Lira hutbesi

Güncelleme Tarihi:

Lira hutbesi
Oluşturulma Tarihi: Eylül 01, 2001 00:00

OMUZUMDA sırt çantası ve cebimde Londra bileti, 19 yaşın cüretkarlığıyla, 1970 Temmuz'u nihayetinde Sirkeci Garı'ndan bilinmeyen denizlere açılacaktım. Dövizimi almak için önce Saraçhane'deki Merkez Bankası'na gittim.Dün gibi hatırlıyorum, bir Amerikan doları dokuz lira seksen iki kuruştu!Resmi meblağ toplam iki yüz yeşil banknotla sınırlı... Sıkıysa üzerinizde bir fazla sent çıksın, gözünüzün yaşına bakmadan adamı derhal kodese tıkarlar.Dolayısıyla, çil gibi bin dokuz yüz atmış dört TL'sini sayarak, gişeden çektiğim Yankee papellerini pasaportuma işlettim. Şanlı insanmışım, trenim daha Majesteleri başkentine varmadan o zamanki Demirel hükümeti ilk ani devalüasyonu yaptı. George Washington portreli maninin değeri karaborsadaki fiyatına tekabül eden on iki buçuk - on üç liraya çıktı.Dün, şimdiki kurdan iki yüz dolar alsam kaç para ödeyeceğimi hesapladım:Tamıtamına, iki - yüz - yetmiş - beş - milyon - dört - yüz bin lira!Breh, breh, devalüasyon yüzdesini saptamak benim aritmetik bilgimi aşıyor.* * *BU eski anıyı, bana, Diyanet İşleri Başkanı Yılmaz'ın dün camilerde okunan ve cemaat-i müslimini dolar yerine TL kullanmaya çağıran hutbesi hatırlattı.Hadi, burada ‘resmi din’ meselesine girmeyeyim. ‘Laik’ devletimizin işine geldiği an alnını mimberde secdeye vardırmaktan çekinmeyeceğini es geçeyim.Zaten, ‘yastık altındakilerin’ (!) açığa çıkartılıp ekonomik sürece dahil edilmesi talebine hiç bir itirazım yok... Tam tersine, destekliyorum!Ancaaak, sorunun bam telini oluşturan şu ‘parada milli onur’ ve ‘paritede uluslararası itibar’ konuları üzerinde mutlak ve mutlaka durmak gerekiyor.Çünkü bir, bunların her ikisi de çağdaş dünyada moral anlam ifade etmiyor. Ve iki, genelden soyutlandıkları takdirde iktisadi durumu hiç etkilemiyor. Zira, ‘parite yüksekliği’nin tek başına hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur!İster gerçek, ister sahte olsun, böyle bir yükseklik ne o ülke ekonomisini ‘sağlıklı’ kılar, ne de söz konusu devletin ‘uluslarası itibarı’nı arttırır!Bizden somut örneklerle açıklayayım...* * *‘MİLLİ Şef’in kemer sıkma politikası sayesinde, 2. Savaş bittiğinde TL'nin değeri çok yüksekti. Nitekim Fransızcada, İngiliz birimi gibi bizim liraya da ‘livre’ denilirdi. İtalyan liretine atfen ‘lire’ tanımı enflasyonla başladı. Ama, bir lokma bir hırka şiarını benimsemiş ülkemizin ‘sağlamlığı’ tamamen koftu. Bilhassa da, halk bugünle asla kıyaslanmayacak oranda yoksul yaşıyordu. Karnım zil çalacak ve kıçım yamadan kurtulmayacak, fakat metelikle cebime giren akçenin ‘itibar’ına halel gelmeyecek. Aman istemez, ‘itibarı’ batsın!N'apim ben öyle ‘yüksek parite’yi? N'eyleyeyim böyle ‘milli onuru’?Sonra, 1970 devalüasyonunu izleyen ama değerin yine sabit tutulduğu o ilk dönemde babam ara sıra bana, zarf içine 500 TL koyarak Avrupa'ya gönderirdi.Resmi kura göre kırk dolar etmesi gerekiyor. Şaka yapmayın! Gülerim.Ben bunu orada zar zor değiştirdiğimde avucuma taş çatlasa yirmi beş dolar sıkıştırırlardı. Göstermelik parite yüksek ama eloğlu enayi değil, gerçek ekonominin alçaklarda seyrettiğini biliyor ve mandepsiye gelmiyor. Vay canına, demek ‘itibar’ım bununla kurtuldu. Teşekkür ederim, almayayım.Dolayısıyla, diyorum ki, artık o eski mavalları hutbe konusu yapmayalım!Üstelik, Avrupa Merkez Bankası Başkanı daha önceki gün AB ülkelerinin 2002'den itibaren ortak kullanacağı euroyu iftiharla cihan-ı aleme tanıtırken, ahı gitmiş vahı kalmış bir Türk lirasıyla ‘onur’ falan korunamayacağını anlayalım.Kul işitsin, amin!
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!