GeriSeyahat Stand-up gibi ödül töreni
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Stand-up gibi ödül töreni

Stand-up gibi ödül töreni

Oscar’lar halt etmiş. Gerçekten eğlenceli geçen bir ödül töreni varsa o da Empire dergisinin sinema ödüllerinin dağıtıldığı tören. ıki yıldır Jameson’ın sponsorluğunu yaptığı Empire Ödülleri için Londra’dayım.

Hava tipik Londra havası, gri, puslu, kapalı, iktidarsız bir yağmur çiseliyor, şemsiye alsan bir türlü, almasan bir türlü...    

Tempo’dan İlhan Demiriz’le beraber törenin gerçekleşeceği Grosvenor House Hotel’e varıyoruz. Otelin kapısına uzanan kırmızı halının yanına bariyer kurulmuş, bariyerin öbür tarafında bir paparazzi ordusu pusuda bekliyor.         

Empire dergisini birçoğunuz bilir; ıngiltere’nin en çok satan sinema dergisi bu. Kısa süreli bir Türkiye macerası da olmuştu, şimdilerde Avustralya ve Rusya edisyonları bulunuyor. En son derginin 20’nci yıldönümü için Steven Spielberg konuk editörlük yapmıştı. Derginin dağıttığı Empire Ödülleri okurların oylarıyla belirleniyor. Ve ünlülere bu törene katılması için para ödenmiyor, onlar buraya isteyerek, hatta tabiri caizse koşa koşa geliyor. Bize söylendiğine göre bu organizasyonun enerjisi farklı, hem eğlenceli hem “cool”... Sonradan ne demek istediklerini anlıyoruz. 

Kapıdan içeri girip aşağı, tören öncesi kokteylin yapıldığı salona iniyoruz. Kapıda şampanya ikram ediliyor. Önce kibar kibar birer kadeh şampanya alıyoruz elimize. Sonra gözümüz barda sıralanmış rengarenk viski kokteyllere kayıyor; hemen şampanyaları fırlatıp kokteyllere dadanıyoruz. ıçlerinde ne mi var? Kimin umurunda, rengini beğendiklerimizi sırayla denemeye girişiyoruz.
 
ÜNLÜLER SOSYALLEŞMEDE 

Girdiğimizde epey boş olan salon dakikalar ilerledikçe kalabalıklaşmaya başlıyor, en sonunda kıpırdamaya izin vermeyen bir hale dönüşüyor. Kapının girişinde flaşlar patlıyor, ünlüler art arda salona giriş yapıyor.

Flaşları takip ederek ünlülerin izini sürüyoruz. Jude Law’u görüp omzuna dokunuyorum, utana sıkıla (bazen ruhumda gazetecilik var mı diye sorguluyorum) “Fotoğraf çektirebilir miyiz?” diye soruyorum. “Buradan bir yere kıpırdama tatlım; bir saniye içinde geliyorum” diyor ve birileri kolundan çekiştirir halde dışarı çıkıyor. Bir saniye olmasa da bir dakika içinde geri geliyor ve birlikte fotoğraf çektiriyoruz. Benim makine tutukluk yapınca fotoğraf çektirmemiz onu beklediğim süreyi aşıyor.

Bu arada salonda “ıçeri girin ve yerlerinize oturun” anonsları yankılanıyor.

Başta bize 11 numaralı masa layık görülürken biraz cazgırlık yapıyorum ve sahnenin hemen önündeki 2 numaralı masada yerimi alıyorum. Rus, Fransız ve Portekizliler’den oluşan enternasyonal bir masadayım. Masanın ortasında koca bir kova, içinde Jameson viskiler ve zencefil gazozları var. Kokteyli bir kenara bırakıp ıspanyol şarabına geçiş yapıyorum. Yemek törenden sonra servis edileceği için masadaki aç bünyeler olarak pitta ekmeklerini tereyağlayıp mideye indiriyoruz.

Herkes sandalyelerine oturmuş beklerken arka masalardaki ünlüler sosyalleşme halinde. Jude Law bir köşede basınla ilişkilerini iyi tutuyor, Empire dergisinin yayın yönetmeniyle sohbette. Guy Ritchie kahkahalarla dolu bir sohbette. “Yüzüklerin Efendisi”nin Ian McKellen’ı konsomasyon halinde, o masadan diğer masaya zıplayıp duruyor. Gwyneth Paltrow 20 metre öteden ışıl ışıl parlıyor.
Ve tören başlıyor...

KOMEDYEN SUNUCU KIRIP GEÇİRİYOR

Törenin sunucusu komedyen Dara O’Briain, Kings of Leon’un “Sex On Fire” şarkısı eşliğinde sahneye çıkıyor. şarkıyı duyunca, evet, tören galiba dedikleri gibi “cool” seyredecek, diye düşünüyorum. O’Briain jet hızıyla konuşmaya başlıyor ve konuşmasının ilk saniyesinden itibaren hepimizi gülmekten yerlere yatırıyor. Esprileri art arda çakıyor. Sandra Bullock’un dövmeli fetiş modelle aldatılmasından giriyor, “Avatar”ın “Titanik”in bıraktığı yerden devam ettiği, aralarındaki tek farkın cast’ın yarısının mavi olması esprisiyle stand-up’ını sürdürüyor. En çok “2012”yle uğraşıyor, “John Cusack film boyunca lavdan kaçtı, lav sürekli dibinde, onun hızına göre hareket etti. Ne zaman ki Cusack arabaya bindi, lav hızlandı. Keşke bir durmayı akıl edebilseydi” diyerek saçma aksiyonlarla dalgasını geçiyor. Aslında bütün filmleri yerin dibine sokuyor. Bir sinema ödül töreninde daha komik bir sunuculuk olamazdı sanırım. Bizde olsa herhalde bütün yönetmenler ve oyuncular alınıp salonu terk ederdi. Lakin burada herkes kahkahalara boğuluyor.

Oscar’lar her geçen yıl daha sıkıcı bir havada geçerken böyle butik bir tören ona 10 basıyor.

Gönül isterdi ki Empire Ödülleri de televizyonlarda yayımlansın, tüm dünya izlesin.

Ben birine katıldığım için kendimi şanslı hissediyorum. Sanırım artık hiçbir ödül töreni beni kesmeyecek.

Geceden notlar

SİNEMA ÇEVRELERİ GİYİNMEYİ BİLMİYOR

Hollywood dışında sadece bizim değil, bütün dünyanın sinema çevreleri kötü giyiniyor galiba. Burada da kıyafetler dökülüyordu. Birçokları üzerlerindeki sakil takım elbiselerin altına kalın tabanlı botlar giymekte sakınca görmemişti. Ama en azından bizde çokça rastlandığı gibi “Töreni möreni takmam” havalarında jean’le gelmemiş, üzerlerine bir takım geçirmeye tenezzül etmişlerdi.

AKROBATLAR BİLE GWYNETH’DAN İYİ YÜRÜYOR

Gwyneth Paltrow gerçekten o dev topuklarla yürüyemiyor. Jude Law’a ödülünü takdim etmek üzere sahneye ilerlerken çubuklar üzerinde yürüyen akrobatlar gibiydi. Hatta, akrobatlar daha dengeli yürüyor, kesin. Sonra da sahneye çıkar çıkmaz suçu “Jameson ve bilmem ne karışımı”na attı. Ama sicili topuklar konusunda temiz olmadığından yedik mi? Yemedik. Paltrow’un hafiften göbek yaptığı da gözden kaçmadı. Ama o mini minnacık elbisenin altındaki bacaklara laf yok.

BİR GÜNLÜĞÜNE KAHRAMAN

Empire Hero Award’e (Empire Kahramanlık Ödülü) hak kazanan Jude Law konuşmasını çok kısa tuttu. “Kendimi pek kahraman gibi hissetmiyorum. Ama bir günlüğüne kahraman olabileceğim için teşekkür ederim” dedi.

EN UZUN KONUŞMA EN AMATÖRDEN GELDİ

Empire’ın en taze ödülü olan, bir filmin 60 saniyede yorumlandığı “Jameson 60 Saniye”nin birincisi Mark Wong sahnede en uzun konuşmayı yapan kişi oldu, annesine bile teşekkür etti. Bunun üzerine O’Briain yine bir espri patlattı: “Wong’dan bir dahaki sefere konuşmasını da filmi gibi 60 saniyeyle sınırlamasını isteyeceğiz. Jude Law bile bütün kariyerini beş saniyede özetledi.”

GUY RITCHIE: GERİLİM FİLMİ YAPMAMIŞTIK AMA

“Sherlock Holmes”la “En ıyi Gerilim” ödülünü alırken Guy Ritchie “Gerilim filmi yapmamıştık aslında ama olsun” diyerek güldürdü.

KONUŞMALARDAN KÜFÜR EKSİK KALMADI

Ödül alırken yapılan tüm konuşmalarda küfürde cimri davranılmadı; Gwyneth Paltrow’dan Ray Winstone’a konuşmacıların en çok kullandığı sözcük “fuck” (s.tir) ve türevleri oldu. Bakın, bu da bizde olmazdı.

JAMES CAMERON YOKTU, VıDEOSU VARDI

“En ıyi Yönetmen” ödülüne hak kazanan James Cameron salonda yoktu, törene video bağlantısıyla katıldı.

GARSONLARIN ÇOĞU TÜRK’TÜ

Başlangıç olarak mantar ve kuşkonmazlı keçi peyniri, ana yemek olarak kayısı ve limon soslu kuzu, tatlı olarak ise limonlu creme brulee servis edildi. Garsonların hemen hepsi Türk’tü.

False