gün zarfında, varsa 'mevcut mallarınızı' bildiriyorsunuz vaya 'malım yoktur' diyorsunuz.

Bu tür 'borçluların' bir formaliteyi yerine getirmedikleri için hapse girmelerini önlemek amacıyla sür'atle yasada bir değişiklik yapılamaz mı acaba? Örneğin bu tür cezalara tecil imkanı sağlanması veya bu tür cezaların, bu gibi kişilere 'evlerinde' çektirilmeleri sağlanamaz mı?

Çiftçi ve esnafımızın hapise girmesi, bu borçların ödenmelerini sağlamayacak. Neden vatandaşlarımıza sabıkalı (!) damgası vurup, hapishane hayatı tatmalarına neden oluyoruz. Ve hırsızları, kapkaççıları, adam dövüp şiddet kullananları yedi günde çıkartıyoruz. Ferhan Şensoy'un kapkaççısı her hafta Dolapdere kavşağında bizi beklemiyor mu ?
Yazının Devamını Oku

Bu vergi Cumhuriyet Türkiye'sine yakışır mı?

2 Aralık 2001
<B>SALKIM Hanımın Taneleri</B>; İkinci Dünya Savaşı yılları ve sonrasında Türkiye'de iş çevrelerindeki gelişmeleri, batan ve yeni gelişen ekonomik kesimleri, gayrimüslim ve müslim tüccar ailelerini, sermayenin sınıf değiştirmesini, bu süreçteki ahlak, kültür değişimlerini, <B>‘‘Varlık Vergisi Faciası’’</B>nı, Saraçoğlu Hükümeti'nin, Maliye Bakanlığı'nın, Defterdarlıkların bu konudaki uygulamalarını tarihi belgelere dayanan bilimsel bir yaklaşımla anlatırken, aynı anda sosyal hayatı, yaşanan aşkları, evlilikleri, boşanmaları, ölümleri ve Teşvikiye Camii cenazelerini, Göztepe köşklerini, Ayazpaşa apartımanlarını, tramvayları, Haseki'yi, Sultanhamam'ı, Bahçekapı'yı, Gülnihal ve Bi-Ba-Bo mağazalarını, Haydarpaşa Gar'ını, inanılmaz bir gözlem ve duyguyla anlatan bir roman. Yazar Yılmaz Karakoyunlu, aslında iktisat doktoru bir Mülkiye'li. Edebiyatçı ve politikacı. Kitabı ilk baskısının yapıldığı 1990'da okumuştum. Çünkü kitap aynı zamanda ‘‘vergi’’nin romanıydı. Bir aşk romanı akıcılığı ve hafifliğinde ve bir belgesel ağırlığında bir roman!

‘‘Başvekil Şükrü Saraçoğlu; İstanbul'u Bizans, Ankara'yı Edirne sanıyor... Bizans'ı yeniden fethe çıkmış bir Cumhuriyet Yeniçerisinin heyecanı ile... İstanbul'dan onbeş günde üçyüz milyon lira vergi istiyor. Bu, Cumhuriyet'in on yılda topladığı vergi miktarının yarısının, onbeş günde toplanması demek.’’

Verginin tahakkuk listeleri teftiş heyetince hazırlanıp, aynen tasdiki için takdir komisyonlarına baskı yapılıyor. Parti müfettişlerine de vergi koyma yetkisi veriliyor. Vergideki haksız uygulamaların önlenmesi için İstanbul Defterdarı Faik Ökte, Başvekil'e ‘‘Bütün ümidimizi size bağlamıştık, efendim’’ deyince, Başvekil'den ‘‘Çöz öyleyse Defterdar!’’ cevabını alıyor.

Kırk yıllık Maliye Profesörü İbrahim Fazıl Pelin Hoca, öğrencisi Defterdar Ökte'ye ‘‘Nasıl olur da itirazı temyizi olmayan bir vergi salınır. Beyanı olmayan bir serveti üç beş devşirme komisyon azasının keyfine bırakmak, sonra hasetlerin, tamahların hesabına devleti alet etmek Cumhuriyet'e yakışır mı?’’ sorusunu ‘‘ağlayacak kadar dolmuş ve elleri titreyerek’’ soruyor. Maliye Bakanı Ağralı, ‘‘karşı koyamayacağı şiddet karşısında diz çökmüş, Başvekil'in bütün isteklerini aynen kanunlaştırmak için Maliye'ye aktarıyor.’’

İstanbul eşrafının köşkleri, içerisindeki antika eşyaları ve ‘‘metresleri’’ ile yeni sahiplerinin oluyordu. ‘‘İstanbul'un çöküşünü omurgasından yakalamayı kafasına koymuş’’ taşralılar ve ödeyemedikleri vergiler nedeniyle Moda Kampı'nda toplanıp, ‘‘Aşkale’’ ye sürgüne gönderilenler tabloyu tamamlıyordu. Hükümet ve Maliye'nin hukuk dışı uygulamalarının öncüleri olan ‘‘müsteşar’’ ve ‘‘teftiş heyeti reisi’’, ilk seçimlerde ödül olarak milletvekili aday listelerine alınıyor, ‘‘vergi yoluyla zulme’’ direnen İstanbul Defterdarı Ökte ise, ‘‘Varlık Vergisi Faciası’’ kitabı ve Maliye Bakanı'na ders verircesine söylediği cümle ile Türk Maliye tarihine geçiyordu:

‘‘Verginin siyasete alet edilmesine vasıta olmayınız!’’
Yazının Devamını Oku

Emlak Vergisi son taksidi

19 Kasım 2001
Kasım ayının sonlarına yaklaştığımız bu günlerde pek çok vatandaşı ilgilendiren vergisel sorumluluklar var. Daire, bina ve arsa sahiplerinin, ilk taksitini mayıs ayında ödedikleri Emlak Vergisi'nin ikinci taksiti kasım ayı sonuna kadar ilgili belediyelere ödenecek.

Emlak vergilerinin tamamını mayıs ayında bir kerede ödeyenlerin bir daha ödeme yapmaları gerekmiyor.

Bu ödeme aynı zamanda dört yıl önceki genel beyan döneminin son ödemesi olacak. Çünkü önümüzdeki 2002 yılından itibaren yeni arsa değerleri ve inşaat maliyetleri üzerinden hesaplama yaparak yeni Emlak Vergisi beyannamelerini vereceğiz.

ÇEVRE TEMİZLİK

Çevre temizlik vergilerinin ikinci taksitleri de 'binaları kullananlar' tarafından gene kasım ayı sonuna kadar ödenecek.

Vatandaşlara kolaylık olması için pek çok belediye, Emlak Vergisi ödeme merkezlerini cumartesi ve pazar günleri de açık bulunduracağını ilan etti.

Kendilerine intikal eden mallar dolayısı ile Veraset Vergisi beyannamesi vermiş olup vergilerini üç yıl ve altı taksitte ödeyecek veraset vergisi mükellefleri de bu yılın ikinci taksitini kasım ayı sonuna kadar ödeyecekler.

Kendisi ya da eşine ait tek evi olup, emekli maaşından başka geliri olmayanlar; beyan sırasında dilekçe vermek şartıyla bu yıl da Emlak Vergisi ödemiyorlar.
Yazının Devamını Oku

Emlak Vergisi son taksidi

19 Kasım 2001
Kasım ayının sonlarına yaklaştığımız bu günlerde pek çok vatandaşı ilgilendiren vergisel sorumluluklar var.Daire, bina ve arsa sahiplerinin, ilk taksitini mayıs ayında ödedikleri Emlak Vergisi'nin ikinci taksiti kasım ayı sonuna kadar ilgili belediyelere ödenecek. Emlak vergilerinin tamamını mayıs ayında bir kerede ödeyenlerin bir daha ödeme yapmaları gerekmiyor.Bu ödeme aynı zamanda dört yıl önceki genel beyan döneminin son ödemesi olacak. Çünkü önümüzdeki 2002 yılından itibaren yeni arsa değerleri ve inşaat maliyetleri üzerinden hesaplama yaparak yeni Emlak Vergisi beyannamelerini vereceğiz.ÇEVRE TEMİZLİKÇevre temizlik vergilerinin ikinci taksitleri de 'binaları kullananlar' tarafından gene kasım ayı sonuna kadar ödenecek.Vatandaşlara kolaylık olması için pek çok belediye, Emlak Vergisi ödeme merkezlerini cumartesi ve pazar günleri de açık bulunduracağını ilan etti.Kendilerine intikal eden mallar dolayısı ile Veraset Vergisi beyannamesi vermiş olup vergilerini üç yıl ve altı taksitte ödeyecek veraset vergisi mükellefleri de bu yılın ikinci taksitini kasım ayı sonuna kadar ödeyecekler.Kendisi ya da eşine ait tek evi olup, emekli maaşından başka geliri olmayanlar; beyan sırasında dilekçe vermek şartıyla bu yıl da Emlak Vergisi ödemiyorlar.
Yazının Devamını Oku