Mardin-midye hattı

Güncelleme Tarihi:

Mardin-midye hattı
Oluşturulma Tarihi: Şubat 07, 1999 00:00

Haberin Devamı

İstanbul'da midye dolması tekeli Mardinlilerin elinde. Ama Mardinli satıcılarının sattığı her midyenin içinde biraz göç, biraz yoksulluk, biraz da hüzün var. Biraz da karabiberle bolca limon!

İstanbul'a göç eden Mardinlilerin geçim kaynağı haline gelen midye dolmacılığı, Türkiye insanının yaratıcılığını ve yoksulluğu yenme azmini gözler önüne seriyor. Et ve kebaba dayalı bir mutfak kültüründen büyük kente göç eden Mardinliler, İstanbul'un Ermeniler'den kalan mutfak kültürünün ürünü olan midye dolmasına sahip çıktılar. Mardinlilerin, ekmeklerini bir süre önce ne olduğunu bile bilmedikleri midyeden kazanmalarının altında açık bir sosyal gerçeklik yatıyor.

GÖÇÜN PARYALARI

Yoksulluk ve terör nedeniyle göç eden Mardinliler, tarihlerinden gelen etnik zenginliği de İstanbul'daki meslek seçimlerine taşımışlar. Süryanilerin varlıklı olanları Kapalıçarşı'da kuyumculukla uğraşırken, Arap kökenlilerin çoğu dolmuşçuluk yapıyorlar. Yezidiler de bir süre sonra Avrupa'ya dağılmış. Kürt ve Arap kökenlilerin varlıklı olanları da genellikle kendi işlerini kurmuşlar.

Midyeciliği seçenler ise Mardinlilerin en yoksul kesimi. Mardinlilerin paryası olarak kabul edilen bu yoksul kesimin midye dolmacılığını seçmesi ise tamamen bir rastlantıya dayanıyor.

İstanbul'a 1960'larda göç eden ilk Mardinliler, kentin etnik açıdan en zengin mahallesi olan Galata Kuledibi'ne yerleşir. Buradaki etnik mozayiğin önemli unsurlarından biri olan Ermeniler'den midye dolması yapmanın inceliklerini öğrenirler. İlk göç dalgasının ardından İstanbul'a gelen Mardinlilerin de aynı işi seçmesi üzerine eskiden sadece meyhanelerde satılan midye dolması sokaktaki yerini alır.

Mardinliler, son yıllarda tüketilmesinin İslam'a aykırı olup olmadığı tartışılan midyeyi büyük bir titizlikle hazırlayıp satmalarına rağmen, mutfak kültürlerine almış değiller. Midye dolma yaparak geçimini sağlayan 22 yaşındaki Ali Adın, ‘‘Sattığım midyeleri annem hazırlıyor, ama bir türlü yemeye ikna edemedim’’ diyor.

Kuledibi'nden Gebze'ye

Kadıköy'de midye dolma satarak 10 nüfusa bakan 18 yaşındaki Ervah Çiçek, ‘‘Midyeden günde 4-5 milyon kazanırım, ama bir işe girsem gündeliğim ancak 1-2 milyon olur. Kardeşlerimi nasıl okuturum, eve nasıl ekmek götürürüm’’ diyor. 22 yaşındaki Ali Adın ise kardeşi Halil ile birlikte Kuledibi'ndeki evlerinde hazırladıkları midyeleri satmak için tepsileri omuzlarına almış. ‘‘Askerde keskin nişancıydım, burada midyeci’’ diyen Ali'nin yolu uzun. Evinden Gebze'ye gidip midye satacak. ‘‘Neden o kadar uzaklara gidiyorsunuz?’’ dediğimizde gülerek yanıtlıyor: ‘‘Keşke İstiklal Caddesi'nde satabilsek. Ama zabıta izin vermiyor’’. Zabıta ile köşe kapmacayı yaşam biçimi olarak kabul eden midyecilerin en üzüldükleri şey ise polisin zaman zaman midyeleri tek tek açtırarak ‘eroin avı’ yapması...

Geçen yıl 3 bin 600 eski eser satıldı

Müzayedelerde rekor

İstanbul'da geçen yıl üç büyük müzayede şirketinin düzenlediği 17 müzayedede, yaklaşık 3 bin 600 eser satıldı.

Rafi Portakal'ın sahibi olduğu Portakal Sanat ve Kültür Evi'nin düzenlediği 2 müzayededen ilkinde 340 eser satışa sunuldu.

Sultan Abdülmecit minyatürünün içinde yer alan bir enfiye kutusu 18 milyar liraya alıcı buldu.

İkinci müzayedede ise 320 eser satışa çıktı.

Maçka Mezat Antikacılık AŞ'de geçen yıl iki müzayede düzenledi.

500 eserin satışa sunulduğu bu müzayedelerde, Fikret Mualla imzalı bir yağlıboya tablo 19 milyar liraya, tuğralı gümüş nargile ve ateşliği 14 milyar liraya, tuğralı gümüş leğen ibrik 13 milyar liraya satıldı.

Antik AŞ Müzayede Organizasyonu ise 1998 yılı içinde 13 müzayede düzenledi ve 2 bin 500 eseri satışa sundu.

Bu müzayedelerde Felix Ziem'in ‘İstanbul’ adlı tablosu 17 milyar liraya satılırken, Diyarbakırlı Tahsin'in ‘Deniz’ adlı tablosu da 11 milyar liraya yeni sahibinin oldu.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!