Santur mu?

Güncelleme Tarihi:

Santur mu
Oluşturulma Tarihi: Ocak 13, 2023 14:00

Sedat Anar yeryüzüne hemen hepimizden daha yakın olan isimlerden. Gökyüzüne de. Nereden bileceğim, elbette sokaktan, hayattan, dünyadan, sesten ve kitaptan. İnsan kaç şeyle kaim olur ki hem, işte olup olacağımız şeylerden birkaçı da bunlardır.

Haberin Devamı

Sedat Anar’ı evlerden önce sokaklar tanıdı. Evlerle tanış olmak zor değil ama sokaklarla yoldaş olmak çok özveri isteyen bir şey. Hele memlekette! Bundan sağ çıkmak ya da yarasız beresiz çıkmak kolay da değil!
Sedat Anar yeryüzüne hemen hepimizden daha yakın olan isimlerden. Gökyüzüne de. Nereden bileceğim, elbette sokaktan, hayattan, dünyadan, sesten ve kitaptan. İnsan kaç şeyle kaim olur ki hem, işte olup olacağımız şeylerden birkaçı da bunlardır.
Sedat Anar, olmakta olan, dolmakta olan ve bize yeni bir Neyzen gibi, eski gibi yeni olur mu diyerek, tüm vakitleri santuruna ayarlayıp sunmakta olan adam.
Ona baktıkça, santurunu duydukça, kitaplarını okudukça, bu adamı evveleski tanırım diyenleriniz çokça olacaktır, zira ben de ilk gördüğüm günden beri hep gördüğüm bir adam diye düşünür, lakin nerede gördüğümü çıkaramam.
Dünyalardan elbette, yoksa bir zamanlar “insanlar hangi dünyaya kulak kesilmişse öbürüne sağır” deyip, çok zamandır ‘öbürüne sağır’ olan ‘şair’in dünyasından değil! Sedat Anar yazısında da sesinde de gönlünde de başka dünyalara açık olduğu için, ona da kulak kesilenler hem başka şeyler duyuyorlar ondan hem de kendileri gibi duymakta oldukları güzellikler, iyilikler, sırlar da çoğalıyor!
Sedat Anar’ın ilk ‘Belagat’ini (2013) duydum, büyüleyiciydi. Sesler birbirini ararmış evrende, tıpkı ağaçların da yakın durduğu gibi, belli ki gençliğin tazeliğiyle, sesler kaybolur, birbirlerini bulamazlarsa diye düşündüğünden, bir yıl sonra ikinci santur albümü ‘A’mak-ı Hayal’i yayımlar. Arkası gelir. Santur da çalar erbane de, def de bağlama da, ama santur onun için adeta ‘seslerin gökkuşağı’ ya da ‘simurg’udur, zira onda diğer tüm sazların tınısını duyar.
Başka dünyalara kulak kesilenler de öyledir, birbirinden farklı sesleri hem ayrı hem de hemhal olmuş biçimde duyma hünerleri gelişir zamanla onların. Anar’da Yunus Emre de vardır, Ülkü Tamer de ona ‘Nefes’ olur, Ahmet Hilmi’nin ünlü hikâye kitabı ‘A’mak-ı Hayal’i de besteler, Melami Şair Âmâ Osman Kemali Baba’nın şiirinden de dem vurur. Zira bu zat, Ehlibeyt aşkıyla, gözlerinin görmemesine karşın İstanbul’dan Kerbela’ya (Necef) yürümüş bir kimsedir.
Anar, santur için ‘ruhumuzun ince teli gibidir’ derken, bir bakıma şiir tanımı da yapmış olur, çok sevdiği ve santuruyla ses vermek istediği şiirlerin. Dizeleri bolca kullanarak yazdığı bir roman da var, ‘Hallerin Esiri’ (İletişim, 2021). Çok şiir okuyan, şiiri çok seven Anar yazmayı da seviyor ve dinleyicilerini de sevindiriyor. Ben de onlardan biriyim ve ‘Sokakname’den (İletişim, 2018) başlayarak, onun neredeyse santur diliyle yazdığı, ruhumuzun ince teline dokunan anıları, romanları yanında, sokak müzisyenleri üstüne yazdığı ‘Sokağın Sesleri’ (İletişim, 2021) ve ‘dünya onların güzel hatırına dönüyor’ dediği dostlarını yazdığı portreler kitabı ‘Hayatın Uğultusu Dışında’yı da (Pruva, 2022), içimde santurunun sesiyle okudum.
Anar’ın sesle, yazıyla, harfle, kelamla, notayla, noktayla arayışı sürüyor, ‘Bir Müzisyenin Arayışı’ da (Everest, 2022) bu yolculuğa eşlik eden yeni kitabı. Müzik terbiyesinin de bir göstergesi olarak ruh terbiyesi ve başka gönül dostları yanında, müzik dostlarına duyduğu sevgi, gösterdiği hürmet bu kitabı yazdırmış olmalı ona. Hemen hepsi müziğin farklı arayışları içinde olan sanatçıların yapıtları kadar yaşamları ve onlardan etkilenme biçimleri, dostluğu, Anar’ın her zamanki sıcak sesi, üslubu, anlatımıyla geliyor karşımıza. Gitar virtüozu Ahmet Kanneci de bu dostlardan biri, bağlama ustası Kemal Dinç de. Önceki kitabında ‘Batıni Nefesler’i yorumlayan kardeşlerden Hüseyin Albayrak’ın portresi vardı, bu kitapta Metin-Kemal Kahraman Kardeşler var. Kitaptaki dostların hepsi bizden, Sedat Anar da bir anlamda biz bize deyip öyle davranmıyor mu zaten? İşte ‘anarşist müzisyen’ dediği John Cage, dinlemeye doyamadığımız udi Anouar Brahem, Evrim Demirel...
Santuri ya da santurzen dostumuz Sedat Anar, santurun öncülüğünü, öğreticiliğini de yapıyor Türkiye’de icrası yanında. Kitapta “Santur bir turizm şirketi değildir!” dediği ve kendisini anlattığı bir yazısı da var.
Sedat Anar iyi ki var, yanında eşi Damla Anar, zaman zaman kardeşi Selahattin Anar’la birlikte görüyorum hep dinletilerde. Bize yalnızca santurun değil; yeryüzünün, şiirin, kuşların, boşluğun, gecenin, laciverdin büyülü sesini de dinletiyorlar. Sedat’ın kitapları da bu yolculuğun güzel, şiirsel, hüzünlü, şakacı, dost günlükleri. Eline, diline, teline sağlık!

Santur mu


BAKMADAN GEÇME!