Trikoyu yaşlı imajından kurtardı

Güncelleme Tarihi:

Trikoyu yaşlı imajından kurtardı
Oluşturulma Tarihi: Şubat 17, 2002 01:05

İdil Tarzi, genç bir tasarımcı olarak Beymen Akademia yarışmasını kazandığında yıl 1995'ti. Aradan geçen 7 yılda o artık kendi alanında söz sahibi bir tasarımcı.

‘‘Israrla küçücük küçücük şeyler yapmaya hiç gerek yok. Ben kilolu bir kadını da güzel göstermek istiyorum. Kadın vücudunu çok iyi analiz ettim. Kadının neresini gösterirseniz daha güzel görünür çok iyi biliyorum’’ diyor.

Tarzi soyadı aslında pekçok kişi için tanıdık. Pakize Tarzi, yeğeni İdil'in doğumundan yıllar önce Türkiye'nin ilk kadın doktoru olarak bir klinik kurdu. Bugün İstanbul'un pekçok semtinde adını taşıyan laboratuvarlar var. Yıllar sonra genç kuşaktan İdil Tarzi ailenin modadaki temsilcisi oldu.

Modayı izleyenler İdil Tarzi ile ilk olarak 1995'te tanıştı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tekstil Bölümü'nden mezun, Milano Domus Academy'de master yapmakta olan İdil Tarzi, Beymen Academia'nın Genç Tasarımcılar Ödülü'nü kazanmıştı. Sonra tasarımları Beymen Mağazaları'nda müşterilere sunuldu ve markalaştı.

Oysa o, lise hayatı boyunca öğretmen olmak istemişti. Fikrini değişitiren Rıfat Özbek'in yurtdışındaki başarıları oldu. Üniversite sıralarında okulla yetinmedi, İtalyanca öğrendi, Londra'da tasarım okuluna gitti. Stajlarında işçilerle mesaiye kalıp, depolama, sayım, barkod'lama yaptı. Master için Milano'yu tercih etti çünkü giyilebilir şeyler tasarlamak istiyordu: ‘‘Paris Houte Couture, Milano ve New York hazır giyimcilerin merkezi. Londra'dan daha çok çılgın tasarımcılar çıkıyor. Benim tarzım Milano'ya uyuyor. Ben çok giyilebilir, gardroplarda uzun süre kalabilecek, modası geçmiş olmayacak şeyler yapıyorum. Milano'yu seçmemin bir nedeni de İtalya'dan şimdiye kadar çıkmış hiç Türk modacı olmamasıydı.’’

Profesyonel hayata girince tamamiyle triko ile ilgilenmeye başladı. Bu seçim de tesadüf değil. Hem tek bir konuda uzmanlaşmış olacak, hem de trikoyu Türkiye'deki yaşlı imajından kurtaracaktı. İdil Tarzi tasarımlarını, giysiyi iyi taşıyacak ince kadınlar için değil, bunları giydiğinde güzelleşecek sıradan kadınlar için hazırlıyor: ‘‘Kadının yaşı ilerledikçe formunda ister istemez değişiklikler oluyor. Doğumlar var, yaşla gelen kilo sorunları var. Bu kaçınılmaz. Bunu gözardı edip de ısrarla küçücük küçücük şeyler yapmaya hiç gerek yok.’’

Moda bir ticaret ve bence bir tasarımcı sattığı sürece başarılıdır. Aksi takdirde yaptığınız bir eser olurdu ve resim gibi duvarlara asılması gerekirdi. En azından benim tarzım bu değil.

Kendimi neden prenses sanırdım

Afganistan'ın Rus işgalinden önceki kralı Amanullah Han, Tarzi Ailesi'nden Süreyya Hanım'la evleniyor. Aynı zamanda Türkiye'yi ziyaret eden ilk Afgan Kralı. Evliliğin ardından aile saraya taşınıyor. Benim göbek adım da Süreyya. Süreyya Hanım büyükbabamın ablası, büyük halam yani. Sonra kralın oğlu da halamla evlenmiş. Amanullah Han'ın oğlu şimdi halamla birlikte İsviçre'de yaşıyor. 1950-60'larda bütün aileye hala bir kraliyet ailesi olarak bakıldığı için babamlar da gençliklerini bir prens gibi yaşamışlar. Çevreden öyle ilgi görmüşler. Babama Afgan prensi denirdi. Ben de küçükken kendimi prenses sanırdım. Pakize Hanım'ın kızı Zeynep Tarzi de Osmanlı Hanedanın son veliahtı Osman Efendi ile evli, New York'ta yaşıyor. Bizim ailenin kralları çeken bir elektriği var yani.

İdil Tarzi markası yakında yurtdışında da satılacak. Mart ayı sonunda İstanbul Teşvikiye'de de bir butik açacak. Bostan Sokak'taki yeri hem tasarım ofisi, hem de showroom olarak kullanılacak. Gençoğuz'un 2002 İlkbahar-Yaz koleksiyonu 32 parça. Bu kolleksiyonun modelliğini Tuba Ünsal yaptı.


Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!