Kendimize yazmak!

Güncelleme Tarihi:

Kendimize yazmak
Oluşturulma Tarihi: Ocak 27, 2023 10:07

Şeyhmus Diken'in ‘Kendime Yazdım’ı, Mart-Haziran 2020 tarihleri arasında Diyarbakır’da geçiyor, 77 günlük bir süreci kapsıyor. Salgın günleri, ev hayatı, okuma zamanı, film izleme, tefekküre dalma ve benzeri işler.

Haberin Devamı

İran’ın kadim şairlerinden Sadi’ye “İnsan dediğin nedir ki?” diye sormuşlar, aldıkları yanıt hiç şaşırtıcı değil, “Bir damla kan ve bin endişe”. ‘Kendime Yazdım’ın (Sakin Kitap) arkak apağına almış bunu Şeyhmus Diken.
Diyarbakır başta, Ahmed Arif, demokrasi üzerine pek çok inceleme, deneme, anı, portre kitapları olan Diken’in Sadi’yi anması boşuna değil. Zira çok kaygılandığımız günlerdeki hissiyatlarımızı yazmış, pek çoğu ortak hissiyatlar bunlar.

Kendimize yazmak

‘Kendime Yazdım’, Mart-Haziran 2020 tarihleri arasında Diyarbakır’da geçiyor, 77 günlük bir süreci kapsıyor. Heyecanlı mı diye soran olursa, elbette derim, Diyarbakır’da heyecansız bir şey var mı ki?
Salgın günleri, ev hayatı, okuma zamanı, film izleme, tefekküre dalma ve benzeri işler. Ama organize işler de var tabii, ara sıra polisin kapıyı çalıp arama yapması, Diken’in eşinin gözaltına alınması, tutuklanması, serbest bırakıldıktan sonra da ev hapsi, polislerin kontrol için bazen ‘günde üç kez’ gelmesi!.. Aziz Nesin nerdesin?
Diken’in sıcak ve samimi üslubuyla, Cemal Süreya’nın ‘8.10’ şiirinde “Sesinde ne var biliyor musun/ Ev dağınıklığı var” dediği ev haliyle yazdığı bir günlük bu, iyi bir fikir, iyi bir çalışma, gelecek salgınlarda da okunması gerekli kitaplardan.
Elbette gün boyu tutsağı olduğumuz evi anlatmıyor yalnızca, eş-dost, yazar, çizer, siyasetçi dostlarla olan yazışmalar, konuşmalar, öneriler de giriyor kitaba, Diken’in Bianet’te yazdığı yazılar, soruşturma yanıtları da. Bir nevi belgesel günlük yani. Bu anlamda da değerli bir kitap. Ev günleri, insanın yaşam, ülke, dünya ve elbette kendisi, sevdikleri hakkında daha çok düşünmeye, hatta bundan sonra bu dünya telaşına rağmen daha düşünceli olmaya söz verdiği günlerdi. Şeyhmus Diken her ne kadar ironik biçimde ‘Kendime Yazdım’ diyorsa da, birkaç sayfa çevirince öyle olmadığını, ‘Sakallı’nın “Anlattığım senin hikâyendir” demesine benzer bir kurguyla davranıp hepimizin yerine de yazmış olduğunu görüyoruz.
‘Kendime Yazdım’, usta yazar Şeyhmus Diken’in kendisiyle hepimiz, ev ile sokak, ülke ile dünya, sevinç ile öfke, isyan ile tevekkül arasında gidip gelen, 77 günün ayrıntılı dökümünü yapan incelikli değinmelerle örülü deneme kitabı.

Haberin Devamı

/////
Düşüş’ün Mekaniği
Mehmet E. Bağış Montpellier’de çalışıp yazıyor, çeviri yapıyor. Antonin Artaud, Jean - Pierre Duprey çevirileri ve şiir kitapları var. Son şiir kitabı ‘Düşüş’ün Mekaniği’ (Şyk Kitap).

Kendimize yazmak

‘Sonsuzluğun Bekleme Odasında’ yazılan kitabın ilginç ve pek alışılmamış bir tarzı var. Şiirler ve düzyazı şiirler iç içe. Şiirler bir anlamda düzyazı şiirlerin alınlığı, önsözü gibi. Fransız şiirinin en ayırt edici özelliklerinden biri düzyazı şiir. Önceki kitabı ‘Ludditlerin Sessizliği’nde (Şyk Kitap) ilk örneklerini sergilediği bu şiir tarzını, yeni kitabında kuşatıcı bir yoğunlukla sürdürüyor.
Sanat tanrısı ve mitolojinin şairi Orfeus’tan başlıyor, şiirin neliğine dair sesler duyuluyor, insana, dünyaya, çağa... ‘Ateş Yürü Benimle’ bölümünde bir dünya hali olarak varlıkla hesaplaşma, yüzleşme ateşlerinin, çemberlerinin içinden geçiyoruz birlikte.
Bölüm başlıkları okura nasıl bir şiirle hemhal olacağı ya da olmayacağı konusunda yardım ediyor aslında: ‘Bilincin kusursuz teslimiyeti’, ‘Her şeyin bir adı olmalı’, ‘Roma düşüşlerin anası’.
Düzyazı şiiri bir umman, okyanus gibi düşünürüm. Hem zordur hem okurun göze alması kolay değildir, zira sorular, kaygılar, düşünceler, çıkarımlar, karşılaştırmalar düzyazıdan farklı olarak metaforlar ve imgelerle yoğun biçimde, art arda gelen dalgalar gibidir. Bu hem değerini artırır o şiirin hem de karşısında saygıyla karışık belli belirsiz bir korkuya da yol açar.
Mehmet E. Bağış’ın şiirinde tarih, mitoloji, felsefe, devrim ve siyasal olan da iç içe yürüyor ve bu yürüyüşün zamanı yok, tarihi düz bir çizgi olarak görmediği için, geçmiş ve şimdinin yan yana ilerlediği bir şiirin içinden geçiyoruz.Yanıt var mı? Hayır, şiirin yanıtlar değil sorularla yazıldığının bilincinde bir yapıdan ve onun şairinden söz ediyoruz.
Okur kovalayan, popülist ve tavlayıcı bir şiirin çok uzağında, şiirin modern geleneğinin tam ortasında ve onun en zor sınavlarından olan düzyazı şiirde çok iyi bir çalışmayla yetkin bir kitap ortaya koyuyor Mehmet E. Bağış, “bilmem, diyor o hâlâ, bilmem ben/şaşkınım olduğumuz yerde olmaklığımızdan/ uyandım bak, dünündeyim sanki başkalarının”.
‘Düşüş’ün Mekaniği’, başka bir şiirin mümkün olduğunu gösteriyor.

BAKMADAN GEÇME!