Özgürlük için cazı seçtim

Güncelleme Tarihi:

Özgürlük için cazı seçtim
Oluşturulma Tarihi: Ağustos 15, 1997 00:00

Haberin Devamı

On yaşında piyano dersleri ile müziğe adım atan Yıldız İbrahimova Sofya'da ‘‘Çocuk Müzik Okulu''na gitmiş. Daha sonra müzik lisesinin şan bölümünü birincilikle bitirip konservatuarın şan ve teori bölümünden mezun olmuş. Kolaratur soprano olarak eğitimini tamamlayan sanatçı dört oktavlık sesi, doğaçlama ustalığı, Rus Çingene Romansları'ndan folklora ve caz şarkılarına uzanan geniş repertuarı ile dinleyenleri büyülüyor.

Antoine Herve, Francois ve Louis Montin, Antony Donchew ve Tuna Ötenel gibi müzisyenler eşliğinde şarkı söyleyen sanatçı otuzdan fazla ülkeye turneler yapmış, birçok festivale katılmış ve ‘‘Seni Seviyorum Roza'', ‘‘Illusory Eternity'' gibi filmlerde seslendirme yapıp rol almış.

Başta Fransa olmak üzere birçok ülkede konservatuar öğrenci ve öğretmenleri ile ‘‘Jazz Work-Shop'' çalışmalarında bulunmuş olan İbrahimova aynı zamanda tiyatro aktristi. Enstrüman olmadan, salt sesiyle, doğaçlama 45'er dakikalık konserler vermekte de usta. Ayıca amatörce resim yapmayı da seviyor. Önümüzdeki salı günü, Kemer Golf&Country Club havuzbaşında bir konser verecek olan İbrahimova ile hayatı ve müziği üzerine konuştuk.

EŞ: En iyi arkadaşım

Ali Dinçer ile beş sene önce Ankara'da tanıştık. Korhan Abay beni TRT'deki çizgi ötesi programına davet etmişti. O gün tanıştık. Beni Meclis'e çağırdı. Yanına bir de gazeteci almıştı. Evli olduğunu düşünüp mesafeli davrandım. Yakışıklı adam, karısı kim diye düşündüm. Bir sene sonra karısının ben olacağımı nereden bilebilirdim. İmza formalite. Önemli olan iyi arkadaş olmak. Ali benim dünya üzerindeki en iyi arkadaşım. Benim de politik bakışım var ve onu eleştiriyorum. Yabancı olarak daha farklı bir bakışım var. Eleştirilerimi göz önünde bulunduruyor. O da bana yardım ediyor ve tavsiyelerde bulunuyor.

İŞ: Benim hayatım

Her yaptığınız işte aşk şart. Yaptığım müziği iş olarak görmüyorum aslında. Bu benim hayatım. Sabah 8'den, 18.00'a kadar çalışıyorum diyemem. Yaptığım müziği seversem herşeye katlanabilirim. 41 derece ateşle sahneye çıktığım oldu.

AŞK: Sevgili gibiyiz

Eşimi bulduğum için mutluyum. Seyrek beraber oluyoruz. Ben onu Ankara dışına davet ediyorum. O beni yurtdışı gezilerine davet ediyor. Sevgili gibi görüşüyoruz. Birbirimizden bıkmayacağız sanırım. Her fırsatta beraber olmaya çalışıyoruz.

Müziğinizi nasıl tanımlarsınız, ne tür müzik yapıyorsunuz?

- Aslında benim yaptığım birkaç tarz müzik var. Annem, anneannemin şarkıları, eski Rumeli türküleri, Bulgar Folkloru beni etkiliyor. Bunun yanısıra Batı müziği eğitimi aldım. Tam ondört sene. Kişiliğime göre özgür müzik olan cazı seçtim.

Müziğiniz alışılmışın dışında (az söz çok yorum). Bir anda fırtınalar kopuyor sonra fırtına sonrası sessizlik?

- İnsan sesini çok renkli görüyorum. Çok renkli bir yelpaze gibi. Bu renkleri ses teknikleri ile geliştiriyorum. Aslında üzerimde klasik müziğin de etkisi var. Klasik müzik ses terbiyesi için çok önemli. Aileden alınan kültür çok önemli yani folklorun getirdiği değişik söyleyiş tarzları. Çağdaş müzik yapıyorum. İnsan kendisinin yarattığı sınırları ve toplumun baskıyla oluşturduğu duvarları aşmalı, yıkmalı. Bu anlamda risk üstlendim. Bilinen yollardan başarı kolaydır ama bu siz değilsinizdir. İlk attığım adım kişiliğimi bulmak doğrultusunda idi. Bana Ella Fitzgerald'ı taklit et dediler. Benim duygularım, kişiliğim farklı. Neden bendeki sesi farklı çalıştırmayayım? Sadece sanatçılar değil, bütün insanlar farklı kişiliktedirler.

Müziğindeki fırtınalar İbrahimova'nın içinde de kopar mı yoksa sakin biri mi?

- İnsan basit bir varlık değil. Müzik dışında sakinim. Tabii sinirlendiğim zamanlar da oluyor. Müzikle başka bir dünyaya giriyorum. Kendimi en özgür hissettiğim dünya müzik. O bir uzay; kendimi uzayda gibi hissediyorum. Seyirciyle elektrik mükemmel bir şey.

Klasik opera eğitimi aldınız. Cazla tanışmanız nasıl oldu?

- Sesim iki oktavlık normal ses değil, dört oktavlık bir ses. Caza yönelmemdeki bir sebep de bu. Sadece cazda sesimi bu kadar geniş kullanabiliyorum. Operada kalsaydım soprano, alto ya da mezosoprano olurdum. Üçünü birlikte kullanamazdım. Doğaçlama da cazı seçmemdeki diğer neden. Kısacası cazda kendimi hür hissettim ama klasik aryalar ve klasik caz da söylüyorum.

Etnikcaz ilgi görüyor

Dört oktavlık ses ne demek?

- İnsan sesinin ortalama iki oktav kullanılır. Klasik aryalarda bir buçuk oktav kullanılır. İki oktav onaltı ses anlamına gelir. Dört oktav da otuziki ses oluyor. Ender rastlanan seslerden. Beni Sumak'la kıyaslıyorlar. En inceden en kalınına kadar bütün kadın seslerini çıkartabiliyorum. Böyle sesleri eğitmek zor oluyor. Lisede hocam şaşırmıştı. Aynı problemi konservatuarda da yaşadım.

Son çalışmanız Balkananatolia hakkında bilgi verir misiniz? Devamı gelecek mi?

- Balkananatolia, Balkan ve Anadolu folklörü arasındaki benzerliği gösteriyor çünkü insanların duyguları birbirine benziyor. Bazı parçaların Bulgar şarkısı mı Türk şarkısı mı olduğunu ayırdedemezsiniz; sözler değişince birbirine çok benziyorlar. Mayıs sonu Sofya'da Balkananatolia'yı tanıttım. Çok büyük ilgi gördü. İlk defa Bulgaristan'da bu kadar yoğun Türkçe söyledim. Türkçe parçalar hakkında bilgi de verdim. Ünlü bir rejisör bu çalışmayı muhakkak dünyaya tanıtmam gerektiğini söyledi. Yeni şeyler duymak istiyor seyirci. Sanırım batılılar da bunu istiyor. Bundan dolayıdır ki folk-caz ya da etnikcaz gittikçe seyirci kazanıyor ve caz festivallerinde de tercih ediliyor. Etnik enstrümanları kullanmak çok ilginç. Kanun, ud kullandık Balkananatolia'da. Bundan sonraki çalışmamda daha farklı hatta unutulmuş enstrümanlar kullanacağım. Örneğin Bulgar bir kavalcı var. Balkananatolia sadece Anadolu'yu değil daha geniş bir coğrafyayı kapsıyor.

Balkananatolia daha önceki CD'lerin devamı mı?

- Hayır. Önceki disklerim çok farklıydı. Tamamıyla farklı bir çizgideydiler. Daha popüler yapıtlardı. On dilde şarkılar söylemiştim. Bizzet, Mozart, Bach'tan söylemiştim. Popüler, bilinen parçaları yorumlamıştım.

Albümde Vasil Parmakov ismini görüyoruz. Kimdir Parmakov?

- O muhteşem bir piyanist. 12 Ağustos'ta Kemer Country Club'ta birlikte konser vereceğiz. İyi bir müzisyen olduğu kadar iyi de bir şovmen. Özellikle Rus çiganlarını çok iyi çalıyor. Bir keresinde ben konserde doğaçlama yaparken piyanoya baktım. Onu göremedim. Çalmayı bırakmış dansediyordu. Bulgaristan konserlerimin birinde yine buna benzer bir şey oldu. Parmakov'u bir an göremedim. Piyano sesi kesilmişti ve yalnız benim sesim duyuluyordu. İnanılmazdı; o piyanonun altına girmişti. Çok komikti fakat gülemedim. Beş kişilik bir grubu var. ‘‘Ah bir ataş ver'', ‘‘Uzun ince bir yoldayım'' parçalarını yorumladılar. Onlar da Türk müziğini tanıtıyorlar. Onlarla daha birçok önemli projelerim var.

Peki Türk pop müziği hakkında ne düşünüyorsunuz?

- Türkiye'de potansiyel kaliteli gençlerin olması beni mutlu ediyor. Ancak pop patlaması yok. Varsa da geçti, çünkü patlama kaliteli olduğu zaman patlamadır. TV'de gördüğüm kadarıyla klipler konserve kutusu gibi. Gençler bu müziği sevse de bu müzikler çok kalıplaşmış. Şunu söylemeliyim ki Türk gençlerinde muhteşem potansiyel var ve onlar da yeni tarzlara yöneliyorlar. Burada söz ettiğim özellikle dinleyiciler. Örneğin muhteşem bir Eskişehir konseri verdim. Biletlerin hepsini üniversiteliler tüketmiş ve dostlarıma bilet kalmamıştı. Gerçekten müzikten anlıyorlar. Önce garip gelecek yeni tarzlar ama sonra sevecekler ve vazgeçemeyecekler.

Sanatçı çılgın olmalı

Müzik dışında ne yaparsınız?

- Pek vaktim olmuyor ama doğaçlama yemekler yapıyorum, özellikle de eşimin arkadaşlarına. Bayılıyorlar. Ayrıca resmi çok severim ve ressamlarla çalışmaktan zevk alıyorum. Onlarla, balet ve balerinlerle ‘‘happening''ler yapıyorum. Bundan iki sene önce AKM'de ressam Habib Aydoğdu, piyanist Tuna Ötenel ve iki de baletle böyle bir çalışma yaptık. Müthiş bir zevkti. Bulgaristan'da onbeş ressamla böyle bir çalışma yapmıştım. Ben doğaçlama yaparken onlar da benden etkilenip tuval üzerine resim yapıyorlardı. İçlerinden biri tuvali çamaşır gibi asmıştı. Bir ara deli gibi bağırmaya başladı. Fırçayla tuvale boya attı. Sonra koskoca kırmızı boya kutusunu başından aşağıya döktü. Bandı hemen yurtdışına gönderildi. Ben göremedim. Aynı şeyleri jimnastikçiler ve heykeltraşlarla da yaptım.

Bir keresinde de Habib, ben doğaçlama yaparken tuvali bırakıp dans eden balerinlerin bembeyaz kıyafetlerini boyamaya başlamıştı. Üç sene önce Ankara Vakko Sanat Galerisi'nde yapılan buna benzer bir çalışmada ilginç anlar yaşandı. Gösteri bitti fakat seyircilerin büyük bir bölümü kaldı. Israrla gösterinin devam etmesini istiyorlardı. Derken sahneye biri çıktı ve şiir okumaya başladı. Sonra şarkı söyledi. Daha sonra başka biri çıktı ve program uzayıp gitti. Müthişti.

Siz çılgın mısınız?

- Evet. Sanatçı çılgın olmalı. Sınırları yıkmak lazım.

CD satışları nasıl gidiyor ve niçin klibinizi TV'lerde göremiyoruz?

- Ali'nin (Ali Dinçer) kızkardeşi Kızılay'da en çok satış yapan müzikmarkete gitmiş ve listede en fazla satış yapan on albüm arasında gözüküyormuş (İstanbul'da da durum farklı değil. CD'yi ayırtmak zorunda kaldım). Aslına bakarsanız satış önemli değil. Ben kalite arıyorum. Benim için önemli olan konserler, seyirci ile aramda oluşan elektrik. Klibe gelince, Balkanatolia Raks'ın ürünü. CD reklamı onlara bağlı. Ben klibimi seyretmedim ama birkaç dostum beni arayıp Show TV Top 20'de olduğumu söyledi. Şaşırdım. Genelde bu listelerde pop müzik oluyor. Bu arada pop müziğe karşı değilim. Sonra neden olmasın dedim. Ama bu o kadar önemli değil. Kısa vadeli işlerle uğraşmıyorum.

Türkiye'yi seviyorum

Son olarak Türk dinleyicisi ile dünya dinleyicisini karşılaştırır mısınız?

- Sahnede iyi iseniz seyirci her yerde aynı. İnsanların temperamentine göre değişiyor. Japonların hoşlandıklarını görüyordum. Meksika çok coşkuluydu. Sıcakkanlı insanlar. Yaptığım müzikten hoşlandıklarını görebiliyorum, ister coşkulu olsun, ister Japonya'daki gibi olsun. Ben Türkiye'de konser vermeyi çok seviyorum. Özellikle İstanbul çok büyük müzik festivalleri merkezi olacak. Fransızlar, İsviçreliler, Japonlarla çok çalıştım ve hepsi benimle aynı fikirdeler.

Batı toplumu bir doyum noktasına gelmiş caz ve müzik konusunda. Yeni keşfettikleri ülkelerde kaynak arıyorlar. Türkiye'de uygun bir zemin teşkil ediyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!