Sinemacılık dede mesleği

Güncelleme Tarihi:

Sinemacılık dede mesleği
Oluşturulma Tarihi: Mart 01, 1998 00:00

Haberin Devamı

Doğduğum kasabada iki sinema salonu varmış. Birini Belediye, diğerini rahmetli dedem Bekir Sıtkı Güven işletirmiş. Rüzgarların seks filmlerinden yana estiği 70'lerin başında doğduğum için, bütün bunlara tanık olamadım; dedemin, ailemize ayırdığı 6 numaralı locaya kurulup hayallere dalamadım. Sonra dedem buzdolabı satmaya başladı. Onunla birlikte, kimbilir kaç kasabada, kaç sinemacı daha salonlarının kapısına kilit vurdu. Bütün bunları, yedi yıl önce Cennet Sineması / Cinema Paradiso filmini izlerken hatırlamıştım. Bir de Özen Film'in sahibi Mehmet Soyarslan'la konuşurken. Soyarslan dedesinin sinemacılığına yetişmiş. Onun hayatı Türkiye'deki sinemacılığın tarihi gibi.

Efsanevi ‘‘Star Wars/Yıldız Savaşları’’, 20 sene sonra tekrar gösterildiğinde, filmin tanıtımı için özel bir afiş hazırlanır ve üzerine şu cümle yazılır: ‘‘Bu filmler için sinema salonları yapıldı.’’ Tıpkı ‘‘Eşkıya’’ için doğu illerinde yoktan var edilen sinema salonları gibi.

Hayal kuranların ve karanlık salonlarda onların hayallerine ortak olanların motive ettiği koca bir sektör sinema. Mehmet Soyarslan sektörün Türkiye'deki önemli isimlerinden biri. 28 senedir, dedesinden devraldığı Özen Film'in başında. Bir yapımcı olarak, kendi hayatının filmine para yatırır mıydı bilmiyorum. Bizim işimiz sinopsisi yazmak.

Mehmet Soyarslan, 1944 yılında İstanbul'da doğduğunda, daha sonra patron koltuğuna oturacağı Özen Film üç yaşındaydı. Dede Osman Sirmen'in 1930'larda kurduğu Sümer Filmcilik, kendi döneminde başarılı işler yapmış, 1941'de Özen Film adını almıştı. Şimdi seks filmleri gösteren Beyoğlu'ndaki Rüya Sineması o zamanlar Sümer Sineması'ydı. Şimdiki Sinepop da Ar Sineması adıyla çalışıyordu ve Osman Sirmen tarafından işletiliyordu.

Soyarslan'ın çocukluğu Beyoğlu'nda, sinema yazıhaneleri ve karanlık salonlar arasında geçer. Okuldan sonra dedesinin yazıhanesine, oradan da film seyretmeye gider: ‘‘Çocukken izlediğim filmlerin tadı bambaşka. Burt Lancaster'ın Apaçi'si, Singing in the Rain, yine 50'li yıllarda ortalığı kasıp kavuran Avare filmini hiç unutmuyorum. O da bizim Sümer Sineması'nda oynamıştı uzun dönem.’’

Çocukluk yıllarını dolduran sinemanın yerini, gençlik yıllarında müzik alır. 17 yaşında müzik hayatı başlar. Dönemin meşhur grubu Apaşlar'ı kurarlar. Mehmet grupta gitar çalar, beste yapar, söz yazar. Ağır Roman'la ikinci kez meşhur olan Resimdeki Gözyaşları, onlarca bestesinden yalnızca biri. 1963 yılında Almanya'da başladığı iktisat öğrenimini Türkiye'de bitirir. Ve 1969 yılında dede Osman Sirmen ölünce, Özen Film'in başına geçer.

Duygulu besteler yapan, sahne tozu yutan, alkışın tadına varan biri, kendini soğuk bir yazıhanede patron olarak bulunca bocalamadı mı? ‘‘Eğer Türkiye'de beste yapılarak bir yerlere gelinebileceğine inansaydım devam ederdim. Zaten hala beste yapıyorum, ama birkaç istisna dışında bugün besteden para kazanabilen yok. Yaptığınız işin maddi karşılığını alamadığınız zaman, kendinizi sorgulamaya başlarsınız. Başarısız olduğunuzu düşünürsünüz. Bu duyguyu yaşamak istemedim.’’ Sanatçıya verilen değeri ölçme fırsatını yine o yıllarda bulmuş: ‘‘Devlet ve devleti temsil edenler Türkiye'de sanata, sanatçıya hiçbir zaman hakettikleri saygıyı göstermediler. Müzik yaptığımız yıllarda kolay kolay untulmayacak hatıralarımız var. Bir şehre turneye gittiğimiz zaman evvela karakoldan gelip kontrol ederler, nüfus cüzdanlarımıza bakarlardı. Tehlikeli insanlarmışız gibi incelerlerdi.’’

YARATICI YAPIMCI

Yirmidokuz senedir yönettiği Özen Film'i devraldığı 1969'da, seks filmleri kapıdadır. 60'ların naif seyircisi sinemadan uzaklaşmıştır. O da seks filmi oynatmak zorunda kalır, ama içlerinde bir tanesi var ki, onunla gurur duyuyor: ‘‘Almanya'dan seks eğitimi veren Mutlu Evlilik diye bir film getirdik. Sinepop'ta gösterdik, çok ilgi gördü. Asla utanmadım, çünkü Türkiye'de, seksi açık ve doğru olarak anlatan tek filmdi. Üniversitedeki hocalarımın bana telefon açıp karım ve çocuklarım sinemaya gelecek, lütfen yer ayır diyorlardı.’’

70'ler seks filmleriyle boğuşarak ve işi tanıyarak geçer. Televizyonun çıkışıyla sinemanın bittiğini düşünen yapımcılar birbiri ardına piyasadan çekilir. Özen Film aynı zamanda yabancı filmler getirdiği için olumsuz koşullara direnir. Soyarslan 1981'de senaryosu ve müzikleri kendine ait olan Toprağın Teri adlı filme para yatırır. Film Türk Sinema tarihine ilk aksiyon filmi olarak geçer, iyi bir hasılat yapar. Türk sinemasında ilk kez bazı görsel efektler kullanılır. Sinemanın, özellikle de Türk sinemasının 60'lardaki saygınlığını yeniden kazanması için neredeyse 25 sene sabretmek zorunda kalır. Bu arada yeni sinema salonları açar, işlettiği mevcut salonları yeniler. Sinemanın ölmek üzere olduğu Adana'da Özen Sineması'nı yapar: ‘‘Ben yerli film yapmaya devam etseydim, hiçbir şey yapamaz hale gelecektim. Çünkü mevcut ortam benim o filmlerimi doğru dürüst pazarlamama imkan vermiyordu. Sinemanın gelişmesi için çağdaş sinema salonlarına ihtiyaç vardı. 82-95 arası yoğun olarak salonlara yatırım yaptık.’’ İşte bu yüzden Toprağın Teri'nden sonra ikinci bir filme, Ağır Roman'a para yatırmak için 20 seneden fazla bekledi.

Özen Film, salonları olan, yabancı dağıtım şirketleriyle yarışabilen, aynı zaman da yerli yapımlara finans yaratan kocaman bir şirket. Yalnız ufukta ufak bir sorun var. Kulak burun boğaz uzmanı babası, oğlu Mehmet'in kendi gibi doktor olmasını istermiş içten içe. Ama o, kan kokulu hastane ortamını bir türlü benimseyememiş. Mehmet Bey'in üniversite çağındaki çocukları Levent ve Deniz de şimdilik baba mesleğine göz kırpmıyor. Soyarslan Ailesi, umduğunu bir sonraki kuşakta bulacak galiba. Çünkü onlarda meslek, babadan oğula değil, dededen toruna geçiyor.

Son tahlilde iş adamı oldum, ama sanattan kesinlikle kopamadım. Yaratıcılığımı yaptığım işe aktarabildiğim limitler içerisinde bir iş adamıyım.

Cem Karaca ve Apaşlar uzun yıllar birlikte müzik yaptı. Mehmet Soyarslan, grubun bestelerini, sözlerini üretiyordu ve bas gitar çalıyordu. 70'lere gelirken grubun arasında anlaşmazlıklar başladı ve herkes bir yana dağıldı.

Sahneyi bırakmak kolay olmamış: ‘‘Ama ileri yaşlarda sahnede aynı ilgiyle alkışlanabilmek ciddi bir riziko. Çünkü o alkışların bir bölümü gençliğinize, karizmanıza geliyor. O riske girmek istemedim. Üstelik filmcilikte de yaratıcı yanımı tatmin edebiliyorum.’

Dr. İsmail Soyarslan oğlunun da kendi gibi doktor olmasını istemiş, ama o dede mesleğini seçmiş. Şimdi karar sırası Mehmet Bey'in çocukları Deniz ve Levent'te. Tabii onlar bu fotoğraftaki gibi kalmadılar, kocaman oldular.

Mehmet Soyarslan annesi Mediha Hanım'la birlikte. Anne oğulun Taksim hatırısında, Mehmet Bey Paul Newman'ı andırıyor.

Hollywood yıldızlarının hemen hepsiyle tanışma fırsatı olmuş Mehmet Soyarslan'ın. Arnold Schwarzenegger bunlardan bir tanesi.

Senaryosunu Mehmet Soyarslan'ın yazdığı, Natuk Baytan'ın yönettiği Toprağın Teri için ilk Türk aksiyon filmi dendi. 1981 yılında çekilen film, o dönemde büyük iş yaptı.

Rezzan Soyarslan ile 25 yıldır evliler...

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!