‘Müzik aslında hayatta kalma tekniği’

Güncelleme Tarihi:

‘Müzik aslında hayatta kalma tekniği’
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 06, 2017 13:55

Piyanist, besteci ve prodüktör Nik Bartsch, minimalist müziğini, zen funk dörtlüsü Ronin’le 13 Temmuz’da 24. İstanbul Caz Festivali’ne konuk oluyor. “Pozitif coşkunun enerjik ve sakin potansiyelini vurgulamak istiyorum” diye özetlediği çalışmalarını Bartsch’dan dinledik...

Haberin Devamı

◊ Müziğe çok erken yaşta nasıl bir motivasyonla başladınız?
Çok erken yaşta ritme çok kuvvetli bir yakınlık hissettim. Her şeyle ritm tutuyordum: Tabaklar, küvet, hatta bir kül tablasıyla. Böylece davul öğrenmeye başladım. Sonra bir çocuğun piyanoda ritm çaldığını gördüm, Boogie-Woogie gibi ve bunu öğrenmeye karar verdim. Ritm, odaklanmış hayat enerjisidir ve ses de yaşam... Yani müzik benim, hayat denen mucizeye olan güvenim ve aşkımı ifade etmemin en iyi yolu. En iyi şekilde yapabileceğim tarifi bu.
◊ Ronin’in ardındaki felsefeyi ve hikâyeyi anlatır mısınız?
Ronin serbest çalışan, bir efendiye, sınıfa ya da devlete hizmet etmeyen bir Japon savaşçısıydı, ama özgürlüğü, kendi sorumluluğunu almayı ve özgürce seçtiği topluma ait olmayı sever. Hayatı deneyimlemeyi ve kılıç kullanma sanatını öğrenmeye karar verir. Tabii ki benim kılıcım piyanom ve bizim durumumuzda savaş sanatı, müzik yapma sanatı. Biz bir grup serbest çalışanız, tam olarak sevdiğimiz şeyi yapıyoruz –bütün halindeki bir topluluk olarak.
◊ Ayrıca Mobile adlı grubunuz ve solo çalışmalarınız var. Bunların arasında müzik açısından farklılıklar neler?
Mobile akustik bir grup, 36 saate kadar uzayabilen müzik ritüelleri çalıyor. Daha çok spiritüel sanat içeriklerinde yer alıyor. Grup, modern oda müziğinin arkaik müzik ritüelleriyle birleşmesi prensibini geliştiriyor. Solo çaldığımda, kendimi müziğimle ifade etme paradoksu fenomeninin tadını çıkarıyorum. Bir piyanist olarak aynı anda farklı sesler ve ritmleri çalabilirsiniz ve aynı anda beyniniz de kinetik ve felsefi bir duyu içinde kendisini deneyimleyebilir. Müzikle diyalog çok saf, dürüst ve direkttir.
◊ Müziğiniz dinleyiciye ne anlatıyor?
Dinleyicinin müzikal özgürlüğünü seviyorum. Müzik hiçbir şey anlatmıyor ve her şeyi anlatıyor! Bu yüzden eserlerimin ismi yok. Dinleyicinin ve çalanın şiirsel özgürlüğü mutlaka olmalı. Her kişinin müzikle kendine ait bir ilişkisi var. Ben bu ilişkiyi sadece desteklemek istiyorum, zorlamak istemiyorum. Hey, müzikle olan ilişkinize özen gösterin!
◊ Yaratıcı süreciniz nasıl ilerliyor?
Eserleri genellikle klasik müzikte olduğu gibi besteliyorum. Stravinsky bir keresinde, ellerimizin, beynimizin bulamadığı şeyleri bulduğunu söylemiş. Önce, piyano ya da davulda meditasyon yapar gibi çalıyorum ve bir şey benimle konştuğunda bu müzikal organizmayı kabul ediyorum ve onu o kadar uzun dinliyorum ki sonunda bana o muazzam potansiyelini sunuyor. Daha sonra uyurgezer bir odaklanmayla beste yapmaya başlıyorum. Tamamlanan eseri provaya getiriyorum ve üzerinde çalışıyoruz: Anlıyoruz, sesini veriyoruz, şekil ve özgürlükle ilişkisinde doğru dramaturjik akışı yaratıyoruz. Daha sonra, birkaç ay her pazartesi çıktığımız konserlerimizde çalıyoruz. Sonra turneye çıkarıyoruz ve ardından kaydediyoruz.
◊ Aikido da çalışıyorsunuz. Eserleriniz üzerinde bunun etkisi nedir? Ve hayatınız üzerinde?
Evet. Aikido şiddet içermeyen bir dövüş sanatı. Dövüş sanatı ama şiddet içermiyor, komik ve paradoks, değil mi? Muhteşem! Fiziksel ve zihinsel olarak sağlıklı olmama yardım ediyor. Dingin geliyor kulağa ama içimde başa çıkmam gereken çok fazla korku, öfke ve tedirginlik var. Ve ben pozitif coşkunun enerjik ve sakin potansiyelini vurgulamak istiyorum. Bu yüzden Aikido ve müzik aslında hayatta kalma teknikleri...

BAKMADAN GEÇME!