Obama bilançosu

Güncelleme Tarihi:

Obama bilançosu
Oluşturulma Tarihi: Nisan 08, 2009 17:37

ABD Başkanı Barack Obama'nın Türkiye'ye yaptığı iki günlük ziyarette söyledikleri kadar, söylemedikleri de öne çıktı. Mesela, 1915 olayları için "soykırım" demedi Obama. Ancak, Heybeliada Ruhban Okulu'nu ise atlamadı; Okulun açılması gerektiğini hem TBMM'deki konuşmasında kayıtlara geçirdi, hem de İstanbul'da Fener Patriği ile, tüm diğer din temsilcilerinden "ayrı" bir ikili görüşme yaparak, Washington'un bu konu üzerinde durmaya devam edeceğinin işaretini verdi.

Haberin Devamı

İşte, Obama'nın iki günlük Türkiye ziyaretinin bilançosu;

JARGON DEĞİŞTİ: "BÜYÜK ORTADOĞU" BİTTİ. ARTIK "MODEL ORTAKLIK" VAR

ABD'de bir önceki Bush yönetimi, Türkiye'yi "Ilımlı İslam" ülkesi olarak nitelendirip, Ankara ile kurulacak ilişkiyi de "Büyük Ortadoğu projesi" çerçevesinde, Araplar için "ılımlı Müslüman ülke modeli" çerçevesine oturtmuştu.

Zeynep Gürcanlı YAZIYOR



Obama ile bu "jargon" tamamen değişti. ABD Başkanı, Washington'un Ankara ile ilişkisini "model ortaklık" olarak nitelendirdi. Obama'nın, Türkiye ziyaretinin zamanlaması da göz önüne alınca, ABD yönetiminin artık Ankara'yı "İslam dünyasının" değil, "Avrupa'nın bir parçası" olarak görme eğiliminde olduğunu söylemek mümkün. Nitekim, Obama'nın sürekli laiklik vurgusu yapması ve Atatürk'ten hemen her fırsatta bahsetmesi de bunun ilk işaretleri.

TBMM'deki tarihi konuşmasına bakınca ise, Obama'nın "siyasetçiliği" ortaya çıkıyor;

Tüm Türkiye'de, hatta İslam dünyasında en çok konuşulan cümlesi, basına "benim ailemlede Müslüman var" cümlesi oldu.
Oysa metni tam okuduğunuzda, orada çok ciddi bir "nüans" ortaya çıkıyor;

Obama'nın sözleri tam olarak şöyle;

"Pek çok Amerikalı'nın ailesinde Müslüman var ya da pek çok Amerikalı nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bir ülkede yaşamış. Bunu biliyorum, çünkü ben de onlardan biriyim…"

Bunu okurken, Obama'nın çocukluğunda bir dönem, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan Endonezya'da yaşadığını da hatırlamak gerekiyor. Bu açıdan bakınca, acaba Obama, kendisini hangi kategoriye koyuyor? Ailesinde Müslüman olan Amerikalılar mı, yoksa Müslüman çoğunluklu bir nüfusa sahip bir ülkede yaşan Amerikalılara mı?

Kısacası, tüm bu unsurlar ardı ardına konulunca, Obama Türkiye'ye verdiği önemi "Müslüman nüfusa" değil, "laik demokrasisi, tarihi ve kültürel bağlantıları" üzerine kuruyor.

Haberin Devamı

IRAK VE PKK

Barack Obama, TBMM konuşmasında ilk işareti verdi; Irak'tan çekilmede Türkiye "bir şekilde" sahnede olacak. Diplomatlar, yapılan görüşmelerde özellikle Irak'taki Amerikan ağır silahlarının Türkiye üzerinden tahliyesi üzerinde durulduğunu kaydediyorlar.

Obama'nın gerek TBMM konuşmasında PKK'ya karşı aldığı net ve açık tavır, gerekse DTP Lideri Ahmet Türk'e söylediği "şiddet çözüm değil" cümlesi, ABD'nin artık PKK'yı "marjinalize edeceğini", yaşam hakkı tanımayacağını gösteriyor.

Ancak Obama'nın Türkiye'den de beklentileri var; Kürt sorununu "resmen kabullenip", bu yönde adım atılması. Atılacak adımların işaretleri de zaten TBMM konuşmasında var; Kürtler'in "azınlık" olarak kabul edilip, daha çok kültürel hak sağlanması, ayrıca Irak'taki Kürt yönetimi ile "iyi ilişkiler" kurulması.

Mesaj net; Türkiye, Irak'taki ya da Türkiye'deki Kürtlerle sorununu çözerse, ABD'nin de desteğiyle bu bölgenin "hamisi" olacak.

Haberin Devamı

ORTADOĞU SORUNU

Obama, Türkiye'nin "kendi sorunlarını halletmesi" halinde, Ortadoğu'da ciddi rol oynayabileceğine inanıyor. Nitekim, Başbakan Erdoğan ile yaptığı ikili görüşmede, Türkiye'den resmen, Suriye-İsrail arasındaki görüşmelerde kolaylaştırıcı role devam etmesini istemesi bunun işareti.

İRAN'A KARŞI SABIR TÜKENİYOR MU?

Obama'nın en ilginç çıkışı İran konusunda oldu. ABD Başkanı Ankara'daki konuşmada ilk kez, "İran rejimi" yerine, "İran İslam Cumhuriyeti" tabirini kullandı. Ancak bir yandan da, Tahran yönetimine nükleer program konusunda bugüne kadar verdiği mesajları bir ton sertleştirdi. "İran liderleri artık karar vermeliler" çıkışını yaptı.

Obama, "sabır tükeniyor" mesajının ise, Ankara tarafından İran'a ulaştırılmasını bekliyor. Bu konuda, Ankara ve Washington'un politikalarının paralel olması da, işleri kolaylaştırıyor. Çünkü ikili görüşmelerde Türk liderler de ABD Başkanı'na nükleer bir İran'ı "çok da istemediklerini"  ifade ettiler.

Haberin Devamı

ERMENİ MESELESİ

Obama'nın TBMM konuşmasından da, Ankara'da yaptığı ikili görüşmelerden de çıkan sonuç şu;

ABD Başkanı, Ankara'ya "süre verdi."

Ancak verilen süre çok uzun değil; Ankara'dan beklenti, kısa süre içinde Erivan'la ilişkilerin normalleştirilmesi yolunda adım atılması. ABD'nin "normalleşmeden" anladığı, Türkiye-Ermenistan sınırının açılması ve Ankara ile Erivan arasında diplomatik ilişki kurulması.
Bu yönde adımlar atılamaması halinde, ABD hem "yönetim" bazında, hem de "kongre" bazında soykırımı resmen kabul edecek. Bunun sonuçları ise ağır; Türkiye önce "tazminat", hatta belki de "toprak" talepleriyle karşı karşıya kalacak.

Obama'nın bu konuda Türkiye'ye vaat ettiği ise, "Azerbaycan'ı yumuşatmada" yardım. Bu çerçevede ABD Başkanı'nın önümüzdeki dönemde Erivan üzerinde, özellikle Dağlık Karabağ baskısı kurması bekleniyor. Bu alanda atılacak adımlar, Ankara'nın Bakü ile şu anda yaşamaya başladığı gerginliği azaltacak nitelikte olacak.

Haberin Devamı

AFGANİSTAN

Obama yönetiminin Afganistan meselesine bakışta getirdiği en büyük yenilik,  Pakistan'ı da bu sorunun bir parçası haline getirmesi. Türkiye'den beklenti, Afganistan'da oynadığı "kolaylaştırıcı" rolü, siyasi anlamda Pakistan'da da üstlenmesi.
Beklenenin aksine, Afganistan'a Türkiye'nin muharip asker göndermesi konusunda bir talep yok. Obama'nın talebi, Türkiye'nin Afganistan güvenlik güçlerinin eğitiminde ve oluşturulmasında, Afganistan'ın ekonomisinin yapılandırılmasında, halkın kazanılmasında, yani daha çok sosyal alanda rol oynaması.

KIBRIS SORUNU

Obama yönetimi, Kıbrıs konusunu kesinlikle "baş ağırısı" olarak görüyor. Her ne kadar Türkiye'nin AB üyeliğini destekliyor da olsa, Obama'nın asıl sorunu Kıbrıs sorununun NATO-AB işbirliğinde yarattığı sıkıntı. ABD Başkanı, NATO'nun dünya meselelerinde "daha aktif" olmasını istiyor. Ancak Kıbrıs sorunu, AB ülkelerinin NATO ile işbirliklerinin önünde ciddi sıkıntı yaratıyor. Rumlar, Türkiye tarafından tanınmadıkları için, AB'nin NATO ile işbirliğine gireceği her konuyu "önce Türkiye bizi tanısın" meselesine bağlama eğiliminde. Aynı şekilde Türkiye de, "NATO'daki veto kozunu" kullanmaktan hiç çekinmiyor. Bu da NATO içinde işlerin yürümesini engelliyor. Obama'nın çeözmek istediği önemli konulardan biri bu. Nitekim, Ankara temaslarında bir yandan Türk liderlere "çözün artık bu sorunu" telkininde bulunurken, diğer yandan "Rumlar'a baskı" sözü verdiği de bir sır değil.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!