Ortaçgil ağırlığında bir hafiflik

Güncelleme Tarihi:

Ortaçgil ağırlığında bir hafiflik
Oluşturulma Tarihi: Kasım 01, 1998 00:00

Haberin Devamı

Bülent Ortaçgil üç yıl aradan sonra Light adlı albümüyle kaset ve cd çalarlarımızda. Albümün adı ‘‘hafif’’ ama şarkılar yine Ortaçgil ağırlığında. Artık o kendini, sayıları ne azalan ne de çoğalan dinleyicileri de onu çok iyi tanıyor. Bülent Ortaçgil, bu anlamda kimseyi şaşırtmıyor. Aslında bu durumun biraz ‘‘bağlayıcı’’ olduğunun farkında. Şimdi orta yaş bunalımına girip tuhaf tuhaf klipler çekse herkesin onu ayıplayacağını biliyor. Tabii bu sadece bir varsayım. Şimdilik ne tuhaf klipler çekmeye niyeti var, ne de bunalıma girmeye. Yazları Marmaris'in Bozburun köyünde, kışları İstanbul'da keyifli, sakin, istediği gibi bir yaşam sürüyor.

Gözlerinizi kapatıp Bülent Ortaçgil'in çocukluğunu düşünün. Kendinizi zorlasanız da, elindeki saç fırçasını mikrofon yapıp ayna karşısında şarkı söyleyen bir küçük Bülent hayal edemezsiniz. Zaten böyle bir şey hiç olmamış. Hatta bir çok şarkıcıya göre, müziğe olan ilgisi oldukça geç, 9 yaşında babasının görevi sebebiyle ailecek gidip bir yıl yaşadıkları Amerika'dan dönerken getirdikleri plakları dinleyerek başlamış.

Bu arada Amerika'dayken babasından ksilofon (vurmalı bir çalgı) istemesi, herkes gibi bir müzisyen olmayacağının ilk habercisi gibi. Hani mandolin, flüt filan dururken...

Bülent Ortaçgil, 1960 ihtilalinden önce ordudan ayrılan askeri tıp doktoru Zafer Bey'le, ev hanımı Nesrin Hanım'ın 1950'de doğan ilk oğlu. Ondan üç sene sonra Ercüment, 11 sene sonra da Bahar doğuyor. Aile eğitime çok önem verdiğinden, üç çocuk da son derece iyi okullarda okuyor.

Bülent, Maarif Koleji ve kimya mühendisliğini, şimdi Boğaziçi Üniversitesi'nde matematik doçenti olan Ercüment, Avusturya Lisesi, Robert Kolej, ODTÜ ve Amerika'da bir üniversiteyi, kızkardeş Bahar da Avusturya Lisesi'ni bitirir.

Para kazanacağıma inanamadım

Bülent Ortaçgil sanatla aktif olarak ilgilenmeye lise yıllarında başlar. Okulun tiyatro topluluğunda oyunculuk yapar, kendi kurdukları orkestralarda şarkı söyler, kendi şarkılarını yapar. Ancak liseyi bitirdiğinde konservatuar yerine mühendislik okulunun kapısından girer:

‘‘Kendimi hiç bir zaman müzikten para kazanabileceğime ikna edemedim. Düğünlerde filan çalamazdım, çok popüler de değildim. Bir de iyi eğitim almış ve başka türlü insan olmaya aday olarak yetiştirilmiştim. Müzikle profesyonel olarak uğraşabileceğime inanmıyordum. Çok uzun zaman da inanmadım. Bu yüzden sevmediğim halde mühendislik yaptım.’’

1971'de ilk 45'liği ‘‘Anlamsız’’, 1974'te üniversiteyi bitirmek üzereyken ilk albümü ‘‘Benimle Oynar mısın’’ piyasaya çıkar. Benimle Oynar mısın ilk çıktığında bomba gibi patlamaz, ama bu albümün 24 yıldır düzenli olarak sattığını düşünürsek, toplamda Türkiye'nin en çok satan birkaç albümünden biri olduğunu söyleyebiliriz.

Ortaçgil, kendi tarzına yakın müzik yapan Fikret Kızılok'la 1981 yılında Çekirdek Sanatevi'ni kurar. Bu yıllar aynı zamanda yalnızca müzikten para kazanmaya karar verdiği yıllardır. Ancak ikili, bir takım kişisel anlaşmazlıklar yüzünden dağılır. Ortaçgil 1987'ye kadar sevmeye istemeye kimya mühendisliği yapar. İkinci albümü ‘‘2. Perde’’yi 1990, üçüncü albümü ‘‘Oyuna Devam’’ı 1991 yılında çıkarır. 1994 yılında, değişik deneylere gittiği ve tarzını sertleştirdiği albümün ise ‘‘Bu Şarkılar Adam Olmaz’’dır.

Ortaçgil, şarkılarının didaktik (öğretici) olup olmadığı sorusunu içtenlikle yanıtlıyor: ‘‘Zaman zaman buluyorum. Bunu da üstesinden gelinmesi gereken bir şey gibi görüyorum şarkılarım açısından. Bunu itiraf edebilirim sana.’’

Bu kış İstanbul’da

Bülent Ortaçgil, özel hayatını konuşurken, müziğinden bahsederken olduğu gibi rahat değil. İki defa evlenmiş. 1978'deki ilk evliliğinden 15 yaşında Ege adlı bir kızı var. Kısa süre önce evlendiği ikinci eşiyle 1990'ların başından beri beraber. Yazları Marmaris'in Bozburun adlı köyünde şehrin külfetlerinden uzak, sakin bir yaşam sürüyor. Ama bir müzisyenin şehirden uzak olamayacağını düşündüğünden kışları İstanbul'a geliyor. Bu kış Taksim'deki Jazz Cafe'de ve Arnavutköy'deki Eylül Bar'da, albümünde birlikte çalıştığı müzisyenlerle çalacak. Çalmak için haftanın, gece hayatı açısından en ölü günlerini seçiyor ki, gerçekten onu dinlemek isteyenlere çalabilsin. Ortaçgil, sanatçılara özgü hırsları çok fazla taşımadığına inanıyor. Yaptıklarını ‘‘hint işi’’ olarak tanımlıyor. Sağlıklı olarak yaşamak ve aç kalmamak dışında bir isteği yok.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!