GeriSeyahat James Bond'un manastırı
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
James Bond'un manastırı

James Bond'un manastırı

Yunanistan'daki dev kayalıkların bulunduğu Meteora'da keşişler mucize yaratmışlar

Meteora'da, gece gökyüzüne uzanan dev gölgeler, günün ışımasıyla birlikte dev kayalıklara dönüşüyor. Meteora'da Yeşille kırmızı, kahverengiyle turuncu ve mavi, bir sis tabakasının altında öylesine bir uyum oluşturuyor ki, rüyada olduğunuz hissine kapılıyorsunuz.

Alman yazar Herman Hesse'nin milyonlar satan eseri 'Sidarta' mutluluğu arayışın romanıdır.

Ne zenginlik, ne büyük aşklar, ne iktidar Sidarta'ya mutluluğu vermez. Sonunda Sidarta huzur ve mutluluğu yemyeşil bir vadinin ortasından akan bir ırmağın kıyısında bulur. Ve zor bulduğu mutluluğu kaybetmekten korktuğu için de bütün dünya nimetlerini terk eder, yemyeşil vadide, küçüçük bir kulübede, geri kalan yaşamını sürdürmeye karar verir.

Dev gölgelerin arasından kıvrıla kıvrıla tırmanan yolda ilerlerken Sidarta'nın mutluluğu arayışı geldi aklıma. Dev gölgeler adeta sessizliğin muhteşem nağmeleriyle dansediyorlardı. Ayın zaman zaman aydınlattığı dev gölgelerin arasından elimi uzatsam, göğe asılmış milyonlarca yıldızdan birkaçını yakalayacakmışım gibi geldi bana...

‘‘Acaba dev gölgelerin doruklarında yaşayıp yıldızları tutmaya çalışan Ortodoks keşişler de mutluluğu böylesine muhteşem bir doğada mı buldular?’’ diye düşündüm.

GÖKYÜZÜNE ASILI TAŞLAR

Meteora, Sidarta'nın mutluluğu bulduğu yeşil vadiyi anımsatıyor...

Meteora'da, gece gökyüzüne uzanan dev gölgeler, günün ışımasıyla birlikte dev kayalıklara dönüşüyor. Meteora'da sadece yemyeşil bir vadi ve ortasından parıldayarak akan bir ırmak yok. Yeşille kırmızı, kahverengiyle turuncu ve mavi, bir sis tabakasının altında öylesine bir uyum oluşturuyor ki, rüyada olduğunuz hissine kapılıyorsunuz. Siyahla koyu kırmızının karışımı dev kayalıklar koskocaman Teselya ovasında orman gibi yükseliyor. Kayalıkların doruklarından ovaya bakınca, kendinizi dünyanın doruğuna çıkmış gibi hissediyorsunuz. Yemyeşil, kocaman bir ova, tablo gibi, sessizce ayaklarınızın altında yatıyor. Meteora'nın sınırsız sessizliğinin ortasında, sanki zaman duruyor.

Meteora, kelimenin tam anlamıyla bir doğa harikası. Görür görmez insanı büyülüyor...

Meteora, ‘Gökyüzüne asılı’ anlamına geliyor. Meteora'yı görünce, insan gerçekten de, o kocaman kayaların gökyüzünde asılı kaldığı gibi, garip bir duyguya kapılıyor.

Doğa harikası dev kayalık ormanının nasıl oluştuğuna ilişkin birkaç teori var. Bir teoriye göre 60 bin yıl önce bu bölgede bulunan büyük bir göl, yol bulup Ege'ye akmış ve geride binlerce dev kayalık bırakmış.

Ortaya bazı teoriler atılsa da, uzmanlar, bu doğa harikasının oluşumunun hala bir sır olduğunu söylüyorlar.

Meteora'da ilk hayat, Antik Yunan'a kadar dayanıyor. Ünlü tarihçi Homer günlüğünde Meteora'dan söz ediyor.

Meteora 11. yüzyıldan itibaren Ortodoks keşişlerin sığınağı olmaya başlamış. Keşişler önce dev kayalıkların yamaçlarında arı peteği gibi görünen, irili ufaklı mağaralarda yaşamışlar...

DÜNYAYLA CENNET ARASINDA

Meteora'nın dev kayalıklarının doruklarındaki ilk manastır ise 14. yüzyılda inşa edilmeye başlamış. Athanasios adlı bir papaz vadiye gelmiş ve çok etkilenmiş. Kayalıkların, ‘‘dünyayla cennet arasında asılı gibi durduğunu’’ söylemiş. Ve bu doğa harikasına Meteora adını vermiş. Meteora'da ilk manastırın taşlarını deniz seviyesinden 613 metre yükseklikteki bir kayalığın doruğuna koyan da yine Peder Athanasios olmuş. Sonra bir başkası. Daha sonra başkaları. Dev kayalıkların dorukları manastırlarla taçlanmış...

Ortodoks keşişlerin nefislerini köreltmek, bilgelik ve alçakgönüllüğü öğrenebilmek uğruna bütün dünya nimetlerinden ellerini çektikleri bu manastırlardan bugün ancak 6'sı ayakta kalabilmiş...

İP MERDİVEN-AĞ ASANSÖR

Atina'ya 5 saat uzaklıktaki Meteora, bugün Yunanistan'ın en fazla turist çeken yerlerinden biri. 600 yıl sadece Ortodoks keşişlere ev sahipliği yapan Meteora'nın dünyaya açılışı çok yeni. 80 yıl önce bu manastırlarda keşişler öylesine ilkel koşullarda yaşıyorlarmış ki, manastırlara ancak ip merdivenlerle tırmanıyorlarmış. Hatta bazılarında halat merdiven bile kullanılmazmış. Keşişler bir ağın içine otururmuş, kalın bir halatla yukarı çekilirlermiş.

Meteora'yı o günkü koşullarda gezseydim doğrusu biraz zorlanacağımı itiraf etmeliyim! Neyseki her yıl benim gibi, 1 milyon turist Meteora'yı görmeye gidiyor da, keşişler de ağlarla taşıma yönteminden vazgeçip, çağa daha uygun yeni yöntemler geliştirmişler. Böylece hem kendileri rahat etmiş hem de turistler.

İNANÇLAR VE MUCİZELER

Ama kartal yuvasına benzeyen manastırlara şimdi bile tırmanmanın kolay olduğunu zannetmeyin. Asfalt yol manastırlara kadar gitmiyor. Bir yerde bitiyor. Sonra daracık toprak patikalardan yürüyüp, binlerce merdiveni tırmanıyorsunuz. Soluk soluğa doruğa çıkınca da bu manastırların nasıl olup da, böylesine sarp bir kayalığın en tepesine oturtulduğunu bir türlü anlayamıyorsunuz...

Manastırları gezerken güçlü inançları olan insanların nasıl mucizeler yaratabildiklerini gördüm. Herhalde bugün bile bu manastırları yapmak kolay değildir. 600 yıl önce sarp kayalığın tepesine nasıl toprak taşımışlar? Nasıl taş taşımışlar? Nasıl bu kayalıkların tepesinde yaşayıp, sularını, yiyeceklerini getirebilmişler? Akıl almıyor doğrusu...

Bütün manastırların hikayesi ilginç ama herhalde en ilginci, Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethinden 5 yıl önce inşasına başlanan kutsal Trinity manastırınınki...

Manastıra, kayalığın içine oyulmuş 140 basamaklı merdivenle tırmanılıyor. 1476'da açılan manastırın inşası 18 yıl sürmüş. Keşişler inşaat için gereken malzemeyi ise ancak 70 yılda taşıyabilmişler.

SIRP İMPARATORDAN 007'YE

Meteora, Ortodoks dünyası için hala önemini korusa da eski ihtişamlı günlerini çok gerilerde bırakmış. Meteora manastırları bir zamanlar

Ortodoks dünyasının en önemli merkezlerinden biri sayılırmış. Hatta o kadar ki, Sırp İmparatoru Simion Uros tacını, tahtını terk etmiş, tüm servetini Peder Athanasios'un manastırına bağışlamış. Keşiş olarak gelip ünlü Megalo Meteora manastırında yaşamaya başlamış. Bir zamanlar Sırp kralının dahi keşiş olarak yaşadığı Megalo Meteora, bugün artık keşişlerin, Tanrı'dan çok, turistlerle buluştuğu bir yere dönüşmüş... Sırp İmparatorundan sonra Meteora'ya en fazla ilgiyi, farklı bir nedenle de olsa, James Bond göstermiş.

Moni Agias Triados'a girdiğim zaman Sean Connery'nin ünlü filmi 'For Your Eyes Only'de halat merdivenden manastıra tırmanışı geldi, gözümün önüne... Manastıra daracık toprak bir patikadan 10 dakikada tırmanabildiğimi söylersem, ünlü James Bond'un ya da dublörünün ne büyük fedakarlıklarla bu filmi çevirdiği anlaşılır herhalde.

Artık bütün turistlerin ‘‘James Bond'un manastırı’’ diye andığı Moni Agias Triados, Meteora'nın hala en ilkel manastırı. Keşişler elektrik istemiyorlar. Geceleri gaz lambalarını yakıyorlar. Tahta tabaklarda yemek yiyorlar. James Bond'un manastırında diğer manastırlardaki gibi ortada fazla keşiş de dolaşmıyor. Keşişlerin turistlerden kaçtıkları bu manastırı James Bond'a açmaları ilginç değil mi?

ÇAĞDAŞ KEŞİŞLER

Meteora'nın en büyük manastırlarından biri olan Moni Varlaam ise Moni Agias Triados'un aksine öylesine çağa ayak uydurmuş ki, belki de keşişler cep telefonu bile kullanıyorlardır. Moni Varlaam'da turistlerin talep edebileceği, gelir getirecek her şey düşülmüş. Kilise müzik kasetlerinden ikonlara, gravürlerden tahta hediyelik eşya satan turistik mağazalara kadar hemen her şey var.

Meteora'da rahibelerin yaşadığı tek manastır olan Moni Agiou Stefanou da Moni Varlaam gibi. Rahibeler neredeyse birer iş kadını olmuş. Hediyelik eşyalar satıyorlar. Moni Agiou Stefanou'da Meteora'nın video kasetlerini bile satın alabilirsiniz. Ama ister çağa ayak uyduran, isterse uydurmak istemeyen manastıra gidin, hepsinde ‘giyim’ kuralı aynı. Dışarda sıcaklık 40 derece bile olsa şortla manastırlara giremiyorsunuz. Çoğu manastırda, keşişler beli lastikli bol eteklikler hazırlamışlar. Şortla gelenlere bu eteklikleri veriyorlar. Çünkü son 20 yıldır milyonlarca turistin akınına uğrasa da, yine de ibadet edilen bir mekana giriyorsunuz.

OSMANLI YÖNETİMİ ALTINDA

Meteora'nın ‘‘Doğayla insanın birlikte yarattığı bir mucize’’ olduğunu söylersem fazla abartmış olmam zannediyorum. Meteora, Ortodoks dünyası için önemli olsa da bence Sultanahmet Camii, Tacmahal ya da Mısır'daki Piramidler gibi aslında bir ‘‘dünya kültür mirası’’ sayılabilir. Yunanlılar pek kabul etmek istemeseler de, bu kültür mirasının korunmasında Türkler'e çok şey borçlular doğrusu. Çünkü, tam 400 yıl Osmanlı yönetimi altında kalan Meteora manastırları da, yine bütün Ortodoks manastır ve kiliseleri gibi, Osmanlı yönetiminin sağladığı tam özerklik altında yaşamışlar. Ama ne ilginçtir ki, Osmanlı'ya karşı ilk silaha sarılanlar, vergi ödemeyip, Yunanlılar'ın bağışladığı araziler ve altınlarla daha da zenginleşen, ülke topraklarının üçte ikisine sahip olan papazlar olmuş... Yine ne ilginçtir ki, bugün de Yunan Ortodoks Kilisesi hala, Türkler'e karşı aşırı milliyetçi duygularla düşmanlık körüklemeye devam ediyor.

Meteora'nın ‘‘Doğayla insanın birlikte yarattığı bir mucize’’ olduğunu söylersem fazla abartmış olmam zannediyorum. Meteora, Ortodoks dünyası için önemli olsa da bence Sultanahmet Camii, Tacmahal ya da Mısır'daki Piramidler gibi aslında bir ‘‘dünya kültür mirası’’ sayılabilir.

Kuzu çevirme ve kokoreç tavernaları

Meteora 1980'lerin ortasından itibaren öylesine turist akınına uğramaya başlamış ki, manastırların bulunduğu bölgeden çıkar çıkmaz etrafa, neredeyse her köşe başında çevrilen kuzunun ya da kekikli kokoreçin kokusu yayılmaya başlıyor.

Meteora'nın eteklerindeki Kastraki kasabası kuzuların ve kokoreçlerin çevrildiği tavernalarla dolu. Doğrusu ulvi dünyadan gerçek dünyaya girer girmez, insan kendisini dünya nimetlerinden mahrum edemeyeceğini de hemen anlıyor. Kokuların yayıldığı tavernalardan birine dalıyorsunuz ve saatler süren meşakkatli tırmanışların ardından güzel bir kuzu çevirmeyle, sızma zeytinyağlı, kekikli ve beyaz peynirli bir Horiyatiki, yani Yunan salatasını hak ettiğinizi hissediyorsunuz.

Tabii, yanında güzel bir köy şarabıyla birlikte.

Artık ne yazık ki eskisi gibi mutluluğu sadece doğada arayanlar giderek azalıyor. Güzel doğanın yanısıra, güzel bir kuzu çevirmenin yanında güzel bir şarabı da istiyor insanlar...

Bir zamanlar Sırp kralının dahi keşiş olarak yaşadığı Megalo Meteora, bugün artık keşişlerin, Tanrı'dan çok, turistlerle buluştuğu bir yere dönüşmüş...

Meteora'da manastırlara ancak ip merdivenlerle tırmanıyorlarmış. Hatta bazılarında

halat merdiven bile kullanılmazmış. Keşişler bir ağın içine otururmuş, kalın bir halatla yukarı çekilirlermiş.

False