Hem girişimci hem melek yatırımcı

Güncelleme Tarihi:

Hem girişimci hem melek yatırımcı
Oluşturulma Tarihi: Ocak 26, 2018 21:38

Münteha Adalı Siverek doğumlu. 8 çocuklu bir ailenin kızı olarak büyüdü. İş yaşamına bankacı olarak başladı, sonrasında ise girişimci oldu. Türkiye’nin en büyük temizlik şirketlerinden Güvensan Tesis Hizmetleri’ni yöneten, 81 ilde hizmet veren, 750’den fazla çalışanı olan Adalı, aynı zamanda hem seri girişimci hem de genç girişimcileri ve kadınları destekleyen bir melek yatırımcı.

Haberin Devamı

Hem girişimci hem melek yatırımcı
Münteha Adalı Urfa Siverek doğumlu. Herkes gibi ben de ilk olarak adının anlamını merak ettim. “Münteha”, “son”, “nihayet” demek. Hemen tahmin etmişsinizdir. Münteha 8 çocuklu bir ailenin kızı. 5 ablası var. Münteha doğduğunda “artık son olsun” demiş dedesi… Siverek’te mutlu bir çocukluk geçiren, geniş bir ailede büyümenin güzelliklerini yaşayan Adalı, ailesinin İstanbul’a göç etmesiyle değişen hayatlarını, bunun tüm ailede yarattığı değişimi de anlattı yaşam öyküsünde. Siverekli Münteha Adalı’nın Türkiye geneline yayılmış bir temizlik şirketi, bir de esnaf lokantası var. Aynı zamanda Münteha Adalı da genç girişimcileri ve kadınları destekleyen bir melek yatırımcı.

Siz nasıl bir ailede büyüdünüz?
Şanlıurfa’nın Siverek ilçesinde doğdum. Sekiz çocuklu bir ailenin yedinci çocuğuyum. İlk ve ortaokulu Siverek’te okudum. Kalabalık içinde büyümek harika bir şey, özgür çocukluk, bol sevgi, koşulsuz kabul.

GÜÇLÜ KADINLAR GÖRDÜM HEPSİ ROL MODELİM
8 çocuklu bir ailenin kızısınız. Urfalısınız. Ailenizde size rol model olan birileri oldu mu? Bir kız çocuk olarak ayrımcılık yaşadınız mı?
Kız çocuğu olduğum için eğitim hakkım konusunda her hangi bir söylem duymadan büyüdüm. Benden büyük ablalarım abim hepsi üniversite eğitimi aldılar. 5 abla, güçlü anne ile kadın gücünün olduğu bir aile ortamında büyüdüm. Çevremde ailesinin devamlılığı için bulundukları koşullarda, geleneksel yapı içinde kendini güçlü ifade eden çok güçlü kadınlar gördüm, hepsi rol modelim. Teyzem, halam ve daha niceleri…
Göç etmek zorunda kalmak, doğduğunuz, büyüdüğünüz toprakları bırakmak yüreğinizde nasıl bir yara açtı?
Kendinizi baskı altında duvara çarpmış gibi hissediyorsunuz. Zorunlu göçe tabii olan hiç kimse yoktur ki bir travması olmasın. Bence bizim gibi zorunlu göç eden insanların içinde mutlaka iyileşmeyecek bir yarası vardır. Çocukken özgürce yetiştiğim güven, sevgi dolu avlulu bir evden çıkıp 3 oda 1 salon gerçeği ile karşılaşmak. Benim için o dönemde Siverek’ten İstanbul’a gelmek, ülke değiştirmek gibiydi. Ama şimdi iyi ki de çarpmış diyorum, bu çarpmalar bazen insanı kendisine getirir. Ya duvar dibinden yürüyecektim ya da ortaya çıkıp “ben de varım” diyecektim. Ben de tüm bu farklılıklarımı kabullenerek ortaya çıkıp “ben de varım” dedim. İnsanlar neyi eksi görüyorsa, ben onları fırsat olarak değerlendirdim. Çünkü hayatımızdaki zorluklardan öğrenilen yaşanmışlıkları akıllı şekilde kullanıp değerlendirebilirsek, bu tecrübeler ile farklılaşmamak kaçınılmaz olur. Ben bu ortam değişikliğini kendimi keşfetme süreci olarak yorumluyorum.

SORUN VARSA MUTLAKA ÇÖZÜMÜ İLE GELİR
Hayata tutunmakla ilgili motivasyonu en çok nereden alırsınız?
Kendimi motive ederim ben kendimi içten yanmalı bir motor olarak tanımlıyorum. Sorun varsa mutlaka çözümü ile gelir ve ben çözüme odaklanırım. Kendimizi çok iyi tanımalı, güçlü ve geliştirilmesi gereken yönlerimizi bilmeli, kendimize karşı çok açık olmalıyız. Göz ardı ettiğimiz her durum mutlaka engelimiz olacaktır. Benim çıkış noktam bu oldu, kendimden asla vazgeçmedim, inkâr etmedim, sahip olduğum her ne varsa onlarla yola çıkmayı, ben de varım demeyi sevdim. Zorun içinde yaratıcılık vardır fırsatlar vardır. Şansın fırsatlar ile geldiğini görmeye odaklanırsak, bu motivasyon ile çalışmak keyfe dönüşüyor. Tabii bunlar benim
gerçeğim, herkes kendi gerçeğiyle hareket etmeli.
Ne okudunuz?
Erenköy Kız Lisesi’nden mezun olduktan sonra o dönem Türkiye’nin ilklerinden olan Anadolu Üniversitesi Açık öğretim Fakültesi İktisat Bölümü’mde okudum.
Çalışma hayatına nasıl başladınız?
Üniversite mezuniyetinin ardından özel bir bankada çalışmaya başladım. 9 yıl bankanın her departmanında çalışıp 9 yıllık çalışmanın sonunda, bulunduğum noktada kendimi daha ileriye götüreceğimi hissettiğim anda istifa ettim. Sektöre farklı bir bakış açısı kazandırmak amacıyla 1996 yılında ortağı olduğum Güvensan Tesis Hizmetlerinin başına geçtim.
Temizlik sektöründe nasıl bir farklılık yarattınız?
Sanırım hikâyemiz, bu hikaye içindeki değerlerimiz, yazdıklarımız, konuştuklarımız ile yaptıklarımız arasındaki uyum. Konu sadece para kazanmak değil, parayı nasıl kazandığınız önemli. Bu bilinç ile hareket ettik hep, etmeye de devam ediyoruz. Hizmetin duyguları yönetme sanatı olduğunu biliyorum. Ne yaparsanız yapın, müşterinizin size güvenmesi ve sizinle çalışırken de konforu satın alacağını bilmesi gerekiyor. Yaptığım işlerde rakiplerimi ve müşteri beklentilerini iyi analiz ederek bugünden gelecek planlaması yaparım. Bu özellikler yapılan işe değer katmanızı, beklentilerin üstünde iş yapmanızı sağlıyor. Vizyoner bakış açısıyla yaklaştığınızda, rakiplerin yapamadığı ve yapmaktan kaçtığı şeylerin, yarattığı her boşluğu birer fırsat olduğunu görüyorsunuz. Rekabet güzeldir, adil olduğunda rekabet etmeyi severim.

GİRİŞİMCİLİĞİN CİNSİYETİ YOK

Aslında seri girişimcisiniz. Diğer girişimlere nasıl karar verdiniz?
Hayatım boyunca yaptığım her şeyin karşılığını görmeyi, sonuç odaklı olmayı sevdim. Laf olsun diye hiçbir çalışma içinde olmak istemedim; çünkü bunun yaratıcılığımın ve enerjimin en büyük engeli olduğunu fark ettim. Yaptığım her işte anlam ararım ve nasıl ifade edip nasıl hikayeleştireceğime konsantre olurum.By Adalı Esnaf lokantası da böyle ortaya çıktı. Geleneksel yemek kültürümüz, kaybolan lezzetlerin yeni nesil ile buluşma noktası olsun dedik. Bilmediğiniz alanlarda iş yapmak çok keyifli çünkü keşif ve öğrenme var. Ayrıca Arya Kadın Yatırım Platformu 2013’te Ahu Serter’in fikir ile kuruldu. Biz bu paylaşım Platformu’nda “Biraz iyilik yap, biraz öğren ve “maddi ve manevi çokça kazan” mottosuyla kadın şirketlerine yatırımcı buluyoruz.
Kadın girişimcilere ne önerirsiniz?
Girişimciliğin cinsiyeti yoktur. Ben girişimciliğimi hiçbir zaman cinsiyetimle ilişkilendirmedim. Hayatın içinde olmak, üretmek var, yaptıklarımızla kendimizi ifade ediyoruz. Bu iki cins için de geçerli. Vicdanlı, merhametli, üretken, doğru insan olalım yeter sanırım.
Bundan sonraki hedefleriniz, hayalleriniz var mı?
Olmaz mı? Çok hedefim var bunları sadece ben bilirim, dile getirmeden içimden olmasını istediğim her şeyi yaptım ve yapmaya devam ediyorum. İz bırakmak temel hedefim. Diğerleri ancak bu hedefime hizmet eder. Girişimciliğimi geliştirmek, hep öğrenmek.

CİNSİYETE DEĞİL BAŞARILI OLMAYA ODAKLANDIM

En çok ne zaman hangi konularda zorlandınız?
Biz kadınlar, yetiştirilme tarzımız gereği hayata sonradan dahil oluyoruz. Sudan çıkmış balık misali şaşkın olmamız bundan. Doğduğumuz andan itibaren üzerimize çok sayıda rol yakıştırılıyor; işte kadın, evde kadın vb. Bütün bunların sonucu olarak da kırılgan, tecrübesiz bireyler haline geliyoruz ve doğal olarak vazgeçmelerimiz de çok fazla oluyor. Tabi bir de gelenekler görenekler var. Gerek eğitimli, gerek eğitimsiz, tüm kadınların önündeki en büyük engel aslında bu toplum baskısı. Şayet başarılıysanız o zaman bu olumsuz durumların karşısında daha güçlü durabiliyorsunuz. En büyük silahımın bu olduğunu erken fark etmem, benim çok işime yaradı. Bu yüzden cinsiyete hiç takılmadan sadece başarılı olmaya, daha başarılı olmaya odaklandım. Kabul görmemi, söz sahibi olmamı ve dolayısıyla özgür olmamı sağlayan en önemli etken de bu oldu.

BAKMADAN GEÇME!