Alan olayı bir ders olabilir mi?

Menajerler gün be gün futbolun en güçlü adamları haline geliyor. Eski zamanların ‘simsar’ muamelesi gören menajerleri, bugün özel uçaklarıyla seyahat eden bir iş adamı haline geldi.

Haberin Devamı

Kurdukları menajerlik şirketleriyle dünyanın dört bir yanından futbolcuların temsilciliğini alıyorlar. Birçok takımda temsil ettikleri oyuncuların olması, onları oyunda ayrıca çok güçlü birer aktör haline getiriyor. Oyuncuların yanı sıra kulüpler de transferde onlara yetki veriyor. İşini çok iyi yapan; kulüplerin de oyuncuların da ortak menfaatini gözeterek kurumsal bir hizmet veren menajerler olduğu gibi, bu işi el yordamıyla yapanlar da yok değil. Galatasaray, aylardır Alan diye bir oyuncuyu transfer ediyor. Türkiye’den çok fazla kimsenin doğru düzgün izlemediği bir futbolcu. Sarı kırmızılılar talip olduğu günden beriyse bir dünya yıldızı muamelesi görüyor.

“Alan bitti”, “Alan yola çıktı” diye aylardır haberler okuyoruz. Samuel Beckett’ın meşhur ‘Godot’yu Beklerken’ isimli oyununu solladı diyebiliriz ‘Alan’ı Beklerken’i’ (!) Ve nihayet onu almaya giden Abdurrahim Albayrak, önceki gün memlekete döndü. Ancak eli boş! Sanırım Albayrak’ın Galatasaray kariyerindeki en zor anlardan biriydi, havalimanında gazetecilere konuyu açıklamaya çalıştığı o an... Alan transferinin yatmasında menajer çatışması ve kulüplerimizin kurumsallaşma sıkıntıları büyük pay sahibi... Oyuncunun menajeri ayrı, kulübün yetki verdiği menajer ayrı... Ve kaybeden G.Saray oldu. Genelde çalışma mantığı şu: Bir menajer kulüplere oyuncu öneriyor ve “Biz hallederiz” diyor. Sonra söz konusu oyuncuyla irtibata geçerek, ‘Türkiye temsilciliği’ni almaya çalışıyor. Alırsa ne ala, almasa muamma...

Haberin Devamı

Sonuçta bu iş para kazanmak için yapılıyor. Ve tüm aracılar, en büyük komisyonu kendisi almak istiyor, doğal olarak. Hele ki bir oyuncunun bonservisi elindeyse... O zaman menajerlerin eli daha da güçleniyor. Son yıllardaki ‘başlık parası’ misali bir ‘imza parası’ da bu yüzden peyda oldu. Bu imza paraları öyle rakamlara vardı ki, adeta bir bonservis oldu çıktı...

FIFA, bir ‘yetkili menajer bilgi bankası’ kurmalı. Uluslararası transferler için bu elzem. Kulüp, oyuncuların esas ve ülke ülke yetkilendirilen menajerlerini bilmelidir. Oyuncular kaç resmi menajeri varsa sisteme girmelidir. FIFA da oyuncu ve menajeri eşleştirerek, bir nevi kulüplere ‘teyit’ vermelidir. Bu şekilde kulüpler, “Hallederiz” diyen menajerlerin söz konusu oyuncuyu temsil hakkına sahip olup olmadığını bilecek. Tüm bu bilgiler, FIFA tarafından online ortamda açıkça sunulmalı.

Haberin Devamı

DOLMABAHÇE’DE BURAK YILMAZ İÇİN KARAR GÜNÜ!

Burak Yılmaz, oynarsa, 11 yıl sonra bugün Dolmabahçe’de taraftarın önüne çıkacak. Güneş’in fizikselden ziyade mental çekincileri olabilir. Gökhan Gönül, ilk geldiği sene Kadıköy’de sahaya çıktı ve maçı büyük protestolar altında bitirdi, ama sahanın iyilerinden biri olarak. Gönül, Beşiktaş’a da o gün gerçek anlamda transfer oldu. Önce kafası çok karışıktı. Burak Yılmaz ve taraftar için Erzurum maçı bir ‘karar maçı’ olacak... Taraftar protesto yapacak mı yapmayacak mı? Yapacaksa dozu ne olacak? Burak’ın tepkisi ne olacak? Herkes bu soruların cevaplarını merak ediyor. Akhisar maçında iki penaltı beklentisi olan an yaşadı Beşiktaşlılar... Birinde Burak düştü, diğerinde Ljajic... Burak, üzerindeki yaftadan dolayı itiraz etmedi. Ljajic ise etti... Hakem iki pozisyonda da devam etti. Ama illa bir penaltı verilecekse, o Burak’ınkiydi. Zira topuğuna bir müdahale vardı. Ljajic ise kelimenin tam manasıyla kendini artistik şekilde attı. VAR sayesinde hakemler artık karar verdiklerinde ilk andaki inandıklarını çalıyor. Zira “Hata yaparsam da nasılsa VAR’a bakılır” rahatlığına sahipler. VAR olmasaydı belki hakem Ljajic’in düşüşüne penaltı çalacaktı... Beşiktaş taraftarı Burak Yılmaz’a, bir kefaret söz konusuysa, bunu ödemesi için ikinci bir şans vermelidir...

Haberin Devamı

GÜNEŞ AKHİSAR'DA NE DEDİ?

Akhisar’ın yabancı sayısını aştığını Şenol Güneş maçtan önce biliyor muydu bilmiyor muydu? Basın toplantısında “Maçtan önce o listeyi görmemize rağmen...” ifadelerini kullandı. Bir gazetecinin “Maçtan önce oyuncuların haberi var mıydı” sorusuna da, “Yok, kimseye söylemedik” diyerek cevap verdi. Ben de “Güneş maçtan önce biliyorsa Cihat Arslan’ı uyarmalıydı. Böylece çok daha büyürdü” dedim. Bu beklentiye evet, Güneş’in inşa ettiği kimlikten ötürü girdim. Hatayı bildirmenin onun görevi olduğunu düşündüğüm için değil, empatiden ötürü söylemedim. Ama artık böyle bir beklentim olmaz

 

Yazarın Tüm Yazıları