GeriSeyahat Güneş doğmaya başladığında çölün bir parçası gibi olduk
MENÜ
  • Yazdır
  • A
    Yazı Tipi
  • Hürriyet Twitter
    • Yazdır
    • A
      Yazı Tipi
Güneş doğmaya başladığında çölün bir parçası gibi olduk

Güneş doğmaya başladığında çölün bir parçası gibi olduk

Şadiye Ulusoy, aslında iktisatçı ama yıllarca turizmle uğraşmış. İnsanın eşi Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği Başkanı Başaran Ulusoy olunca, seyahat hayat şekline dönüşüyor doğal olarak. Şimdi de kah geziyor kah kız kardeşiyle birlikte aldığı tarihi binaların restorasyonuyla uğraşıyor. Şadiye Ulusoy, Yemen’e geçen sene Kurban Bayramı’nda gitmiş. Hürriyet Seyahat için anlattı.

Yemen çok maço bir ülke, değil mi?

- Maalesef öyle. Kadınları hiç göremiyorsunuz. Gördüklerinizin de gözleri bile kapalı. Yanlarında kocası veya bir erkek olmadan çıkamıyorlar sokağa. Gitmeden önce ben de çok tedirgindim, acaba çok mu kapanmak zorundayım diye. Orada çok şaşırdım çünkü turistlere hiç karışmıyorlar. Oranın ahlakına çok ters düşecek şekilde giyinmedik ama kısa kollularla falan hiç problem yaşamadık. Lokantalarda vs. ayrı salonlar açılıyordu bizim için.

Daha evvel röportaj yaptığım biri her yerde beli hançerli adamlar olduğundan bahsetmişti. Nasıl o görüntüler?

- Yemen’de bir erkeğin hançeri Türk erkeğinin bıyığı gibi bir erkeklik sembolü. Gerçekten tüm erkekler taşıyor, küçük çocuklar bile! Ama hiç kullandıklarını sanmıyorum. Hava sıcak, kolunu kıpırdatmak istemiyor kimse. Bir de bütün gün gat denen otu çiğniyorlar, zaten hafif uyuşmuş durumdalar.

TOPRAK RENGİ ŞEHİR

Nereden nereye gittiniz bu turda?

- Sekiz günde, başkentten başlayarak geniş bir çember çizdik. İlk önce başkent San’a ve civarındaki köyleri, yerleşimleri gezdik. Sonra otobüsle doğuya doğru gittik. Mağrip, Şibam, Sayun ve Tarim’i gödükten sonra güneye, deniz kenarına yöneldik. Deniz kenarındaki Al Mukalla şehrini gördükten sonra uçakla başkente geri döndük.

Başkent San’a nasıl yer etti aklınızda?

- Kalabalık bir şehir olarak! Şehrin kuruluşuyla ilgili farklı hikayeler var. Birine göre, Nuh’un oğlu Şem tarafından kurulmuş ve dünyanın ilk yerleşimlerinden biriymiş. Ama biz o kadar eski bir yerleşim görmedik. Belki çölde daha eski yerler vardır. San’a’nın muhteşem bir mimarisi var. Toprak rengi bir şehir, bütün pencerelerin kenarları beyaz boyayla dantel gibi süslenmiş, camlarda vitraylar var. Süssüz hiçbir nokta yok. Dar Al Hacer kalesi çok hoşuma gitti. Bir de San’a’nın yakınındaki Thula çok güzel. Nesi güzel deseniz, farklılığıyla güzeldi. Küçücük sokaklar, evler...

San’a çarşısı Arap dünyasının korunmuş en eski çarşısı olduğu için çok meşhurdur. Gezdiniz mi?

- Evet. Çok renkli bir çarşı orası. Eski şehir merkezinde, duvarların arkasında saklı. Yerel kıyafetli insanlar, belinde hançerleriyle küçücük çocuklar, gat torbaları her yerde... Başka bir tarihte dolaşıyor gibisiniz. Birkaç girişi var sadece. Ve ilginç olan, geceleri sadece o girişler kapanıyor, çarşı içindeki dükkanların kapıları kapanıp kilitlenmiyor. Bu arada, Yemen’in kahvesi meşhurdur ya, gitmişken kahve alalım dedik ama bir tane bile kahve satan dükkan kalmamıştı.

MACERALI YOLCULUK
/images/100/0x0/55ead854f018fbb8f89a63d4

Çöl yolculuğu nasıldı, zorlandınız mı?

- Ciplerle yaptık o yolculuğu. Cip ama, kliması falan yok. Gördüğümüz şeyler ne kadar güzelse, yolculuk şartları o kadar zorluydu. Turun başında sordular bize: Otoyoldan mı gidelim, çölden mi, diye. Biz, tabii ki çöl, dedik. Ama altı saat sürdüğü için sonuna doğru çok rahatsız olanlar oldu. Doğuya doğru gittikçe mimari değişti. Binalar taş olmaya ve büyümeye başladı. Tarim’deki binaların hepsi taştı mesela. Balkonlar, verandalar da renk ve şekil değiştirmişti.

Çöl manzaraları peki?

- Her insanın aklında bir seyahatten birkaç kare kalır ya. Benimkiler de çölden. Rehberimiz çok ustaydı. Çölü geçeceğimiz gün sabaha karşı çıktık yola. Saat beş buçukta grubu durdurup hepimizi indirdi ciplerden. Harika bir kahve pişirdi, hurmalı kurabiyeler verdi. Tam da o sırada güneş doğmaya başladı. Muhteşem bir andı. Çölün bir parçası gibiydik o an.

Çölde başka hangi şehirleri gördünüz?

- Biraz maceralı oldu varmamız ama Sayum ilk gittiğimiz yerdi. Bavulları taşıyan cip devrildi, onunla uğraştık uzun bir süre. Bir de her beş kilometrede bir kontrol kulübeleri var. Bunlar ne polis ne de jandarma. O civardaki kabileden bir kişi, geçişe izin vermek için kağıtlarınızı kontrol ediyor. Devletin onayıyla yapılıyor bu kontroller. Ama gittiğimiz ülkede bunlar normal. Bunları bilerek gidiyorsunuz. Sayum, kum çölü ve kayaların oluşturduğu bir vadide kurulu. Çok güzel manzaralar vardı orada.

TÜM KARILAR PİKNİKTE!
/images/100/0x0/55ead854f018fbb8f89a63d6

Şibam çok yüksekte kurulu bir şehir değil mi?

- Evet. 2300 metrede. Çok eski bir şehir; hem dini anlamda önemli hem de çarşıları çok güzel. Tepelerin kenarlarına kurmuşlar şehirlerini. Kayaların tepesinde kaya evler ve kaleler var. Evlerin inşasındaki iskelette hurma ağacı kullanmışlar. Her sene evleri tamamlıyor, yeniliyorlar. UNECSO listesinde zaten. Kocaman kayaların üzerine inşa edilmiş evler hakikaten çok değişik. Görmeden anlaşılmaz. Yemen’deki en eski cami de Şibam’da. Yüksek merdivenlerden çıktıktan sonra giriyorsunuz. Onun da cephe kenarlarında beyaz süslemeler var.

Deniz kenarında farklı bir hayat var mı?

- Al Mukalla kuzeye göre biraz daha medeni bir şehir. İngilizlerin yaptığı birçok bina ve otel var. Piknik yapanlar vardı ama denize giren kimseyi görmedik. Pikniğe maaile gidiyorlar, çokeşlilik var. Adam bütün karılarını ve çocuklarını götürüyor pikniğe.

KAFASI İYİ MİLLET

Saat 12.00 ve 15.00 arasında Yemen’de kimseye bir şey yaptıramazsınız. Öğlen, dinlenme ve gat çiğneme saati. 12.00 oldu mu, kamyonlarla gat geliyor ve dağıtılıyor. Herkes bir kenara, bir bina köşesine kurulup saatlerce gat çiğniyor. Dükkanlar güya açık ama içeride kimse yok. Bizim şoför bile bizi 12.00’de bırakıp, üç saat sonra gelirim, diyordu. Gat yüzünden kahve bile yetiştirmiyorlar artık. Oralara gat ekiyorlar çünkü. Sokakta tabii ki kadınlar yok ama kadın gat çiğnemek isterse, kocası ona tedarik etmek zorundaymış.

En sevdiği 5 yer

Hindistan Vietnam-Kamboçya

Bangkok Doğu Anadolu

Güneydoğu Anadolu

seyahatte ne okuyor

Rehber kitap ve tur notlarını okuyor.

ne dinliyor

Tur otobüsünde çalarsa dinliyor, yoksa müzik aramıyor.

ne yiyor, ne içiyor

Mümkün olduğunca Türk mutfağına sadık olmaya çalışıyor. Yanında mutlaka beyaz peynir, zeytin ve kurabiye oluyor.

ne giyiyor

Seyahatte kadın gibi olmayı seviyor. Uzun, ipek ve keten etekler, elbiseler giyiyor, şapka takıyor.

neyle seyahat ediyor

Otobüsle.

nerede kalıyor

Butik otelleri seviyor.

kimle seyahat ediyor

Yakın arkadaşları Ses, Filiz ve Olcay ile. Eşi Başaran Ulusoy’un seyahat temposu o kadar yoğun ki, birlikte yolculuğa çıkmaya bir türlü fırsat bulamıyorlar.

çantasının olmazsa olmazları

Amatör fotoğrafçı olduğu için fotoğraf makinesi, tripod, film, beyaz peynir ve zeytin.
False