GeriSeyahat Komşuyu bisikletle ziyarete gittim
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Komşuyu bisikletle ziyarete gittim

Komşuyu bisikletle ziyarete gittim

İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Mimarlık Tarihi yüksek lisansı ve asistanlık yapan Mesut Öztürk, dünyayı bisikletle keşfetmeyi sevenlerden. Özellikle gittiği rotalardan biri de yakınlığı ve kolaylığı açısından Edirne-Kastanies arası. Amatörlerin bile Yunanistan sınırının iki yakasındaki bu yolculuğu bisikletle yapabileceğini söylüyor.

Mesut Öztürk (24), Bulgaristan doğumlu. Doğduğu yıl ailesiyle Türkiye’ye göç etti. Seyahat tutkusunu da göçmenliğine bağlıyor: “İlk yolculuğumu daha 8 aylıkken Bulgaristan’dan geri dönüşü olmayan bir yola çıkarak yapmışım. Türkiye’de de göç serüvenimiz devam etti; bir şehirden ötekine taşınıp durduk. Çocukluğumda bilinmeyene doğru yol almanın keyfine varmaya başlamıştım. Yeni yerler görmenin, insanlarla tanışmanın heyecanını hissediyordum, bu da tatmin edilmesi mümkün olmayan bir merak ve keşfetme isteğine yol açtı.”
Üniversitede öğrenciyken Mimarlar Odası ve okulun düzenlediği öğrenci gezilerinde rehberlik yaptı. Seyahat blogu aracılığıyla tanıştığı kişilerle gezilere çıktı. Şimdiye kadar hemen hemen tüm Avrupa ülkelerini ve 40’a yakın şehri gezen Mesut Öztürk, ilk seyahatini 16 yaşında tek başına bisikletle Edirne’den Yunanistan’a doğru yaptı. Daha geniş kapsamlısıysa üniversiteye başlamadan önce çıktığı Interrail yolculuğuydu. Garlarda, sokaklarda uyuyarak 20 günde 14 ülkeden geçti. Bundan sonra onu durdurabilen olmadı...

2 SAAT YETERLİ

Öztürk, uçakla yolculuğun tadına varamayanlardan. Bisiklet ya da treni tercih ediyor. Yıllardır sık gittiği güzergâhlardan biri de Yunanistan sınırının iki yanındaki yerleşimler: Edirne ve Kastanies arası. İlk kez 16 yaşındayken gittiği Kastanies’in Edirne’den oldukça yakın bir kasaba olduğunu söylüyor: “Gidiş dönüş 30 kilometre. Eğer işin içine Bulgaristan’ı da katarsanız 100 kilometrelik bir bisiklet turu oluyor. Edirne şehir merkezinden yola çıktığınızda sınır geçişi dâhil 1,5, en fazla 2 saatte Kastanies’e varmanız mümkün. Bir arkadaşımla Edirne’den yola çıkıp tarihi Osmanlı köprüleri üzerinden Tunca ve Meriç nehirlerini geçip Karaağaç’a ulaştık. Karaağaç, Türkiye’nin Meriç’in öte yakasındaki tek toprağı ve dolayısıyla Yunanistan yolundaki son yerleşim. Lozan anlaşmasıyla alınan Karaağaç’ın anısına yapılan Lozan anıtı ve tarihi tren garını görmeden geçmemek lazım buradan. Karaağaç’tan çıktıktan kısa bir süre sonra Pazarkule sınır kapısına vardık. Sırada bekleyen araçların arasından bisikletimle sıyrılarak en önden polis ve gümrük kontrolüne girdim. Ardından Yunan polisinin kontrolleri ve Kastanies’teyiz.”
Türkçe’de ‘Kestanelik’ anlamına gelen Kastanies, Türkiye’dekilere göre farklı bir köy. Asfalt yolların iki yanında park etmiş pahalı otomobiller ve bakımlı evler, Mesut Öztürk’ün özellikle dikkatini çekiyor. Ama bir eksikliğin kesinlikle fark edildiğini düşünüyor: Sokakta koşturan, oyun oynayan çocuklar ya da caddelerde yürüyen yetişkinler. Sadece evlerin verandasında oturan yaşlıların görüldüğünü söylüyor.

STAVRO’NUN IZGARA ETLERİ LEZİZ

Ardas Fest için gittiği Kastanies’te gündüz nasıl vakit geçirilebileceğini şöyle anlatıyor: “Eskiden beri gittiğim bir restoran var burada: Stavro’nun Yeri. Stavro diye kime sorsanız gösterir. Az buçuk Türkçe bildiği için anlaşmakta güçlük çekmiyoruz. Zaten bu bölgede yaşayan yaşlıların hepsi Türkçe konuşabiliyor. Stavro tam bir sigara tiryakisi. Eskiden restoranın üst katında yıllardır biriktirdiği sigara kutularından yaptığı devasa heykeller dururdu, bir robot ve bir uçak. Bir de oğlu var Stavro’nun. Askerliğini Kıbrıs’ta yapmış ve çok milliyetçi olduğu için önceleri Türklere servis yapmak istemezmiş restoranda. Gülerek anlatıyor Stavro. Bu sırada siparişlerimizi veriyoruz. Memleket değiştirmişken domuz eti yiyelim dedik. Yanına da Uzo’yla Yunan salatası söyledik. Tavuk ya da dana eti de mevcut tabii ki. Ne eti olursa olsun hayvanlar kırda yetiştiği ve taze olduğu için hepsi çok
lezzetli.”
Bu lezzetli yemeklerin ardından nehir kenarında frappe içilebileceğini söyleyen Öztürk, 30 kilometre ileride bölgenin asıl büyük kasabası Orestiada’ya da gidilebileceğini belirtiyor. Özellikle biraz daha hareket, alışveriş ve konaklama isteyenler tercih edebilir. Günde birkaç tren seferi mevcut. Kastanies’te otel ya da pansiyon olmadığı için bölgeye günübirlik gitmenin daha iyi olacağını, konaklamak isteyenlerin Orestiada’yı seçmesi gerektiğini ekliyor konuşmasına...

Komşuyu bisikletle ziyarete gittim

False