‘Z kuşağı sorgulayan, vicdanlı ve özgürlüğe önem veren bir nesil’

Güncelleme Tarihi:

‘Z kuşağı sorgulayan, vicdanlı ve özgürlüğe önem veren bir nesil’
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 14, 2021 15:20

Z kuşağı bireylerin eşitlik temalı reklamlara karşı ilgilenimleri üzerine bir doktora araştırması ‘Z Kuşağı: Eşitlik ve Reklam Tasarımları’ adıyla Nobel Bilimsel Eserler tarafından yayımlanan Dr. Begüm Aylin Önder, “Bu bireyler sadece ‘insan gibi yaşamak’ istiyor, bunu yaparken kendi özellerini, kendi istedikleri, kendi sınırları doğrultusunda çizmeyi, saygı görmeyi istiyor. Çünkü onlar baskılanmış, sosyal güvence derdi olan, yaşadığı sıkıntıları çocuğuna yaşatmak istemeyen daha endişeli bir neslin çocukları. Z kuşağı ebeveynlerinin aksine cesurca neden diye soran sorgulayan, özgürlüğe önem veren bir nesil. Kafasını telefondan, tabletten kaldırmadığını söylediğimiz, sorumsuz diye tanımlanan Z kuşağı, aslında ekolojiye saygı duyan, insan hakları, özgürlük gibi kavramları önemseyen bireyler. Bir adım gelene aslında bin adım giden vicdanlı bir kuşak. Ama yaklaşmayı bilene” diyor.

Haberin Devamı

Bize çıkış noktanızı anlatabilir misiniz?
Aslında bu işin başı çok eskiye benim üniversite yıllarıma kadar dayanıyor. Lisans eğitimimi tamamladığım Güzel Sanatlar Fakültesi’nde bize dokunan öğrenci hoca ilişkisinden ziyade meslektaş , arkadaş gibi bize yaklaşan iki kıymetli hocama kadar uzanıyor. Zira öğrencilik döneminde sizi erişkin olarak kabul eden insanlara ister istemez imreniyorsunuz.
Üniversitedeyken beni akademiye yakınlaştıran bu gelişmeler sonrası bir yandan medya sektöründe çalışıyor öte yandan akademik bağlamda kendimi geliştirmeye çalışıyordum. İletişim alanında Yüksek lisans eğitimimi tamamlamamın ardından doktoraya başladım. Aldığım eğitimler doğrultusunda hedefim, seçeceğim konuya multidisipliner yaklaşmaktı. Bu sırada medyadan ayrılarak kendime akademide yer edindim. Ve derslere girip öğrencilerimle yani bugün bahse konu z kuşağıyla tanışma hikayemde böyle başladı. Aslına bakarsanız ben de eski kuşak değilim en azından hala eskimedim:) Y kuşağına mensup, hem analoğu hem de dijitalin yükselişine birebir şahit olan bir neslin bireyiyim. Ama naçizane izlenimlerime dayanarak bu kuşakta bizden de farklı bir şey varolduğunu seziyordum. Burada parantez açmak isterim, kocaman bir nesli çevremize bakarak tanımlamak doğru değil. Ama şu da bir gerçek ki, ağlarla örülü bir dünya da bir şekilde birbirinden ne kadar farklı kültürlere inançlara sahip olsalar bile birbirinin benzeri bu çocuklar. Çünkü dertleri aynı; yaşanabilir bir dünya.
Hikayeye geri dönersek, o dönem üniversiteye başlayan bu nesilde en temel fark, sorunun üstüne giden çözüm isteyen, haddini aşmamaya gayret gösterirken iletişimsizliğe tahammülü olmayan, haksızlığa sesini çıkartan, hocalarıyla aralarındaki mesafeyi istemeyen bunu beyan etmekten ise çekinmeyen bir topluluktu. Bunu ergenlik sancıları diye değerlendirmek ise sağırlık, kötülüktü.
O dönem ilgilimi çeken bu kuşağı Evrim Kuran ve Hakan Senbir gibi isimlerle idrak etmeye daha sonra ise dünyada yapılan akademik araştırmalarla anlamlandırmaya çalıştım. Marka uzmanları onlardan bahsediyor iş dünyasını uyarıyordu, eğitimciler onları anlamaya çalışıyor analizler yapıyor çeşitli sonuçlar ortaya koyuyordu. Ben de bu kuşağı anlamalıydım, anlamak zorundaydım. Çünkü bu nesil benim hitap ettiğim kimselerdi. Onlara dokunmak için onları tanımalı, onları yargılamadan önce nedeni niçini sorgulamalıydım. Dahası onları anlamalıydım çünkü onların bir sonrası Alfa kuşağına ait henüz 2 yaşında bir oğlum vardı. Onlar mail yerine sosyal medyadan size ulaşıyor mesela, djitlde bile mecraları farklı. Nitekim doktora tezim ve alanımın iletişim disiplinine tabi olmasıyla Z kuşağı yolculuğum böylece başladı. Merak ettiğim araştırırken zevk aldığım, çok şey öğrendiğim, öğrendikçe derslerime ders içeriklerime sinsice nüfuz eden, gençlerle olan ilişkilerime etki eden ve bu ilişkiden büyük keyif aldığım bir duruma dönüştü. Ve gördüm ki yanılmamıştım bu nesil kendinden öncekilerden farklı idi bende artık bunun nedenini kendimce yorumlayabiliyordum.

Haberin Devamı

Saha araştırmaları ve uzmanlarla görüşürken sizi en çok şaşırtan veri hangisiydi?
Aslında pek çok bilinenin aksine uzmanların defalarca altını çizdiği bir konu var. Bu bireyler sadece “insan gibi yaşamak” istiyor, bunu yaparken kendi özellerini, kendi istedikleri, kendi sınırları doğrultusunda çizmeyi, saygı görmeyi istiyor. Çünkü onlar baskılanmış, endişeli, sosyal güvence derdi olan, hayatını idame ettirmeye çalışan yaşadığı sıkıntıları çocuğuna yaşatmak istemeyen daha endişeli bir neslin çocukları idi. Z kuşağı ebeveynlerinin aksine cesurca neden diye soran sorgulayan bunun ise en doğal hakkı olduğuna inanan, özgürlüğe önem veren bir nesil. En somut verimiz ise elimizdeki analizler.
İşte insan hakları, adalet, eşitlik özgürlük konuları... Kitapta tam bu noktada can buluyor aslında. Uzmanların üstüne basa basa söylediklerini ankete katılan gençler de söylüyor; hani şu kafasını telefondan tabletten kaldırmadığını söylediğimiz, hayatı sanal olarak yaşadığı söylenen daha da ötesinde sorumsuz diye tanımlanan bu bireylerin aslında ekolojiye saygı duyan insan hakları, özgürlük gibi kavramları önemseyen bireyler olduğunu gösterdi. Tek farkları onlar teknolojiyi bizden bin ışık yolu kadar daha iyi kullanan bireyler. Nasıl olmasın ki teknolojinin göbeğine doğdu bu çocuklar! O yüzden dijitaller, dijital dünyanın yerlileri!
Öyle ki siz bir bilgiyi size öğretilen ve size sunulan yollarla alımlarsınız. Alışkanlıklarınız yaşadığınız döneme göre şekillenir. Bir Y nesli olarak akıllı telefon kullanmama, dijitali, sanal, artırılmış, karma gerçeklik gibi konularla haşır neşir olmama rağmen bugün hala notlarımı el yazmasıyla aldığım kocaman bir ajandam var! Ama konu Z ise işler dijitalleşiyor, bahsettiğim gibi, onlar sınırların buharlaştığı, her yerde olabilen bir dönemde dünyaya geldiler. Algoritmalar dünyasında yaşıyorlar, istedikleri bilgiye istedikleri kadar ulaşıyorlar, o telefon da tablette onların bedenlerinin aslında bir parçası. Yaşadığı ekosistemi sorgulamaları ya da bilgilenme şekilleri bizden farklı ya da bizden daha hızlı diye onları ötekileştirmek ise büyük hata.
Nitekim bu gençler varolduğu çevreyi sorguluyor. Markaları sorguluyor. Topluma duyarlıyız diyeni değil elini taşın altına koyanı görmek istiyor. Bunun için araştırıyor. Biz de yaptığımız araştırmada bu kuşak bireylerine eşitlik, özgürlük ve kadın hakları üzerine geliştirilen reklam iletilerini izlettik. Sonuçlar hani araştırmıyorlar, ne olduğunu anlamıyorlar, gizli özneleri okuyamaz zaten bir şey bilmiyorlar dediğimiz bu neslin aslında ne kadar farkında olduklarını bize gösterdi. Ama bir farkla bu çocuklar kendilerine sunulan göstergeleri tek tek okumak yerine bütün olarak algılıyor. Yani uzun metinler yerine hiper okuyucusu olarak karşımıza çıkıyorlar. Kısaca bu nesil ilgisiz ya da duyarsız değil, bu nesil her şeyi bütünde anlamlandırıyor buna göre hareket ediyor. Yani uzmanların da üstüne basa basa söylediği gibi aslında her şeyin farkında olan bir nesil.

Haberin Devamı

Siz Z kuşağını nasıl tanımlıyorsunuz?
Akademik tanıma baktığınızda kuşak tanımlamalarında farklı kaynaklarda farklı tarih aralıkları görürsünüz. Tutarsızlığın en temel sebebi aslında paradigma kırılmaları. Yer küredeki toplumlarım teknoloji ile tanışmaları çıkışımız. Burada en önemli dönüm noktası ise web 2.0 ile geri bildirimin, etkileşimin hayatımıza girmesi. Bilgisayar cep telefonları ve internet bunlar bahsettiğimiz paradigma kırılmaları.
Etkileşim temelli iletişimin getirdiği sonuçlardan biri olan küreselleşen ve hibritleşen bir kültürün örneği olarak karşımıza çıkan Z nesli üzerine yapılan pek çok araştırmada, neslin 7/24 internet üzerinde çevrimiçi olan ortamlarda kendilerini daha rahat hissettikleri belirtilmektedir. Hibritleşen hayata rağmen, bunu olağan olarak algılayan bu nesil bireyleri, bakıldığında aslında birbirlerine baytlarla bağlı olduğunu görüyoruz. Gerçek ve sanal ayrımının ortadan kalktığı bu nesil, şüphesiz kimliklerini gerek fiziksel gerekse dijital alanda bütün olarak inşa ediyor.
Okul çağından önce teknoloji ile tanışan ve onu vücudunun bir uzantısı gibi kullanan ve bu özelliği olağan bir şekilde gerçekleştiren Dijital Yerlilerin (Z Nesli) bu özelliğe sahip olmasının etkenlerinden biri, teknolojin geçmiş yıllara göre daha ulaşılabilir olmasıyla lintilidir. Nitekim günümüzde hemen hemen herkesin sahip olduğu akıllı cihazlar, bilgi erişiminin önünü açmaktadır. Teknolojinin ulaşılabilir olması ile bireyler istediği bilgiye, istediği anda, istediği kadar ulaşabilmektedir. Bu nedenledir ki, Dijital Yerliler olarak bilinen yaş grubu sadece demografik bir grup değil, davranış ve tutumlarından dolayı yeni bir insan kimliğinin de öncülerindendir.
Onlar için kısaca, dijitalin tam göbeğine doğan, iletişimlerini kendi tercih ettik kanallar üzerinden sürdüren alışık olduğumuz yerleşik kodları kendi ortamlarında bir araya gelerek tartışan artırılmış dünyanın, nedenini niçinini sorgulamaktan korkmayan etkileşim arayan çocukları diyebiliriz.

Haberin Devamı

Bu kuşağı özel kılan şey nedir?
Aslında bu kuşağın tek bir özelliği yok evet hıza düşkünler, geri bildirimler dünyasında her şeyi sorgulama eğilimi olan, bozduğumuz her şeyi kangren ettiğimiz dünyayı yeniden inşa etmeye, filizlendirmeye çalışan, bir adım gelene aslında bin adım giden vicdanlı bir kuşak. Ama yaklaşmayı bilene.
Bu kuşak bizim hatalarımızı görüp oturmak, hayıflanmak yerine harekete geçmek için kendi kanalları ile insan yığınları yaratabilen bir kuşak. Kmlerce öteye sesini duyurmaya çalışan bir kuşak, zamanla dertleri alışkın oldukları hız tutkusundan. Nasıl olmasın ki zaman ve mekanı bırakın artık dünya o kadar hızlı dönüyor ki. Bu gençlerin derdi var daha geç olmadan ekolojik, sosyal her türlü sorunu kendine dert edinen bir kuşak. Yeter ki onları dinlemeyi, saymayı, onları bulmayı onlara ulaşmak İçin doğru kanalları kullanmayı bilelim. Bu ülkenin kanayan yarası olan ayrımdan, damgalamakta vazgeçmek ve onları dinlemeye başlamak zorundayız. Bugün yaşadıkları tüm sosyo kültürel olaylar onları şekillendiriyor aslında. Onları kabullenmek fark etmek zorundayız. Çünkü bu kuşak artık oy veriyor, iş dünyasında yer ediniyor, evleniyor… yarının yöneticileri ebeveynleri kısaca geleceğimiz olduğunun farkına varmak zorundayız.

Haberin Devamı

Z kuşağının diğer kuşaklara oranla daha aktivist ve daha duyarlı olmasının en temel sebebi nedir?
Ben bunu onlara bıraktığımız dünya olarak tanımlıyorum. Nitekim bu kuşak çevresinde olan her şeyin aslında çok farkında bunların örneklerini gördük iklim değişikliği krizinde gördük, ciğerlerimiz yanarken gördük, kadın cinayetlerine verdikleri tepkilerde, siyasi krizlerde gördük. Onlar da bizden farklı değiller yani onlara uzaylı muamelesi yapmayı, etiketlemeyi bırakmak zorundayız zira bu nesil her şeyin çok farkında sadece bilgiyi alım ve yayma şekilleri farklı! belki de bir anda öfkelenmeleri ve herkesten çok isyan etmeleri, belki de onlara kulaklarımızı tıkadığımız için. İşte buna oturup gerçekten kafa yormak gerek! Onlar bugün fiziken meydanda değiller çünkü bu sonraki aşama Çünkü onlar aslında her yerdeler internetin olduğu her yerde yazıyor, çiziyor, okuyorlar. Filtrelerine takılan herhangi bir sorunda sanal dünyadan tepkilerini sunuyorlar bazen bir mizahla, bazen tıpkı Greta ya da Atlas gibi karşımıza çıkarak tepkilerini veriyorlar. Bazen müzikle tepkilerini ortaya koyuyorlar. Dijitalin verdiği nimetlerle iletişim kuruyorlar. Her şeyden öte vicdanlılar ama asla Pasif değiller.

Haberin Devamı

Kuşağın iletişim sektörüne olan etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir anlamda sektörü yeniden düşünmeye sevk etti mi?
Sosyalizmin çöküşü beraberinde ırk, etnisit, din, cinsiyet, yabancılaşma gibi dinamiklerin toplumlarda boy göstermesi ile toplumsal yapılarda derin çatlaklar oluşmaya başlamıştır. Farklılıklar üzerinden ortaya çıkan çatışmalar kültürel çalışmalar dahilinde farklılıkların nedeni gösterilen sınıfsal yapı üzerine yoğunlaşılmasına neden olmuştur.
21.yüzyılda oldukça önem kazanan kurumsal sosyal sorumluluk dahilinde ele alınan sorunlar bilindiği gibi çok boyutlu ve çok çeşitlidir. Yürüttüğümüz çalışma kapsamında dünyadan eşitlik teması üzerinde şekillenen ve ülkemizden kadın hakları, özgürlük üzerinden şekillenen iki reklam iletisi seçtik. Gruplara bu iletileri izlettik. Bahsettiğimiz reklam tasarımları toplumsal iyileştirme hedefinde olan “eşitlik” temalı markaların toplumsal fayda sağlamaya geliştirdiği reklam çalışmaları idi. Reklam iletilerinin göstergebilimsel ve dilbilimsel çözümlemesi yapıldı ve bu iletilerde ortak kavramlar olarak; çoğulculuk, türdeşlik, cinsiyetsizlik, küresellik, karışım, doğa, ekin, yaygınlık gibi kodlardan postmodern değer dinamiklerinden oluşmakta olduğu ortaya çıkarıldı. Eşitsizlikleri yerel kodlar yardımıyla kapsayıcı şekilde sunan reklam iletileri, grafik tasarım açısından birbirine benzer ve kimi zaman farklı teknik özelliklere sahip. Ancak her iki iletinin de şimdi ve gelecek arasında yaptığı aracılık sayesinde iletiler evrensel nitelikte. Bu iletiler kuşak bireylerine izletildi. Birbiri ardına gösterilen iletiler de kullanılan bu göstergelerin kuşak bireyleri tarafından okunması ve anlamlandırılması istenildiğinde ise bireylerin iletilerde işlenen sorunu bütün olarak ele aldığı ortaya çıkarıldı. Bu ne demek? İşte durum bize bu bireylerin ilgilenim düzeylerine dair değişim gösterdiklerini ortaya çıkardı.
Sahaya baktığınızda onlara bir şey anlatmak istiyorsanız daha evvelde söylediğim gibi onlara ulaşmak zorundasınız. Siz toplumsal bir sorunu irdelerken ya da ben şeffafım dediğinizde iş çözülmüyor. Sonuna kadar sizi takip eden bir kitle var ardınızda. Uzun uzadıya reklam iletileriyle işinizi süslediğinizde de onlara ulaşmış olmuyorsunuz. Kısaca onların bulunmadığı bir mecrada uzun cümleler kurarak var olamıyorsunuz. Sorunu dile getirirken doğru kanalı seçmek gerekiyor bu bazen bir oyun bazen gerçek ötesi alanlar. Kes yapıştır kültürü var bu çocukların. Ali Koç’un yorumu çok doğru birleştirici nokta olan spor ülkemizde özellikle futbol bundan belki 5-10 sene sonra stadyumda olmayacak. Futbolun dijitale adapte olması gerekiyor. Hal böyle iken de alanım dahilinde uzun laflar yerine onların olduğu mecralarda aktif olmak tasarım dilini ve uygulama alanlarını yine ona göre inşa etmek gerekiyor. Araştırma sonucu iş birlikçi bu nesille örneğin çekimler yaptım ve aynı mesajları artırılmış gerçekliğe entegre ederek sonuç elde ettim daha çok ilgi çekti.
Siz toplumsal bir sorunu irdelerken artık onların bulunmadığı bir mecrada var olamazsınız. Sorunu dile getirirken doğru kanalı seçmek gerekiyor bu bazen bir oyun bazen gerçek ötesi alanlar. Çünkü bu çocuklar orada siz eşitlik deyip saatlerce süren geleneksel anlatımla onu yakalayamıyorsunuz. Onlar dijitalde bir tweetin altındalar onlar oynadıkları oyunun içindeler. Siri kullanan, anlık uyaranları açık bir nesli anlık yakalamak ve o hiper okuyucular var karşınıda onların filtrelerine takılmak için yine onların olduğu yerde olmak zorundasınız. Dahası diliniz! Onlara vereceğimiz sesleneceğimiz dilin sesin emredici kısıtlayıcı ya da baskılayıcı olmaması gerekiyor. İnsan gibi yaşamak İçin her şeye açık bu insanlara daha hoş görülü ve iş birlikçi davranmak ve onları kabullenmek zorundayız. Örnekleri var tabi pek çok marka bunun farkında artık bu nedenle iletişim şekillerini değiştirmeye dijitale geçmeye onların artırılmış dünyasına dahil olmaya çalışıyor. Ama buradaki en büyük sorunun hala bunu bir iki üst kuşak kimselerin yapmaya çalışması. İyi niyetle de olsa onlara ulaşmaya çalışırken onları da işe dahil etmek gerekiyor dahiliyet bu çocukların doğasında var ve zaten bundan artık kaçış yok. Gümbür gümbür geldiler gelmeye devam ediyorlar. Kabullenmek iş birliği yapmak sivri yanlarımızı attık törpülemek onlara yer açmak gerekiyor.

‘Z kuşağı sorgulayan, vicdanlı ve özgürlüğe önem veren bir nesil’
Z KUŞAĞI: EŞİTLİK VE REKLAM TASARIMLARI
Begüm Aylin Önder
Nobel Bilimsel Eserler Yayınları, 2021
661 sayfa, 70 TL.

 

BAKMADAN GEÇME!