GeriSeyahat Estonya’da bir haftada iki şehir bir festival
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Estonya’da bir haftada iki şehir bir festival

Estonya’da bir haftada iki şehir bir festival

2008’deki Letonya gezisi sonrasında yine bir Baltık ülkesine gitmemin geçerli sebepleri olmalıydı. Geçen yıl yaz başında tatil planları yaparken, Estonyalı arkadaşlarımın davetiyle rotamı ikinci kez Baltık Denizi’ne çevirdim. İlk geziyle ikincisi arasında farklar vardı. O zaman gazeteci olarak görevliydim, şimdi tatile gidiyordum. Estonyalı arkadaşlarım bir haftalık tatil planını da yapmıştı. Dört şehir gezecek, bir festivale katılacaktık.

Üç Baltık ülkesinden biri olan Estonya, Letonya’dan daha küçük, nüfusu daha az. Yazın yoğun turist akını yaşıyor. Çoğunluk günübirlik turlarla başkent Tallinn’e geliyor, oradan adalara geçiyor. Bence ülke iki günden fazlasını hak ediyor.

BAŞKENT, UNESCO DÜNYA MİRASI LİSTESİ’NDE

Tatilin ilk iki günü başkenti gezdim. Tarihi merkezi özenle muhafaza edilmiş. Etrafı surlarla çevrili tarihi bölge, çok sayıda müze, kilise ve katedrali barındırıyor. 1997’de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne eklenen tarihi merkezin en önemli yapıları arasında Aziz Olaf Kilisesi yer alıyor. 15’inci Yüzyıl’da inşa edilen kilise 159 metrelik kulesiyle o dönem Avrupa’nın en yüksek yapılarından biriydi. Yangınlar yüzünden restore edilen kilisenin şimdiki yüksekliği 123 metre. Kulesi, ülkenin düz coğrafyasında geniş bir manzarayı ayaklar altına seriyor. Ayrıca deniz kenarındaki “Kültür kilometreleri” isimli bir kilometre uzunluğundaki yol, yaşam tarzları ve kültüre dair ipuçları veriyor. Bu güzel yürüyüş parkurunun sonundaki tarihi hapishane müzeye dönüştürülmüş. Restore edilmeden, mahkumların bulunduğu şekliyle korunmuş. Ürkütücü görüntüye sahip mekanda, zaman zaman konser ve sergiler düzenleniyor.

EN GÜZEL DÖNEMİ HAZİRAN, TEMMUZ

Taşlı, dar sokaklarda yürüyerek tarihi bir yolculuğa çıktığım Tallinn, yeteneklerini sokaklarda sergileyen pek çok sanatçıya da ev sahipliği yapıyor. Tarihi sokaklar tiyatro, konser sahnesine dönüşüyor. Estonya’ya gitmek için en uygun dönem haziran, temmuz. Güneş gece yarısına doğru batıyor, birkaç saat sonra tekrar doğuyor. Kışın karanlığından bunalan Estonlar yazın çok erken uyanıp, gün bitene kadar güneşin tadını çıkarıyor. Yazın çok sayıda festival düzenleniyor. 1.5 milyonluk bu küçük Baltık ülkesi, neredeyse her hafta bir festivale ev sahipliği yapıyor. Nüfusu bu kadar az olmasına rağmen sosyal, kültürel etkinliklere katılım yüksek. Örneğin kent yakınındaki festival alanında düzenlenen gençlik oyunlarını geçen yıl 100 bin kişi izlemiş.

GENÇLERİN TERCİHİ
 
Ülkenin sayılı üniversitelerinden en büyüğü Tartu. Diğerleri başkentte. Köy ya da kasabalarda büyüyen gençler üniversite eğitiminde iki şehre gitmek zorunda. Sonrasında, yurtdışına göç etmeyenlerin büyük kısmı Tallinn’de yaşıyor. Bu yüzden nüfusu genç. Hafta sonları tatile, aile ziyaretine gittiklerinde kent iyice sakinleşiyor. Otostopla yolculuk Estonya’da çok yaygın. Otoyol çıkışları ellerinde gidecekleri şehir yazanlarla dolu. Arkadaşlarıma “Estonya’da ne yapılır” diye sorduğumda “otostop” cevabını almıştım...

100 DERECEDE SAUNA KEYFİ
 
Eston gençleri otostopla yolculuğun yanı sıra doğaya çıkmayı, kampı seviyor. Sauna neredeyse milli gelenek. Kırsal bölgedeki hemen her evin saunası var. Sıcaklıkları yaklaşık 100 derece. İlk duyduğunuzda “Haydi canım, inanmam” diyorsunuz. Vücudun bu sıcaklığa dayanabildiğini, ancak denediğinizde görüyorsunuz. Misafiri olduğum üniversiteli Mirjam’ın ailesine ait köy evinde saunaya girdim. İlk denemede 85 dereceye kadar dayanabildim. Saunada yaprakları kurumuş dallarla vücuda hafif vuruşlarla masaj yapılıyor. Deriye iyi geliyormuş. Saunadan çıkar çıkmaz kendinizi yakındaki göl ya da akarsuya atıyorsunuz. Bu da geleneğin bir parçası.

ADAYA YAZIN FERİBOTLA KIŞIN BUZ OTOYOLDAN GİDİLİYOR

Başkentteki iki günün ardından rotamı ülkenin ikinci büyük adası Hiiumaa’ya çevirdim. Estonya ada zengini. İrili ufaklı toplam 1500 adaya sahip. En büyüğü Saaremaa. Hiiumaa’ya, Tallin’den bir saatlik otomobil, 1.5 saatlik feribot yolculuğuyla ulaşılıyor. Feribot günde birkaç sefer yapıyor. İskeleye, hareket saatine 10 dakika kala vardık. Önümüzde 10 araç vardı. Gişedeki memurun yavaşlığı nedeniyle feribotu kaçırdık. Geriye sadece üç araç kalmış, fakat feribot tam saatinde kalkmıştı. “Türkiye’de olsaydı” demekten kendimi alamadım. Feribotla adaya doğru yol alırken rehberim Tiina ve Martin kışın müşhiş soğuğunu anlatıyordu. Deniz donuyor, buzda otoyol açılıyormuş. Adaya otomobille gidilebiliyormuş. Bazı çılgın sürücüler baharda şanslarını denemekte ısrar edince otomobillerini denize gömmek zorunda kalıyormuş.

AVRUPA’NIN EN ESKİ FENERİ KOPU

Adanın neredeyse tamamı ormanlarla kaplı. En uzak iki ucu arasındaki mesafe yaklaşık 40 kilometre. En önemli yapı Avrupa’nın en eski deniz feneri Kopu. Fener, son yıllarda turizm amaçlı da kullanılıyor. Üst kısmından bütün adayı görmek mümkün. Estonya’da yüksek bir yere çıktığınızda çok geniş bir görüş alanına sahip oluyorsunuz. Çünkü ülkenin tamamı deniz seviyesi yüksekliğinde sayılır. En yüksek noktası 350 metre! Bir efsaneye göre 18’inci Yüzyıl’da yaşayan bir toprak zengini, deniz feneri görevlisine yanlış işaret vermesi için rüşvet veriyor. Görevlinin yanlış işaretiyle gemiler çarpışıyor ve toprak zengini adam gemilerdeki tüm ganimetlere el koyarak daha da zengin oluyor.

BİR EFSANE DAHA
 
Hiiumaa’nin simgelerinden biri de adanın kahramanı olduğuna inanılan “Leiger”. Saaremaa Adası’nda yaşayan ailenin büyük oğlu Suur Töll, küçük oğlu ise Leiger. Bir süre sonra ada iki kahraman için küçük gelmeye başlıyor ve Leiger Hiiumaa’ya taşınıyor. Leiger kardeşi Suur Töll’ü ziyaret için zaman zaman diğer adaya gidiyor. Suur Töll de, kardeşini ziyaret etmek için Hiiumaa’ya gidiyor. Ancak bacaklarının ıslanmasından şikayetçi. Bunun üzerine Leiger ve oğulları köprü yapmaya karar veriyor. Kayaları denize taşıyorlar ama köprü tamamlanmıyor.
Köprünün başladığı yer Saare Tirp. Denize doğru uzanan ince uzun bir çıkıntı bu. Yaklaşık üç kilometrelik yürüyüşün sonunda ulaşılıyor. Yolda giderken yanınıza bir taş alıyorsunuz ve suyun başladığı yere bırakıyorsunuz. Bu sayede Leiger’e yardımcı oluyorsunuz.

KUZEYİN ANTALYA’SI

Estonya’da plaj şehirleri de var. Bunlardan biri Parnu. Kuzey Avrupa’nın Antalya’sı Estonların yanı sıra Fin tatilcilerin de gözdesi. Hızlı bir gece hayatı var. Şehrin en büyük gece kulübünün adı Sugar. Hafta içi de kalabalık oluyor.

VILJANDI’DE GÜNDE 10 KONSER SAAT 04.00’E KADAR MÜZİK

Viljandi şehrinde düzenlenen Folk Müzik Festivali, Eston sanatçıların yanı sıra çeşitli ülkelerden müzik gruplarını da bir araya getiriyor. Bu küçük şehir, festival zamanı on binlerce ziyaretçiyi ağırlıyor. Dört gün süren konserler saat 14.00’te başlıyor, sabaha karşı saat 04.00’te bitiyor. Şehrin kalesi, festival alanı olarak kullanılıyor. 7-8 farklı sahne kuruluyor. Aynı anda birkaç sahnede konserler gerçekleşiyor. Konsere bilet almak yerine günlük ya da tüm festival için giriş kartı almak daha ekonomik. Eğer dayanabilirseniz günde 10 farklı konser dinleyebilirsiniz. Gece saatler ilerledikçe eğlencenin dozu artıyor. Kol kola dans edenler sizi içine çekiyor. Yakındaysanız başka şansınız yok. Çünkü beklemediğiniz anda biri kolunuzdan tutup halkaya katıyor ve sonra koşmaya başlıyorsunuz. Bu yıl festival 26-29 Temmuz’da yapılacak. (www.folk.ee)

False