Pazar günü yine lodos var

Güncelleme Tarihi:

Pazar günü yine lodos var
Oluşturulma Tarihi: Şubat 18, 2005 00:00

Hafta ortalarından bu yana süren uzun soluklu yağışlar batı bölgeleri yine etkiliyor.Bu haftasonu yapacağımız iki uyarı var. Birincisi su baskınları, batı bölgelerde tehlike devam ediyor. İkincisi ise lodos fırtınası geçen hafta olduğu gibi pazar öğleden sonrası itibarıyla ile batı bölgelerde yine etkili olabilir. Baca zehirlenmelerine dikkat uyarısını vermiştik son lodosla beraber, maalesef 4 kişi yaşamını yitirdi, lütfen yatmadan bir saat önce sobalarınızı söndürün. *Küresel ısınma üzerine farklı görüşler oluşmaya başladı. Andromeda, 13. Savaşçı ve Jurassic Park gibi romanların yazarı Michael CRICHTON’ın son bilim kurgu romanının konusu küresel ısınma. Kitapta kutuplarda sıcaklığın azaldığı, buz kalınlığının arttığı öne sürülüyor, ısınmaya sera gazlarından çok, yol ve binaların açtığı iddia ediliyor. Neticede bu bir bilim kurgu romanı ama bazı bilim adamları da bu görüşe destek veriyor. Türkiye’de İTÜ Avrasya Yer Bilimleri Enstitüsü’nden Prof. Mehmet Karaca da bu görüşü kısmen destekleyenlerden. Üniversiteye gittim ve konuyu tartıştık. Can alıcı birkaç noktayı sizlerle paylaşmak istedim. -Hocam, sizce Crichton’un yazdığı gibi küresel ısınma felaket senaryoları abartılı mı? Prof. Karaca : İki önemli nokta var; birincisi bilim siyah ya da beyaz değil, grinin tonları var. İkincisi ise modeller, dolayısı ile felaket senaryoları ve oluşturulan korku havası yanlış. Atmosferimizin kötüye gittiği doğru, önlemler alınmalı; küresel ısınmaya neden olan gazlar atmosfere salınmamalı ama çözüm yalnızca bu değil. Önemli olan atmosfere en alt seviyede müdahil olmak. Kurulan senaryolar yanlış, buna bağlı olarak alınan bazı önlemler de hatalı oluyor, atmosferin nasıl tepkiler vereceğini bilmediğiniz girişimlerde bulunuyorsunuz. Örneğin, yıllardır ozon tabakasındaki seyrelmeden bahsediliyordu, herkesin hatırında kalan deodorantlarda kullanılan CFC’ler (kloro floro karbon) seyrelmeye neden gösterilince ne yaptık; CFC’den vazgeçip HC’ye (hidro karbon) yöneldik. Ozon tabakası toparlanmaya başladı. Ama nedeni CFC’lerin geri çekilmesi değildi, ozon kendi kendisini toparlıyor, zira CFC atmosferde 100 yıl kalabiliyor, yani havada hálá CFC var. Ancak HC’lerin başımıza ne açacağını henüz bilmiyoruz. Atmosferin gidişi kötü ama senaryolar yanlış. Bu senaryoları oluşturan modeller elimizde ölçümleri bulunan geçmişe, son 100 yıla uygulandığında hatalı sonuçlar veriyor, eldeki bilgiler ile örtüşmüyor, geçmişi bu modeller ile doğrulayamazken, geleceği nasıl öngörebilirsiniz? Bir başka örnek de Kuzey Atlantik Salınımı. Okyanus ve atmosfer arasındaki ilişki ile ortaya çıkan bu salınım kış mevsiminde Avrupa’nın hangi kısmının daha yağışlı geçeceğinin göstergesi. Yani Kuzey Avrupa ülkeleri yağışlı, bizimde içinde bulunduğunuz Güney Avrupa enlemleri kuraklığa doğru ilerliyor. Küresel ısınma sonucu yazılan senaryolar bu salınımın pozitif olacağı, yani Kuzey Avrupa ülkelerinin daha fazla yağış alacağını söylüyor. Beklenen ısınma yaşanıyor ama atmosferin verdiği refleks senaryolarla uyumlu değil. Kuzey Atlantik Salınımı’nı incelediğimizde rutin hareketi dışında bir şey yapmadığı, hatta son 4-5 yıldır beklenenin aksine negatifte, yani Güney Avrupa’da olduğu görülüyor. Atmosferin doğal kompozisyonunu bozan her türlü gaz kirleticidir, ve bu kirleticilerin en az seviyede atmosfere yayılması gerekir. İlköğretimde bile korku ile eğitimin yanlış olduğu bilimsel metotlarla kanıtlanmış durumda iken neden halkı bilgilendirmede korku yöntemini seçiyoruz. Prof. Karaca’nın görüşünün tamamı tabii ki bu kadar değil, hem tekniğe çok girmek istemediğim, hem de bana ayrılan kısma ancak sığdığı için iki örneğine yer verebildim. Bu arada ben üniversitede yalnızca 2 dersten kalmıştım, bu derslerden bir tanesi Sayın Karaca’nın verdiği dersti. Hocam ne diyeyim, marjinal yapınız akadenik çalışmalarınızın yanında benim öğrenim hayatımda da iz bırakmıştır :))
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!