Süper buzul devrinden kavurucu iklim dönemine mi girdik?

Güncelleme Tarihi:

Süper buzul devrinden kavurucu iklim dönemine mi girdik
OluÅŸturulma Tarihi: AÄŸustos 05, 2002 00:00

Ä°ki Amerikalı jeolog tarafından üretilen ilginç bir iklim teorisi, endiÅŸe yarattı. Teoriye göre dünyamız 600 000 yıl önce girdiÄŸi ‘süper buzul devri’nden, yanardaÄŸların hareketlenmesi sonucu çıktı, soÄŸuk iklim süreci sona erdi ve kavurucu sıcaklar kutuplara kadar yayıldı.Dünyadaki tüm denizler kilometrelerce kalınlığında dev buzullarla örtülmüştü, birçok yerde buzullardan oluÅŸan dev tepeler yükseliyordu. Hava o kadar ayazdı ki, görünürde tek bir bulut bile yoktu. YanardaÄŸların açtıkları tek tük kraterler etrafında yosun kolonileri yaÅŸam bulmaya baÅŸlamıştı. Amerikalı iki araÅŸtırmacı, gezegenimizin 600 000 yıl önceki durumunu iÅŸte böyle tarif ediyor. Her ne kadar meslektaÅŸları söylenenlere kuÅŸkuyla yaklaÅŸsalar da, Harvard Ãœniversitesi jeologları Paul Hoffman ve Daniel Schrag, dünyamızın birden fazla dondurucu evreden geçmiÅŸ olduÄŸunu bile açıklayacak kadar saÄŸlam kanıtlara sahip olduklarından eminler.Dondurucu süreçOnlara göre 10 000 yıl önce sona eren son buzul devri, ortalama hava sıcaklığın Äž50 derecede seyrettiÄŸi bu eski dönemle karşılaÅŸtırıldığında, neredeyse ilkbahar havası gibi kalırdı. AraÅŸtırmacılar, dünyamızın bu dondurucu iklim sürecinden sonra da son derece sıcak bir döneme girdiÄŸinden söz ediyor. Hatta 540 milyon yıl önce, birden bire ilk canlı türlerinin (omurgasızlar) ortaya çıkmasını saÄŸlayan Kambriyen dönemindeki büyük canlı yaÅŸam patlaması da iklimsel bir nöbet deÄŸiÅŸimi sayesinde yaÅŸanabilmiÅŸti. Görüşlerini Scientific American dergisine açıklayan ve Spiegel dergisinde de ele alınan bu iki jeolog, bugüne deÄŸin açıklanması mümkün olmayan olayları bazı teorilere dönüştürdü: Üç açıklamaDünya üzerindeki buzul kalıntılarının, 600 milyon yıl önce ekvator yakınındaki buzullardan nasıl ayrıldıkları ÅŸimdiye dek bilinmiyordu. Tropikal kuÅŸakta bugün yalnızca And daÄŸlarının en yüksek tepelerinde veyahut da 6000 m yüksekliÄŸindeki Kilimanjaro’da buzul kalıntıları vardır. Ekvatordaki buzullar son buzul devrinde de çok fazla ovaların içlerine kadar ulaÅŸmamıştı. Kaliforniya (Death Valley), Avustralya ve Namibya’da bulunan demir içerikli kaya katmanları da araÅŸtırmacılara ipucu verdi. Bunlar Kambriyen dönemindeki büyük patlamadan hemen önceki zamana ait; o zamanki atmosfer her ne kadar bugünküyle aynı olsa dahi, bunların düşük oksijenli bir ortamda oluÅŸmuÅŸ olabileceÄŸi düşüncesi üzerinde duruluyor.Bu döneme ait kaya örneklerinde bulunan karbon izotop karışımlara hakkında da hiç kimse bir açıklama getirememiÅŸti. ‘Tüm bu yanıltıcı ipuçlarının arkasında, kartopu modeli aslında mantıklı bir görüntü oluÅŸturmakta’ diyor Schrag.Schrag ve Hoffman, 60’lı yıllarda Leningradlı iklimbilimci (klimatolog) Michail Budyko tarafından ortaya atılan fikirden de yararlanıyorlar: Buna göre, buzullar güneÅŸ ışınlarını su veya topraÄŸa göre daha güçlü olarak yansıtır. Buzullar kutuplarda oluÅŸmaya baÅŸladıkları andan itibaren, ısıyı tekrar uzaya gönderir. Bu etki dünyayı soÄŸuttuÄŸu gibi buz tabakalarının da geliÅŸmesine neden olur.Budyko’nun hesabına göre buzullar 30.enleme ulaÅŸtıklarında süreç hiçbir ÅŸekilde durdurulamaz duruma geliyor. Buzullar ekvatora doÄŸru ilerleyerek tüm dünyayı kaplarlar. Fakat bu hesaplama uzmanlar tarafından yalnızca ilginç bir düşünce oyunu olarak algılanmıştı. Hiç kimse dünyada bu tür olayların yaÅŸanmış olabileceÄŸini kabul edememiÅŸti. Çünkü ortada yanıtsız bir soru kalıyordu: ‘Dünyamız bu süreçten nasıl kurtulabilmiÅŸti?’ Bu soruya ilk akılcı yanıt 1986 yılında jeolog Joe Kirschwink’ten geldi. Olay yanardaÄŸlar ile açıklanabilirdi. Volkanlar karbondioksitten oluÅŸan sera gazını atmosfere yaymış olabilirlerdi. Bu gaz normalde yaÄŸmurla çözüldükten sonra havadan arınır. Ne var ki buzul dünyasında su hemen hemen hiç buharlaÅŸmaz; bu yüzden de ne kar ne de yaÄŸmur düşer. Demek ki atmosferde o kadar çok karbondioksit birikmiÅŸti ki, bu yoÄŸunluk en sonunda bugünkü deÄŸerin birkaç mislisine ulaÅŸabilmiÅŸti. Ve belli bir zaman sonra sera etkisi öylesine güçlenmiÅŸti ki dünyamız ister istemez bu süreçten çıkabilmiÅŸ, okyanuslar ve dünyanın her yerindeki buzullar erimeye baÅŸladı.Cehennemi süreçlerÄ°ÅŸte bundan sonra dünyamızı sonunda cehenneme çevirecek süreçler dizisi devreye giriyordu. Dünyamızı kaplayan buzul tabakası üzerinde yarıklar açıldıkça uzaya git gide daha az güneÅŸ ışını yansıdı. Bu deÄŸiÅŸim gezegenimizin ortalama 40-50 derecelik sıcaklıktaki sera iklimine ulaÅŸmasına kadar buzulların erimesini saÄŸladı. Dünyamız o zamandan beri hiç bu kadar ısınmamıştı. Kirschvink tüm bu iddialı tezlerine raÄŸmen pek ilgi toplayamamıştı. Beyaz gezegen görüntüsü fazlacı serüvenci, jeolojik kanıtlar da yetersiz bulunmuÅŸtu. Yalnızca Namibya kıyılarındaki sarp kayalıklarda 760-600 milyon yıllık kayalar bulan bir jeolog, Kirschvink teorilerini büyük bir hayranlıkla izledi. Paul Hoffman o zamanlar henüz süper buzul devrinin izinde deÄŸildi ama yine de külte örneklerindeki karbon izotoplarını araÅŸtırmaya koyuldu. Bu karışım volkanlardan püskürtülenlere aynıydı. Fakat bu olmamalıydı. Çünkü dünyadaki hareketlilik, birbirinden farklı karbon türleri arasındaki bağıntıyı deÄŸiÅŸtirmekte. DonmuÅŸ gezegenBöylece 600 milyon yıl öncesine tarihlenen kaya örneklerinin, üzerinde herhangi bir yaÅŸamın bulunmadığı bir gezegene ait olabileceÄŸi ortaya çıktı.. Örneklerde biyolojik hareketliliÄŸe iÅŸaret eden izlere rastlanmadığı gibibu fenomen hakkında bugüne kadar hiç kimse bir açıklama da getirememiÅŸti. ‘1997 yılında nihayet uyanmıştım. Kirschvink’in donmuÅŸ gezegeni tüm bunları çok güzel açıklıyordu’, diyor Hoffman. YaÅŸam sarsılıyorJeolog bunun üzerine meslektaşı Schrag ile birlikte bu bilmeceyi adım adım çözmeye çalıştı. Buzullar, Budyko’nun hesapladığı gibi tropik bölgeye kadar ulaÅŸmış ve burada yığılmışlardı ki bu da jeologların yanılmalarına yol açmıştı. Okyanusların milyonlarca yıl boyunca buzullarla örtülmesi, sudaki oksijen miktarını git gide azaltmıştı. Bugüne kadar açıklanamayan demir içerikli kayalar ancak bu ÅŸekilde oluÅŸabilir. Dünyadaki yaÅŸamın tüm izleri buzullar altına gömüldüğünde, karbon bileÅŸikleri volkanlar tarafından atmosfere püskürtmüşlerdi. Bu da Namibya kültelerindeki karışımdı. Hoffman ve Schrag’ın görüşüne göre aşırı sıcaklar ve dondurucu soÄŸuklar arasındaki oynama bundan 750 milyon yıl önce baÅŸlamış olmalıydı. Dünya tarihinin bu döneminde tüm kıtalar ekvator yakınında gruplanmış, kutuplarda da dev okyanuslar oluÅŸmuÅŸtu. Kara ve su kütlelerinin bu dağılımı gezegenin tümden donmasına yol açmıştı ki Hoffman ve Schrag bunu iklim modelleriyle kanıtlayabiliyordu.Bundan yaklaşık 580 milyon yıl önce artık ovalardaki ve daÄŸlardaki sıcaklık tamamen kaybolmuÅŸtu. Çünkü kıtalardan bazıları milyonlarca yıl sonra kutup bölgelerine iyice yaklaÅŸtıklarında güneÅŸ ışınları güçlenmiÅŸti. Ä°ÅŸte bu zamana kadar yaÅŸanan ÅŸiddetli iklim oynamaları dünyadaki yaÅŸama derinden sarsmıştı. Dondurucu soÄŸuklar ve kavurucu sıcaklar arasında gidip gelen bu süreç içinde yalnızca az sayıda ilkel organizmalar hayatta kalmayı baÅŸarabilmiÅŸti. Yosunların yaÅŸayabilecekleri tek alan, belki de yanardaÄŸ yakınlarında oluÅŸan küçük su birikintileriydi. Deniz diplerindeki sıcak su kaynakları da bakterileri beslemiÅŸlerdi.Büyük ÅŸansBu ilkel organizmaların hayatta kalmaları büyük bir ÅŸanstı. Çünkü buzulların erimesiyle ekolojik niÅŸlerde yeniden geliÅŸeceklerdi. ‘Bu da kambriyen dönemindeki patlamayı harekete geçirmiÅŸtir’ diye açıklıyor Hoffman. ‘Böylece bitki ve hayvanlar dünyası birkaç milyon yıl içinde yeniden canlanmıştır. Gerçi süper buzul devrinin bitimi ve kambriyen patlaması arasında 40 milyon yıllık bir boÅŸluk var ama bu araÅŸtırmacıları pek rahatsız etmemekte. AraÅŸtırmacılar geliÅŸkin yaÅŸamın bilinenden daha önce evrimleÅŸtiÄŸine iÅŸaret eden kanıtların bulunduÄŸunu söylüyorlar. ÖrneÄŸin Çin’de bundan yaklaşık 580 milyon yıl önce yaÅŸamış olması gereken bir sünger türünden de bahsediyorlar. Molekülerbiyologların verileri de aynı doÄŸrultuda sonuç veriyor: DNA karşılaÅŸtırmalarının yardımıyla soyaÄŸacının hangi tarihte böylesine büyük bir çeÅŸitlilik içinde geliÅŸtiÄŸini araÅŸtıran biyologlar ÅŸu sonuca vardılar: Bu tarih ÅŸiddetli soÄŸuklar ve cehennem sıcakları arasında gidip gelen iklimin dünyaya egemen olduÄŸu dönemdir.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!