Parlamentoya girmesi terör örgütü listelerinden çıkmasına yetmiyor HİZBULLAH

Güncelleme Tarihi:

Parlamentoya girmesi terör örgütü listelerinden çıkmasına yetmiyor HİZBULLAH
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 30, 2006 00:00

Humeyni’nin öğrencileri 1983’te Hizbullah’ı kurduğunda amaçları belliydi: Lübnan’ı İsrail işgalinden kurtarıp, silah zoruyla İslam devletine dönüştürmek. İlkini başardılar, İsrail çekildi. Büyük intihar eylemleri, kaçırma olaylarıyla Lübnan’ı kana bulayan örgüt ikinci amacından kendi vazgeçti. Çok dinli, çok mezhepli bir ülkede İslam devleti kurulamayacağını görüp, 1992’de parlamenter sisteme yöneldi.

Bugün 23 milletvekili ve hükümette iki bakanı var. Müttefiki Aoun’un 2007’de devlet başkanı olması bekleniyor. Hizbullah bugünün Lübnan’ında, 13 hastanesi, 12 okulu, yoksullara yardım fonu, devletten güçlü ordusuyla sistem içinde yer alan bir politik güç. Ama bu dünyada terör örgütü olarak ilan edilmesinin tümüyle önüne geçemiyor. Zaten İsrail tankları Gazze’ye girince altı yıllık sessizliğini bozdu. 12 Temmuz’da, İsrail sınırını geçti, iki askeri rehin aldı, tanklara ateş açtı, sekiz askeri öldürdü. Ve Ortadoğu, Lübnan, Suriye ve İran’ı içine çekebilecek korkunç bir savaşın eşiğine geldi.

HİZBULLAH, NECEF AKADEMİSİ’NDEN GEÇTİ

Hizbullah’ı diğer silahlı milislerden ayıran en büyük özellik İslam’ı iyi bilen ulema klanınca kurulması. Bu grup 1950-1970 arasında Irak’ın Necef kentindeki Şii mabetlerinde şeriat, teoloji ve felsefe eğitimi gördü. Hocalarının en büyük korkusu Batı milliyetçiliği ve komünizmin etkisiyle İslam’ın yozlaşmasıydı. Engellemenin yolu İslam rejimleri kurmaktı. 1965’te İran’dan kovulan Humeyni’nin katılımıyla Necef Akademisi’nin etkinliği arttı. Hizbullah’ın kurucuları Şeyh Suphi Tufeyli, Seyid Abbas Musavi, uzun yıllar liderliğini yapan Muhammed Hüseyin Fadlallah, örgütün bugünkü lideri Hasan Seyid Nasrallah akademinin en iyi öğrencileri arasındaydı.

HER MÜSLÜMAN OTOMATİKMAN HİZBULLAH ÜYESİDİR!

Hizbullah, İsrail’in 1982’de Güney Lübnan’ı işgal etmesi üzerine İran’ın gönderdiği 2 bin Devrim Muhafızı’nın desteğiyle Beka Vadisi’nde kuruldu. İsmi "Allah’ın Partisi" anlamına geliyor. Şubat 1985’te yayınladıkları manifestoda amaçlarını açıkladılar: İslam’ı Batı emparyalizmine karşı korumak, Lübnan’da adil bir İslam rejimi kurmak, "işgalci ve Küçük Şeytan" İsrail devletini Ortadoğu’dan silmek. Batılı anlamda bir siyasi parti kurmadıklarını, bunun İslam’a aykırı olduğunu söylüyorlardı. Hizbullah bir misyonun, yaşam tarzının adıydı. Örgüt değildi, sempatizanlarına görev vermiyordu. Yeryüzündeki bütün Müslümanlar adaletsizliğe karşı oluşturulmuş bu ütopik birliğin doğal üyesiydi. 24 yılda, Ortadoğu’daki destekçileri 100 bini buldu.

İNTİHAR SALDIRILARINI ALKOL ÖRNEĞİYLE KİTABA UYDURDU

Dünya çapındaki "ününü" 1983 ile 1985 arasındaki intihar saldırıları ve Batılı kaçırma eylemlerine borçlu. 1983 Nisan’ında Beyrut’taki ABD elçiliğine bomba yüklü bir kamyonla saldırdı. 17’si Amerikalı 63 kişinin öldüğü olay İslamcı terörün ilk intihar saldırısıydı. Altı ay sonra Birleşmiş Milletler Çokuluslu Barış Gücü’ne bağlı Beyrut limanındaki Amerikan deniz kuvvetleri kışlalarına, Fransız üssüne intihar saldırıları düzenledi. 243 Amerikan denizcisi ve 58 Fransız askeri öldü. Bu arada Beyrut Amerikan Üniversitesi’ndeki yabancı öğretmenleri, bir CIA ajanını ve gazeteciyi kaçırdı. 1985’te bir Amerikan uçağını kaçırdı, yolcular arasındaki ABD askeri Robert Stethem’ı döverek öldürdü.

Vahşetin artması üzerine İslam dünyası bu eylemlerin dine uygunluğunu tartışmaya başladı. Hizbullah’ın ulemasına soru yağıyordu. İntihar İslam’a aykırıydı örneğin. Kuran’a göre herkes kendi hayatından sorumluydu, babanın günahını oğlu çekemezdi. Dolayısıyla, masumları kaçırmak caiz değildi. Tüm bu sorulara örgüt sözcüsü Hüseyin El Musavi açıklık getirdi: "Büyük güce karşı savaşan ezilmişleriz. Onların büyük silahları var. Savunmada sıradışı yöntemler seçmemiz günah değil. Alkol de dine aykırı. Sağlık için, ilaç olarak kullanılırsa günah değil."

ÖRGÜT İÇİNDEKİ HİYERARŞİ VE LİDERLER
/images/100/0x0/55eb1cc8f018fbb8f8abe69c

Örgütteki en üst karar kurumu Lübnan Konseyi. Yerel temsilcileri: Beka, Beyrut ve Güney Konseyleri. 4 bin silahlı milis bu konseylere bağlı. Adının kullanılmasını engellemek için sözcü atayan Hizbullah, eylemlerini bu kanalla üstleniyor. Ayrıca Fadlallah ve sonraki lider Hasan Seyid Nasrallah kapısını dünya basınına açık tuttu. Kanlı eylemleri üstlenmek istemeyen Fadlallah kendini hep ruhani lider olarak tanıttı. İntihar bombalarının İslam’ı zedelediğini düşünse de bunu yüksek sesle söylemiyordu. Örgütün gerçek yönetimi Abbas Musavi’deydi. 1992’de Musavi bir İsrail füzesiyle otomobilinde öldürülünce, yerini Necef’ten Beyrut’a getirdiği öğrencisi ve can dostu Hasan Nasrallah aldı. Nasrallah, örgütünü 14 yıldır Güney Beyrut’ta Musavi Sokak’taki binadan yönetiyor. Ofisin girişinde Humeyni, Musavi ve Hamaney’in portreleri, koridorunda ise 18 yaşında İsrail saldırısında ölen oğlu Hadi’nin fotoğrafı asılı.

HIRİSTİYANLARLA KOALİSYON ORTAĞI

Nasrallah’ın söylediğine bakılırsa, Lübnan’a şeriatı getirmek için kurulan Hizbullah bir süre sonra çok dinli, mezhepli bir ülkede bu ütopyanın gerçekleşmeyeceğini gördü. Seçime girip, mevcut sistemde söz sahibi olmaya yöneldi. 1992’de parlamentodaki 128 sandalyeden 12’sini, 1996’da 10’unu, 2000’de 8’ini ve 2005’te 23’ünü kazandı. Şu anda enerji ve su bakanlıkları Hizbullah’ın elinde. Başbakan Fuat Siniora’yla çatışan Hizbullah, bu yılın başında Hıristiyanların Özgür Yurtsever Hareketi’yle koalisyon yaptı. Hareketin lideri Michel Aoun’un 2007’de devlet başkanı olması bekleniyor.

İSRAİL’İ HARİTADAN SİLME YEMİNİ

İsrail, 23 Mayıs 2000’de güney Lübnan’dan çekildi. "Bu Arapların İsrail’e karşı en büyük zaferidir" diyen Hasan Nasrallah’ın Arap dünyasındaki saygınlığı arttı. Hizbullah’ın kuruluş amaçlarından biri ortadan kalkmıştı. Fakat Nasrallah hedef büyütmüştü: "Bu toprak değil, varoluş savaşı. İsrail haritadan silinene kadar savaşıp, Kudüs’ü alacağız."

EL KAİDE’DEN UZAK HAMAS’A YAKIN

Hasan Nasrallah, hem 11 Eylül faciasını hem de Zarkavi’nin kafa kesme operasyonlarını kınadı. El Kaide’yle hiçbir ilişkilerinin olmadığını her fırsatta yineliyor. Zaten El Kaide de Şii örgütü olduğu için Hizbullah’ı düşman ilan etmişti. Hizbullah, mezhep farkına karşın, İsrail’e karşı mücadelede HAMAS’ı müttefik görüyor. Militanlarını eğitip, füze verip ikinci intifadayı destekliyor. Nasrallah açıkça "Filistinli kardeşlerimize kendilerini savunacak silah vermek görevimizdir" demişti. HAMAS, geçen yıl ruhani lideri Şeyh Ahmed Yasin öldürülünce İsrail birliklerine 65 füze fırlattı. Mahmud Abbas liderliğindeki Filistin Hükümeti, Hizbullah’ı İsrail’le yapılan ateşkesi bozmakla suçladı. Hizbullah’ın G8 toplantılarından birkaç gün önce, 12 Temmuz eylemine girişmesinin nedeni kimilerine göre İran’a destek. İran’ın nükleer programı üzerinde yoğunlaşan uluslararası ilgiyi felaket senaryosuyla dağıtmayı amaçlıyor. Buna karşılık fırsatı değerlendiren İsrail, seçimle iktidara yürüyen, uluslararası meşruiyet kazanacak bir düşmanından kurtulmaya çalışıyor. Hizbullah, son hamlesiyle Arap dünyasında bile tepki yarattı. Mısır ve Ürdün’e göre, Ortadoğu’daki dengeleri bozdu. Tek başına İsrail’e karşı savaş ilan edip, diğer Arap ülkelerini, halklarına karşı zor durumda bıraktı.

TERÖR ÖRGÜTÜ DİYENLER ÇOĞALIYOR

ABD, Kanada ve İsrail, Hizbullah’a terör örgütü, diyor. İngiltere sadece askeri kanadını terörist ilan etti. Başta Hollanda olmak üzere birçok ülke Hizbullah’ı Avrupa Birliği’nin terör listesine sokmak için uğraşıyor.

HASTANESİ, OKULLARI TV VE GAZETESİ VAR

Hizbullah sadece politik parti, askeri grup değil. Yolsuzluklardan uzak kalmayı başaran bir sosyal dayanışma örgütü. Yoksulların yaşadığı Güney Lübnan ve Beka Vadisi’nde sosyal hizmet programları yürütüyor. 12 hastanesi, 12 okulu ve çiftçilere teknolojinin anlatıldığı iki özel tarım merkezi var. Hastaneleri bütün özel sağlık kurumlarından daha ucuz, sempatizanlarına bedava. Örgüt çok fakir ailelere ayda 100 dolar veriyor. El Manar (Fener) adlı TV’si, El Nur adlı radyosu ve El İntikad adlı gazetesi var. El Manar, 2004’e kadar Fransa’dan yayın yapıyordu. Yahudilere nefret saçan yayınları nedeniyle Fransa Millet Meclisi kararıyla ülke dışına çıkarıldı.

13 BİN KAT YUŞA VE İRAN YAPIMI FAJR FÜZELERİ

Tahminlere göre, Hizbullah’ın yıllık geliri 100 milyon doların (yaklaşık 150 milyon YTL) üstünde. Kaynağı bağışlar ve İran. Cephanesini de İran’dan aldığı sanılıyor. Şu an elinde 13 bin adet roket var. Bunlardan bir kısmı taşıması ve saklaması kolay Katyuşalar. Menzili 11 kilometre. İran yapımı Fajr-3 ve Fajr-4 ise 45-70 kilometre arasında. Asıl korkutucu olan 600 kiloluk kimyasal da taşıyabilen savaş başlıklı Zelzal-2 füzeleri. Menzili 200 kilometreyi bulan füzeler, Lübnan sınırından atıldığında, Hayfa’yı rahatlıkla vurabilir.

ORDUSU, LÜBNAN HÜKÜMETİ ORDUSUNDAN GÜÇLÜ

2 Eylül 2004’te 1559 sayılı Birleşmiş Milletler kararı yayımlandı. Karara göre Suriye, bütün askerlerini çekecek ve Lübnan’daki tüm milisler silahsızlandırılacaktı. Hizbullah, ciddiye almadı. Lübnan hükümeti hiçbir şey yapamadı. Çünkü Hizbullah’ın ordusu, Lübnan hükümeti ordusundan güçlü. İran ve Suriye’nin desteğine sahip. Şimdi hükümet, Hizbullah’a ateşkes baskısı yapamıyor. Etkisiz kalmasından, prestijinin zedelenmesinden korkuyor.

REHİNE DEĞİŞ TOKUŞU BİTMİYOR

Hasan Nasrallah’ın saygı görmesinin en büyük nedenlerinden biri İsrail’le rehine değiş tokuşundaki başarısı. 2004’te üç İsrailli asker cesedi ve bir rehin işadamına karşılık 400 Lübnanlı mahkûmu aldı. Hedefi İsrail hapishanelerindeki 10 bin Filistinli ve Lübnanlıyı kurtarmak.

TÜRKİYE’DEKİ HİZBULLAH’LA ALAKASI YOK

1990’lı yıllarda Diyarbakır’daki İlim Kitabevi’nin sahibi Hüseyin Velioğlu tarafından kuruldu. Amacı anayasal rejimi yıkarak İran’dakine benzer bir İslam devleti kurmaktı. PKK 1991’den itibaren özellikle İlim Kitabevi çevresinde oluşan Hizbullahi gruba yönelik silahlı eylemlere girişmiş ve böylece bu grupları sindirebileceğini düşünmüştü. Bu amaçla bu grubun önde gelen ve sivrilmiş şahsiyetlerini öldürdü. Bu çatışma Diyarbakır, Batman, Mardin gibi il merkezleri ile Nusaybin, Silvan gibi büyük ilçelerde yoğun şekilde yaşandı. Yakalanan Hizbullah itirafçılarının anlattıklarına göre militanlar yasal yollarla İran’a gidip dağlarda bir buçuk ay süren askeri eğitim alıyordu.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!