Suikasta kurban giden başkanın ailesi özel ekip istedi

Güncelleme Tarihi:

Suikasta kurban giden başkanın ailesi özel ekip istedi
Oluşturulma Tarihi: Kasım 29, 2011 12:01

MERSİN’in Silifke İlçesi’ne bağlı Atakent Beldesi’nde 6 yıl önce narenciye bahçesindeki bombalı saldırıda öldürülen Belediye Başkanı 63 yaşındaki Fevzi Doğan’ın ailesi, yıllar geçmesine rağmen cinayetin aydınlatılıp, faillerinin bulunmamasına tepki gösterdi. DYP’li Fevzi Doğan’ın oğlu emekli astsubay 46 yaşındaki Ahmet Doğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a çağrıda bulunup, babasının katillerinin bulunması için ’özel ekip’ kurulmasını istedi.

Eşsiz kumsalıyla gözde tatil yöresi olan Atakent’e 3’üncü dönem belediye başkanı seçildikten bir yıl sonra öldürülen babası Fevzi Doğan’ın mezarının başında dua eden Ahmet Doğan, yetkililerden yardım istedi. Ahmet Doğan, Başbakan Erdoğan’ın "Çözülmemiş faili meçhul siyasi cinayet kalmamıştır" şeklinde sözleri olduğunu öne sürüp, "Ya rahmetli babamı adamdan saymıyorlar, ya da bu siyasi cinayetten haberleri yok. Cinayetin çözülmek istenmediğini düşünüyorum. Babamın öldüğü günden bu güne kadar her şeyi savcıya da söyledim, jandarmaya da söyledim. Üstünde duracakları şey, 1999- 2004 arasında Atakent’te yapılan yanlışlıklardır. Atakent gibi bir yerde bir belediye başkanı bombayla öldürülecek ve bu olaydan devletin haberi olmayacak. Ben buna inanmıyorum" diye konuştu.

’KOCAMI DÜRÜST OLDUĞU İÇİN ÖLDÜRDÜLER’

Fevzi Doğan’ın eşi Teslime Doğan ise 6 yıldır suikastın failleri bulunup, cezalandırılmadığı için rahat bir uyku yüzü görmediğini dile getirdi. Teslime Doğan, eşinin dürüst bir belediye başkanı olduğu için ortadan kaldırıldığını öne sürüp, cinayetteki esrar perdesinin aralanmasını istedi.

Teslime Doğan, "Benim kocam avanta yedirmedi. Hortumcular bunu yaptı. Cumhurbaşkanımıza, Başbakanımıza yalvarıyorum; ne yapın edin, bir ipucu bulunsun. Benim kocamı kim öldürdü, neden öldürüldü? Eşim iyi bir insandı, herkesle kardeşti. Kimseden çalıp, çırpması yoktu. Dürüstlüğü yüzünden öldürüldü. Yiyemeyenler öldürdü" diye gözyaşı döktü.

ÇAMAŞIRLARI BİLE GELMEDİ

Eşinin öldürüldüğü akşamı anlatan Teslime Doğan şunları söyledi:

"Akşam namazı vakti yaklaşıyordu. Yemeğimizi yedik. Ben sofrayı kaldırırken kocama telefon geldi. Sürekli telefon gelirdi zaten. ’Ha Mehmet sen misin?’ dedi, biraz dinledi, kapattı. Biraz rahatsız olduğunu söyleyip, yatağına uzandı, televizyon açıktı. Ben kardeşimin evine gittim, onlar balık pişirmişlerdi. Eşime de gönderdim. Oradayken, arabası geçti. ’Hasta adam nereye gider?’ diye aklımdan geçirdim. Balık götüren yeğenim Selim’e ’Sen gittiğinde amcan ne yapıyordu?’ diye sordum. ’Yemeği götürdüğümde bir elinde telefonla konuşurken, diğer eliyle gömleğinin düğmesini ilikliyordu. ’Mehmet’ diyordu, konuştuğu kişi kimdi bilemiyorum’ dedi. Olaydan sonra savcılık telefon kayıtlarını çıkarttı ama bize bilgi vermediler. Üzerine giydiklerini, çamaşırlarını bile vermediler. Cebinden hiç mi bir şey çıkmadı?"

’DOĞAN’IN ÖLÜMÜ, ERGENEKON İDDİANAMESİNE GİRDİ’

Fevzi Doğan’ın ölümü 1’inci Ergenekon iddianamesinin eklerinde yer aldı. Gasp suçundan halen Ermenek Cezaevi’nde yatan 25 yaşındaki Yusuf Kılbaş, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdiği mektupta Fevzi Doğan’ı Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün emriyle işlediğini iddia etti.

Ergenekon İddianamesi’nin eklerindeki 402’nci klasörde yer alan ifadesinde tetikçi olduğunu öne süren Yusuf Kılbaş, muvazzaf askerler aracılığıyla Veli Küçük ile tanıştırıldığını, Fevzi Doğan’ın, tatil köyü ruhsatına engel olduğu için bombalı tuzak kurarak öldürdüklerini, jandarma bölgesindeki cinayet sonrası korunduğunu, kendisine Veli Küçük aracılığıyla sahte kimlik verildiğini öne sürdü.

Yusuf Kılbaş’ın itiraf mektubunu değerlendiren öldürülen başkanın oğlu Ahmet Doğan, "Bu iddiaya sadece inancım yok diyebilirim. Çünkü ’var’ ya da ’yok’ diyecek kadar elimde bilgi yok. Yusuf Kılbaş’ın kafasına göre senaryolar yazdığını tahmin ediyoruz. Onun yazdığından daha fazlasını biz savcıya, jandarmaya verdiğimiz halde, onunla ilgilenmediler, cezaevindeki adamın yazdığı senaryonun peşinden gidildi" dedi.

FUHUŞ MAFYASINA MEYDAN OKUMUŞTU

Doğan, 2004’te 3’üncü kez belediye başkanı seçildikten sonra, koltuğuna oturmadan önce yaptığı konuşmada fuhuş mafyasına meydan okuyan şu konuşmayı yapmıştı:

"Bir karı mafyası var bizim bölgede, kadın pazarlama olayları var. Birinci madde, burası mafya yatağı değil, bu topraklar Türkmen yatağı... Buraya gelen insanlar da iffetli, namuslu aileler. Ben burada yazlık evi almış, abuk sabuk, soyu bozuk bir tane aile tanımıyorum. Hepsi de bizim gibi insanlar. Bu insanların iffetini namusunu korumak, onları çok affedersiniz bu or....p. ların gözünün önünde rencide etmek yanlış, bizlere yakışmıyor. Hepinizden rica ediyorum, hepiniz jandarmasınız, hepiniz polissiniz, hepiniz belediye zabıtasısınız bu hususta. Gördüğünüzü, tuttuğunuzu paçasından alın kurbağa gibi çarpın. Pansiyonlarda, otellerde, motellerde bir bok yiyen varsa bile, edebiyle namusuyla yapsın o işini, kimsenin gururunu incitmesin. Elini de kırarım, ayağını da. 10 yıl boyunca benim sopayla sınır dışına çıkardığım d....kler, bir hafta sonra bizim bölgeye geliyorlar. Hiç endişeniz olmasın biz Allah ömür verdiği sürece Atakent’te yanlış yapmayacağız. Bu seçim vaadi değil, seçilmişin vaadi. Beldenin itibarını kurtaracağız. Atakent saygın bir beldedir. Türkiye’nin her vilayetinde çocuklarımız var. Memur çocuklarımız var, asker çocuklarımız var. Bunların yolculuklarında ’Nerelisin? Nereye gidiyorsun?’ diye soranlara, ’Atakentliyim’ demesi herkesin bir itibarıdır. Atakent saygın bir yerdir. Atakent’in insanlarının da saygın bir kişiliği karakteri olması lazım."

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!