GeriSeyahat Halep’te altın, gümüş, taş ve hayat nakış gibi işlenir
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Halep’te altın, gümüş, taş ve hayat nakış gibi işlenir

Halep’te altın, gümüş, taş ve hayat nakış gibi işlenir

Halep’in sedef kakma ve telkari gümüş ustalarının, altına şekil veren kuyumcularının, bakırcılarının dünyada üstüne yok. Şehrin çarşıları, camileri, kiliseleri de aynı özenle yapılmış. Farklı inançların bir arada, huzur içinde yaşadığı şehirde Osmanlı’nın izlerini görebileceğiniz, Ortadoğu lezzetlerini tadabileceğiniz bir yolculuk için yola çıkmanın tam zamanı. Hazır vize kalkmışken ve bahar tüm coşkusuyla sürerken...

Önce yumuşacık bir sisin, tatlı bir yağmurun örttüğü Şam’a ulaştık. Havaalanında bizi bekleyen araca binip derhal kentin yolunu tuttuk. Üç arkadaştık. Bir turizm şirketinde kültür turları müdürü olan Serdar Eşmeli, 20 yıllık kokartlı bir rehber olarak bize mihmandarlık yaptı. Aynı şirketin iletişim müdürü Kadir Gönüllü ise sınırlarda, şehirlerde, kasabalarda, ibadet yerlerinde dolaşırken sanki sihirli bir değnek kullanıyormuşcasına yolumuzdaki engelleri tıkır tıkır kaldırdı. Serdar Eşmeli, Suriye ve Lübnan gibi çok kültürlü ve çok renkli bu iki ülkede mistik bir tur yapmayı düşündüğünü anlattı. Amacı, yeni açacakları bu destinasyonda bir keşif yolculuğu yapmaktı. Önceki hafta cumartesi günü iki ülkedeki camileri, kiliseleri, tekkeleri, sinagogları, manastırları, şapelleri, sunakları gezmek için yola çıktık. Ben de size bu yolculuğu yazacaktım. Ama Halep’e gelince bir kez daha büyülendim ve bütün yolculuğumuzun özetini bu şehir içinde barındırıyor, diye düşünerek sadece bu kadim kenti yazmaya karar verdim.
Halep çarşılarını dolaşırken ilk etapta resmi dil olan Arapça’nın yanı sıra Türkçe’nin de yaygın olarak kullanıldığını gördük. Çok dinli ve çok dinli bu şehirde Kürtçe, Ermenice, Aramice ve Çerkezce de konuşuluyor. Başka dil bilmeye gerek yok. Vizenin kaldırılmasının ardından işyerleri Türkçe bilen elemanlar istihdam etmeye başlamış.

TARİHİ SAKLAYAN KALE

Kenti gezmeye mutlaka Halep Kalesi’nden başlamalısınız. Şehrin göbeğindeki yapının yapım tarihi kesin olarak saptanamamış. Gezmek için iki gün ayırmak gerekiyor. Bu askeri ve idari merkez bütün bölgenin tarihini yüksek taş duvarlarının ardında gizliyor. Geçen yıl kalenin kuzeyindeki kazıda geçmişi Halep’ten de eski olan bir Zerdüşt manastırının kalıntılarına ulaşıldı. Bu kale Balkanlar ve Ortadoğu’da olduğu gibi ayakta kalmış ender askeri yapılardan. Selahattin Eyyübi, kente hakim tek tepenin üzerinde kurulan kalenin etrafına hendekler kazmış. Yeterli su bulamadığı için geriye derin çukurlar kalmış. Halep Valiliği, zamanla toprak dolan çukurları yeniden açtırıyor. Hükümet, yakınlardan geçen Fırat Nehri’nden kanallarla hendeklere su taşımayı planlıyor. Böylece kale eski çağların köklü abidelerinden biri olarak daha bir anlam kazanacak. Kaleye çıktığınızda caminin bulunduğu tepe noktasındaki terastan kentin fotoğraflarını çekmeyi ihmal etmezsiniz artık. Bu kale acil durumlarda 20 bin kişiyi barındıracak kapasitede. Kaleye sığınan askerler bugüne kadar hiç yenilmemiş. Sadece bir kez Timur’un sözüne güvenerek kendiliğinden teslim olmuş. Buradaki hamamları, taht odasını, zindanları da mutlaka görmelisiniz.

HIRİSTİYANLAR HUZUR İÇİNDE YAŞIYOR

Sıcaktan iyice bunalmışsınızdır. Kaleden inip Mimar Sinan’ın ilk yapıtlarından Hüsrev Paşa Camii’nin avlusunda serinleyebilirsiniz. Gazi Hüsrev Paşa, Halep’te valilik yaparken bu camiyi inşa ettirmiş. Daha sonra Saraybosna Valiliği sırasında yine Sinan’a bir külliye kurdurmuş. Birbirine çok benzeyen bu iki camidan Halep’teki çok daha küçük ve sade. Camiyi gezdikten sonra kiliselere doğru uzanıyoruz. Kudüs’e giden kutsal hac yolunda bulunduğu için Halep’te çok sayıda kilise bulunuyor. Bunların en eskisi Surp Asdvadzadzin Ermeni Kilisesi. Suriye’de 100 bin’e yakın Ermeni yaşıyor. Yarısından fazlası Halep’te. 1400 yıldır bu şehirde yaşıyorlar. Nüfusun büyük bölümü 1915’te, İttihat ve Terakki devrinde yaşanan büyük kıyımdan canını kurtarıp kente sığınanlar. Suriye hükümeti azınlıklara gözbebeği gibi bakıyor. Türkiye’nin aksine, bu ülkede Hıristiyanlar devlet kademelerinde önemli görevlerde, kamusal alanın her bölümünde etkinler. Ülkeyi zenginleştiriyorlar. Suriye’nin en iyi fizikçileri, matematikçileri, tıpkı Osmanlı’da olduğu gibi mimarları, tasarımcıları, kuyumcuları Ermenilerden çıkıyor. Halep sokaklarında dolaşırken bir Ermeni okulunun öğrencilerinden oluşan 200’e yakın gencin başlarında bir rahibe ve öğretmenleriyle birlikte darbuka çalıp şarkılar söyleyerek çarşıya doğru ilerlediğini görünce şaşırdık. Böyle bir durum Türkiye’nin en gelişmiş şehirlerinde olsa bu çocuklar kesinlikle saldırıya uğrardı, diye düşündük. Suriye ve Lübnan’ı gezdikten sonra, bölgede en içine kapalı, nefret söyleminin en yaygın, totaliter ülkesinin Türkiye olduğunu daha iyi anladık...

DÖRT MİHRAPLI CAMİDE DÖRT MEZHEP BULUŞUYOR

Halep’teki ikinci Ermeni Kilisesi olan Karasun Manug Kilisesi’ni ve Rum Ortodoks Kilisesi’ni de görmeden geçmeyin. Bu ibadet yerleri içinde en görkemlisi ise Halep Maruni Kilisesi. Kiliseleri bitirdikten sonra tekrar bir camiye girerek bu mistik yolculuğu sonlandıralım. Biri Şam’da diğeri de Halep’te olmak üzere ülkede iki Emevi camisi var. İkisi de muazzam eserler. Kare değil, dikdörtgen planlı. Bütün mezheplerin bir arada namaz kılması için aralıklarla dört ayrı mihraba sahip bu camiler içinde genellikle peygamberlerin ya da halifelerin mezarları bulunuyor. Halep’teki caminin içinde ise Hazreti Zekeriya’nın türbesi yer alıyor. Türbeyi ziyaret ettikten sonra dış avluya çıkıp güneydeki revaklara ulaştığınızda çok sayıda görme özürlünün yanyana sandalyelerde oturup dualar mırıldandığını görürsünüz. Küçük bir miktar para verenlerin yakınları için dua okurlar. Yüzyıllardır gelenek olduğu için Suriye’de bir tek bu camide böyle bir alış verişe izin verilmiş.
Halep, İstanbul’un tek rakibi olabilecek büyüklükte bir kapalıçarşıya sahip dünyadaki tek şehir. Serinlemek, alış veriş yapmak ve Halep’teki sosyal yaşamı gözlemlemek için uğramanız gereken yerlerden biridir Kapalıçarşı. Buradaki tatlıcılar sokağından ya da şehirden mutlaka kuru baklava almalısınız. Bazı işletmeler Urfa ve Antep’tekilerle yarışabilicek kalite ve lezzette baklava üretiyor. Akşam olunca da soluğu Kasr el Vali’de almalısınız. Burası Halep’in en ünlü lokantası. Osmanlı valilerinden birinin konağı olan bu güzel yapı iyi bir onarımdan geçirilerek lokantaya dönüştürülmüş. Mönüdeki her türlü yemeği rahatlıkla yiyebilirsiniz. Zaten Beyaz Arapların yaşadığı Suriye hijyen konusunda diğer Arap ülkelerinden çok farklı, temiz ve güzel insanların yaşadığı rüya gibi bir ülke...
(Bu gezi ETSTur’un sponsorluğunda yapılmıştır.)

SURİYE 403 YIL İSTANBUL’DAN YÖNETİLDİ

20 milyon nüfuslu Suriye, tarih boyunca Kenanlılar, İbraniler, Aramiler, Asurlular, Babilliler, Persler, Yunanlılar, Romalılar, Bizans, Araplar, Selçuklular ve Haçlılar tarafından istila edilmiş. Başkenti Şam, Emevi İmparatorluğu’nun merkezi ve Memlûk Devleti’nin bölgesel yönetim yeriydi. Şam, 1260’ta Memlük İmparatorluğu’nun başkenti olmuş. 1400 yılında, Timur tarafından yok edilmiş. 1517’de Osmanlı egemenliğine girip 403 sene İstanbul’dan yönetilmiş. I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı yönetiminden çıkmış.
1920’den 1946’ya kadar Fransa yönetiminde kalan ülke, bağımsızlık ilânından sonra, 1958 Şubatı’nda, Mısır ile Birleşik Arap Cumhuriyeti’ni kurmuş. Bu birliktelik, ancak üç yıl sürmüş ve iki ülke 1961 yılında ayrılmış. Suriye, 1967’deki Altı Gün Savaşı’nda Golan Tepeleri’ni kaybetti. Nüfusun yüzde 74’ü Sünni, yüzde 16’sı Alevi Müslüman, geri kalanlar Hıristiyan.
Şam’la Halep arasındaki fark Ankara ile İstanbul gibi. Şam idari merkez, Halep ise ülkenin kültür başkenti. Halep bazı Sami dillerinde “taze süt” anlamına geliyor. 3000 yıl önce kurulduğu bilinen kent Osmanlı döneminde İstanbul ve Bursa’dan sonra en önemli dokumacılık ve ticaret merkezi olmuş. Şu anda da Suriye’nin en önemli ticaret kenti. Halep, sedef kakmacılıkta, telkari gümüş ve altın işlemeciliğinde, bakırcılıkta dünyada bir numara. Bu şehir Suriye’nin diğer kentlerine oranla (yüzde 94) okuma yazma oranı en yüksek şehri. Çünkü Osmanlı devrinde İstanbul’dan önce matbaa burada kurulmuş.
False