'MAIL'Ä°NE MÂÄ°L OLDUÄžUM SEVGÄ°LÄ°! Marshall Bermann'ın meÅŸhur kitabının adı gibi, gerçekten "katı olan herÅŸey buharlaşıyor" mu, bilemem. Kavramlar birbirine

Güncelleme Tarihi:

MAILİNE MÂİL OLDUĞUM SEVGİLİ Marshall Bermannın meşhur kitabının adı gibi, gerçekten katı olan herşey buharlaşıyor mu, bilemem. Kavramlar birbirine
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 22, 2000 00:00

'MAIL'Ä°NE MÂİL OLDUÄžUM SEVGÄ°LÄ°! Marshall Bermann'ın meÅŸhur kitabının adı gibi, gerçekten "katı olan herÅŸey buharlaşıyor" mu, bilemem. Kavramlar birbirine mi girdi, tarihin sonu mu geldi, artık tartışılacak bir ideoloji kalmadı mı, son büyük din kapitalizm mi, bilemem…Üzerine çok konuÅŸulabilir ÅŸeyler bunlar; ama gerçekten bildiÄŸim bir ÅŸey varsa, o da aÅŸkın görünüm deÄŸiÅŸtirdiÄŸi. Eskilerin deyimiyle aÅŸk, artık farklı "tezahür" ediyor. Bu iletiÅŸim ya da teknoloji çağı denilen zamanda, aÅŸk sizde nasıl tezahür ediyor?..Bana sorarsanız "sanal", yani YDD literatüründe hava-cıva olan, buharlaÅŸmış herÅŸey, bende katılaşıyor. Tıpkı psikosomatik bir hastalık gibi, kafamda yarattığım, dokunamadığım, gerçekte cismi olmayan birçok ÅŸey, yazı, kelam, söz, ÅŸekil, gelip bende cisimleÅŸiyor. Marshall Bermann'la aramda uzlaÅŸmaz bir farklılık varmış gibi görünmesin. Onun derdi postmoderniteyle deÄŸil; moderniteyle diye düşünülen, tartışılan sürecin henüz bitmediÄŸini, postmodern kabul edilen zamanların ancak modern'in bir uzantısı olabileceÄŸini söylüyor Bermann. YaÅŸanan sürecin insanda bir süreklilik duygusu uyandırdığını, dün-bugün-yarın sacayağıyla sürdüregittiÄŸimiz dinamik bir zaman hali olduÄŸunu düşünürsek, Bermann'ın teorisi akla hiç de uzak gelmiyor zaten. YaÅŸadığımız ömrü çocukluk, adolesan, gençlik, yaÅŸlılık vesaire gibi zaman dilimlerine bölsek de, sonuçta bir bütün olarak yaşıyoruz.Yine de ben postmodern dönemde ve teknoloji çağında aÅŸkın -en azından bende- farklı tezahür ettiÄŸini ve bu tezahür meselesinin aÅŸkı yaÅŸama araçlarına, yani aÅŸkı sunma mecralarına bakarak açıklanabileceÄŸini düşünüyorum. EÄŸer McLuhan'ın dediÄŸi gibi "Media is the message" ise, gerçekten üzerinde konuÅŸulacak çok ÅŸey var çünkü… Ä°lkin cep telefonları. Bugün cep telefonuna sahip insanların belli bir yüzdesinin mesaj arkadaÅŸları olduÄŸu herkesin malumu. Bu mesaj arkadaÅŸlığı, 80 kuÅŸağı üyelerinin ilk gençliklerinde, hatta çocukluklarında yaÅŸadığı mektup arkadaÅŸlığına ne kadar da benziyor, deÄŸil mi? EÄŸer vakti zamanında mektup arkadaşınıza içten içe aşık olmuÅŸsanız; onun, kelimelerle size yansıttığı dünyasında yer tutmayı hayal etmiÅŸseniz, nereye varmak istediÄŸimi az-çok tahmin edebilirsiniz. Buradan, eskinin "mektup" arkadaÅŸlığıyla bugünkü "mesaj" arkadaÅŸlığını bir tuttuÄŸum sonucu çıkarılmasın. Her ne kadar benzeseler de, ben, bugünün mesajlarından epeyi ÅŸikayetçiyim. Günlük konuÅŸmalarda veya iki sayır birÅŸey yazmaları gerektiÄŸinde iki kelimeyi bir araya getiremeyenlerin gecelerce mesajlaÅŸmasını havsalam almıyor. "Merhaba" yerine "mrb" geçiÅŸtirmesini anlayamıyorum. Hele hele "selam" yerine "slm" yazılmasını hiç anlamıyorum. Zamandan tasarruf, hızlı çaÄŸ, "iletiÅŸim çağı, abi" yalanlarını kimsecikler sunmasın. (Bir "e" ve bir "a" yazmayarak kazandığı zamanda bu insanlar ne yapmaktadır, bu da apayrı bir konu.) Biz mi farkında deÄŸiliz, yoksa insanlar kelimeler olmadan, gerçek bir "mesaj" olmadan, söyleyecek adamakıllı bir ÅŸey olmadan iletiÅŸim kurma becerisi mi geliÅŸtirdiler gerçekten? Daha yeni yeni Türkçe hatalarına dikkat çeken Türkçecilerin -bence- argümanlarını tazelemeleri gerekiyor. Çünkü bu insanlar yeniden iÅŸaretleÅŸmeye döndüler!Benim psikosomatik hastalığım da tam bu noktada baÅŸlıyor. Bir kadın, bana bir cümlecik yazsa (yanlış anlaşılmasın, herhangi bir kadın deÄŸil) ruhum çaÄŸlayıveriyor. Parmaklarım, cep telefonumun tuÅŸlarında raks ediyor. Engin açmazlarına giriyorum sevdanın. "Yar deyince kalem elden düşüyor" ve mesajlarımla, kelimeleri harcamadan; boÅŸluklar dahil 160 karakteri geçmeden bütün derdimi anlatmanın çıldırtan burgacına giriyorum. Kelimelerle o kadının imgesini yaratabilmiÅŸ olmanın övüncünü taşıyorum. Yarıgecelerde, dilime yapışan kelimeleri dijital kodlarla onun telefonuna gönderiyorum ve ruhum 1'lere, 0'lara dönüşerek bütün evreni arşınlıyor. "Seni seviyorum"un anonim sıradanlığı, Samanyolu'na dağılarak evrenin "o kadın"a dönüşmesini saÄŸlıyor. Ona yarıgecelerde mesaj gönderiyorum; yanında olamasam da sabahleyin güne benimle baÅŸlıyor…Mail'ler ise çok daha farklı. Mail, öyküye benzetilebilecek mesajın yanında bir romans havası taşıyor. Mesaj yazarkenki kolaycılığa, bayağılığa düşenlerin hali pür melali 'mail'de de farklı deÄŸil elbet. Diyelim ki biri sevdiÄŸi insan için dijital bir gül yarattı ve gönderdi. Bir bakıyorsunuz o gül, bütün dünyayı dolaÅŸmış. Sadece manyetik bantların revaçta olduÄŸu; CD'lerin, DVD'lerin projelerinin bile olmadığı zamanları yoÄŸunluklu yaÅŸayanlar bilir: bant, "forward" edile edile artık kullanılamaz hale gelirdi. Åžimdiki aÅŸk temaları da, güller, ÅŸiirler, kırıklıklar, yalnızlıklar da benzer ÅŸekilde, sadece forward etmekten ibaret oldu…Herkeste bir, "baÅŸkasının aÅŸkını paylaÅŸma-sunma ya da baÅŸkasının aÅŸkıyla puan toplama" halidir gidiyor. Kimse özgün aÅŸklar yaÅŸamıyor mu, yoksa bu durum "adam/kadın zaten yeterince güzel aşık olmuÅŸ, aynısını ben de yaÅŸayayım" sendromundan mı ibaret? KeÅŸke forward etme mevzuunu Edip Cansever'in "Yerçekimli Karanfil"ine benzetebilsek!.. Ama ne yazık ki o karanfil imgesi kucaktan kucaÄŸa atılan kadınlara dönüştürülerek kirletiliyor sadece! Oysa mail, internet, inanılmaz bir potansiyele sahip. SevdiÄŸinize kocaman bir dünya sunabilir, onun biricik dünyasını sunduÄŸu mail'leri gönlünüzün imbiÄŸinden geçirip içebilirsiniz. Sanal diyerek küçümsenebilecek o aÅŸk duygusu örneÄŸin, bende katı, elle tutulabilir, cismi olan bir ÅŸeye dönüşüyor. SevdiÄŸim kadının mail'i, yazdığı kelimeler, bende inanılmaz çaÄŸrışımlar yaratıyor. Onun her kelimesiyle bende binlerce yeni kelime oÄŸul veriyor. YaÅŸadığı ÅŸehri düşünüyorum mesela; yaÄŸmur yağıyor mu onun ÅŸehrinde, hava nasıldır, bugün çok iÅŸi var mıdır, yine ÅŸamatanın içinde midir, telefon-faks-mail-ÅŸu-bu çokgeninde kaça bölünmüştür, ÅŸehirde bir bombalama eylemi olmasın sakın... Bütün bunlar için bilgiler topluyor, araÅŸtırmalar yapıyorum. Kalkıp Yahoo'daki account'umu customize ediyorum, yaÅŸadığı ÅŸehre ait bilgilerin öncelikli olmasını saÄŸlıyorum. Sayfam açılır açılmaz hava durumuna bakıyorum örneÄŸin. Her ne kadar aynı klimatik ÅŸartlara sahipsek de Ä°stanbul'da güneÅŸli bir gün varken onun yaÄŸmurda ıslanmasına yüreÄŸim razı gelmiyor. GüneÅŸ açınca orada, onun ÅŸehrinde, çocuklar gibi seviniyorum. Bütün bunları bilmesin, ne çıkar? O bana bir mail yazsın, ben ona mâil olayım!..Kim bilir, belki de "söz büyüdür"… "Hâlâ", ve "herÅŸeye raÄŸmen", hayatımızda…Yüksel ŞİŞE - 22 Mayıs 2000, Pazartesi Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!