Aşkın mitolojisi ve geriye kalan her şey

Güncelleme Tarihi:

Aşkın mitolojisi ve geriye kalan her şey
Oluşturulma Tarihi: Şubat 22, 2018 17:50

Önemli tarih kayıtlarında aşk, görmezden gelinir. Savaşlardaki başarılar aşka tercih edilir. Noter belgeleri ve nüfus cetvelleri, aşkı aşk olmaktan çıkarıp değersiz kayıtlara dönüştürür. Geriye sanat ve edebiyat kalır; özel mektuplar, günlükler, şiirler, resimler, tablolar ve heykeller…

Haberin Devamı

TARİH ÖNCESİ ( PreHistorik )

Çok acayip bilgiler vereceğim bu döneme ait.

İnsan ırkının ortaya çıkışından MÖ 10.000 yılına kadar süren bu dönemde büyük oranda tek eşlilikten yanaymış insanlar. Bu durumun nedeni ise çok eş için avlanma, barınak bulma ve sayıca çok çocukla baş etmenin zorluklarından kaçınmalarıymış. Adamlar haklı beyler. Kaç boğaz doyurulacak. Dönemin şartları da malum. Hiç uğraşmamak için en temizi tek bir kadın bul, mis gibi yaşa git. Güzel kafalarmış. Buradan dönemin tüm erkeklerine saygılarımızı sunuyoruz.

 

İLK ÇAĞ ( Antik Çağ )

Ve işte ilk resmi evliliğin sahneye çıktığı tarih. Ey Romalılar! Tek taşını alan koşsun!

İlk çağ MÖ 500 yılına kadar sürmüş. Sümer, Akad, Babil, Mısır, ilk Yahudi toplulukları, Pers, Hellen ve en iz bırakanlarından Roma İmparatorluğu olmak üzere birçok uygarlık bu dönemde hüküm sürmüş. Ve uygarlıkların gelişimi, yazı, devlet ve kanunlar ile “resmi evlilik” kavramı da sahneye çıkmış. Bakın çağ çağ ne hallere geldiğimizi görüyoruz değil mi? Tek eşlilik, ilk resmi evlilik derken modern çağlara geldiğimizde artan aldatmalar, çok eşlilikler, neyse anlatmaya devam ediyorum.

Haberin Devamı

Romalılar iyi hoşmuş da bakış açılarını tam çözemedim. Şöyle ki;

Romalılar şehir meydanlarını, çeşmelerini, binalarını çıplak ve estetik kadın-erkek heykelleri ile doldururken iş aşka gelince tam bir “püriten” kesiliyorlarmış. (püriten; bağnaz, tutucu)

Daha da tuhafı, edebiyat kalıntılarına göre Romalılar aşık oluyormuş ancak evlilik gibi bir kurumda duygulara ve aşka yer olmadığına inanıyorlarmış. Aşk konusunda bu kadar şiirler, yazılar yazan, heykeller, resimler yapan Romalılara bak sen. Neymiş, aşk büyük tehlikeymiş. Soylu bir kurum olan evlilikte yer almamalıymış. Aşk şairlerin işi deyip geçmişler. Ne olduysa bunlardan sonra oldu kesin bak, ben size diyeyim.

 

ORTA ÇAĞ DÖNEMİ

Orta çağ döneminde aşka dair bilinenlerin hepsi edebiyat ve sanattan alınma. Orta çağ ile bugünkü “aşk” anlayışı arasındaki en büyük farktan bahsedilmiş ama bence kesinlikle farklı değil. O zamanlar aşk, vahşi, tutkulu ve ayıp olarak algılanıyormuş. Tamam ayıp kısmı bize çok uymuyor olabilir ama aşık olunca da ayıpmış gibi çekinmelerimiz, saklamalarımız kesin Orta Çağ’ın bize mirası. Kötü gözle bakılan aşk yerine “şefkat” tercih ediliyormuş. Şefkat, aşkın iyi ve daha sevgi dolu sakin bir türüymüş. Doğru! Şefkatli olandan zarar gelmez. Börek gibidir o insanlar. Katılıyorum. Aşk mı şefkat mi deseler, padişahım çok yaşa derim.☺

Haberin Devamı

Orta Çağ insanları da Romalılar gibi evlilikte aşka inanmıyormuş. Aslında daha çok soylu sınıflar buna inanmıyormuş. Onlara göre evlilik, iki tarafın zenginlikleri ve konumları dikkate alınarak belirli stratejiler çerçevesinde planlanan bir olaymış. Bu yüzden aşk ve tutku evlilikten ayrı düşünülürmüş. İşte eğilmiş, bükülmüş, evrilmiş, mantık evliliği olarak bizim döneme kadar gelmiş bu algı. Haklılar mı sizce?

 

YENİ ÇAĞ

Geldi gönlümün efendisi!

Fransız İhtilali’ne kadar süren bu dönemde, keşif yolculukları, Amerika’nın yeniden keşfi, Avrupa’da reform ve bilimin hızlı ilerlemesi gibi müthiş yenilikler olmuş. Çağ gibi çağ valla.

Bu dönemde de soylu sınıfta evlilik ve aşk ciddi ve stratejik bir iş olarak görülmeye devam etmiş. Amaaa… Alt sınıflardan ve köylülerden beklenmedik bir atak gelmiş. Aşka ve çiftler arasındaki fiziksel çekime önem vermeye başlamışlar. Canım Yeni Çağ alt sınıfı insanları. Köylüler devrimi başlatmış ve aşk evlilikleri yapmaya başlamışlar! Burjuvanın bu durumu anlaması falan bir hayli zaman almış tabii.

 

Haberin Devamı

YAKIN ÇAĞ
Fransız Devrimi ve Sanayi Devriminden günümüze kadar süren dönem. Dünya savaşları, sömürge yarışları ve Amerika’nın bağımsızlığı derken kafalar hep karıştı tabii. Aşk ve ilişkiler de hızla değişime uğradı.

Özellikle 1800’lerin ikinci yarısında evlilik için aşk, aşk için de tutku şart koşulur hale gelmiş. Zamanın başından beri bastırılan flört, altın yıllarını yaşamaya başlamış.

 

"Romalılar haklı olabilir mi? Köylü hem memleketin hem de aşkın efendisi olabilir mi?"

Kadınlar ekonomik özgürlüklerini elde etmeye başlayınca daha rahat bir şekilde “Hayır” demeye başladılar. Ve bu bir devrimdi evet. El alem ne der korkusundan uzak, tabu olmayan aşklar yaşamak kadın için özgürlüktü. Peki ya erkekler? Bence ilk zamanlar bu durumdan hoşnut kalmamışlardır.☺ Neticede bir başkaldırı var. Zamanla alışılan bu durum karşısında ilişkilerimizin çevresi de değişti tabii.

Haberin Devamı

Şimdi, özgürlük her alanda savunulası bir meseleyken, aşk hayatlarımızı, ilişkilerimizi, bu kadar duygulardan uzak, mecburi bir hizmet haline getirmesi nasıl oldu sizce? Romalılar haklı olabilir mi? Köylü hem memleketin hem de aşkın efendisi olabilir mi?
Açılırız aslında, çıkıp biraz yürüyelim mi? ☺

 

Yazan: Tuğba Badal

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!