‘Türkiye diktadan beter’ demişti
Güncelleme Tarihi:
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 01, 2004 01:15
ESKİ CHP Hakkári Milletvekili Mikail İlçin, 3 Kasım seçimleri öncesinde, AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Hakkári’de düzenlediği mitingde, bu partiye katılmıştı.
Rozetini bizzat Erdoğan’ın taktığı İlçin, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’e birer dosya göndererek, Kuzey Irak’ta kurulması olası bir Kürt devletine destek verilmesini istemişti.
KKTC’DEN ÖNEMLİ
İlçin mektubunda, nüfusu 4 milyonu bulan Kuzey Iraklı Kürtlerin kuracağı devletin, 200 bin nüfuslu KKTC’den daha ileri bir anlam ifade edeceğini savunmuştu. Mikail İlçin, ordudaki Kürt askerlerle Kuzey Irak’taki Kürt gruplara mensup peşmergelerin karşı karşıya gelme olasılığına karşı hükümete ve Genelkurmay’a da seslenerek, tepkisini şöyle dile getirmişti:
İMHA TAVSİYESİ
‘Alınması düşünülen sert tedbiri kara ordusuyla değil, hava kuvvetleriyle yapılması daha iyi olur; hiç olmazsa kardeşler karşı karşıya gelip birbirlerini öldürmezler. Halepçe usulü imha daha iyi olur. Silah altında bulunan evlatlarımızla orada bulunan akraba ve aşiretlerimiz karşı karşıya gelip birbirlerini öldürürlerse Allah ve tarih sizleri affetmeyecektir.’
TÜRKİYE SALDIRDI
Hakkári’nin sınır ilçelerinde memuriyet yaptığı dönemlerde, Türkiye’nin Irak yönetimiyle anlaşarak, Kürtlere saldırdığını öne süren İlçin, mektubunda Türkiye’deki Kürtlere de yer verdi. Türkiye’nin, kuruluşundan bu yana bölgeye anti-demokratik bir yaklaşım sergilediğini ve sorunları şiddet yoluyla çözmeye giriştiğini iddia eden İlçin, bu durumu ‘bölgeciliğin de, bölücülüğün de en álásı’ olarak tanımlamıştı.
AĞIR ELEŞTİRİ
‘Kürt illeri’nde, uzun yıllar süren çatışmalar nedeniyle 4 bin köyün yakılarak, boşaltıldığını, yaylalara çıkma yasağı getirildiğini, bölgeden göç eden yüz binlerce insanın metropollerde ‘sefil hayatı’ yaşadığını öne süren İlçin, ‘Bu asırda böylesine bir olay dikta rejimiyle yönetilen ülkelerde dahi görülmemiştir’ demişti.
SADDAM DAHA İYİ
İlçin, Türkiye’nin kendi Kürtlerine yönelik uygulamalarının Saddam yönetiminin Iraklı Kürtlere karşı sergilediği tutumdan daha kötü olduğuna dikkat çekerek şöyle demişti:
‘Kürt kökenli vatandaşlara ikinci sınıf vatandaş nazarıyla kesinlikle bakılmamalıdır. Doğu ve Güneydoğu’da bugüne kadar uygulanan anti-demokratik ve polisiye zihniyetin ilkel uygulamalarına son verilmelidir.’
KKTC’DEN ÖNEMLİ
İlçin mektubunda, nüfusu 4 milyonu bulan Kuzey Iraklı Kürtlerin kuracağı devletin, 200 bin nüfuslu KKTC’den daha ileri bir anlam ifade edeceğini savunmuştu. Mikail İlçin, ordudaki Kürt askerlerle Kuzey Irak’taki Kürt gruplara mensup peşmergelerin karşı karşıya gelme olasılığına karşı hükümete ve Genelkurmay’a da seslenerek, tepkisini şöyle dile getirmişti:
İMHA TAVSİYESİ
‘Alınması düşünülen sert tedbiri kara ordusuyla değil, hava kuvvetleriyle yapılması daha iyi olur; hiç olmazsa kardeşler karşı karşıya gelip birbirlerini öldürmezler. Halepçe usulü imha daha iyi olur. Silah altında bulunan evlatlarımızla orada bulunan akraba ve aşiretlerimiz karşı karşıya gelip birbirlerini öldürürlerse Allah ve tarih sizleri affetmeyecektir.’
TÜRKİYE SALDIRDI
Hakkári’nin sınır ilçelerinde memuriyet yaptığı dönemlerde, Türkiye’nin Irak yönetimiyle anlaşarak, Kürtlere saldırdığını öne süren İlçin, mektubunda Türkiye’deki Kürtlere de yer verdi. Türkiye’nin, kuruluşundan bu yana bölgeye anti-demokratik bir yaklaşım sergilediğini ve sorunları şiddet yoluyla çözmeye giriştiğini iddia eden İlçin, bu durumu ‘bölgeciliğin de, bölücülüğün de en álásı’ olarak tanımlamıştı.
AĞIR ELEŞTİRİ
‘Kürt illeri’nde, uzun yıllar süren çatışmalar nedeniyle 4 bin köyün yakılarak, boşaltıldığını, yaylalara çıkma yasağı getirildiğini, bölgeden göç eden yüz binlerce insanın metropollerde ‘sefil hayatı’ yaşadığını öne süren İlçin, ‘Bu asırda böylesine bir olay dikta rejimiyle yönetilen ülkelerde dahi görülmemiştir’ demişti.
SADDAM DAHA İYİ
İlçin, Türkiye’nin kendi Kürtlerine yönelik uygulamalarının Saddam yönetiminin Iraklı Kürtlere karşı sergilediği tutumdan daha kötü olduğuna dikkat çekerek şöyle demişti:
‘Kürt kökenli vatandaşlara ikinci sınıf vatandaş nazarıyla kesinlikle bakılmamalıdır. Doğu ve Güneydoğu’da bugüne kadar uygulanan anti-demokratik ve polisiye zihniyetin ilkel uygulamalarına son verilmelidir.’