Acımasız bir intikam hikâyesi: Ring

Güncelleme Tarihi:

Acımasız bir intikam hikâyesi: Ring
Oluşturulma Tarihi: Ekim 19, 2023 12:13

İlk iki romanı 'Zıvana' ve 'Buji’de otobiyografik bir izlek edinen Burak Soyer, üçüncü romanı 'Ring’de anlatı dilini değiştirmeden kendi sınırlarının dışına çıkıyor ve bir intikam hikâyesiyle karşımıza çıkıyor.

Haberin Devamı

Burak Soyer, künyesinde roman yazarlığı dışında pek çok yazma deneyimini de barındıran bir edebiyat, kültür ve sanat işçisi. Onu kitap eklerine, kültür sanat portallarına yazdığı incelemeler, kritikler, müzik yazıları ve sinema incelemeleriyle de tanıyoruz. Bu yönleri onun çokça okuduğunu, iyi bir müzik dinleyicisi olduğunu ve yazmaktan çekinmeyen bir kalem olduğunu gösteriyor.

Bir yazar için üretmek, yani yazmak eylemi kimine göre zor bir iştir; belirli rutinlerin oluşması, yazılacak konu ya da olay üzerine araştırma yapılması, kurgu üzerine sıkıca çalışılması ve tüm bu süreçlerin dengeli bir ritimde devamlılığının sağlanmasına bağlıdır. Bu ritme ayak uydurmak disiplini gerektiren bir iştir bir yandan da. Çünkü entelektüel bir üretim yapmak başka bir yöne kaçma riskini her daim göz önünde bulundurmayı gerektirir. Bu disiplinden saptığınızda, yolunuzdan çıkarsınız. Ertelersiniz. Erteledikten sonra da üşenirsiniz. Çünkü olaydan, konudan, disiplinden ve eylemden sapmışsınızdır. Oturup boş kâğıdın başına ya da beyaz ekranın karşısına geçmeden bu eylemi yapamazsınız.

Haberin Devamı

Burak Soyer’in yazma disiplinini imrenilecek derecede yoğun buluyorum. Yazdığı romandan ziyade, yazma konusunda kendini müthiş konsantre etmiş bir yazar olarak görüyorum onu.

Acımasız bir intikam hikâyesi: Ring

Yeni romanı 'Ring’, kısa bir hikâye. Bir oturuşta başlayıp bitireceğinizi düşündüğünüz kısalıkta. Ancak okumaya başlayınca görüyorsunuz ki, kısa bir metin kurduğunuz dünyayla kat kat yoğun olabiliyor. İlk iki romanındaki otobiyografik doneleri bir kenara bırakıp sınırlarını genişletiyor Soyer. Yeraltı ve sokak dilini bırakmadan, yeni bir dünyaya sokuyor bizi. Bir antrenman salonunda açıyor hikâyesini. Bize bir intikam hikayesi anlatıyor. Tek bir akşama kurgulanmış, başlangıcından sonuna kadar ritmi ve sertliği bozulmayan bir metin Ring.

Boks antrenmanını bitiren Tolga, Hoca diye hitap ettiği antrenörüyle bir çilingir sofrasına oturuyorlar. Bu Hoca’nın ritüeli. Öğrencileri antrenmanlarını bitirdikten sonra giderler, herkes gittikten sonra zamanı gelince sofrasını kurar, müziğini açar ve yatağa ulaşana kadar her şeyi ardında bırakır. Hoca’nın hikâyesini Tolga’dan dinlediğimiz kadar biliyoruz. Hoca’nın basketbolcu olma hevesinin yıkılmasını, elinde kalan tek hevesi akşam yatağa ulaşma niyetini, bu hikâyedeki rolünü parça parça görüyoruz. Hoca, Tolga için kilit bir karakter. Onu ayakta tutan, yetiştiren, amacına götürecek, onu intikamı için kuracak bir basamak. Bu yüzden o akşam orada olmalı ve masada oturup olacakları izlemeli.

Haberin Devamı

Tolga, 16 yıl önce âşık olduğu adam tarafından zorbaca aşağılanması üzerine tüm hayatını yaşanabilecek ihtimallerin dışında yaşar. İçinde büyüttüğü intikam ateşini, şartlar oluşana kadar körükler. Bunun için uygun ortam ve koşulları yaratır. Büyük paralar harcar, dev bir organizasyon yaratır. Yaşama amacını gerçekleştirecek bir parti düzenler. Hayatını karartan kadınları ve Alper’i o partiye davet eder. Onlara dev ekranlarda izleteceği sürprizleri vardır. Bol alkolle, alınan uyuşturucuyla. Biz de karanlık antrenman salonunun duvarlarına vuran ışık oyunları ve çalan DJ müziğini dinleyerek tüm olanları izleriz.

Burak Soyer, adım adım bizi Tolga’nın intikamına hazırlıyor. “Ne olacak” sorusuyla değil, “ne yaşanmış ki” merakıyla intikam sahnelerine hazırlanıyoruz. Soyer, elindeki hikâyeyi güzel saklıyor; iyi gizlenen bir sol direk gibi değil, maçın başından beri doğru anını bekleyen bir sağ kroşe gibi. Tolga, inişli çıkışlı bir karakter. Dağılmaya açık bir durumdayken, yere serilmeye yakın bir boksörken amacına ulaşan bir “kendine” kahraman oluyor. Oluyor mu acaba? Bunu merak ediyorsanız, hikâyeyi okumanız gerekli.

Haberin Devamı

2017 yılında verdiği söyleşide “Yazana sonsuz saygım var ama ben ‘edebiyat parçalama’ işini yazı yazmaya başladığım günden beri hiç sevmedim,” diyor Soyer. 'Ring’te de buna uygun olarak karakterlerinin mizacına uygun bir dil, uygun bir dünya kuruyor. Bunu yaparken “edebiyat parçalamıyor”. Çünkü o dünyanın insanları edebiyat parçalamaz. Parçalamak isteseler parçalayabilirler ama bunu sinkaflı küfürlerle yapmayı tercih ediyorlar. Olması gerektiği gibi. Yeraltı edebiyatının dili, biraz da bunu gerektirmiyor mu zaten? Yine de özellikle Hoca karakterinin hikâyesinin daha derinleşmesini, Tolga’nın bize özet geçtiği her şeyin, kendini bileyerek geçirdiği 16 yılının daha derinleştirilmesini dilerdim. Bu edebiyat parçalamak olmazdı, hikâyeyi okur için büyütür ve bizde muhakeme yapılacak bir düzlem yaratırdı. Velhasıl, bu hikâye daha uzun olmalıydı. Olsaydı okurdum. Özeti bu.

Haberin Devamı

'Ring', bir intikam hikâyesi. Bunun yanında kullanılan dilin karakterlerine yakıştığı, bir oturuşta bitiremediğiniz, kısa metnin bittiği yerde kalmadığı kurgulardan. Kim bilir, belki ilerde Tolga’nın başka bir antrenmanına daha şahit oluruz.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!