Okul formaları üzerine bir çift söz

Güncelleme Tarihi:

Okul formaları üzerine bir çift söz
Oluşturulma Tarihi: Eylül 29, 2001 17:16

Çocuklarımızı niye bu kadar sıkıcı ve tek tip giydiriyoruz?

Bilgi yükleneceği, eğitileceği okullarda vücutlarında emanet gibi duran ceketler, etekler, kravatlar onların gençliklerine dar gelmiyor mu?

Okul çıkışlarında cebe sokulan kravat, bele sarılan ceket, yukarı çekilen etek boyu size onların isyanlarını, bıkkınlıklarını ifade etmiyor mu?

Anadolu yakasında bir devlet okulunda beden eğitim öğretmeni, saçına jöle sürdüğü için bir öğrenciyi dersten kovuyor.

Bir başka okulda saçlarını toplamadığı için bir kız öğrenci arkadaşlarının içinde azarlanıyor. Okulda görev yapan yönetici ve öğretmenlere soruyorum:

10 ay boyunca aynı kıyafet giymeye zorlansanız siz nasıl hissedersiniz?

* * *

Gelin beyin jimnastiği yapalım.

Gençsiniz, ergenlik çağında, eskilerin deyimiyle delifişeksiniz.

Evde yasaklar, okulda kurallar,

Yandan cepli pantalonlarda kendinizi daha rahat hissediyorsunuz.

Etekten hoşlanmıyor, bol paçalı, kirli havası veren kotları giyerken kendinizi farklı, daha kendinizmişsiniz gibi görüyorsunuz.

Ama siz, işadamı ya da işkadıymışsınız gibi koyu renkli, ille da ceket ve kravat, kumaş pantalon, pileli etek ya da döpiyes giymeye zorlanıyorsunuz.

Kimse size ne giymek istediğinizi sormuyor.

Nasıl? İyi mi?

* * *

İlköğretim okulu öğrencilerinin kıyafetleri çok hoş doğrusu!

Küçücük bedenlerde, asık suratlı kahverengi, lacivert ceketler, ciddi kravatlar. Altta siyah rugan ayakkabı.

Minik kızlarda, belden lastikli, pileli, anvelop etekler. At kuyruğu ya da keçi kulağı saçlar.

Zevklerine göre tek şey, çantaları.

Gerisi, okulun istekleri, beğenileri.

Kıyafetleri çocukları yansıtmıyor. Aksine onları boğuyor.

Neden?

Çünkü sistem öyle istiyor. Büyükler gibi giyenecek, siyah, gri, lacivert, kahverenginin sevimsizi, yeşilin en kötü tonlarını taşıyacaklar üstlerinde. Mutlaka, her şey iç karartacak.

Bunun, Milli Eğitim'deki adı fırsat eşitliği.

Serbest kıyafet uygulamasına geçen Mef Okulları'nın kurucusu İbrahim Arıkan, bakın bu kuralı neden bozduğunu şöyle açıklıyor:

‘‘Her gün aynı elbise giyerse, çocuğun o elbiseye saygısı, titizliği kalmaz. Aynı kıyafet artık çocukları sıkıyor. İsyan ettiriyor. Çocuk istediği kıyafeti giymek için tatil günün bekliyor. Bu ikiyüzlülüktür.

Çocukların hepsine aynı giysi giydirilirse, kişiliklerini yok etmeye çalışırsınız. Oysa, her çocuğun ayrı bir kişiliği var. Okul, eğitim kurumudur. Serbest kıyafet, çocuğun davranış, giyimi ile kuşamı ile kişilik kazanmasını sağlıyor.‘‘

Arıkan'a soruyorum:

Bütün bunlar öğrencilerde marka düşkünlüğü yapıyor mu?

‘‘İlk iki gün farklı giyen çocuklar farkedilmek isteniyor, ama daha sonra kimse kimseye dikkat etmeyince giysinin önemli olmadığını görüyorlar.’’

* * *

21'inci Yüzyıl'da tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de eğitimin yöntemi değişiyor.

Artık öğretmen değil, öğrenci merkezli eğitime geçiliyor. Kıyafette öğrencinin zevki, beğenisi, isteği göz önüne alınmalı.

Tek tip de olsa onların yaşlarına uygun renk ve modeller seçilmeli,

Öğrencilerin fikirleri alınmalı.

Çağdaş, çağa uygun yöntem budur.

Tel: 0212 677 03 66

Faks: 0212 677 03 40

e-posta: ncakmakci@hurriyet.com.tr

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!