Öğrenim köyü

Güncelleme Tarihi:

Öğrenim köyü
Oluşturulma Tarihi: Ocak 29, 1998 00:00

Haberin Devamı

Gebze'deki İnanç Lisesi, maddi durumu okumaya uygun olmayan çocuklara kolej eğitimi veriyor

DENİZE NAZIR DERS

İnanç Lisesi'nde, Anadolu Lisesi müfredatına ek olarak bir sürü aktivite var. İzcilik Kulübü'nde olanlar, haftasonları İzmit, Gemlik, Yalova gibi yerlere kamp yapmaya gidiyorlar. Sinema, tiyatro, konser, sergi gibi etkinliklere öğretmenler eşliğinde katılıyorlar. Hiçbir yere gitmedikleri zamanlarda da okul içinde serbestler, müzik dinleyebiliyor, Matematik çalışmalarına katılabiliyor ya da çimenlere uzanıp denizi seyredebiliyorlar.

YAPACAK ÇOK ŞEY VAR

Okula her yıl 30 öğrenci alınıyor, bugünkü mevcut 147. Gerçi okulun alanı çok geniş ve okulun Türk Müdürü Yılmaz Keskin'in de dediği gibi ‘‘140 değil, bin öğrenci’’ okuyabilecek kapasitede. Fakat, Anadolu Liselerindeki sınavlardan daha sıkı bir elemeden geçiriliyor çocuklar.

HEM ÖZEL, HEM PARASIZ

Gebze'deki Muallim Köyü'nün hemen arka tarafında kalan 400 dönümlük bir arazide 1992'den beri büyük bir ‘‘hayır’’ işleniyor. Bir ‘‘Öğrenim Köyü’’ projesi oluşturmak için STFA tarafından devletten kiralanan bu arazide yapılan Özel İnanç Lisesi, maddi nedenlerden dolayı okuyamayacak pek çok çocuğun umut kaynağı oldu. Okulun adında geçen ‘‘özel’’ kelimesi sizi yanıltmasın. Bu okulda okumak için seçilen hiçbir öğrenci para ödemiyor. Zaten bu okula girebilmek için önce zeki olmak sonra da ailesinin okutacak maddi gücü olmamaması gerekiyor.

Öğrenci başına bin dolar

Adının başındaki ‘‘özel’’ kelimesine takılmayın, İnanç Lisesi parasız öğrencilerin koleji

İstanbul'un içinde ama kent merkezinden uzak yemyeşil ve masmavi bir yer... Yeşil çünkü etrafı binalarla dolmamış bir orman, mavi çünkü Yalova'ya kadar deniz görüyor. Burası Gebze'deki Muallim Köyü'nün arkasında, deniz tarafında kalan 400 bin dönümlük bir arazi. STFA (Sezai Türkeş-Fevzi Akkaya) tarafından devletten kiralanıp öğrenime adanan ‘‘kurtarılmış’’ bölge! Sezai Türkeş'in eşinin vefatından sonra, adına yaptırdığı Özel İnanç Lisesi için eşi görülmemiş bir ‘‘hayır’’ diyebiliriz. Adının başındaki ‘‘özel’’ kelimesine aldanmayın; bu okulda okuyan hiçbir öğrenci para ödemiyor, tersine tüm ihtiyaçları okul tarafından karşılanıyor. Bir öğrencinin okula aylık maliyeti bin dolar. Bir ‘‘öğrenim köyü’’ oluşturmak amacıyla atılan temellerin inşaasına hala devam ediliyor. İnşaatın bittiği kısımda ise 1992'den beri eğitim veriliyor. En büyük öğrenci daha lise birinci sınıfta.

Nasıl giriliyor

İnanç Lisesi'ne girebilmek için gerekli olan, öğrencinin zeki olması ve ailesinin onu okutacak maddi gücünün bulunmaması. Yani çalışmak zorunda kaldığı için okuyamayan parlak bir sürü çocuğa yeni bir umut burası. Çocuklar ilkokul beşinci sınıfı bitirdikten sonra geliyor ve lise son sınıfa kadar, Anadolu Lisesi ya da kolej düzeyinde bir eğitim alıyorlar. Öğrenciler ve öğretmenler gece-gündüz, cumartesi-pazar hep okuldalar. Böylece sürekli eğitim veriliyor.

Okula girecek öğrencinin seçimi İnanç Vakfı'ndan bir grubun Türkiye çapında yaptığı bir taramayla belirleniyor. Bütün beşinci sınıf öğretmenlerine okulu tanıtan broşürler ve formlar gönderiliyor. Sınıf öğretmeni okula uygun öğrenciler adına formu doldurup geri gönderiyor. Doğuyla batının bilgi düzeyi aynı olmadığından sınavlar bilgiyi değil, zekayı ölçmeye yönelik. Yılmaz Keskin anlatıyor: ‘‘Geçen yıl 80 ilde bir eleme yapıldı. 10 bin 700 öğrenci başvurusu 30 öğrenciye indirildi. Sınavlardan sonra çocuklar mülakata çağrılıyorlar, ardından da ağustos ayında bir hafta okulda kampa alınıyorlar. Uyum sağlar mı sağlamaz mı, annesini arar mı, diye. Bunun sonucunda öğrenci sayısı 30'a iniyor. Türkiye'nin dört ucundan öğrencimiz var. Iğdır'dan Edirne'ye, Sinop'tan Mersin'e...’’

Seçilecek çocuğun ailesinin maddi durumunu tespit için, mesela köyüne kadar gidiliyor, muhtarına, etrafına soruluyor. Yapılan IQ testi sonuçları, ailelerin durumu gibi bilgiler çocuklar düşünülerek gizli tutuluyor.

Yalnız bir sorun var: Öğrenciler beşinci sınıfı bitirdikten sonra buraya alındığından, sekiz yıllık kesintisiz eğitim onlar için bir dezavantaj. Eğer üstün yetenekli öğrenciler için bir kanun çıkarsa buradaki eğitim eskisi gibi devam edecek, diyor yetkililer. Bir başka sorun ise kız öğrencilerin sayısının daha da azalması. Çünkü o yaşta Anadolu'daki kız çocukları için, ‘‘Artık gelinlik oldu, yatılı okulda ne işi var!’’ diye düşünülüyor.

BÜYÜYÜNCE AVUKAT OLACAK

Kübra Akdaş hazırlık öğrencisi. Erzurum'dan gelmiş. Orada da Anadolu Lisesi'ni kazanmış fakat burayı tercih etmiş. Beş kardeşler, ablaları

üniversitede, ağabeyi ise Anadolu Lisesi’nde okuyor. ‘‘Burada imkanlar çok. Beş kardeşten dört numarayım. Ablamlar Atatürk Üniversitesi'nde okuyorlar. Annem bana bıraktı seçimi, ben de geldim. Avukat olmak istiyorum çünkü insanların suçsuzluğunu, haklılığını ispatlamak hoşuma gidiyor.’

HAFTASONLARI SANAT

Haftasonları Mimar Sinan'dan gelen gönüllü bir hoca öğrencilere

heykel dersi veriyor. Yılmaz Keskin, şehirden uzakta olduklarından çocukları yalnız başlarına okuldan çıkarmadıklarını söylüyor. Ama başlarında bir hocayla istedikleri yere gidebiliyorlar.

ÖĞRETMENLER HEP YANLARINDA

Öğrenciler sabah kahvaltıdan akşam yemeğine kadar sürekli

öğretmenlerle birlikteler. Sorumluluk sahibi olmaları için yapmaları gereken ufak işler de var. Kaldıkları lojmanlarda her akşam bir kişi nöbetçi oluyor. Çamaşırları topluyor, odanın tozunu alıyor, arkadaşlarının bardaklarına sütlerini koyuyor ve bardakları toplayıp yıkıyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!