Murebbiye yakali savasci

Güncelleme Tarihi:

Murebbiye yakali savasci
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 06, 2001 00:00



Emel ARMUTCU
Haberin Devamı

Biri acik kalp ameliyatinda, biri trafik kazasinda ve biri dogumda olmak uzere uc kez ‘‘oldu’’ diye ameliyat masasinda birakilmasina, bir kez de zehirlenmek istenmesine ragmen hayatta kalmasaydi... Ya da bastan istedigi gibi ‘‘atom muallimi’’ olsaydi... Turkiye'deki pek cok etkili ve yetkili, yillardir ondan cektigini cekmeyecekti. Mesela Aydin Devlet Hastanesi'ne bashekim oldugunda keyfi kacanlar, hastaneyi soymaya devam edecekti. Onu ‘‘Valinin sevgilisi’’ diye gorevden aldiranlar, geri dondugunu gormeyip rahat nefes alacakti. Susurluk'un uzerine gitmesinden hic hoslanmayanlar, bir de onu tehdit etmek zorunda kalmayacakti. Sorulariyla terlettigi karakol yetkilileri, filistin askisini asla yakalatmayacakti. Hele parlamentonun yuzlerce cahil, biyikli, gobekli, beli silahli milletvekili, onun ‘‘basit ve avam’’, ‘‘kasaba avukati’’ benzetmelerine maruz kalmadan bu hallerini gizleyebilecekti! Ve, son sopali kongre sirasinda, o ve oglu disarida dovulurken ‘‘profesyonelce kurabiye yiyen’’ Bay ve Bayan Ecevit'in basina, bu kadar bela olmayacakti. Bir yasindayken yasadiklarini hatirlayabilen bir beyin, kimi cildirtmazdi ki...

Sorgulamayi, cok kucuk yaslarda babasindan ogrendi. Annesinin sabrini alamadi, tez canli biri oldu ama ne olursa olsun yilmama huyu ondan geliyordu. Bir memur olan babasi bastan itibaren guvendi ona: ‘‘Kizim ne yapacagini bilir!’’ Bu yuzden ozguvenli, caliskan ve zeki bir cocuktu. Baba genleri bununla bitmiyordu: Matematik zekasi, guclu bir hafiza, empati kurabilme yetenegi.

Sema Piskinsut, 2 Eylul 1952'de Balikesirli bir anne ile Denizlili bir babanin ilk cocugu olarak Istanbul Suadiye'de dogdu. Cok kucukken ‘‘ne olacaksin?’’ dediklerinde, ‘‘Gelin’’ cevabi veriyordu; sonra ogretmenlige terfi etti, Ankara Kiz Lisesi'ne baslamadan once ise kesin kararini vermisti: Atom Muallimi olacakti.

Ama hayat ona aldirmadi; tam tercihini yazarken, ogretmen emeklisi teyzeden, Turkiye'de atom muallimi olamayacagini ogrendi. Tam o sirada Hacettepe Tip Fakultesi icindeydiler, o zamanlar Hacettepe filmlerdeki gibi bir hastane oldugundan, tercihini derhal tiptan yana yapti. Sinava girmeden onceki yedi gun uyumadi; bugun gorev aldigi komisyonlardaki arkadaslari da tanigiydi bu huyunun; o yemez, icmez, uyumazdi!

VALIYI YONETEN KADIN

Hiperaktivitesi, titizlik ve mukemmeliyetciligiyle, fakulteyi ustun basariyla bitirdi. (Bu arada kalbinde 11 santimlik bir delik tespit edilse ve cok riskli bir ameliyat gecirse de...) Manisa SSK'ya tayin oldu. 1981-85 arasi orada calisti ve Aydin Devlet Hastanesi'ne gecti. Aydin'da, Dahiliye Poliklinigi olarak kendisine verilen yer, cay ocagi kadar kucuk bir odaydi. Ama kuskunuz olmasin, kisa bir sure sonra yan binaya dogru genisleyecek, hicbir eksigi olmayan cihazlari ve egitimli hemsireleriyle dort dortluk bir yogun bakim, koroner bakim ve dahiliye servisine donusecekti. Bu arada, onu 4,5 saat bir hastaya kalp masaji yaparken, sabah dortlere kadar calisirken goren Aydin halkinin hayranligi yukseliyordu.

Ilk kez mi ‘‘Kral ciplak’’ diyordu, ‘‘Hastaneler batiyor’’ tiradina, ‘‘Hayir efendim, hastaneler batmiyor, batiriliyor’’ karsiligi verdiginde? Hayir, butun yasantisi buydu; her gittigi yerde ‘‘kendi sistemi’’ni kuruyordu o, yani olmasi gerekeni. Aydin Devlet Hastanesi'ne bashekim oldugunda (Devlet hastanesinde ilk kadin bashekim), sevmeyenleri cogaldi birden. O ise binaya bakti ve kafasinda bir sey cizdi; 3-4 yil sonra ayrildiginda o cizdigi seklindeydi bina; bilgisayara gecilmis, ekipman tamamlanmis, personel ve hatta hastalar egitimden gecmisti! Ondan cok once, doner sermayeden kazanilan para, aylik 50 milyondan dort milyara cikmisti! Ama o daha ilk alti aylik planini gerceklestiremeden gorevden alindi. Hangi gerekceyle? Siki durun. ‘‘Valiyi yoneten kadin’’ oldugu gerekcesiyle...

O siralar Aydin Valisi Recep Yazicioglu'ydu. Piskinsut'un hastaneye neler kattigini goruyordu. Ancak Piskinsut'un gorevinin ucuncu ayinda, kamu kurumlarina imzasiz soyle bir yazi dagitildi: ‘‘Vali Yazicioglu ile Bashekim Piskinsut arasinda ne var?’’ Evet, bir kadini suclamanin en kolay ve ilk akla gelen yoluydu bu. Fotokopinin kenarindaki isaretten, yazinin, Saglik Mudurlugu'nun ust kattaki fotokopi makinasinda cogaltildigi anlasildi. Ancak, suclu bulunamadi: ‘‘Tipki filistin askisinda oldugu gibi; suclu tespit edilemedigimizden, aski yoktur!’’ Mufettis, ihaleye fesat karistirmak demisti, devlet malina zarar vermek demisti ama asil neden ‘‘valiyi yoneten kadin olmak’’ demisti. O da ‘‘Boyle aptal bir vali varsa, onu gorevden alin’’ diye cevap verip Saglik Bakanligi'nda hakkini aramisti ve uc ay sonra, Aydin'da iki bin kisi onu desteklemek icin yururken, gorevine donmustu.

ZEHIRLEMEK ISTEDILER

Onu istemeyenler, daha da ileri gittiler. Onu zehirlemeye kalktilar. Bashekimi oldugu hastaneye, gece, arka kapidan ve merdivenleri emekleyip cikarak ulasti. Personele, ‘‘Bayilirsam sunlari sunlari yapin’’ talimatini verdi. Ertesi gun isinin basindaydi.

Aydin halki onu politikaya dogru itiyordu. Istifa edip, CHP'den Aydin Belediye Baskan Adayi oldu, 1994 yerel secimlerinde. Ama donemin CHP'si ve SHP'si, her zamanki gibi birlikte davranmayinca bin kadar bir oy farkiyla koltugu ANAP adayina kaptirdi. Politikaya gir cagrilari artinca, ‘‘Politikaci olacaksam, iktisat okumam lazim’’ deyip, uc cocuk annesi bir doktor olarak universite sinavlarina girdi, Menderes Universitesi Iktisat Fakultesi'ni kazandi. Ama alti ay sonra secimler vardi ve o CHP yerine son anda DSP'den Aydin Milletvekili secilecekti.

Sonrasi daha cok bilinen bir surec: Susurluk Komisyonu'nda one cikti. Insan Haklari Komisyonu Baskani'yken yaptigi calismalarla (Geziler, arastirmalar ve yazilmis 11 koca rapor), ozellikle kimi karakollarda buldugu iskence aletleriyle daha bir tanindi.

Bir darbe de eski sekreterinden yedi ve ‘‘O bana asikti, birlikte yasiyorduk’’ demeci cikti gazetelerde.

Aslinda o 16 Subat 2001'de iyice rahatsiz olmustu icin icin: Kriz geliyordu ve biz iyi yonetilemiyorduk! Turkiye'yi geziyor ve DSP tabaninin sikayetlerini dinliyordu: ‘‘Parti programini uygulamiyor, nerede demokrasi, nerede sol?’’ Alternatif bir program gerekiyordu, belki de bir kadin parti baskan! Kongreye iki kala, aday olmaya karar verdi. Tipki bashekimlige oturdugu gibi.. Tipki Insan Haklari Komisyonu baskaniyken, karakol yetkililerine ‘‘Su haliyi kaldirir misiniz?’’, ‘‘Bu odada ne var?’’ dedigi gibi...

Sonrasini biliyorsunuz... Ama ondan sonrasini o soyluyor: ‘‘Ben bir cibani patlattim. Ya bunu temizleyecegiz ya da baska yerlere bulasacak. Kanserse de kesip atacagiz.’’

NIYE INGILIZ MUREBBIYE GIBI GIYINIYOR?

Niye kapali yaka gomlek, ceket giyiyor ve brosunu eksik etmiyor? ‘‘Evet, murebbiye gibi, biraz sikici, ama benim gogsumde kocaman bir ameliyat izi var, karniyarik gibi. Yoksa ben cok spor giyinirim. Meclisten cikar cikmaz, arabada pantolonum filan vardir, kiyafet degisir.’’ Uc cocuk annesi olarak, hamur da acabiliyor, nakis da isleyebiliyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!