Taksim Dayanışması üyeleri hakim karşısında

Güncelleme Tarihi:

Taksim Dayanışması üyeleri hakim karşısında
Oluşturulma Tarihi: Haziran 12, 2014 11:52

GEZİ eylemlerinden 1 yıl sonra, yaklaşık 200 bileşenden oluşan Taksim Dayanışmasının 5 üyesinin aralarında bulunduğu 26 kişi hakim karşısına çıktı

Haberin Devamı

Sanıkları savunan pek çok avukat arasında Turgut Kazan, Ceyhan Mumcu, Fikret İlkiz gibi isimler de vardı. Dayanışma üyeleri, İstanbul Mimarlar Odası yöneticisi Mücella Yapıcı gibi büyük alkış alan, “Bilinsin ki Gezi davası mahkemelerde değil, meydanlarda görülür” diyen İstanbul Tabip Odası eski genel sekreteri Ali Çerkezoğlu’nun savunması, bir Gezi manifestosu gibiydi. Örgüt suçlaması belli değil denilerek iade edilen, ikinci sunumda kabul gören iddianamede mimar Mücella Yapıcı, tabip Ali Çerkezoğlu, İstanbul Elektrik Mühendisleri Odası yöneticisi Beyza Metin, Evrensel editörü Ender İmrek ve Haluk Ağabeyoğlu için "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma, Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama ve Halkı kanuna aykırı toplantı ve gösteri yürüyüşüne kışkırtma" suçlarından 5-13 yıl, 21 şüphelinin de "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefetten 1,5-yıl 3 hapisleri isteniyor. İşte ilk duruşmadan notlar:

ANNE-KIZ YARGILANIYORLAR

* İstanbul 33. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşma öncesi DISK ve meslek odalarının yöneticilerinin aralarında bulunduğu Taksim Dayanışması adına adliye önünde basın açıklaması yapıldı. Duruşmaya destek veren grup sık sık, Gezi sürecinde en çok duyulan, "Her Yer Taksim Her Yer Direniş". "Bu daha Başlangıç Mücadeleye Devam" sloganlarını attı.
* Duruşmaya ilgi büyüktü. CHP milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu ve Melda Onur, BDP milletvekili Levent Tüzel, Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu duruşmayı izledi. Kızı Cansu da sanıklar arasında bulunan Mücella Yapıcı kimlik tespiti sırasında, polisin çilingir marifetiyle girip usulsüz yaptığı arama sonrası evini değiştirdiğini söyledi. İlk sorgusu yapılan Yapıcı, toplantı ve gösteri hakkının en doğal, en anayasal, en evrensel insan hakkı olduğunu vurguladı. Gezi olaylarının patlak vermesine neden olan ilk gece bir dozer dışında muhatap bulamadıklarını, ardından polisin biber gazlı saldırısına uğradıklarını anlattı.

"İMDAT DEDİĞİM FOTOĞRAF ÖRGÜT DELİLİ OLDU"

Haberin Devamı

“Atılan gaz kapsülünü bir ağaç iade etti” sözleri gülüşmelere neden olan Yapıcı, “Kırmızılı kadın akademisyen gibi yüzlerimize gaz boşaltıldı. Yüzüme 50 santimden iki tüp gaz boşaltıldı. Arkadaşlarım beni kurtarmaya çalışırken ‘Nedir bu, imdat!’ diye bağırışım da dosyaya delil olarak konulmuş. Örgütü yönetirken çekilmiş o sarışın kadın ben değilim.” sözleri salonda gülüşmelere neden oldu. Yapıcı, “O kadar haklıyız ki, dünyaya örnek olacak barışçıl eylemlerdi yaptıklarımız. Mimar olarak şunu çok iyi biliyoruz; parklar, yeşil alanlar, meydanlar halkındır. Dünyanın hiçbir yerinde valilik emriyle açılıp kapanan park yoktur, canı isterse açıyor, istemezse kapatıyor.” dedi. Yapıcı, Gezi sürecinde insanların ölümüne neden olan polis şiddetinin sorumlularının şu an oturdukları sanık sandalyesine oturmaları gerektiğini savundu, alkış aldı.

Haberin Devamı

SAVUNMASI, GEZİ MANİFESTOSU

* Savunması bir manifesto vurguları taşıyan isim Ali Çerkezoğlu’ydu. Sözlerine “Gezi'nin bütününü savunacağım. Bilinsin ki Gezi'nin davası bu mahkemelerde değil, meydanlarda görülmelidir. Gezi'nin talepleri mahkeme kararıyla verilecek talepler değil” diye başlayan, “Bu daha başlangıç, mücadeleye devam” cümlesi ile alkışlar arasında noktalayan Çerkezoğlu’nun savunmasından özet şöyle:

“Taksim Meydanı ve Gezi Parkı, tıpkı devamında Diyarbakır’da yurttaşları ayaklandıran Hevsel Bahçeleri, Edirne’de Kıymet Teyze’nin torunları oynasın diye sandalyesini alıp oturarak yıkımını engellediği Belediye parkı ve şimdi hala gece gündüz yüzlerce insanın nöbet tuttuğu Amasya’daki yeşil alan gibi kamusal alanlardır. Bu davada yargılanacak olan arkadaşlarım, sadece hukuki kural gereği namusumuz ve şerefimiz üzerine değil, bu ülkeye, kaybettiğimiz canlara ve uğruna mücadele ettiğimiz değerlere saygımız gereği yalansız ve hesapsız olarak gerçekleri konuşacağımızı ilan ediyoruz.

Haberin Devamı

HER YER DİRENİŞ, HER YER TAKSİM NE DEMEK?

* Gezi sürecinde meydanlarda yankılanan, duvarlara yazılan ve şarkı güftelerine dönüşen “Her yer Taksim, her yer direniş” sözünü hatırlatarak asıl yargılamayı başlatmakta yarar var. Bu kısa cümle; nerede haksızlık, adaletsizlik, insan hakkı ihlali varsa, nerede insanların ölümüne çalıştırılması, ekosistemin yok edilmesi pahasına insan ve doğaya karşı sermayenin, rantın istekleri gerçekleştiriliyorsa orada direnmek gerekir diyor özetle. Yani coğrafi olarak Taksim’de olmayı değil, ruhen Gezi’yi yaşamın her alanına taşımayı, ‘her yeri Taksim’e her yeri Direniş’ alanına çevirmeyi öneriyor.

BAŞBAKANIN KARİZMASINI ÇİZENLER YARGILANIYOR

Haberin Devamı

* Bugün burada hukuku uygulamayanların yerine, hukuken haklı çıkanlar, bu haklarını korumak için direnirken ölümcül polis şiddetine maruz kalanlar, bu şiddete tepki gösterenler yargılanmak isteniyor. Polis şiddetini kabullenmeyen ve Gezi Parkına yönelik rantçı inşaatçılıkla simgeleşen neoliberal politikalara hayır diyenler yargılanmak isteniyor… Para, rekabet ve rant dışında değer bilmez otoriter yönetim anlayışına, özel hayatından başlayarak toplumsal hayatın her alanında, kimliğine, bedenine, soluduğu havaya, çalıştığı mekana, tuttuğu takıma, izlediği medyaya, yani her şeye ve her yere burnunu sokan, ayar vermeye çalışan, tehdit eden, alay eden Başbakana, onun politikalarına ve üslubuna ‘artık yeter!’ diyenler ve karizmasını çizenler yargılanmak isteniyor.

Haberin Devamı

TOMALARA KARŞI POMALARI İCAT EDENLER YARGILANIYOR

* 31 Mayıs günü sabah şafağına kadar Beyoğlu’nda atılan binlerce gaz fişeğini “Sık Bakalım” diyerek şarkılarla karşılayanlar, TEM’de E-5’te direnenler, Boğaz Köprüsünü yürüyerek geçenler, Beşiktaş’ta Toma’lara karşı Poma’ları icat edenler yargılanmak isteniyor. Parkta direnen ‘kırmızılı kadınlar’, Taksim Meydanında sabaha kadar piyano çalan sanatçılar, duran adamlar, Toma suyu karşısında bedenini siper edenler, ağaçlara sarılan gençler, kararlı duran milletvekilleri, çocuklarını almaya değil yanında olmaya gelip zincir kuran anneler… Penguen kanallarının önünden ayrılmayan plaza çalışanları, meydanlarda kandil kutlayan, yeryüzü sofraları kuranlar yargılanmak isteniyor.
* Taksim Dayanışmasından suç örgütü çıkarmaya çalışmak hukuksal olarak dayanaksız olduğu gibi tarihsel olarak da anlamsızdır. Zira dünyanın yargıladığı yolsuzluk, hırsızlık, talan ve polis şiddetinin sorumlularını yargılamamak için her türlü hile ve hukuksuzluğa başvurarak tarihe ve insanlığa karşı suç işlemeye devam edilirken; kent yağması ve talanına, insanları bunaltan baskıcı-otoriter yönetim anlayışına karşı somut ve haklı talepleri; parkımı yıkma, özel hayatıma karışma, kentimi yağmalama, çok bağırma, sesimi duy, saygı göster haykırışı suç örgütü kapsamına alınabilir mi?

"GEZİ ZEKALILAR LAFI HANGİ İADE EDİYORUM"

Elektrik mühendisi Beyza Metin ise savunması ise Başbakan’a yanıt niteliğindeydi: “Gezi direnişi boyunca onlarca insan gözlerini kaybettiği, yaralandığı, her gün bir gencimizi kaybettiğimiz koşullarda başbakan Erdoğan ‘Emri ben verdim, polisimiz destan yazmıştır’ demişti. Marjinaller, çapulcular, ayaktakımı, kız mıdır kadındır mıdır, ananı da al git, diyerek 11 yıllık iktidarı boyunca ve en son olarak gezi eylemleri sürecinde halkı kışkırtmış ve eyleme sevk etmiştir. Burada halkı kışkırtan bir mecra aranırsa sayın başbakanın üslubuna bakmak gerekir. Bugün de Soma’da vatandaşı tokatlayarak, emek meslek örgütü yöneticilerini, Gezi’de yer alan aydınları, akademisyenleri, sanatçıları Gezi zekalılar diye adlandırarak bu saldırgan tutumuna devam etmektedir. Bu sözleri hangi manada söylediyse kendisine aynen iade ettiğimi söylemek istiyorum.”

MASUMANEDEN TERÖR PROVAKASYONUNA!

Iddianameden bir bölüm şöyle: "Şüpheliler Ali Çerkezoğlu, Mücella Yapıcı, Beyza Metin, Ender Imrek ve Haluk Ağabeyoğlu’nun suç islemek amacıyla örgüt kurdukları, bu örgütü 'Taksim Dayanışma Platformu' diyerek isimlendirdikleri ve başta twitter olmak üzere facebook ve çeşitli sosyal, görsel ve yazılı basın aracılığıyla İstanbul halkını Taksim Meydanı’na çağırdıkları belirlenmiştir. Şüphelilerin kurduğu örgütün İstanbul halkını Taksim Meydanı’nda kanunsuz gösteri ve yürüyüş için çağırdıkları ve İstanbul'da kamu düzeninin, güvenliğinin ciddi şekilde zarar görmesine neden oldukları, bu çağrılara uyan şahısların yaklaşık 3 aylık bir dönem içerisinde düzenlemiş oldukları kanunsuz yürüyüşler nedeniyle 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanuna aykırı eylemler de bulundukları için haklarında bir çok soruşturma yapıldığı ve kamu davası açıldığı, yapılan basın açıklamaları ve sosyal, görsel medya üzerinden yapılan yayınlarda devletin güvenlik kuvvetleri ile kamu görevlilerinin düşman gibi lanse edildikleri ve neticede masumane başlayan Taksim Yayalaştırma Projesi’ne karşı duruşun zamanla marjinal gruplar ile terör örgütlerinin provokasyonlarına zemin hazırladığı belirlenmiştir."

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!