Oltan Sungurlu: ‘Marko Paşa’ oldum

Güncelleme Tarihi:

Oltan Sungurlu: ‘Marko Paşa’ oldum
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 05, 2021 07:00

Oltan Sungurlu, Anavatan Partisi’nin kurucularından... Dört dönem milletvekilliği yaptı. Beş kez Adalet Bakanı, bir kez de Milli Savunma Bakanı oldu. Merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın en yakınındaki isimlerden 85 yaşındaki Sungurlu ile Didim’deki yazlığında sohbet ettik. Geniş bir sosyal çevresinin olduğunu anlattı: “Gelenim gidenim çok. Hiç yalnız kalmadım. Ben insanları sevdiğim için insanlar da bana geliyorlar, sevinçlerini de kederlerini de anlatıyorlar. Marko Paşa gibi oldum.”

Haberin Devamı

ÇOCUKLUĞUMUN  ‘OLTAN BEY’İ

Oltan Sungurlu, çocukluğumun geçtiği Gümüşhane’nin en nüfuzlu siyasetçisiydi. Benim doğduğum yıl milletvekili olmuş, ben üniversite için İstanbul’a gelene kadar da seçim kaybetmemişti.  ‘Oltan Bey’ denildiğinde akan sular dururdu. Ailem ve o, zıt siyasi kutuplardaydı. İlçeye her gelişi bir gövde gösterisine dönüşür, davullar zurnalar çalardı. Yerel siyasetin sert havası çocuk dimağlarımıza kadar işlemişti. Kimi çocuklar elini öpmek için yarışırken, biz uzaktan izlerdik.  Didim’deki röportaja o günleri konuşarak başladık. “Rahmetli deden Fazlı Bey iyi dostumdu ama siyasette bizimle birlikte olmak istemedi” dedi. Kendisiyle sitedeki siyasetçileri, yakın siyasi tarihin fırtınalı günlerini konuştuk...

Oltan Sungurlu: ‘Marko Paşa’ oldum

Haberin Devamı

Siyasetçinin emeklisi olur mu?

Ben işte, 22 senedir emekliyim.

Gündemi takip etmiyor musunuz?

Herkes kadar. Elimden geldiği kadar da tarafsız olmaya çalışıyorum. 22 sene önce siyaseti bıraktığımda kimse inanmamıştı. Sonra çok teklif de aldım ama gitmedim. 

Sebep fikir ayrılığı mı emeklilik mi?

Benim partim vardı, Anavatan’daydım. Bir yere gitmek ihtiyacı duymadım. Zaten 1999 seçimlerinin son seçimim olduğunu eşime söylemiştim. Eşim de ‘Kaybedersen, beni yurtdışına götürecek misin?’ dedi. Yani kaybetmemi istiyordu. Ben de söz verdim.

Seçimi kaybettiniz, eşinizi yurtdışına götürdünüz mü?

Üçüncü kez umreye gitti efendim (gülüyor), o kabul etmiyor ama...

Oltan Sungurlu: ‘Marko Paşa’ oldum

SEÇİM KAYBETTİREN KANUN

O seçimleri kaybetmenizde 8 yıllık kesintisiz eğitimi desteklemenizin rolü oldu mu?

Sebeplerden birisi o. Tepki de aldık. DSP ile sabaha kadar pazarlık ettik. Ben kanuna itiraz ettim. ‘Bu kanun çıkarsa seçimi kaybederiz’ dedim. Çok müzakereler yaptık. Kolay bir olay değil. Ben o kanunu imzalamazsam koalisyon dağılacak...

Haberin Devamı

Koalisyon kaldı, seçimi kaybettiniz.

O zamanlar kanunlar oylanırken, Meclis’te olup da salonda olmayan bakan için başka bir bakan iki elini kaldırırdı. Birçok kanunda iki elimizi kaldırmışızdır. Ama o gün bütün bakanlar vardı. Yani iki el kaldırma ihtiyacı yoktu. O eski iki el kaldırdığımız resimleri almış bir gazete, Gümüşhane için özel baskı yapmış; ‘Sizin vekiliniz böyle coşkuyla destek verdi’ diye.

Çok mu etkiledi seçmenlerinizi?

Bana doğrudan bir tepki gelmedi. Ama kırgınlık anlaşılıyordu. Ama zaten ANAP’ın işi zordu o seçimlerde. Gümüşhane’de Türkiye ortalamasının üstünde oy almıştık.

Yerel siyaset mi zordu, Meclis’teki siyaset mi?

Benim için ikisi de zor değil. Benim için zor olan partinin genel politikasını her yerde müdafaa etmekti.  Ben genel başkan ile de çatışan, sürtüşen biriydim çünkü. Kendi partimin yanlışlarını da görürdüm.

Haberin Devamı

ÖZAL MI ERDOĞAN MI?

Özal ile Erdoğan’ı kıyaslar mısınız?

Biz Turgut Özalcı’yız... Peşin olarak Özalcı’yız (Gülüyor). AK Partili arkadaşlarla bazen konuşuyoruz. ‘Bütün yenilikleri Özal getirdi’ diyorum. 1970’li yıllardı, bilmeyenlere Özal’ı anlatmak çok zor…

Kenan Evren döneminde iktidara geldiniz, zorlandınız mı?

Bunu çok soruyorlar. Evren’in hatıralarını okuyana kadar biz askeri vesayet altında olduğumuzun farkında değildik. Özal’a yapılan haksızlıklardan biri de budur. Bize asker baskısını hiç hissettirmedi. 

Hatıralarda ne gördünüz?

Özal’ı devamlı çağırıp, rahatsızlıklarını söylemiş. Devamlı ikaz etmiş.

Oltan Sungurlu: ‘Marko Paşa’ oldum

TELEFONDA BAŞBAKANLIK BEKLERKEN

Haberin Devamı

Sitede siyasetçi komşularınız var mı?

Eski adalet bakanlarımızdan Seyfi Oktay Bey var. Savunma bakanlarımızdan Vecdi Gönül Bey var. Zaman zaman bir araya geliriz. Sohbet ederiz. Sahilde çay bahçesi gibi bir yer var. Orada briç oynarız. Siyaset de konuşuruz ama daha çok dost meclisidir. Rahmetli Yıldırım Akbulut da bu sitedeydi. Bu sitede (Parlamenterler sitesi) 350 yazlık var. Eskiden bunun yarıdan fazlası milletvekili, bakanlık yapmış isimlerdi. Yarıdan fazlası da ANAP’lıydı. Hep tanıdıklardı. 

O meşhur kongrede Akbulut’u desteklediniz ama Özal, Yılmaz’ı destekledi, neden?

Biz de bilmiyoruz. Çünkü Özal, bize devamlı Mesut Bey’i şikâyet ederdi. Bakanken ona kızmıştı.

Haberin Devamı

Kongrede ne oldu?

Özal, Cumhurbaşkanı seçilince beni çağırdı. ‘Fransız ve Amerikan Anayasalarını al, yanıma gel’ dedi. Gittim, konuştuk. ‘Fransız Anayasası ile bizim anayasa arasında bir fark yok, ben Köşk’ten Türkiye’yi idare ederim’ dedi. Sonra da ‘Partide ne yapacağız?’ diye sordu.

Partiyi kimin yöneteceğini mi soruyor?

Evet, ben de görüşlerimi söyledim. Dört ay televizyona çıkmayın, gelecek başbakanın ağırlığı artsın. Bakanların listesini yapıp, başbakanın cebine koymayın. Kongre yapmadan da başbakan atamayın dedim.

Sizi dinledi mi?

Tam tersini yaptı. Gelelim kongreye... ‘Kongrede lütfen taraf tutmayın’ dedim. Kafasında 8 kişi belirlemiş. İçlerinde ben de varım. Onlardan biri başbakan olacak. Yıldırım Bey yok içlerinde. Sonraki gün bana telefon açtı. ‘Sen yerinde kal’ dedi. Yani başbakan başkası...

Telefon çaldığında başbakanlık mı bekliyordunuz?

Ee başbakan olabilirdim. Nitekim o listedeki Ali Bozer, ‘Ben yaşlıyım, yapamam’ dedi. Güneş Taner de ‘Ben de yapamam’ dedi. Diğerleri de birbirine itiraz ediyordu. İtiraz edilmeyen iki kişiydik, diğer (Cengiz Tuncer) arkadaşımız da çok hastaydı. 

Özal çok kızıyorsa neden Yılmaz’ı destekledi?

Onu, rahmetliye sormak lazımdı (Gülüyor).

EŞİMİN DİSİPLİNİ ALTINDAYIM

Evde nasıl hayat?

Eşim Ayfer Hanım’ın disiplini altındayım. Ne yaptığımı, ne ettiğimi daima kontrol ediyor. Çok güzel yemek yapar. Onun sayesinde beslenmemiz de iyi. Torunum eğitim için yurtdışına gidecek, onun süreçlerini de takip ediyorum. Ayrıca kendimi yaşlandırmamak için de yazmaya devam ediyorum. ‘Parlamenter sisteme dönüş olursa ne yapmak lazım?’ diye de bir şeyler yazıyorum. Bir çeşit ‘think-tank’ gibi. Politikaya niyetli bir arkadaşım bana sordu, ben de onun için bunu hazırlıyorum. Demokrasi, hukukun üstünlüğü, insan hakları konusu da dahil. Emekliyim ama o kadar da emekli değilim yani (Gülüyor).

 

MEZARA GİDECEK YOLSUZLUK SIRRI

Yolsuzlukla suçlandınız mı hiç?

Evet, oldu...

Nedir?

Seçildikten sonra bir anda genel başkan yardımcısı ve teşkilat başkanı oldum. İyi ve güçlü bir görev. Yeni vekil olmuşum. Partinin kurucusu bazı arkadaşlar arasında rahatsızlık oldu sanırım. ‘Biz partiyi kurduk, bu adam nereden çıktı geldi başımıza’ gibi... Bir gazetede yazı çıktı. Partinin üye kayıt işlerine dair bir usulsüzlük. Bir şirkete para verilmiş vs. Partide öyle bir para yok.  Nitekim asılsız olduğu ortaya çıktı. Gazetenin sahibi aradı, ‘Yazanı işten atacağım’ dedi, kabul etmedim. Yazan çocuk geldi, ayaklarıma kapandı. ‘Ben yapmadım, senin arkadaşların ihbar etti’ dediler. Tabii ‘Gümüşhane’den gelmiş bir avukat, ezsek ne olur’ diye düşündüler demek.

Yazıyı yazdıran arkadaşlarınız kimmiş?

Onu söylemem. Hatıralarıma da yazmadım. Hep bende kalacak...

Meclis’i özlüyor musunuz?

15 buçuk sene vekillik ve bakanlık yaptım. Siyaseti doyasıya yaşadım. Geriye dönük hiç hasretim olmadı. İstediğim zaman Meclis’e de gidebiliyorum zaten. Yakın zamanda yurt dışında eğitim gören torunumun banka kefalet senedi için gitmiştim. 22 yıl aradan sonra Meclis berberinde tıraş oldum...

EMEKLİLİKTE ÇALIŞTIM

Siyasetten emekli olunca ne yaptınız?

Emekli olunca çalışmak zorunda kaldım. Borçlarım vardı, hayat da devam ediyor tabii.  Müşavirlik yaptım bir şirkete. Bir vakıf üniversitesinin de mütevelli heyetindeydim. 20 seneye yakın o işle uğraştım. Gıda konusunda başka bazı vakıf çalışmalarında da yer aldım. Yaşım da artık ilerleyince görevlerimden ayrıldım. Üç sene önce tam anlamıyla emekli oldum. O zamandan beri ‘full time’ emekliyim yani. Son zaten 1,5 senedir de pandemiye mahkûm kaldık, evdeyiz.

‘AŞI OLDUM’

Zor muydu evde olmak?

Zor geçti tabii. Biz sosyal ortamlara çok alışkın insanlarız. Hayatımızın belli bir ritmi ve temposu var. Bir anda durunca olmuyor tabii. Pandemi biraz gevşeyince iyi oldu. Şükürler olsun salgında hiç hasta olmadık. Aşımızı da olduk. Eşim Ayfer Hanım da oldu. Aşıdan başka bir çare ve ümit yok zaten. Ümit ediyoruz ki temmuz sonuna kadar aşılama epey bir mesafe almış olacak ve daha da bir rahatlama olacak. İnşallah başka virüsler çıkmaz. Bu virüs gözümüzü çok korkuttu. Ömrü hayatımızda böyle bir musibet görmemiştik...

GELEN GİDENİM ÇOK

Gelen gideniniz çok mu?

Ben fırsat buldukça memleketim Gümüşhane’ye gidiyorum. Ankara’da bürom var. Pandemiden önce hareketliydik. Dostlarım, hemşerilerim geliyor. Eski politikacılar geliyor. Herkesle onların konusuna göre konuşuyoruz. Herkes kendi meselesine göre konuşuyor. Gelenim gidenim çok. Hiç yalnız kalmadım. Ben insanları sevdiğim için insanlar da bana geliyorlar, sevinçlerini de kederlerini de anlatıyorlar. Marko Paşa gibi oldum. Zaten babama da ‘Marko Paşa’ derlerdi. Onun da muhiti genişti, herkesin derdiyle ilgilenirdi.

ESAS OLAN DEMOKRASİYİ GÜÇLENDİRMEK

Gündemdeki ‘sistem’ tartışmalarına nasıl bakıyorsunuz?

Herkes ‘Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’ diyor. Böyle bir sistem yok tabii. Esas olan demokrasinin güçlendirilmesi. Bunun için evvel emirde yapılması gereken şey, vekillerin ön seçimle delegeler vasıtasıyla seçilmesi. Parti yönetimleri de aynı şekilde. Siyasi partilerin de bu manada demokratikleşmesi gerekiyor. Başkanlık sisteminin veya parlamenter sistemin demokratik olması için yapılacak olan şeyler bellidir. 1980’lerden itibaren bütün partilerde genel merkez, genel başkan inisiyatifi hâkim. Bu çok demokratik değil. Bunu kanunlarla teminat altına almak gerekir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!