Para pul değil, oğlumu istiyorum

Güncelleme Tarihi:

Para pul değil, oğlumu istiyorum
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 28, 1998 00:00

Haberin Devamı

Altı ay önce, büyük bir kampanya sonunda toplanan milyarlarca lirayla Londra'ya tedaviye gönderilen lösemili 19 yaşındaki Timuçin Dizdar'ın peşini aksilikler bir türlü bırakmıyor. Londra'da ilik nakli yapılan ve durumu iyiye giden Timuçin'de, bu kez de koli basili ve tüberküloz çıktı. Lösemi belirtileri azalan Timuçin, şimdi de nereden kaptığı belli olmayan bu iki hastalıkla savaşıyor.

AdıTimuçin Dizdar. Türkiye O'nu, geçen yıl önderliğini pop şarkıcısı Yeşim Salkım'ın yaptığı bir yardım kampanyası ile tanıdı. Güneşten hafif yanmış hissi veren cildi, yeni yeni çıkmaya başlayan sarı saçları, kaş ve kirpikleri, ince kollarıyla steril odasında yatan bu genç, Londra'nın en ünlü hastanelerinden Royal Free'de yaşam mücadelesi veriyor. Hastalığının adı lösemi. Hastanenin en üst katındaki odasının kapalı kapısı, 19 yaşındaki bedenini sanki tüm dünyanın kötülüklerinden koruyor.

Tek isteği, bir an önce iyileşip, burnunda tüten annesi, kızkardeşi ve arkadaşlarının yanına ve ‘‘Çok özledim’’ dediği Beşiktaş'ın maçlarına dönmek. Üzerinde, Beşiktaş'ın tüm oyuncuları tarafından imzalanmış Şifo Mehmet'in 9 numaralı forması var.

Yanında bir baba. Adı Timur Dizdar. Daha 45 yaşında. IETT'de ambar şefi. Dokunsanız, gözlerinden yaşlar boşanmaya hazır. Eşi Neşe ve 15 yaşındaki kızı Arzu'yu İstanbul'da bırakıp, Londra'ya gelmiş. Biricik oğlu, gözünün bebeği Timuçin'e altı aydır, hem annelik, hem babalık yapıyor. Hergün elleriyle oğluna en sevdiği yemekleri pişirip, bir saat uzaklıktaki hastaneye getiriyor. Tek isteği Timuçin'in kan kanserini yenip, sağlığına kavuşması.

Ancak dertler ne babanın, ne de oğlunun peşini bırakmıyor. Bir yanda hastalık, çeşit çeşit virüsler. Öte yanda söylentiler, iddialar. Baba-oğul Dizdar'lar doğa ve insan yapımı aksiliklere birlikte göğüs geriyor.

Timuçin'in lösemisi, Londra'da geçirdiği ilik nakli ameliyatıyla önce geriliyor, sonra yeniden geri dönüyor. Tam iyileşti diye sevinirken nereden aldığı bilinmeyen koli basili ve tüberküloz teşhisiyle umutlarına darbe iniyor. Yüksek ateş, Timuçin'in narin bedenini iyice sarsıyor. Sil baştan, antibiyotik tedavisi, kan kanseri ilaçlarına karışarak, genç vücuduna kuvvet vermeye çalışıyor.

Hastane masrafı çok

Beyoğlu Fındık Lisesi mezunu Timuçin'e, 1996 Ekim ayında kan kanseri teşhisi konuyor. Önce Beyoğlu İlkyardım, ardından Cerrahpaşa Hastanesi'nde tedavi, sonra ilik nakli yapılıyor. Ancak hastalık 1,5 ay sonra yine geri geliyor. Ağır bir kemoterapi ile remisyona giren hastalığın tedavisi için Dizdar ailesi İngiltere'ye tedaviye gelme yolları aramaya başlıyor. Tedaviye gereken milyarlarca lira, onları kampanyaya zorluyor. Baba Timur Dizdar, kamu görevlisi olduğundan memur olmayan üç kişiye gerek duyuluyor. Bundan sonrasını Timur Dizdar, şöyle anlatıyor:

‘‘Timuçin Cerrahpaşa'da yatarken, sürekli ilaç aldığımız Uzman Eczanesi sahibi eczacı Zeliha Yılmaz ile soyadlarını bilmediğim, çok iyi iki insan Melih ve Mustafa Beyler kampanyayı başlattı. Kamuoyuna duyurulunca sanatçı Yeşim Salkım 10 milyar lira yardımda bulundu. Medyanın büyük ilgisiyle geçen ekim ayında açılan kampanya, amacına kısa zamanda ulaştı. Biz 12 Kasım'da oğlumla Londra'ya geldik.’’

Dizdar, kendisine verilen parayı doğru kullanmadığı, Londra'da evlenip, yerleşeceği iddiaları çıkartılmasına çok üzüldüğünü anlatıyor. ‘‘Eczacı Zeliha Hanım ile en yakın arkadaşım, İETT Müfettişi Maksut Çatak TV'ye çıkıp, bunları söylediler. Kulaklarıma inanamadım. Ben buraya oğlumun hastalığı iyi olsun diye, umutlarla geldim. Parayla, pulla derdim yok’’ diyor. Temmuz'un 23'üne kadar da hastane masrafı dahil tüm tedavi giderlerini ödemişler. ‘‘Timuçin'e ilik nakli yapıldı. Tüm doktor, ilaç, hastane, donor (verici) ücreti 111 bin 15 pound (yaklaşık 50 milyar lira) ödedik. Bu para kampanyadan toplanan paraların bulunduğu hesaptan, Ziraat Bankası yoluyla doğrudan hastane hesabına yattı. Bana da altı ay içinde ev, yol, gıda gibi çeşitli masraflar için toplam 14 bin 125 pound (yaklaşık 6 milyar lira) verildi. Bunun 10 bin pound'u harcandı. Şu an elimde üç bin pound nakit bulunuyor.’’

Savcılık el koysun

Televizyonda söylenenlere şaşkınlıktan yanıt bile veremediğini söyleyen Timur Dizdar, şahsen harcadığı her kuruşun hesabını tuttuğunu, makbuzlarını biriktirdiğini belirterek, devam ediyor:

‘‘Benim zaten kampanyada toplanan parayı çekme hakkım yok. Ben haftalığı 130 pound'a en ucuz evi tuttuğum için, hastaneye metro ile bir saatte geliyorum. Eşim bir kere bile Londra'ya gelmedi. Londra çok pahalı bir şehir. Zeliha Yılmaz 15 gün önce Londra'ya geldiğinde, Timuçin'i ziyaret etti, benim yaşadığım yeri, şartlarımı gördü. İETT'de arkadaşlarım bizim için bir milyar 400 milyon, Zeliha Hanım ile Maksut Çatak da 1 milyar 300 milyon yardım topladı. Bu paralar benim adıma açılan hesaba yatırıldı. Bu duruma savcılığın kesinlikle el koymasını istiyorum. Mümkünse benim buradaki yaşantım ve hesaplarım, ayrıca İstanbul'daki para trafiği kesinlikle incelensin.’’

Kısaca, baba Dizdar'ın derdi büyük. Bir yanda Timuçin'de yeni virüslerin ortaya çıkması, diğer tarafta dedikodular... ‘‘Tanrıya şükür Timuçin'in hayati tehlikesi şu an yok. Koli basili, karaciğerde tüberküloz ve CMV'nin (transplant hastalarındaki virüs), pozitif oluşu yeni tedavileri ortaya çıkarttı. CMV şimdi negatif, yani yok edildi. Üç enfeksiyon ve kendi hastalığı nedeniyle kan değerlerini yükseltici balans tutturulamadı. Şimdi bunu tutturmaya çalışıyorlar. Verilen antibiyotikler kan değerlerinin yükselmesini önlüyor. Bu yükselirse bizi taburcu edecekler.’’

Neşesi yerinde

Doktorlar yüzde 90 kurtulma şansı vermiş Timuçin'e. O da etrafındaki telaşa, babasıyla ilgili söylentilere kulaklarını tıkamış, hastane odasında TRT-International ile diğer İngiliz kanallarını izliyor. Geçtiğimiz günlerde, 19. yaşını hemşireler ve diğer kanserli hastalarla kutladı. Yatağının tam karşısına Atatürk posteri asan Timuçin, doğum gününde sayısız telefon, faks ve kart aldı. Hiç tanımadıkları hastalığının ilk gününden beri ona moral veriyor. Hele bir tanesi var ki, Türkiye'den beri Timuçin'i adım adım izliyor, arıyor, yazıyor: Ankaralı Seda Salgırlı, Timuçin'in adeta iyilik meleği. Doğum gününde yolladığı oyuncak ayı, Timuçin'in maskotu. Royal Free Hastanesi Onkoloji Bölümü'nün altı aylık hastası Timuçin, hemşire ve sağlık görevlilerinin de gözdesi.

Timuçin'i son günlerde doğum günü dışında en çok sevindiren, Beşiktaş'ın Cumhurbaşkanlığı ve Federasyon Kupası'nı kazanması olmuş. Üzerinde imzalı Beşiktaş forması, başında İngiltere'nin çifte kupalı takımı Arsenal şapkası, gözünde son model siyah gözlüklerle Timuçin hasta yatağında maçı heyecanla izlemiş. Atılan her golle havalara fırlamış.

Ağır hastalığı, üst üste gelen aksiliklere rağmen, neşesinden hiçbir şey kaybetmeme gayretinde Timuçin. Amacı, kan kanserini yenmek. İstanbul'a dönüp, üniversite sınavlarına katılıp, İletişim Fakültesi'nde okumak, gazeteci olmak... ‘‘Bana yardım eden herkese teşekkür ediyorum’’ diyor.

Balık tutmayı öğrenmeliyiz

Londra Büyükelçiliği Sağlık Müşaviri Doç.Dr. Utku Ünsal'a, Türkiye'de açılan sağlık kampanyaları konusundaki düşüncelerini, nasıl yaygın hale getirilebileceğini sorduk. Ünsal, kampanyaların bireysellikten çıkarılıp, topluma yöneltilmesinden yana olduğunu söyledi:

‘‘Türkiye'nin tedavi sahasındaki bilgi ve becerisinin, gelişmiş ülkeler düzeyinde olduğuna inanıyorum. Noksan bazı teknik olanakların ithali ve yeterli sayıda personelin tıpdaki dallanmaya paralel ihtisas konularına göre yetiştirilmesi ve eskimeyi önlemek amacıyla eğitimlerinde sürekliliğin sağlanması halinde tedavi şansını yurt dışında arayan hasta sayısının çok çok azalacağı kanaatindeyim. Kişisel kampanyaların, kişinin tedavisinde elbette yararı var. Fakat ben bir ya da birkaç hastanın tedavisi için bunca masrafı karşılayabilen kampanyaların topluma yöneltilmesinden yanayım.

Komşunun getireceği balıkla bir öğün açlık gidereceğimize, balık tutmayı öğrenmek gibi. Bir döküm yapıldı mı bilmiyorum. Bir lösemili hastanın yurt dışında tedavisi için gereken 80-100 milyar liranın toplanabildiği bir ülkeye tıbbın en yeni teknoloji ve olanaklarının girmemesi mümkün değildir. Sonuç olarak, ülkemizde noksan olan ne varsa onu sağlamak için, güçlerin birleştirilmesi, aynı konuda hizmet veren kurum ve kuruluşların el ele vermesi gerekli ve mümkündür.’’






Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!