Yalan makinesi gibi

Güncelleme Tarihi:

Yalan makinesi gibi
Oluşturulma Tarihi: Nisan 25, 1999 00:00

Haberin Devamı

DYP'nin oylarını yüzde 10'lara düşüren Tansu Çiller, inanırlılığıyla da tartışma konusu olmaya başladı. Siyasi arenaya çıktığından beri kanıtlarıyla ortaya konan Çiller'in yalanları da inanılmaz boyutlara ulaştı...

Gaflarıyla Türk siyasal yaşamında iz bırakan DYP Genel Başkanı Tansu Çiller, yalanlarıyla da gündem oluşturmaya başladı.

Çiller'in ‘‘Harvard Üniversitesi bana fahri doktora verdi’’ sözlerini, Harvard Üniversitesi resmen yalanladı. Üniversite yazılı açıklama ile 15 yıllık kayıtlarda, Çiller adında birine ‘fahri doktora unvanı’ verildiğine rastlanmadığını bildirdi.

Çiller, bu yalanı, seçimlerden önceki TV konuşmalarında söylemişti. 13 Nisan Salı gecesi HBB'ye, 14 Nisan’da Mesaj TV ve İnterStar'a, 2 gün sonra da TGRT'ye konuk olan Çiller, dört kanalda da Harvard Üniversitesi'nin 6 ay önce kendisine ‘fahri doktora unvanı’ verdiğini söyledi.

GÖZÜMÜZE BAKA BAKA

Çiller, 14 Nisan akşamı 21.30'da konuk olduğu ‘Diyalog’ adlı programda şunları söyledi:

‘‘Ben 6 ay kadar önce Harvard'a çağrıldım. Harvard Üniversitesi’ne. Orada bir fahri doktora verdiler bana. Bir takım seminerlere de katıldım orada. Dünyada yeni bir kavram; ahbap çavuş demokrasisi olarak ortaya çıkmış. Benim bu Harvard Üniversitesi'ne davet edilip fahri doktora ünvanı aldığım dönemde bir takım ABD'li profesörler bir araya gelmişti...’’

BELGE EVİMDE, DEDİ AMA..

Çiller, aynı gece saat 23.00'te İnterStar televizyonunda konuk olduğu Gülgün Feyman'ın programında da ‘‘fahri doktora’’ yalanını sürdürmeyi ihmal etmedi. Çiller, programda aynen şöyle dedi:

‘‘... Ahbap çavuş ilişkisini anlatayım. Onu anlatmadım. ‘Feyman, vaktin dolduğunu söylüyor' 5 dakika yeter bana. Harvard Üniversitesi'ne çağrıldım. Fahri doktora verdiler bana 6 ay kadar önce. Ve burada aynı zamanda Asya ülkelerinin neden battığını inceledim. Bir çok akademisyenle birlikte, bir çok devlet adamı ile birlikte...’’

Çiller, ayın 16’sında çıktığı TGRT'de, Metin Özer'in yönettiği, ‘‘Seçim Aktüel 99’’ programında da aynı sözleri yineledi ve bir adım daha ileri giderek, ‘‘Harvard Üniversitesi'nin verdiği fahri doktora belgesi evimde asılı...’’ dedi.

HARVARD YALANLADI

Harvard Üniversitesi Mezuniyet Bürosu Müdürü Grace Scheibner, Çiller'in bu iddiasını yalanladı.

Scheibner, bu konuşmaların hemen ardından New York Temsilcimiz Doğan Uluç'un kendisine yönelttiği soruya karşılık, 1940 yılından bu güne kadar olan bütün dosyaların kontrol edildiğini, ancak, Çiller'in kendilerine fahri doktora verilen kişiler arasında bulunmadığını belirtti, şöyle dedi:

‘‘Her yıl 9 veya 10 kişiye Harvard fahri doktorası verilir. Bu kişiler, bir değerlendirme komitesi tarafından kendi alanlarında en seçkin insanlar arasından son derece titizlikle seçilir. Sayın Çiller'in böyle bir iddiada bulunabilmesi bizi çok kaygılandırdı.’’

Scheibner, daha sonra bu konudaki soruyu yazılı olarak resmen gazetemize ulaştırdı.

ÇİLLER ADI LİSTEDE YOK

Scheibner imzalı, 22 Nisan 1999 tarihli resmi açıklamada aynen şöyle denildi:

‘‘Bayan Tansu Çiller'in Harvard Üniversitesi'nden ‘Fahri doktora' alıp almadığını sorduğunuz 19 Nisan 1999 tarihli yazınıza cevaben, son 15 yıllık kayıtlarımıza göre, ‘Fahri doktorluk' payesi alanlar listesinde bu isme rastlanmamıştır. Bilgilerinize sunulur.’’

TV konuşmaları Çiller'in bir başka yalanını daha ortaya çıkardı. Çiller, TV'lerde, 6 ay önce Harvard Üniversitesi'ne doktora almak için çağrıldığını söyledi. Oysa Çiller, Dünya Kadın Liderler Konseyi'nin davetlisi olarak Harvard Üniversitesi'ne gitti. Çiller, 23 Eylül ve 1 Ekim 1998 tarihleri arasında Boston ve Princeton Üniversitesi'ndeki bazı toplantılara katılmak için ABD'ye uçmuştu.

BUTTO DA YALANLADI

Pakistan eski Başbakanı Benazir Butto da, Çiller'i yalanladı. Butto, Dünya Kadın Liderler Konseyi'nin toplantısı için gittiği Harward'da Çiller'e fahri doktora ünvanı verildiğini hatırlamadığını söyledi. Butto, bir süre önce Hürriyet'e, ‘‘Şu an hiç hatırlamıyorum. Öyle bir şey olduysa da benim haberim yok’’ demişti.

Çiller klasikleri

Çiller'in arşivlerden ve belleklerden silinmeyecek belli başlı yalanları şöyle:

Doğumgünü için bile yalan söyledi

1991'de milletvekili seçilen Çiller, ilk olarak doğum tarihi konusunda kamuoyunu yanılttı. Çiller, 1796 cüzdan kayıt, T02/965531 seri numaralı nüfus kaydına göre 23.10. 1944 doğumlu olmasına karşın, TBMM'ye doğumunu 1946 olarak bildirdi.

Bask modeli örnek verdi, ‘Söylemedim’ dedi

İspanya gezisinden sonra Güneydoğu Sorunu'nun çözümü için Bask modelini örnek gösterdi. Sonra ‘Böyle bir şey önermedim’ dedi.

Rusya ziyaretinde S-300 füzeleri için ‘Masaya yumruk vurunca geri adım attılar’ dedi. Böyle bir harekette bulunmadığı ortaya çıktı.

Tofaş zarfını açtığını reddetti kanıtlanınca ‘N’olmuş' dedi

Tofaş ihalesinde, dönemin Özelleştirme İdaresi Başkanı Can Yeşilada ile ihale zarflarını Başbakanlık Konutu'nda açtığı iddiasını yalanladı. Kanıtlanınca da, ‘Ne var bunda’ dedi. Hakkında TBMM'de Soruşturma Komisyonu kuruldu.

‘Apo'dan beter’ dedi RP'yle ortak oldu

1995 seçimlerinde ‘‘Apo'dan beter’’ diye suçladığı RP ile kesinlikle koalisyon kurmayacağı sözünü verdi. Ardından RP Lideri Necmettin Erbakan ile koalisyon kurup yardımcısı oldu.

Genelkurmay'ı yalanında kullandı, anında yalanlandı

23 Şubat 1997'de dönemin Sabah Gazetesi yazar ve yöneticileri Zafer Mutlu, Hasan Cemal ve Fatih Çekirge'ye, ‘Genelkurmay Başkanı Karadayı mesaj göndermiş Mesut Yılmaz’a; Sen çekil, merkez sağı Çiller bütünleştirir' dedi. Genelkurmay Başkanlığı bunu anında yalanladı. Çiller ise sessiz kalmayı tercih etti.

‘Özel TV'leri ben kurdum’ yalanların kuyruklusu oldu

1993'te Başbakanlık görevine gelen Çiller, ‘TRT’nin yayın tekeli bizim dönemimizde kırıldı. Özel televizyonlar benim dönemimde açıldı' dedi. Oysa Star-1, 6 Mayıs 1990'da yayın hayatına start verirken Kanal 6, Eylül 1992, HBB Aralık 1992, Show TV ise Mart 1992'de yayına başladı.

Başkan Clinton da Çiller söyleminden nasibini aldı

Refahyol’un Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı olduğu dönemde Clinton'ın kendisini arayıp Irak'a müdahale konusunda bilgi verdiğini söyledi. Bu görüşmenin yapılmadığı Beyaz Saray tarafından yalanlandı. Bu kez ‘Öyle birşey söylemedim’ dedi. TV’lerden sözleri yansıtılınca da ‘‘Hayatımda hiç yalan söylemedim’’ açıklamasında bulundu.

Örtülü, filmleri aratmadı

Başbakan’ken Örtülü Ödenek'ten 500 milyarın nereye verildiğinin bilinmediği iddialarını ortaya atanları, ‘milliyetsiz ve şerefsiz’ olmakla suçladı. Belgesi ortaya çıkınca paranın verildiği yerin açıklanması halinde ‘savaş sebebi’ olacağı iddiasında bulundu. Dışişleri, Milli Savunma, Genelkurmay, İçişleri, MİT ve Emniyet kendilerine Örtülü Ödenekten belirtilen tarihler arasında para verilmediğini açıkladı. Hemen ardından Selçuk Parsadan isimli bir şahsın 1995 seçimlerinden hemen önce örtülü ödenekten 5 milyar lira aldığı ortaya çıktı. Çiller, bunu da yalanladı. Parsadan yargılanıp mah-kum olunca gerçek ortaya çıktı.

Örtülü Ödenek konusunda Cumhurbaşkanı Demirel'e gerekli açıklamaları yaptığını ve belgeleriyle 500 milyar liranın nereye verildiğini açıkladığını belirtti. Çankaya Köşkü'nden çıkar çıkmaz yaptığı bu açıklama, 10 dakika sonra Cumhurbaşkanlığı tarafından yalanladı.

ABD’deki mallarım şehitlerin, dedi

1995 seçimleri öncesinde Erzurum mitiginden dönerken, uçakta gazetecilere, ‘‘ABD'deki mallarımı satacağım, Beldibi'ndeki tesisi de Şehit Anaları Vakfı'na bağışlayacağım’’ dedi. Ancak bu, hiç gerçekleşmedi.

18 Nisan seçimlerinden önce İnterstar Telvizyonu'nda Gülgün Feyman'ın, ‘ABD’deki malvarlığını satıp Türkiye'ye getirecektiniz' hatırlatması üzerine Çiller, ‘Malların bir kısmını sattım’ dedi. 1998 Ocak ayında yalnızca Maryland'deki bir daireyi sattığı ve bunun parasının da ne olduğu hakkında bir açıklamada bulunmadığı ortaya çıktı.

Kuşadası Çiftliği güya Suna Pelister'indi

Kuşadası'ndaki çiftliğin Suna Pelister'e ait olduğunu açıkladı. Hürriyet, çiftliğin tapusunun Pelister'den Çiller Ailesi'ne geçirildiğini resmi belgelerle açıklayınca, ‘Ondan satın aldık’ açıklamasında bulundu. Bir süre sonra da eşi Özer Çiller, çiftliği tepki alacakları gerekçesiyle başlangıçta Pelister'in üzerinde gösterdiklerini açıklamak zorunda kaldı.

Yeniköy'deki yalısının karşısında üç tane tarihi ev satın aldı. Gazeteciler, bu olayı ortaya çıkarınca, ‘Bunları koruma polisleri için satın aldım’ dedi. Ancak koruma polisleri polisevinde konaklamayı sürdürdü.

Harvard, seçkinlerin okulu

Dünyanın en prestijli iki üç üniversitesinden biri olan Harvard, aynı zamanda ABD'nin en eski eğitim kumumlarından biri. Ülkeye ilk Avrupalı göçmenlerin gelişinden sadece 16 yıl sonra 1636 yılında 9 öğrenciyle eğitime başladı. Bugün ise 31 bin öğrencisi, sayıları 10 bini aşan öğretim ve görevli kadrosuyla Harvard dünyanın en büyük üniversitelerinden biri.

Harvard, Beyaz Saray'a gönderdiği 6 öğrencisi (ABD Başkanları John Adams, John Quincy Adams, Theodore ve Franklin Delano Roosevelt, Rutherford B.Hayes ve John F. Kennedy) ve Nobel ödülü kazanmış 30 öğrencisiyle bir de rekorun sahibi.

ABD'nin Massachusetts Eyaleti'nin Cambridge Kenti'ndeki ünlü üniversitenin Senatosu, ‘fahri doktorluk’ payesini ilk kez, 1753’te ünlü devlet adamı ve filozof Benjamin Franklin'e verdi. 1776’da ise Başkan George Washington'a verildi. Bu tarihten başlayarak, John Adams'tan (1781) Dwight D.Eisenhower'e kadar (1946) 12 ABD Başkanı daha bu ‘en yüksek şerefe’ layık görüldü. Harvard Üniversitesi Fahri Doktorası, yalnız siyasi liderlere değil, kendi dalında dünya çapında bir başarıya imza atmış bilimadamları, edebiyatçı ve sanatçılara veriliyor.

İşte bu büyük şerefe hak kazanmış büyük isimlerden bazıları: Albert Einstein / ABD (Bilimadamı), Walt Disney / ABD, Winston Churchill / İngiliz (Siyaset adamı, yazar), Aleksandr Soljenitsin / SSCB (Yazar), Octavio Paz / Meksika (Yazar), Juan Carlos / İspanya (İspanya Kralı), Stephen W. Hawking / ABD (Fizikçi,



Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!