Dünya Çok Uzak değil!

Güncelleme Tarihi:

Dünya Çok Uzak değil
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 11, 2023 12:25

Aydın Afacan’ın 'Dünya Çok Uzak'taki (Everest) şiirleri ışığı içmiş sözcüklerle parlıyor: “sabah sözcükler bulacaktın saçlarında/ilk ışığın sesini” dediği gibi.

Haberin Devamı

Dostlar, renkler, rüyalar, şarkılar, mevsimler geçidi bir şiir. ‘Dünyadan şiirle geçtim’ diyecektir şair. Şiir yazmaktadır, kitaplar çıkarmaktadır, bkz. ‘Dünya Çok Uzak’ (Everest), şiir ile mitolojiyi buluşturmaktadır, şiirin çağlarında dolaşmaktadır, şiirin eskileri, ustaları, yitikleri, anlaşılmamışları, saygı uyandıranları, lanetlenmese de uzak durulanlarıyla yeniden tanışmakta ve tanıştırmaktadır.
‘Dünya Çok Uzak’ yeni bir şiir mi, hayır, şairin ustalık başyapıtı mı, değil, kendini mi yineliyor o halde, yinelemiyor... Şiire aşkla bağlı, onun uğrunda bir ‘hacı’ gibi sabırla, inançla yürüyen, sonunda bulamasa da hep yolunda/yolda olmayı dileyen ve dünyaya açıklığı kadar şairlere ve şiirlere açıklığıyla da dikkat çeken bir şair Aydın Afacan. Kitabın sonunda, alıntı yaptığı için selamladığı adlar arasında müzisyenler, düşünürler, romancılar da var, şairlerden bazılarıysa şunlar: Seyyid Nesimi, Nedim, W. Blake, Nâzım Hikmet, Elitis, Necatigil, Celan, Bachmann, Cemal Süreya, Füruğ, Hilmi Yavuz...
Heves bir, ama herkesin bir hevesi başka. Bazı şeyler de hevesin kendisi, sözgelimi şiir. Bazı şair hevesleri bu yüzden kalıcıdır hep. Afacan bu hevesi yaşayanlardan, onu şevk ile, arzu ile, can ile taşıyanlardan ki bu durum bana hep Âşık Veysel’in ‘dünyaya bıraktın ölmez bir eser’ dizesini anımsatır, eser yerine heves diyerek ama. Gözlerindeki ışıktan tanıdığımız çocuklar gibi, şiirlerindeki ışıktan tanıdığımız şairler de vardır ve o ışık tüm şiirleri dolaşır. Aydın Afacan’ın şiirleri ışığı içmiş sözcüklerle parlıyor: “sabah sözcükler bulacaktın saçlarında/ilk ışığın sesini” dediği gibi.

Dünya Çok Uzak değil

Renkli bir şiir. Baktığı, alınlık yaptığı, alıntıladığı, gönderdiği, gönendirip gönendiği şairler ve onları selamlayarak yazdığı şiirlerle dünyayı dönüyor. “Dünya iyi bir yer olmalı” diye düşünen, isteyen şiir. Belki de kimin dünyaya borcu yok ki diye aklının ucundan da geçiriyordur şiir yazarken. Bir heves şiir yazanlardan olduğu için düşüncesi de şiiri gibi alçakgönüllüdür diye düşündüm. Borçlarını, etkilerini bildirir, sorarsanız da söyler.
Dünyanın ne’liğini de bilir elbet, şairdir: “bilinir: büyük bir zindan olalı dünya/’zamanın çıkrığı’ şairlerdedir” . Şair saflığı mı demeli yoksa insan iyimserliği mi, bilmiyorum, karamsar bir şair değil Aydın Afacan ama, ‘büyük bir zindan’ dese de başka dünya olmadığını bilir ve belki de şiirin gizliden de olsa bir umut taşıması gerektiğine inanır ve dünyayı bu kez de maviliğiyle ağırlar: “dünya mavi bir şaka değil mi zaten/göğün her gün yeniden yazdığı”.
Dünyanın hakkını veren bir şiir, şiirin de hakkını verir. Dünyayı övmek, güzellemek değil sözünü ettiğim ama onu şiirin en hakiki teması olarak görmek, yaşamak ve yazmak. Dünya üzerine düşünmek kendimiz hakkında da, şiir hakkında da düşünmektir. Düşlemektir: “dünyayı temize çeken bir güneş/defterde ateş yenisi sözcükler/üstüm başım bahar/bütün çağları gezdim eflatun bir rüya içinde”.
Buradaydı ya da buradaydım diyemeyeceğimiz bir yerdeyiz, dünyadayız. “Bendeki yaralar türlü türlüdür” dediği gibi Pir Sultan’ın dünya yaraları da türlü türlüdür, bazen Dünya Ağrısı’dır, dünya kanamasıdır. Şiir de bir yaşamboyu dünyayı anlama, anlatma çabası olur. Bazen bu kitapta olduğu gibi adlıadınca, bazen dünyalar içinde dünyalar kurarak, arayarak, bularak. ‘Dünya Çok Uzak’taki dünyalı dizelerden de ayrıca uzuuuun bir dünya şiiri çıkardı. Öyle düşünmüş, düşlemiş dünyayı şair.
Şiirin bir hatırlama, hatırlatma yolu da olduğunu da bir kez daha hatırlıyoruz bu kitapla. Dünyayı yeniden merak ediyoruz, belki dünyayı tazelemek değil ama dünyaya dair bilgimizi, anılarımızı, gelecek düşlerimizi tazeliyoruz. Şiir hem borçlu hem alacaklı olduğu dünyanın varlığını yoğun, tutkulu bir biçimde selamlıyor.
Ben de kitabın dünyayla olan imtihanını izlerken, okurken yazıyı dünyayla doldurduğumu fark ettim, saymadım, şairin dediğinin aksine, bu şiirlerden sonra Dünya Çok Uzak değilmiş dedim: “dört yanımız çivi çarmıh, ‘hüküm’ böyle/yine de insana düşer yolu insanın/dağ da kavuşur deniz de/’kalk’ der onbeşler: yaşını büyüttüler/insanız işte, kalkmalı/bir baş dönmesi dünya, ağır ateşler içinde”

BAKMADAN GEÇME!