NÜKLEER SANTRALLER VE GÜNÜMÜZÜN GERÇEĞİ Agora adını verdiÄŸiniz bu keyifli mekanı ziyaret ettiÄŸimde, uzun süredir kafama takılan ve fikirlerimi eÅŸ dost

Güncelleme Tarihi:

NÜKLEER SANTRALLER VE GÜNÜMÜZÜN GERÇEĞİ Agora adını verdiğiniz bu keyifli mekanı ziyaret ettiğimde, uzun süredir kafama takılan ve fikirlerimi eş dost
OluÅŸturulma Tarihi: Nisan 12, 2000 00:00

NÃœKLEER SANTRALLER VE GÃœNÃœMÃœZÃœN GERÇEĞİ Agora adını verdiÄŸiniz bu keyifli mekanı ziyaret ettiÄŸimde, uzun süredir kafama takılan ve fikirlerimi eÅŸ dost çevresi dışında dile getirme ÅŸansı bulamadığım, hatta bir ÅŸansım olsa da kendi çevremin dışına çıkabilsem diye düşündüğüm bir konun polemik köşesinde gündemde olduÄŸunu gördüm…Nükleer santrallerle ilgili olarak yaÅŸanan tepkilerin, insanoÄŸlunun genel yapısındaki sabit bakış açılı yaklaşımın bir sonucu olduÄŸunu düşünüyorum. Gezegenlerarası yolculukların planladığı günümüzde dünyamızı, gökyüzünün dünyanın üzerindeki bir kapak ve yıldızların da bu kapak üzerindeki deliklerden sızan ışıklar olarak düşünüldüğü dönemlerden kalma astroloji ve fal safsatalarına inanan insanlarla paylaşıyoruz ne yazık ki. Ä°nsanoÄŸlunun teknoloji evrimindeki en büyük engelin, yine kendi içerisindeki araÅŸtıma ve mantık yürütme yönünden zayıf insanlar olduÄŸu düşünülünce bu tartışmaların sebebi de ortaya çıkıyor zaten. GeçmiÅŸi ve insanoÄŸlunun geliÅŸimini incelediÄŸimiz zaman bilimsel geliÅŸmelerin sayısız faydalarının yanında bazı sakıncalarının da olduÄŸunu kabul etmemek imkansız. Ama insanın geliÅŸim sürecinde yeni geliÅŸtirilen teknolojilerin yarar veya zarar terazisindeki dengelerinin zaman ve denemeler ile ortaya çıkması da kaçınılmaz. Ä°nsan zekasının seçici olması gereken nokta bunların içinde iÅŸine yarayacakları seçip diÄŸerlerini elemesi olmalı. Kendisine zarar verebilen bir tür olmamıza raÄŸmen bu doÄŸal seçimleri çok da yanlış yapmadığımız ortada. GeldiÄŸimiz noktanın en basit kanıtı olarak benim ÅŸu anda klavyeden bir yazı yazıp Hürrriyet'in bir parçası olabilmeyi düşünmem bile gösterilebilir. Fosil kökenli yakıtların tüketime göre miktar olarak bir sonunun olduÄŸu ve biz bu sona ulaÅŸana dek onların kontrol altına alınması mümkün olmayan çevresel atıklarıyla bizim sonumuzu getirebileceÄŸi bilnen bir gerçek. Nereden bilindiÄŸinin sorulması saçma olur, çünkü insanların salt itiraz etmek yerine biraz araÅŸtırarak ve okuyarak ulaÅŸabilecekleri bilgiler bunlar. Hidroelektrik santraller ise ne yazık ki insan nüfusu düşünüldüğünde gerekli ihtiyacı karşılayabilmek için yetersizler. Öcü gibi korkulan nükleer enerjiye gelince, kontrollü kullanıldığında en temiz ve verimli enerji üretim ÅŸekli olduÄŸu, kimsenin itiraz edemeyeceÄŸi bir gerçek. Zaten itirazların ana sebebi bu "kontrol" konusu. Riskin olduÄŸu noktada önlemlerin gerekliliÄŸi de artar. Fakat tedbirler konusunda kendimize güvenemediÄŸimiz için geliÅŸmelerin dışında kalmaya çalışmak olaylara at gözlüğü ile bakmaktan baÅŸka bir ÅŸey deÄŸildir. Otomobillerin ilk icat edildiÄŸi dönemlerde saatte 140 km ile gitmek inanılmaz ve ölümcül bir ÅŸeydi fikir olarak. Hala ölümcül, ama kaç kullanıcı bunu düşünüyor acaba. Düşünmüyor çünkü yıllarca süren geliÅŸimlere güveniyor. "Benim arabamda ABS, hava yastığı, deformasyon bölgeleri var ve ölüm riskim az" diye düşünüyor. Ä°ÅŸin ilginci trafik yüzünden hala binlerce kiÅŸi hayatını veya sevdiklerini kaybediyor. Hem de nükleer kazalarda zarar görenlerle kıyaslanamayacak kadar yüksek oranlarla. Bugün körü körüne itirazlarını sürdüren felsefe hakim olsaydı otomobil örneÄŸinde, biz hala at üzerinde veya yürüyerek yolculuk yapıp "Ne kadar güzel hiç trafik kazası ve trafik sorunumuz yok" diyerek mutlu olurduk. Olaya bu ÅŸekilde bakarak Afrika'daki ilkel kabilelerin "en mutlular" olduÄŸunu söylemek de mümkün tabii…Nükleer Enerjinin elde ediliÅŸ prosesi bilimsel araÅŸtırma ve çalışmaların bir ürünüdür. Bilimin yararlılığını ve mühendisçe bakış açısını kabul etmesi için insanların bilim adamı veya mühendis olması da gerekmez. Bir dağın başında yaÅŸamakla, içinde bulunduÄŸu hayat ve teknoloji standardında yaÅŸadığı dünyayı karşılaÅŸtıran herkes gerekli kıyaslamayı yapabilir. Olaylara ve bu tartışmalara insanın ferdi deÄŸeri gibi toplumsal duygusallık boyutuyla bakanların, biraz da bu konuda yazılmış kendi fikirlerini destekleyen ve karşı çıkan bilimsel geçerliliÄŸi olan yayınlardan bilgi edinmeleri gerektiÄŸini düşünüyorum. Çünkü bunu yaparlarsa, bilimsel platformda bile bu olaya karşı çıkanların salt karşı çıkmak için bir mücadele verip kendilerine kanıtlar yarattıklarını, destekleyenlerin ise mevcut gerçekleri kanıt olarak kullandıklarını göreceklerdir.Konu üzerine yazılacak birçok istatistik ve bilimsel gerçek var ama ÅŸu şöyle demiÅŸ bu böyle yazmış demek için bile buradaki alan yetersiz. Sadece kendi düşünce sistemimi ve fikirlerimi paylaÅŸmak için bu yazıyı yazdım. Böyle bir ÅŸansın bizlere tanınmış olmasından dolayı bütün ilgililere teÅŸekkür eder iyi çalışmalar dilerim…Engin Mehmet YALÇINKAYA emy@veezy.com - 12 Nisan 2000, ÇarÅŸamba Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!