NÜKLEER SANTRAL Ä°HALESÄ° VEÇOCUKLARIN KAYBOLAN ÅžEKER YEME ÅžANSI Bakanlar Kurulu’nun geçen hafta yaptığı üç saatlik toplantının ardından 24 yıldan beri

Güncelleme Tarihi:

NÜKLEER SANTRAL İHALESİ VEÇOCUKLARIN KAYBOLAN ŞEKER YEME ŞANSI Bakanlar Kurulu’nun geçen hafta yaptığı üç saatlik toplantının ardından 24 yıldan beri
OluÅŸturulma Tarihi: Mart 08, 2000 00:00

NÃœKLEER SANTRAL Ä°HALESÄ° VEÇOCUKLARIN KAYBOLAN ÅžEKER YEME ÅžANSIBakanlar Kurulu’nun geçen hafta yaptığı üç saatlik toplantının ardından 24 yıldan beri rafta bekleyen Akkuyu’da yapılacak nükleer santral ile ilgili son karar verildi. TEAÅž birkaç hafta içinde ihale açacak, en iyi fiyat veren üç ÅŸirketle masaya oturacak ve nükleer santralin yapımı için düğmeye basacak. Tüm dünya ciddi ciddi nükleer enerjiyi tartışırken, yeni santrallerin yapımı çoktan terkedilmiÅŸken; Türkiye gibi, istikrarsız bir siyasi yapıya, rasyonel düşünceden uzak yönetici kadrosuna, özerk olmayan bilimsel yapıya sahip bir ülke, sistematik düşünmeyi zorlaÅŸtıran bireysel ve toplumsal hastalıklarıyla böyle tehlikeli bir iÅŸe ne akla hizmet giriÅŸir bilinmez. Biz bu vesileyle konunun saÄŸlık, sosyal ve çevre yönünü dikkate alarak, bu hafta nükleer enerjinin kısa bir deÄŸerlendirmesini yapmak isteriz...Nükleer enerjiyle tanışmamız maalesef olabilecek en olumsuz ÅŸekli ile 1945 yılında HiroÅŸima ve Nagazaki'nin bombalanması ile gerçekleÅŸti. Ondan sonra da nükleer enerji her zaman başımıza açtığı belalar ile hatırlanır oldu. Tüm dünyada nükleer enerji kaynakları yaygınlaşırken ve olumsuzluklar unutulmaya yüz tutmuÅŸken, aniden 1979 yılında ''Three Mile Island'' kazası ile konu yeniden baÅŸta Amerika olmak üzere tüm devletlerce tartışılmaya baÅŸlaNdı. Çünkü sorunun kaynağı o kadar basitti ki; elektrikler kesilmiÅŸ, reaktörün soÄŸutulması kesintiye uÄŸramış ve radyoaktif sızıntı olmuÅŸtu. Bu ihmal insanları biraz kendine getirdi. Dünyanın orasına burasına serpiÅŸtirilmiÅŸ, nasıl kontrol edildiÄŸi belli olmayan santraller vardı. Hemen yaygın bir örgütlenmeye ve denetlemeye gidildi, nükleer santral yapımları azaltıldı.1953-1997 yılları arasında Rusya topraklarına irili ufaklı 14 nükleer kazanın olduÄŸu sonradan itiraf edildi. Bu kazalar nükleer maddelerin kaybolması, personelin radyasyona maruz kalması, ekipman hasarı ve nükleer sızıntı ÅŸeklinde gerçekleÅŸmiÅŸti. En önemli nedenler santrallerin yetersiz dizayn edilmiÅŸ olması ve personelin dikkatsizliÄŸi olarak belirlendi. Derken 26 Nisan 1986'da meÅŸhur Çernobil kazası oldu. Ruslar 36 saat süreyle bu durumu yöre halkından bile gizlediler. YoÄŸun radyasyon altındaki halk bilmeden çocuÄŸunu okula gönderdi, gençler nehir kenarlarında spor yaptı, köylüler tarım alanlarında çalıştı. Aniden orduyu ve binlerce otobüsü karşılarında görünce neye uÄŸradıklarını ÅŸaşırdılar. Apar topar üzerlerindeki elbiseler ve ufak tefek eÅŸyaları ile bölgeyi terkettiler. Hala dönemiyorlar. Binlerce kilometre kare tarım alanı kullanılamıyor, yeraltı suları kirli…1999 yılında ''Three Mile Island'' tekrar bir tehlike atlattı. Japonya'da Tokaimura kazası oldu. Japonlar emniyet sorunu olduÄŸunu ve geç müdahale ettiklerini kabul ettiler. Hatırlarsanız bir yetkili, TV kameraları önünde yerlere kapanıp özür diledi.Sonuç?..50 nükleer enerji santraline sahip Fransa, 3 yıldır yeni santral kurmayı askıya aldı. Almanya’da 10 yıldır yeni santral yok. Ä°ngiltere yeni santral yapmama kararı aldı. Amerika son santral sipariÅŸini 1973 yılında vermiÅŸti. Ä°talya Çernobil kazasından sonra referandum yaparak santrallerin kapatılması kararını aldı. Bulgaristan’daki santral kapatılmazsa Avrupa BirliÄŸine alınmayacağı bildirildi.Peki kazalar neyi gösterdi de insanların gözü böyle korktu?..Çernobil kazası hakkında 5000 civarında tıbbi araÅŸtırma yayınlandı. Kazadan sonra bölgede kanser oranı 20 kat, doÄŸumsal bozukluklarla doÄŸan bebek oranı 2.5 kat, tüberküloz hastalığına yakalanma sıklığı ise 10 kat arttı. Fransızlar reaktörlere 30 km. yakınlıkta oturanlarda kanser riskinin 10 kat arttığını gösterdi.Ä°spanya’da uranyum içeren reaktörler çevresinde oturanlarda lösemi riski artmış bulundu. Kazaların incelenmesi ile radyasyonun insan vücudunda hücre ölümü, yanıklar, bağışıklık sisteminde yetersizlik, göz lensinde yıpranmaya yol açtığı; esas önemli hasarın ise hücrelerde mutasyona (genetik yapının bozulması) neden olarak kanser oluÅŸumunu hızlandırması ÅŸeklinde oluÅŸtuÄŸu gösterildi.Gelelim ülkemizdeki durumun deÄŸerlendirilmesine…Santrali isteyenler bölge halkı için yeni iÅŸ olanakları açılacağını, reaktörün bacasından hiç bir zehirli atık çıkmayacağını, enerji veriminin nükleer santrallerde %90 olduÄŸunu (termik santrallerde %55), deniz suyu ile soÄŸutma sonrasında deniz suyu sıcaklığının sadece 2 derece artacağını söylüyorlar. Nükleer atığın çok fazla birikmeyeceÄŸini, sızıntının uygun beton ve çelik duvarlarla engelleneceÄŸini savunuyorlar. Santralin yapılması için önerilen bütçe 5 milyar dolar. Neredeyse ülkenin bir yıllık turizm gelirinin yarısından fazla. Ä°nÅŸaatı planlanan bölge EcemiÅŸ fay hattı yakınında. B.Ãœ. yaptığı depreme dayanıklılık çalışmasında ‘kıyı ötesi sismik etüdlerin tekrarlanması gerekir’ diye rapor verdi. Nükleer atıkların ne yapılacağı açıkça belirtilmiyor. Unutulmaması gereken ayrıntı bu tür radyoaktif atıkların yarı ömrünün 24 bin yıl olduÄŸu. 20 yıl sonra Akkuyu bir nükleer çöplük haline gelecek. Denizdeki doÄŸal hayat bitecek ve bölgenin turizm ÅŸansı da sıfırlanacak. Ä°nÅŸaat 6.5 yıl sürecek. Sonra halk yine iÅŸsiz kalacak. Projenin halk saÄŸlığı ve koruyucu hekimlik açısından hiç bir deÄŸerlendirmesi yapılmamış durumda. Olası bir kaza halinde ilk 30 km x 30 km geniÅŸliÄŸinde bir alan yok olma tehlikesi taşıyor. Çernobil’deki kazadan sonra Almanya’daki radyasyon seviyesi bile bir yılda normale dönmüştü. Gündemin çok sık deÄŸiÅŸtiÄŸi ülkemizde bu konu da muhtemelen bir kaç hafta içinde eskiyecek. Santral yapımı gerçekleÅŸirse ilk kaza olana kadar da bir daha konuÅŸulmayacak. Biz de büyüklerimizin önerileri doÄŸrultusunda çay içmeyerek, denize girmeyerek, Akkuyu’dan geçmeyerek kendimizi koruyacağız. Hani elimizden gelse olası kaza durumları için ÅŸeker yiyemeyen çocuklara ÅŸiir yazalım diyeceÄŸim ama o da kolay deÄŸil.SaÄŸlıcakla kalın… Dr. SERDAR GÃœNAYDIN - 8 Mart 2000, ÇarÅŸamba Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!