Röportaj

Güncelleme Tarihi:

Röportaj
Oluşturulma Tarihi: Haziran 14, 1998 00:00

Haberin Devamı

Seyyah marangoz

Craft, gittiği her ülkede bazen bir köprü yapımına katılıyor, bazen bir kilisenin çatısını ya da yaşlı bir çiftin kırık dökük pencerelerini onarıyor. Hem de sadece temiz bir yatak ve yiyecek karşılığında.

Ona İzmir Selçuk'a bağlı Şirince Köyü'nde rastladığımızda başka bir haberin peşinden koşturuyorduk. Ama herşeyi bir yana bırakıp, şaşkın şaşkın onu dinlemeye başladık. Henüz 30'unu yeni doldurmuş olmasına rağmen, dinginliği, mağrur duruşu ve tane tane konuşmasıyla 70'ine ermiş bir filozofu andırıyordu. Gülümseyen bakışlarının ardında yollarda geçirdiği yılların deneyimi saklıydı. Sıradan bir marangozdan farkı belki de yaşadığımız çağın çok gerisinden bir çıkın, bir de bastonla gelip, ülke ülke dolaşarak mesleğini icra etmesiydi. Hem de tek kuruş para istemeden!

Andreas Craft, 700 yıllık lonca geleneğini tek başına devam ettiriyor. 1200 yılından bu yana aynı prensiple inşaat ustası, marangoz, boyacı, bileyici yetiştiren okulundan kalfa diplomasını alır almaz, usta olabilmek için uzun bir yola çıktı. Kurallara göre, evinden en az 150 km. uzakta çalışmalıydı. Ama o, seyyahlar gibi eline çıkınını aldı, başında siyah şapkasını taktı ve okulun verdiği biri iş, diğeri kilise için gerekli iki giysisiyle çok uzaklara gitti. Hollanda'dan Avusturya'ya, Macaristan'dan Hırvatistan'a, otostop yaparak, kimi zaman bir kamyonun arkasında, kimi zaman lüks bir Mercedes'te sürdürdü yolculuğunu. Ve gittiği her ülkede bazen bir köprü yapımına katıldı, bazen bir kilisenin çatısını ya da yaşlı bir çiftin kırık dökük pencerelerini onardı. Hem de sadece temiz bir yatak ve yiyecek karşılığında...

Beş mark ile dönecek

‘‘Arkadaşlarımın bir kısmı grup halinde yolculuğa çıktı. Ben tek başıma seyahati tercih ettim. Böylece gittiğim ülkelerin geleneklerine daha kolay adapte olabiliyorum, dillerini daha kolay öğreniyorum.’’ Marangoz Craft, ana dili Almanca'nın yanısıra, İngilizce, Fransızca, Latince ve Hırvatça konuşabiliyor. Yaklaşık iki aydır Türkiye'de olmasına karşın mesleğiyle ilgili bütün terimlerin Türkçe'sini öğrenmiş. Ve derdini anlatabilecek kadar da dilimizi konuşabiliyor.

‘‘Bu yolculuk kimi zaman üç yıl sürer, kimi zaman beş yıl. Kalfalar kendilerini yeterli hissetikleri zaman artık usta olmaya hazırdırlar. Ben ikibuçuk yıldır yollardayım. Türkiye'den sonra en büyük arzum Macaristan'a gidip oradaki bir kiliseyi onarmak. Sonra görevim tamamlanmış oluyor.’’ Ancak yolculuğunu 7-8 yıl uzatan marangozun sonu fena. Çünkü okul artık bir şeyler öğrenmek için değil, zevk için dünyayı gezdiğine karar verip onu usta yapmayabiliyormuş. ‘‘700 yıllık bu geleneği sürdürmenin birtakım ön şartları var. Mesela yolculuğa sadece beş markla çıkabiliyorsunuz. Geri geldiğinizde de üzerinizde sadece beş mark olmalı. Arkadaşlarınız giysilerinizi arıyor, banka hesaplarınıza bakıyor. Bu bir felsefe. Biz öğrenmek için seyahat ediyoruz, para kazanmak için değil. Diğer şartlar ise öncelikle evli olmamak, çocuk sahibi olmamak ve hiç kimseye, hiçbir yere borcunuzun bulunmaması.’’

Kilişe bir soru yöneltiyoruz Marangoz Craft'a... Türkleri nasıl buldun? İçtenlikle veriyor cevabını. ‘‘Aralarında iyi niyetlileri de, kötüleri de var’’ diyor. Ama Şirinceliler'i çok sevmiş, onlardan çok sıcak insanlar diye bahsediyor.

Yalnız seyahat etmenin zorluklarının ülkeden ülkeye değiştiğini söylüyor. Mesela Türkiye'de otostop yapmaktan çekiniyormuş. Bu yüzden yolculukta şehirlerarası otobüsleri ve dolmuşları tercih ediyormuş.

Andreas Craft'ın ‘‘Pasaportum’’ dediği bir yolculuk defteri var. İlk sayfada kimliği, ikinci sayfada yola çıkarken sayfalarına yapıştırdığı beş markı göze çarpıyor. Gittiği her ülkenin adı, çalıştığı yerler ve mühürleri bulunuyor. Satır aralarına sıkışmış bir paragraf bize şöyle anlatıyor Andreas'ı;

Hayat harekettir

‘‘Bu defterin sahibi genç bir el sanatları sanatçısı olup, eski bir geleneğe göre en az üç sene ve bir gün boyunca yollarda olmak zorundadır. Yabancı ülkelere gitmesinin sebebi para kazanmak değildir. Amaç bu geleneği yaşatmaktır. Milletlerin birbiriyle daha iyi anlaşabilecekleri düşüncesini yaygınlaştırmak, çeşitli ülkelerin insanlarını ama aynı zamanda kendisini de daha iyi tanımak. Geleneğe göre samimi ve dürüst davranmak zorundadır. Tüm insanların özellikle de sanatlarında usta olanların, makam ve kuruluşların bu genç sanatkarı ellerinden geldiğince desteklemelerini rica ediyoruz...’’

Andreas nereye giderse gitsin bu defteri asla elinden bırakmıyor. Zor şartlarda olduğunda, ailesini ve arkadaşlarını özlediğinde bir başucu kitabı gibi hemen defterini açıyor ve ustasının ona öğütlediklerini okumaya başlıyor. İdealist, çalışma şevkiyle dolu bu genç adam yaşadığı her türlü ilginç olayı da defterine kaydediyor. Bir sonraki yolculuğu Macaristan'a... Seyyah marangoz Andreas Craft bizi uğurlarken, ustasının bir sözü hafızamıza bir tekerleme gibi takılıyor: Hayat harekettir!

Amaç, para kazanmak değil geleneği yaşatmak

Andreas'ın yanından hiç ayırmadığı defterinde şunlar yazıyor: ‘‘Bu defterin sahibi genç bir el sanatları sanatçısı olup, eski bir geleneğe göre en az üç sene ve bir gün boyunca yollarda olmak zorundadır. Yabancı ülkelere gitmesinin sebebi para kazanmak değildir. Amaç bu geleneği yaşatmaktır. Tüm insanların, özellikle de sanatlarında usta olanların, makam ve kuruluşların bu genç sanatkarı ellerinden geldiğince desteklemelerini rica ediyoruz...’’

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!