GeriSeyahat Yılda dokuz ay deniz mevsimi yaşayan bir plaj kent
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Yılda dokuz ay deniz mevsimi yaşayan bir plaj kent

Yılda dokuz ay deniz mevsimi yaşayan bir plaj kent

Bir gece vakti Alanya’ya vardığınızda, halkının ‘’gerdanlık’’ dediÄŸi ışıl ışıl kalesiyle karşılaÅŸmak, ilk izlenimleriniz için yeterince etkileyicidir. Rüya bitip, sabah dışarıya ilk adımınızı attığınızda, burasının Akdeniz’in en canlı turizm merkezlerinden olduÄŸunu anlamakta gecikmezsiniz. Buraya gelenlerin önceliÄŸi, güneÅŸ, deniz ve eÄŸlence... Alanya, bu beklentiyi fazlasıyla karşılayabilecek özelliklere sahip. Burası, adeta bir ‘plaj kent.’ Marttan aralık ayına, dokuz ay deniz mevsimi... Yıllık ortalama hava sıcaklığı 28, deniz suyu sıcaklığıysa 26 derece... Yemek, içmek ve eÄŸlenmek için, uzun bir tatile sığamayacak kadar çok seçenek var. Tekne turları, plajda voleybol, parasailing, rıhtımda yürüyüş, sabaha kadar dans... Enerji kalırsa, Alanya’nın muhteÅŸem ortaçaÄŸ kalesine çıkmaya yeltenen ve Ehdemek’te gezen turist sayısı da az deÄŸil. Eski Alanya’nın büyük bir kısmı, Akdeniz’e doÄŸru uzanan, kayalık bir burun üzerine kurulmuÅŸ. Eski mahalle Tophane’ye çıkmak gerek, çünkü Alanya’ya farklı bir pencere açıyor. Kalabalık ayları, temmuz- aÄŸustos, aynı zamanda Alanya’nın cehennem ateÅŸine en yakın durduÄŸu dönem. Ama iyi ki yaylalar ve Dim Çayı var. Toroslar’da yapılan doÄŸa sporları da, plajda yayılmaya son verip silkinenler için birebir. ‘’Tarih bekleyebilir’’ diyenler için zaman, yeni kentin restoranları, otelleri, plajları arasında mekik dokumakla geçecek demektir. ‘’Karışık’’ isteyenler için, keÅŸfedilmesi kolay ve keyifli eski Alanya, güzel bir müze, deniz kenarında tenis kortları, bisiklet yolları, dünyanın ikinci en iyi plaj stadyumu, dalış kulüpleri, safariler, az gidilen antik kentler, çok canlı bir cuma pazarı var. Yani Alanya, ne istediÄŸini bilerek geleni daha iyi ağırlayabilecek görünüyor. Alanya’nın erken tarihi hakkında çok az bilgi var. Yunan sömürgeciler tarafından kurularak, ‘’güzel dağ’’ anlamına gelen Kolonoros adını aldığı tahmin ediliyor. Kentte, M.Ö. 2. yüzyıla kadar pek önemli bir geliÅŸme yok. Ancak bu dönemde, Kilikyalı korsanlar, artık adı Coracesium olan kenti, Pamfilya kıyısını ve yerleÅŸimleri taciz etmek için bir üs olarak kullanmaya baÅŸlıyorlar. Korsanların bu hakimiyetine son vermek isteyen Romalılar’ın, Romalı komutan Pompeus’un önderliÄŸinde gönderdiÄŸi güç, M.Ö. 67’de Alanya açıklarında yapılan bir deniz savaşında, korsan filosunu yeniyor. M.Ö. 44’te, Antonius kenti, hediye olarak Kleopatra’ya veriyor. Romantik olduÄŸu kadar, bu jestin ardında bir baÅŸka gerçek yatıyor; kentin çevresi çam ve sedir aÄŸaçlarının yoÄŸun olduÄŸu bir bölge ve Kleopatra’nın, donanmasını kurabilmesi için böyle bir kaynaÄŸa ihtiyacı var. 1221’de, bu Bizans kenti, Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubad’ın eline geçiyor ve sultan burasını yazlık kenti yaparak kendi adını veriyor. Alaiye, bu tarihten sonra hiçbir savaÅŸa sahne olmuyor ve en önemli eserler bu dönemde yapılıyor. ÅžEHÄ°R TURUAlanya’nın sembolü Kızılkule, limana hakim... 33 metre yüksekliÄŸindeki kule, 1226’da, Alaeddin Keykubad tarafından, savunma amaçlı inÅŸa ettirilmiÅŸ ve 1951 yılında restorasyon görmüş. BeÅŸ katlı, sekizgen kule adını kiremitlerinden alıyor. Bugün kulenin giriÅŸ katında, Selçuklu eserleri üzerine çok baÅŸarılı bir sergi var. GiriÅŸteki görevliye kulenin bugün hálá kullanılmakta olan anahtarını sorun, ÅŸaşıracaksınız. Kulenin, her biri oldukça yüksek 87 merdivenini tırmanırsanız, en üst kattaki terastan Alanya’yı farklı açılardan görebilirsiniz. (Kule her gün 09.00- 12.00 ve 13.00- 19.00 arası açık. 0242 513 32 55)Alanya’nın ilk yerleÅŸimi olan, yamaca kurulmuÅŸ Tophane Mahallesi’nin eski evleri de buradan görünüyor. Kulenin dışına çıkıp, kıyıdaki surları takip ederek, Selçuklu ve erken Osmanlı döneminden kalma, kemerli bir tavanla birbirine baÄŸlı, beÅŸ gözlü Tersane’ye varılıyor. Burası, Sultan Alaeddin Keykubad tarafından, Kızılkule’den iki yıl sonra yaptırılmış. Selçuklular’dan günümüze kalan bu yegáne tersanede, savaÅŸ gemileri yapılıyordu. Kemerin altında, tersanenin gözleri arasında dolaÅŸabilirsiniz. Ä°lerideki Tophane Kulesi, bir silah deposuydu ve aynı zamanda tersaneyi korumak amacıyla yapılmıştı. Kızılkule’nin ikinci katından ayrılan yol, 6 kilometrelik surların arasından ilerleyerek, İç Kale’ye çıkıyor. Bu yol, askerlerin Kızılkule’den İç Kale’ye korunarak gidebilmesi için yapılmıştı. Göze alabilen, bugün bu yolu kesintisiz yürüyebilir. Kulenin hemen giriÅŸinden ayrılan bir baÅŸka patika, Tophane Mahallesi’ne çıkıyor. Bu yol boyunca, Alanya’nın hem zor direnen hem de restore edilen eski evlerinin yanından geçerek harap durumdaki iki kiliseye çıkabilirsiniz. Kiliseler mübadelede buradan ayrılmak zorunda kalan Rumlar tarafından ziyaret ediliyor.Merkezden üç kilometre mesafedeki Alanya Kalesi’ne çıkış kolay deÄŸil. Buna raÄŸmen, bu dik ve virajlı yolun meraklısı oldukça fazla. Yol boyunca, bisikletli ve yaya birçok turiste rastlamak mümkün. Yaklaşık bir saat süren yürüyüşü, sabah erken yapmak ya da buraya akÅŸamüstü vararak yukarıdan günbatımını seyretmek en doÄŸru iki seçenek. Yol boyunca, mola vermek için manzaralı birçok restoran ya da kır kahvesi var. Yürüyüşü göze alamıyorsanız ya da aracınız yoksa, taksiler ya da Kuyularönü Meydanı’ndan saat başı kalkan, klimalı otobüsler kaleye çıkıyor. Çıkış olmasa da manzaralı bir iniÅŸi yürüyerek düşünebilirsiniz. Kale, yer yer Çin Seddi’ni andıran devasa bir savunma sistemi. Surlar, bu kayalık burnun en yüksek noktalarına kadar kıvrılarak çıkıyor. GEÇMÄ°ÅžTE MAHKUMUN KADERÄ° BUGÃœN TURÄ°STÄ°K AKTÄ°VÄ°TEBedesten tabelalı yol ayrımından, Ehmedek tabelasını izleyerek, kaktüs ve keçiboynuzlarıyla çevrili dar bir patikaya varılır. Kalenin, yaÅŸamın halen sürdüğü bu bölgesinde, 11. yüzyılda bir Bizans kilisesi olan ve bugün hálá kullanılan Süleymaniye Camii, harap durumda bir kervansaray, kale kumandanının oturduÄŸu Ehmedek, Alaeddin Keykubad’ın ve Alanya Kalesi’nin ilk kumandanlarından olan AkÅŸebe Sultan için yaptırılan 13. yüzyıla ait türbe, eski Osmanlı evleri ve zamanında bir bedesten olan, içinde büyük bir Bizans sarnıcının bulunduÄŸu, kalenin tek oteli var. Caminin sırasında, geceyarısına kadar açık Haydar’ın Yeri ve ilerideki Kleopatra Teras, mahallelinin açtığı, manzaralı mola yerleri. Bu civarda biraz yürüyüş yaparsanız, sokakta Alanya’ya özgü ipek ÅŸallar dokuyan ve satan kadınlara rastlayacaksınız. Yolun sonuna doÄŸru, buraya gelen bütün turistlerin ilgisini çeken, 150 yıllık çıkrığının ve dokuma tezgahının başındaki Müşerref Teyze var. 70 küsur yaşında, hem dokuyor, hem de turistlerle Ä°ngilizce konuÅŸarak satış yapıyor. Ehmedek’ten asfalta dönüp, yolun sonuna kadar çıkınca, İç Kale’ye (her gün 09.00- 19.00 arası açık, 0242 511 33 04) varılıyor. Burası, yarımadanın en yüksek noktası. 1226’da Alaeddin Keykubad tarafından yaptırılan kalede ilk dikkat çeken, içinde farkedilmeyecek kadar yıpranmış fresklerin bulunduÄŸu bir Bizans Kilisesi. Selçuklular, burayı mescit olarak kullanmışlar. Bu geniÅŸ alanda dolaşırken, kalenin kolay ele geçirilememesinde büyük rol oynayan ve sayısı 400’e ulaÅŸan kale sarnıçlarından en büyüğünü görebilirsiniz. Bu iki yapının dışında, buraya gelmek için iki geçerli neden daha var; Kleopatra Plajı’nı en yüksek noktadan görebileceÄŸiniz Alanya manzarası ve Adam Atacağı... 250 metre yükseklikteki terasta, yükseklik korkusu olanlar kadar, olmayanlar da ürperebilir. Hikayesi şöyle; Roma döneminde mahkumlara üç taÅŸ verilir, bunlardan sadece birini bile denize düşürebilenler özgürlüklerine kavuÅŸurmuÅŸ. Ancak üç taÅŸ birden kayalıklara düşerse, mahkumun sonu da bu taÅŸlardan farklı olmazmış. GeçmiÅŸin ölüm kalım meselesi, bugün popüler bir turistik aktivite. Öyle ki İç Kale’de taÅŸ kalmamış. Denemeye kararlıysanız, taşınızı yanınızda getirin. Hedef oldukça imkansız.Kaleye çıkan iki yol var; Kuyularönü Meydanı’ndan ya da DamlataÅŸ MaÄŸarası’nın önünden. Ä°lki çok dik ve keskin virajlı. Arabalar için DamlataÅŸ, yürüyerek çıkmak içinse Kuyularönü Meydanı uygun. Kaleden inen yolun sonunda, 1950’lerde Alanya’nın ünlenmesinde önemli rol oynayan DamlataÅŸ MaÄŸarası (her gün 10.00- 19.30 arası açık, 0242 513 05 08) var. 23 derecelik sabit sıcaklığa ve yüzde 99 nem oranına sahip bu küçük maÄŸara, içindeki oluÅŸumlar açısından, kuÅŸkusuz Dim MaÄŸarası kadar etkileyici deÄŸil. Ancak burası, senede 21 gün Alanya’ya gelip, sabah 06.00 ile 10.00 arasında, maÄŸarada ÅŸifa arayan astım hastaları için bir umut. Bu saatlerde, turistler içeri alınmıyor.Liman boyunca sıralanan teknelerin tur güzergahlarında da maÄŸaralar var. Bölgede korsan hakimiyetinin hüküm sürdüğü dönemde, korsanlar bugün Korsan MaÄŸarası olarak bilinen bu maÄŸarada saklanır ve gasp ettikleri malları buradan kaleye taşırlarmış. MaÄŸaranın aÄŸzından küçük tekneler girebiliyor. Yarımadanın uç noktası, Cilvarda Burnu. Buradan, kaleyi ve ileride harap durumda bir manastır ile eski bir darphaneyi görebilirsiniz. Teknelerin meÅŸhur durağı, Aşıklar MaÄŸarası, iki kapılı ve teknelerin girmesi için uygun deÄŸil. Cilvarda Burnu’ndan Kleopatra Plajı’na doÄŸru dönünce, Aşıklar MaÄŸarası’nın batı kapısından sonra, Fosforlu MaÄŸara’ya geliniyor. Sudan yansıyan fosforlu ışığın içinde yüzmek, turun en hoÅŸlanılan etabı. Turda, altı kilometre uzunluÄŸundaki Kleopatra Plajı’nda da duruluyor. Rivayete göre, Kleopatra burada Antonius ile birlikte kalırken, yüzmek için 40 basamaklı bir merdivenden plaja inermiÅŸ. Alanya’nın göz alabildiÄŸine uzanan plajları var. Merkezden baÅŸlayarak, plajlar batıya doÄŸru üç kilometre, doÄŸuya doÄŸruysa sekiz kilometre boyunca devam ediyor. DamlataÅŸ MaÄŸarası’nın önünden baÅŸlayan Kleopatra Plajı, en çok tercih edilenler arasında. Ä°nce kum takıntısı olanlar, Alanya’ya 23 kilometre mesafede, Antalya yolu üzerinde bulunan ve gerçekten de adının hakkını veren, YeÅŸilköy beldesindeki Ä°ncekum Plajı’na gitmeliler. Büyük oteller arasına sıkışmış gibi dursa da üç kilometrelik plaj, etrafını çevreleyen doÄŸanın güzelliÄŸi nedeniyle de tercih ediliyor. Ayrıca burada, hem kamp hem de günübirlik piknik yapmak için yerler var. Alanya’dan, cuma pazarı içindeki dolmuÅŸ garajından dolmuÅŸ seferleri yapılıyor. Su sporları meraklıları içinse Alanya’da seçenekler hiç de az deÄŸil; parasailing, jet ski, su kayağı... ALANYA MÃœZESÄ°Müzede, gözden kaçmaması gereken birkaç parça var. Biri, 1967’de bulunarak müzenin kurulmasına neden olan ve özel bir salonda sergilenen, sporcuların taptığı yarı tanrı- kahraman Herakles’in heykeli. M.S. 2. yüzyıla ait heykel, o çaÄŸda insan anatomisinin ne kadar iyi gözlemlendiÄŸine bir örnek. Bunu yapan sanatçı, bir doktor kadar anatomiden anlıyor olmalıydı. Küçük boyutuna raÄŸmen, Herakles heykelinin detayları sizi uzun bir süre meÅŸgul edecektir. Müzeye hemen giriÅŸte saÄŸda, amforaların yanında, 1873 tarihli, Alanyalı Rumlar’ın en önemli ibadet yeri olan Aya Yorgi Kilisesi’nden getirilen onarım yazıtı da görmeye deÄŸer. Grek alfabesiyle, ancak 15. yüzyılda kullanılan ve Karamanlıca Türkçesi olarak adlandırılan yazı türüyle yazılmış. Müze Müdürü Ä°smail Karamut’un yardımıyla Türkçe olarak okuyabildiÄŸim yazıt, gerçekten ÅŸaşırtıcı. Yazıt, mübadelede Alanya’dan Yunanistan’a gönderilen Rumlar’ın aslında hiç Rumca bilmedikleri ve Rum oldukları sanılan bu Hıristiyanlar’ın, aslında Bizans döneminde OrtodokslaÅŸmış Türkler olabilecekleri tezinin önemli bir kanıtı olarak kabul ediliyor. Merkeze 15 dakika mesafede, Hızır Ä°lyas’ta bulunan Aya Yorgi Kilisesi, bugün namaz kılmak için kullanıldığı gibi, Hıdırellez zamanında da, Hıdır Ä°lyas Türbesi olarak, halkın dilekte bulunduÄŸu bir yer. Yine yazıtın yanında, Roma Ä°mparatoru Septimius Severus’un Syedra halkına gönderdiÄŸi 46 satırlık, Grekçe bir yazıt ve M.Ö. 7. yüzyıla tarihlenen, Leartes antik kentinde bulunmuÅŸ, Fenike dilinde, çivi yazısı benzeri bir baÅŸka yazıt var. Ayrıca, Trebemis ailesine ait mezar steli, müzedekilerin ‘’sevgi’’ olarak adlandırdıkları, bir kadın ve erkek yüzünün birleÅŸik olduÄŸu lahit parçası ve tabii içinde tavuk ve tavuskuÅŸlarının dolaÅŸtığı, müzenin muhteÅŸem bahçesi görmeye deÄŸer. Alanya’nın bugün devam eden triatlon geleneÄŸinin kökleri, bahçedeki yazıtlarda ortaya çıkıyor. (Pazartesi hariç her gün 08.30- 12.00 ve 13.00- 17.30 arası açık. Saray Mah. Hilmi Balcı Cad., 0242 513 71 16- 513 12 28) ALANYA CÄ°VARIYaz aylarında Alanya’da olup, birkaç gün sonra, daÄŸların ve derelerin serinliÄŸini özlemek, son derece anlaşılır bir ruh halidir. Plajda yatmaktan yorulduysanız, iyi bir harita bulup, kendi aracınızla ya da araba kiralayarak, Alanya civarında dolaÅŸmanın zamanı geldi demektir. Ayrıca Alanya merkezdeki birçok ÅŸirket, daÄŸ köylerine, yaylalara ve Dim Çayı’na günübirlik turlar düzenliyor. Kent, doÄŸuya doÄŸru hızla büyüdüğünden, etrafındaki birçok köy, bugün artık mahalle haline geldi. Yazın, turistlerin yanısıra, Alanya’nın sıcağından uzaklaÅŸmak isteyen halkı da soluÄŸu Toroslar’dan çıkan, kar ve kaynak sularıyla beslenerek, Akdeniz’e dökülen çay ve derelerin çevresinde alır. Bunlardan biri, Alanya’ya dokuz kilometre mesafedeki Kadıpınarı Piknik Alanı. Ortasından çay akan, dar bir kanyonda, derenin üzerine kurulmuÅŸ ahÅŸap iskelelerde alabalık yiyerek, günün en sıcak saatlerini atlatabilirsiniz. Serinlemek için, en popüler adreslerden biri de Alanya’nın doÄŸusunda bulunan ve Toroslar’ın eteklerinden doÄŸup, 60 kilometre boyunca yol alarak, Akdeniz’e dökülen Dim Çayı. Alanya merkeze altı kilometre mesafedeki Alantur Otel’in hemen yanından, asfalt Dim Çayı yoluna giriliyor. Yol boyunca sıralanmış restoranlarda yemek yerken, bir taraftan da ayaklarınızı, nehrin buz gibi sularına sarkıtabilirsiniz. Masaları suyun içine yerleÅŸtirdikleri de oluyor. Daha ilerideki regülatörün yakınında bulunan derin göletin üzerindeki restoranların tenteli, yer sofralı ‘’loca’’larında, saatler geçirmek mümkün. Bu restoranlardan biri, Dimçayı Pınarbaşı Restaurant (0242 518 24 04). Vadide akıp giden buz gibi kar sularının oluÅŸturduÄŸu çayın kenarındaki bu alabalık çiftliÄŸinin çardakları, bir teknedeymiÅŸsiniz hissi veriyor. Ayrıca göletinde de yüzebilirsiniz. Bir diÄŸeri, Dündar Yıldız Anadolu Köyü (0242 518 14 46). Burada, hayvanları, tarım aletleri ve insanlarıyla, bir Anadolu köyü hayatı canlandırılmış. Burada da yüzebilir ve alabalık yiyebilirsiniz. Dim Çayı’nda rafting ya da kayaking yapabilmek için, buradan beÅŸ kilometre mesafede, içinde okçuluk, binicilik alanları ile bir restoranın bulunduÄŸu Alraft’tan (Bıçakçı Köyü, Dim Çayı, 0242 512 39 66) bilgi alabilirsiniz. Dim grup köylerine de bu güzergahtan gidiliyor. Alanya’dan Dim Çayı’na giderken, 15. kilometreden itibaren tabela takip edilerek, maÄŸara yoluna sapılır ve beÅŸ kilometre sonra, Kestel’deki Dim MaÄŸarası’na (her gün 09.00- 19.00 arası açık, 0242 518 22 75) ulaşılır. Denizden 230 metre yükseklikteki maÄŸaranın giÅŸesine doÄŸru çıkarken, Alanya ve Dim Çayı Vadisi’nin görüntüsünü kaçırmayın. 360 metre uzunluÄŸundaki, Türkiye’nin bu ikinci büyük maÄŸarasının etkileyici sarkıt ve dikitlerini görmek için, Alanya’dan sefer düzenleyen özel bir servis (0532 372 41 85) var. Alanya merkezindeki köy dolmuÅŸlarının kalktığı yerden Kestel Belediyesi’ne ait halk otobüsleri de buraya uÄŸruyor. MaÄŸaranın sonuna kadar gitmeden pes etmeyin, çünkü çok güzel ışıklandırılan oluÅŸumlar, her an daha da ilginçleÅŸiyor. Bazen donmuÅŸ bir ÅŸelaleye bazen de minyatür peribacalarına rastlayabiliyorsunuz. MaÄŸaranın sonunda bir gölet var. Dikkatle bakarsanız, yer yer, yürüme platformlarında bile damlayarak oluÅŸan garip formları göreceksiniz.Alanya’dan hareket eden cip safarilerin güzergahındaki yaylalar, yaz aylarında, turistlerin favori yerlerinden. Yolu kendi arabanızla da yapabilirsiniz. Alanya’ya 25 kilometre mesafedeki Mahmut Seydi’ye giden yol yukarılara çıktıkça, hava serinliyor. Yol üzerinde, çadır lokantalar var. Köyün en çarpıcı özelliÄŸi, 13. yüzyıldan kalma camisi. Cami, ilk bakışta dışarıdan, içi hakkında hiçbir ipucu vermiyor. Namaz saatleri dışında da açık olan caminin avlusunda, orijinal çeÅŸmenin bir bölümü ve 650 yaşında bir köknar aÄŸacı var. Caminin içindeki ahÅŸap işçilik, özellikle tavanı, gözden kaçacak gibi deÄŸil. Kapılar, dolaplar, korkuluklar, bütün bölümler orijinal. Ancak son restorasyonda ahÅŸap kötü boyanmış. Caminin yanındaki seyir terasından ve kadınların namaz kıldığı yukarı kısmın balkonundan daÄŸlar ve etraftaki köy evleri seyretmeye deÄŸer. Caminin hemen yanındaki, çok hoÅŸ düzenlenmiÅŸ taÅŸ evlerinin bahçesinde, Ahmet Bey ve Nezire Hanım (0535 335 47 08) size çay ikram edeceklerdir. Ayrıca Mahmut Seydi Köyü’nden anayola doÄŸru iki kilometre mesafede, çardaklarda servis veren Büklü Piknik (0242 525 80 38) var. Çorba, piyaz, ızgara, kavurma ve sulu köy tavuÄŸu, hep ev usulü yapılıyor. Merkeze 23 kilometre mesafedeki Gedevet yaylasında da lokantalar ve piknik yerleri bulunuyor. Bir baÅŸka yayla Türbelinas; burada da Alanyalılar’ın yazlık evleri var.Alanya civarında, tarih de var. Merkezden 12 kilometre, Dim Çayı sapağından yedi kilometre mesafede, Mahmutlar kasabası içinde bulunan Leartes, Alanya- GazipaÅŸa yolunun üç kilometre solunda, Alanya’ya 20 kilometre mesafedeki Syedra ve yine Alanya- GazipaÅŸa yolu üzerinde, Alanya’dan 30 kilometre mesafedeki Iotape... Bunların içinde, özellikle henüz hiç kazı yapılmamış Leartes görmeye deÄŸer. Zamanınız çoksa, Alanya’nın batısını da keÅŸfe çıkabilirsiniz demektir. Sinek Kalesi- Hamoxaia’yı görmek için, 12 kilometre gidip, Elikesik Köyü’nden sormak gerekiyor. Köyden rehberlik etmek isteyen olursa, teklifi geri çevirmeyin. Ä°ki kilometrelik toprak yolu yürümek ya da altı yüksek bir arabayla geçmek gerekiyor. GeniÅŸ bir alana yayılan antik kent Hamoxaia ve Sinek Kalesi, az bilineni keÅŸfetmeyi sevenler ve yürümeyi göze alabilenlerin hoÅŸuna gidecektir. Alanya’nın bir baÅŸka etkileyici manzarası da buradan. Anayola yeniden dönüp, bu kez batıya Manavgat’a doÄŸru 13 kilometre yol alınca, sağınızda bir Selçuklu kervansarayı olan Åžarapsahan var. Eskiden, bu yol üzerinde, batıya ve doÄŸuya doÄŸru yolculuk yapan kervanlar için, 1236- 1246 yılları arasında, Alaeddin Keykubad’ın oÄŸlu Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yaptırılmış. Bugün, turist gruplarına Türk geceleri düzenleniyor. GEORGETOWN ÃœNÄ°VERSÄ°TESÄ° MCGHEE DOÄžU AKDENÄ°Z ARAÅžTIRMALARI MERKEZÄ°Alanya Kalesi’ne çıkarken, başınızı kaldırıp saÄŸdaki evlere bakarsanız, McGhee’nin 200 yıllık konağını, büyük olasılıkla, farkedeceksiniz. Alanyalılar’ın çoÄŸu burasını bilmez. 1960’larda, Amerika’nın Türkiye büyükelçisi George McGhee’nin satın alıp restore ettirdiÄŸi, 30 yıl boyunca da her ilkbahar ve sonbaharda geldiÄŸi ev bu. McGhee, artık yaÅŸlanınca, evini, mezun olduÄŸu ve uluslararası iliÅŸkilerde dünyanın en uzman üniversitelerinden biri olan Georgetown Ãœniversitesi’ne bağışlamış. Bugün, McGhee DoÄŸu Akdeniz AraÅŸtırmaları Merkezi olarak faaliyet gösteren konakta, sadece Amerikalı öğrencilere eÄŸitim veriliyor. Merkezin programında, Türkçe, tarih, ekonomi, dış iliÅŸkiler, Ä°ran, Irak, Suriye ve Ãœrdün’ü de kapsayan, ağırlıklı olarak DoÄŸu Akdeniz kültürü dersleri var. Dönem içinde, en fazla 15 öğrenciye eÄŸitim veren, bu Selçuklu kalesinin içindeki, liman ve Kızılkule manzaralı merkezin atmosferi, bütün öğrencileri etkiliyor. Burası ayrıca, mimarisi, bahçesi ve özellikle kapı, tavan ve dolaplarındaki ahÅŸap iÅŸlemeleriyle, Alanya’nın en iyi korunmuÅŸ evlerinden biri olarak da öne çıkıyor. Öğrenciler, ahÅŸap ve kitap kokularının arasında, Haçlı Seferleri’nden Osmanlı tarihine, Anadolu mimarisinden Ä°slam toplumuna, birçok alanda Türkiye üzerine araÅŸtırma yapıyorlar. Ayrıca Alanya çevresinin yanısıra, Ä°stanbul, Kapadokya ve iki hafta boyunca da Suriye’ye, araÅŸtırma gezileri düzenleniyor.KAÇINÖğle sıcağında, Alanya Kalesi’ne çıkmakDamlataÅŸ MaÄŸarası’nı görüp, Dim MaÄŸarası’na gitmemekAdam Atacağı’nda iddiaya girmekAlanya’nın, kışın da çok keyifli olabileceÄŸini bilmemekYAKALAYINMurat Koçak’ın, mübadele hakkındaki, ‘’Alanya’dan Nea Ionia’ya’’ kitabını okumak Müzenin karşısında, Daşçı Ali’nin oÄŸlu Hüseyin Amca’nın portakal suyunu içmekAlanya’dan Kıbrıs’a geçmek Uluslararası spor ÅŸenliklerinde Alanya’da olmakÂ
False