Çerkeslerin hafızasından süzülenler

Güncelleme Tarihi:

Çerkeslerin hafızasından süzülenler
Oluşturulma Tarihi: Kasım 13, 2020 01:18

Ulaş Sunata ‘Hafızam Çerkesçe’ adlı çalışmasında anavatanından ayrılmış Çerkeslerin 150 yıldır yaşadıklarını, acılarını, geleneklerini, korkularını, özlemlerini kendi sözleriyle yeni nesillere aktarıyor. Farklı coğrafyalardan, her yaş ve politik görüşten Çerkes aracılığıyla, 150 yıllık yolculuğun dökümünü yapıyor.

Haberin Devamı

Göçmenin bavulu ağırdır, yükü çoktur. Geldikleri coğrafyaya kültürlerini, geleneklerini, anılarını, sevdiklerini, özlemlerini taşırlar. Ulaş Sunata’nın ‘Hafızam Çerkesçe’ adlı kitabı 150 yıl önce anavatanından göçen Çerkeslerin bavulunu açıyor, biriktirdiklerini ortaya döküyor. Sunata kitapta Çerkesliği, Çerkeslere anlattırıyor. Farklı coğrafyalardan her yaş ve politik görüşten Çerkesin kelimeleriyle, 150 yıllık yolculuğun dökümü yapılıyor.
İçeride 82 yaşındaki bir Çerkesin anlattıkları da var, 18 yaşındaki bir gencin de. Sunata, sözlü tarihi kaleme almayı tercih ettiği için düşünceler de yaşananlar da birbirinden çok farklı. Öncelikle 150 yıl önceki zorunlu göçü anlatıyor kitaptakiler. Elbette büyüklerinden dinledikleri kadarıyla. Pek çoğu bu göç sayesinde dinlerinden edilmedikleri konusunda hemfikir. Ancak yerleştirildikleri toprakların verimliliği konusunda sitemleri yok değil. Pek çoğunun anılarından o dönem yerleştirildikleri topraklarda Ermeniler ve Kürtlerle komşu olduklarını okuyoruz. Elbette kendileri gibi azınlık olan bu kültürlerle etkileşimleri de sıkça yer alıyor kitapta. Yıllar içinde özellikle Türklerle kaynaşmaları ve yıllarca mesafeli durdukları kız alıp verme konusunun törpülenmesiyle geleneklerinin yeniden şekillenmesi de altı çizilen bir konu. 76 yaşındaki bir erkek “Türk gelinler ve şehirleşme gelenekleri bozuyor” derken 63 yaşındaki bir kadın “Çerkesim ama Çerkesten öte Türküm” mottosunu benimsiyor.

ÇERKES ETHEM KAHRAMAN MI HAİN Mİ?
Kitapta Çerkes gelenekleri büyük yer tutuyor. Örneğin Çerkeslerin neden balık yemediğini biliyor musunuz? Ya da Çerkesler içindeki kölelik-soyluluk geleneğini... Düğünlerde neden mutlaka mızıka olması gerektiğini! Düğünler, kadın-erkek ilişkileri, büyüklere saygı yine anılarda gizli. Kitapta tüm bunlar ve daha pek çok ilginç gelenek yer alıyor. Ancak çoğu kişi tüm bu geleneklerin kaybolmasından şikâyet ediyor. Çerkes geleneklerinde büyük yer tutan saygının yok olması ise hepsinin en çok rahatsızlığını dile getirdiği konu. Çerkesleri tanımak açısından oldukça kapsamlı olan kitap çok sayıda sosyolojik ve kültürel gerçekliğin de altını çiziyor. Özellikle de Türklerle ilişkileri. Aynı dine mensup olmanın getirdiği benzerlikle pek çok Çerkesin geçen zamanda Türk milliyetçiliğine eklemlendiğini gözlemliyoruz. Gençler ise arada kalmış. Bir kısmı bu eklemlenmeden şikâyetçi olmazken bir kısmı orijinal kimliğinin daha ön planda olduğunu belirtiyor.
Kitapta Çerkes Ethem geniş yer tutuyor. Çerkeslerin, Çerkes Ethem’in yanlış tanıtılmasından dolayı ayrımcılığa maruz kaldığından şikâyetçi olanlar çoğunlukta. Bir halk kahramanıyken ihanet eden birine dönüşmesi Çerkesleri asimilasyona zorlamış diyebiliriz, okuduklarımızdan. Pek çok kişi bunun suçlusu olarak aynı kişiyi görüyor. Dolayısıyla Çerkeslerin hafızasında ve algısında çok önemli bir dönem noktası Çerkes Ethem olayı.
Tüm bu tanıklıklar Çerkes kültürünü, anavatanından ayrılmış Çerkeslerin 150 yıldır yaşadıklarını, acılarını, geleneklerini, korkularını, özlemlerini kendi sözleriyle yeni nesillere aktarıyor. Böylelikle farklı dokümantasyon ve araştırmaların ötesinde Çerkeslerin yeni topraklarında nasıl kök saldıklarını ve bu topraklardaki yaşantılarının hafızalarında nasıl algılar yarattığını öğreniyoruz. Elbette kitapta çok sayıda belge de yer alıyor. Sunata da tanıklıkları ve o belgeleri bir potada eritip Çerkes diasporasının sosyokültürel haritasını çıkarıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!