Geçmişin yükünü taşıyan bir adam

Güncelleme Tarihi:

Geçmişin yükünü taşıyan bir adam
Oluşturulma Tarihi: Kasım 11, 2022 11:21

Hüseyin Kıyar’ın bir anne-oğul ilişkisi ekseninde bireyin özgürlük sorunsalını ele alan romanı ‘Bir Şeyim Yok Anne, Ben İyiyim’, aynı zamanda bir varoluş sorgulaması niteliğinde. Hem annesini hem de geçmişini kabullenerek büyümek ve bugüne dönmek isteyen bir adamın öyküsü...

Haberin Devamı

‘Bir Şeyim Yok Anne, Ben İyiyim’, ilk romanı ‘Hisar’dan Ahmet’ 2012 yılında yayımlanan Hüseyin Kıyar’ın ikinci romanı. Ankara’da geçen romanın ana karakterleri 50’li yaşlardaki Mahmut ve 80 yaşındaki annesi. Yan karakterler ise Mahmut’un ağabeyleri Dede ve Mali ile platonik aşkı Hülya. Ancak yan karakterler, annesi hastaneye yattığı zaman ev, okul gibi mekânlar aracılığıyla geçmişe dönen Mahmut’un hatıralarında oldukları kadar varlar. Başka deyişle, romanın büyük bir kısmı Mahmut’un çocukluk ve gençlik yıllarını sorgulaması üzerine kurulu. Zira anlaşıldığı üzere, Mahmut her zaman özgür olmak ve maceraya atılmak isteyen bir adam. Ancak bu arzularına karşın yetişkin yaşamında kemikleşmiş korkularını üzerinden atamadığı için kendini gerçekleştirememiş, yarım kalmış bir karakter. Bu korkulardan en büyüğü ise sevilmeme korkusu. İnsanların onu sevmemesinden korktuğu için bocalamakta, bocaladığı için de kendini değersiz görmekte ve nedenini anlamadığı bir suçluluk duygusu karşısında aciz kalmakta.
Tekâmülünü engelleyen bu unsurların farkında olmasına rağmen, sebeplerin peşinde Mahmut. Bu amaçla annesine pek çok soru sorsa dahi yaşlı kadından cevap alamıyor çünkü Aysel Hanım’ın konu komşudan, saatli maarif takviminden, televizyon programlarından oluşan kendine has bir dünyası var. Bu dünya içerisinde de bir çocuk safiyetiyle yaşamakta. Doğal olarak dilin yan ve mecaz kullanımlarına kapalı bir yaşantı bu. Böylelikle anne-oğulun diyalogları bazen komik bazen ironik bir hal alıyor. Nitekim, Kıyar’ın dilin farklı kullanımlarından beslendiğini, bu sayede çoğu defa metnine oyunsu bir hava kattığını söyleyebiliriz. Aysel Hanım’ın, Mahmut’un şiirsel üslubuna tezat oluşturan tek boyutlu cevapları da bu havayı pekiştirmekte. Öte yandan bu oyunsu hava içerisinde ciddi bir varoluş sorgulamasında Mahmut:
“Anne, lütfen! Böyle giderse korkarım diyalog monoloğa dönüşecek. Cesaretimi kırıyorsun. Zor konular bu anlattıklarım. Gelmek istediğim nokta çok önemli. Bak! Şöyle oluyor: Sevilmek için taklalar atıyorum, kendi kişiliğimden uzaklaşıyorum. Nasıl olursam beni severler, diye hesap kitap yaparken buluyorum kendimi, nasıl bir yüz takınmalıyım diye kukumav kuşu gibi düşünüyorum. Dik durmalıyım, kendime güvendiğimi göstermeliyim, aldırmıyormuş gibi yapmalıyım...”
Mahmut’un geçmişinden hareketle varoluşunu sorguladığı bölümlerle birlikte hayal yahut rüya olarak adlandırabileceğimiz italik bölümler var. Gerçeklikten kopuk olarak kurgulanan bu bölümlerde Mahmut’u pavyon, kazı alanı, film seti gibi farklı mekânlarda, farklı kişilerle birlikte görmekteyiz. Öte yandan Hülya, hemen her hayalin içerisinde aranan ama bulunamayan, bir türlü erişilemeyen sevgili ideali olarak mevcut. Absürt ve sürrealist unsurlarla birlikte büyülü gerçekçiliğe meyleden italik bölümler daha çok felsefi açılımlara ayrılmış.
Sözün özü, annesiyle göbekbağını kesemediği için büyüyemeyen, büyüyemediği için de başta annesi olmak üzere ailesini suçlayan bir karakter Mahmut. Başka bir deyişle, geçmişin yükünü taşıyan bir adam söz konusu. Bu bağlamda, ‘Bir Şeyim Yok Anne, Ben İyiyim’ hem annesini hem de geçmişini kabullenerek, hayalperestliğinden sıyrılmaya çalışarak büyümek ve bugüne dönmek isteyen bir adamın romanı olarak karşımıza çıkmakta.

BİR ŞEYİM YOK ANNE,

Geçmişin yükünü taşıyan bir adam

BEN İYİYİM
Hüseyin Kıyar
İletişim Yayınları, 2022
207 sayfa.

BAKMADAN GEÇME!