Kürtler bölmez

Güncelleme Tarihi:

Kürtler bölmez
Oluşturulma Tarihi: Aralık 10, 2012 00:00

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu kendi ifadesiyle Suriye’den daha fazla endişelendirmeye başlayan Irak’ta merkezi hükümetin Başbakanı Nuri El Maliki ile Kürtler arasındaki gerginlik şu an için kontrol altına alınmış olsa da kritik bir süreç yaşanıyor. Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Başkanlık Divanı Başkanı Fuad Hüseyin ile Erbil’e yarım saat uzaklıktaki Selahaddin’de Başkanlık Sarayı’na yakın bir adreste buluştuk. Barzani’nin sağ kolu olarak bilinen deneyimli siyasetçi ile ülkenin bölünme ihtimalini konuştuk.

Haberin Devamı

KÜRDİSTAN SINIRINA BİRLİKLER GÖNDERDİ 

- Maliki’nin politikalarında Şii vurgusu olduğunu, etnik saiklerle hareket ettiğini düşünüyor musunuz?
Eğer merkeziyetçi bir düşünceyle bütün sistemi yönetmek isterseniz, toplumu bu yönde harekete geçirmek için ideolojiyi kullanırsınız. Fakat bunu söylerken Başbakan Maliki’yi mezhepçilikle suçlamıyorum. Ama ülkeyi merkezden yöneteceğim derken Arap milliyetçiliği ve din gibi kavramlar kullanıyor ki tehlikeli olan bunlar işte. Bu yaptığı anayasamıza aykırı.

- Erbil ile Bağdat arasındaki derin görüş ayrılıkları askeri çatışmaya döner mi dönmez mi? Kürtler silah kullanmaya hazır mı?
Biz bütün sorunların diyalogla çözülmesi taraftarıyız. Ama diyalog dediğimiz şeyin çerçevesi bellidir; anayasa ve daha önce imzalamış olduğumuz anlaşmalar. Yani aslında biz Bağdat’a heyet üzerine heyet gönderiyorsak, bu sadece konuşmak için değil. Anlaşmaların onurlandırılmasını bekliyoruz elbette. O ise Kürdistan sınırına birliklerini gönderiyor. Savaşmasa bile çatışma atmosferi yaratıyor. Biz ise şu noktada barış için savaşıyoruz. Diyalogla çözüm arıyor olmamız zayıf olduğumuz ya da saldırıya uğrarsak kendimizi savunmayacağımız anlamına gelmiyor elbette.

Haberin Devamı

KERKÜK KARARINI MALİKİ VEREMEZ

- Maliki sizin Kürdistan Bölgesi’nde yasal dayanağınız olmadan ağır silah bulundurduğunuzu öne sürüyor.
Ona göre zaten bizim sahip olduğumuz her şey yasa dışı. Belki de onun kafasında yasa dışı olan biz Kürtleriz, yaşamamamız gerekiyor. Anayasal olmaktan söz edecek, sonra da birliklerini anayasanın sınırını çizdiği Kürdistan Bölgesi’nin sınırına dayayacak. Bir başbakanın ülke içinde içsavaş çıkartması mıdır yasal olan? Anayasa diyor ki; üzerinde ihtilaf olan bölgeler için 140. maddenin uygulanması lazım. Asıl kanunsuz olan Irak ordusunun bütün komutanlarını parlamentoya sormadan atamaktır. Kimin ne kadar kanunsuz olduğunu kıyaslayacaksak, maalesef bizim kazanma ihtimalimiz yok. (MADDE 140. Kerkük’ün statüsünün halkoylamasıyla belirlenmesini öngören madde. Aynı madde referandumdan önce bir nüfus sayımı yapılmasını öngörüyor.)

Haberin Devamı

- Adını koyalım, ihtilaflı bölgeler derken Kerkük’ü kastediyorsunuz. Kavga oradan koptu zaten. Nedir çıkış yolu size göre?
Üç adımı var bu işin. Birincisi Saddam döneminde evlerinden sürülen insanların geri getirilmesi ki, bu yarı yarıya gerçekleşti denebilir. İkinci aşama da nüfus sayımı. Yıllardır merkezi hükümet nüfus sayımına teknik olarak hazır olduğunu açıklayıp duruyor.

E, o zaman neden yapmıyorsunuz?
Sayım sadece Kerkük için önemli değil, ülkedeki pek çok politikanın belirlenebilmesi için şart. Sizin sorunuzun doğru yanıtı
 şu, 140. madde uygulanır. Sonra da Kürdistan’ın sınırlarının nereye kadar olduğuna halk karar verir. Maliki değil.

Haberin Devamı

NEFRET EDİYORLARSA NE YAPABİLİRSİNİZ
- Büyük Kürdistan hayalinize ne oldu?
Bakın ben artık bugün politikacı olarak konuşuyorum. Geçmişte ben de kendi kaderini tayin hakkı hakkında kitap yazmıştım. O kitap 1984’te yayınlandı. Ama bugün sorumluluk sahibi bir insan olarak gerçekçi olmalıyım. Bu hakkın ne şekilde kullanılacağı bugün sadece bize bağlı değil. Etrafımızdakilerin ne istediği, ne yapacağı önemli. Onlar sizinle yaşamak istemiyorsa, sizden nefret ediyorsa ne yapabilirsiniz? Bağdat bugün nefret üzerine bir ideoloji kuruyor ki bu çok çok tehlikeli. Biz geçmişte hiçbir zaman Araplarla savaştığımızı söylemedik. Biz bir halkla savaşmadık, rejimlerle savaştık.

Haberin Devamı

- Ankara ile ilişkilerin geldiği nokta nedir?
Çok çok iyi. Türkiye’de yakın zamana kadar, ‘Kürt’ kelimesinin kullanılmasının ne kadar zor olduğunu yaşayan insanlarız. Ama sadece 3-4 yıl gibi kısa bir sürede yoğun diyalogla, siyasi ve ekonomik çıkarların da örtüşmesiyle Türkiye bizim kendisi için tehdit olmadığımız anlayışına ulaştı. Biz sadece Türkiye için değil, İran için de bir tehdit değiliz. Bizim çıkarımıza olan bütün bölgenin istikrarı. Bugün Türkiye ile masaya oturduğumuzda konuştuğumuz bir dolu mesele var. Eskiden masada sadece üç harf vardı. Bütün tartışma PKK üzerineydi. O zamanlar buna çok şaşırıyorduk. İlişkilerin bugün gelmiş olduğu noktayı çok önemsiyoruz ve bunu koruyabilmeyi umuyoruz. Dört yılda bir çocuğumuz olduysa, bu ilişkiyi 14 yıl kurmuş olsaydık bugün bir dolu çocuğumuz vardı büyük ihtimalle.

Haberin Devamı

- O üç harf şu anda masada değil mi?
Hayır, elbette onu kastetmedim. Ama artık görüşmeler sadece PKK üzerine değil. Bir kere Türkiye’nin inkâr süreci Başbakan Erdoğan’ın Diyarbakır’a gitmesiyle ve Kürt meselesinin adını telaffuz etmesiyle sona erdi. Eğer Kürtlerin varlığından bahsediyorsanız, demek ki onların siyasi, ekonomik ve kültürel hakları da var demektir. Sorunun nasıl çözüleceği siyasetin işi. Ama en önemlisi ilk adımdı, yani sorunun varlığını kabul etmek.

TÜRKİYE ARTIK HAKLARI VEREBİLECEK BİR ÜLKE OLDU
- Sizin deneyimlerinize göre çözümün bundan sonraki aşaması nedir?
Sorunun diyalogla çözülebileceğine inanıyorum. Diyalog derken de tek bir partiyi ya da kişiyi kastetmiyorum. Devlet Kürtlerin eğitim, televizyon, savunma gibi taleplerini karşılayabilmeli. Türkiye’nin iç işlerine karışmak istemem ama çözüm bence yavaş yavaş bu hakların verilmesinden geçiyor. Türkiye herkesin haklarını verebilecek açık ve demokratik bir ülke oldu artık. Zaten tam da bu sayede bugün bizimle rahat ilişkiler içine girdiler. 

- Bu süreçte Mesud Barzani’nin oynayabileceği rol defalarca konuşuldu. PKK nasıl silah bırakacak, Kandil nasıl boşaltılacak. Bu tür kapsamlı bir çözümden çok mu uzaktayız?
Bilemiyorum ama bence değişim gerçekleşiyor. Adımlar bazen küçük olur, bazen büyük, bazen kesilir, yeniden başlar. Yani süreç aslında hâlâ orada ve bu konuda tüm aktörler hemfikir. Ama sürecin nasıl devam edeceği öncelikler ve zamanlamalara bağlı elbette. Bazen bunlar çok büyük sorun haline gelebiliyor. Ama inanın süreç hâlâ orada duruyor.

- Süreç derken tam neyi kastediyorsunuz?
Diyalog süreci. Bunu kim inkâr edebilir ki? Hiç kimse. Ben PKK ile hükümet arasındaki görüşmeleri kastetmiyorum. Genel anlamdaki diyalog sürecinden bahsediyorum. Başkan Barzani’nin kendisi de barış için savaşmış bir lider olarak ne zaman gerekirse o sürecin bir parçası olabileceğini hep söyledi.

- Yakın zamanda Ankara’dan Barzani’ye özel bir misyon içeren bir davet geldi mi?
Bir sonraki görüşmeme geç kalıyorum. (Gülümsüyor)

Başbakanınız Kürdistan’ın başkenti Erbil’e geliyor

Ben Kürdüm ve varım. İnanın bana gerçeğim. Yaşıyorum, adımla sanımla Kürdüm. Eğer birileri bana ‘Hayır yoksun’ derse ne konuşabilirim ki onunla. Türkiye’de bu değişim yaşandı. Başkan Barzani artık Türkiye’ye ‘Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı’ sıfatıyla geliyor. Sizin Başbakanınız Irak Kürdistan’ın başkenti Erbil’e geliyor. Biz bu ilişkiyi koruyacağız ve daha da gelişmesi için barışçıl yollarda elimizden ne gelirse yapacağız.

Bana sinirlendi salonu terk etti

Hollanda’da yaşadığım yıllarda dönemin Başbakanı Bülent Ecevit bir Sosyalist Enternasyonal toplantısı için Amsterdam’a gelmişti. Dar bir grubun davetli olduğu kapalı bir toplantıda Ecevit, konuşmasında Kürt sorunu dışındaki her şeye değindi. Hollandalı bir katılımcı Kürt sorununu niye pas geçtiğini sorunca şu yanıtı verdi: “Sözünü ettiğiniz şekilde bir sorun yok. Bizim topraklarımıza saldıran teröristler var.” Düşünün ‘Kürt sorunu’ bile demekten imtina ediyor. O kelimeyi kullanmıyor. Bunun üzerine ben elimi kaldırdım ve şunları söyledim: “Sayın Başbakan siz bir şairsiniz ve iyi şiir yazmanız için iyi bir hayal gücü lazım. Ama aynı zamanda bir siyasetçisiniz. Sanıyorum buradaki yorumları yaparken siyasetle şiiri karıştırdınız. Size sorum şu; Ülkenizde bir tane bile olsa Kürt var mı? Bu soruya yanıtınız evet ise o zaman zaten Kürtleri tanımış olursunuz.” Bunun üzerine Ecevit sinirlendi. Toplantıya bir bölücü davet ettiklerini söyleyerek salonu terk etti. Düşünün onların kafasında tek bir Kürt bile var olamazdı. Ama bugün Türkiye’de Kürtler var. Sanıyorum bugün benim Ecevit’e sorduğum sorunun cevabını Türkiye’deki herkes rahat bir şekilde verebiliyor.

Yapılandan çok rahatsız olduk

- Geçen hafta enerji konferansı için Erbil’e gelmek için yola çıkan Taner Yıldız’ın uçağına izin verilsin diye yönetiminizin devreye girmesi de yetmedi değil mi?
Olay esnasında Başbakan Neçirvan Barzani devredeydi, Başkan Mesud Barzani de süreci yakından takip etti. Son dakika müdahaleleri yapıldı ama ne yazık ki çok geçti. Çok üzgünüz. Sayın Yıldız’a yapılandan çok rahatsız olduğumuzu Bağdat’a bildirdik.

- Türk bakanın uçağı üzerinden yaşanan kriz gösterdi ki Maliki eğer isterse hava sahasını herkese kapatabilir. Ya aynı şeyi Barzani’ye yapsa?
Bakın eğer uzlaşırsa, zaten Bağdat’ta bugünden farklı bir sistem olur ve bütün bunlar yaşanmaz. Ama uzlaşmak istemiyorsa o zaman zaten hikâye tamamen farklı olacak. Eğer uzlaşmaya niyeti varsa biz oturur konuşuruz. Ama o bizimle savaşma niyetindeyse, bizi izole etme, başkalarının bizi ziyarete gelmesini engelleme niyetindeyse, o zaman biz de başka yolu seçeriz.

ABD baskı yapmıyor

- ABD’nin tutumuna ne diyorsunuz? Türkiye uzun zamandır Maliki’yi Washington’a şikâyet ediyor ama Amerikan yönetimi en azından bugüne kadar ona desteğini çekmiş değil.
Amerikan tarafının da şu anki krizden memnun olmadığını biliyorum. Onlar da diyalogla çözümden yana. Biz de onlara kazandığımız hakları ve imzaladığımız anlaşmaları yeniden müzakere etmeyeceğimizi söylüyoruz. Maliki’ye anayasayı hatırlatmaları iyi olabilir. ABD iki tarafa da yardımcı olmaya çalışıyorsa bence yapabilecekleri daha çok şey var. Maliki’ye rahatça baskı yapabilirler ama şu anda bunu yapmıyorlar.

İslamiyet’te boşanma iyi değil

- ‘Kendi kaderini tayin hakkı’ bir zamanlar Kürtlerin en çok kullandığı ifade idi. Şimdi neden Irak’ın bütünlüğü için bu kadar uğraşıyorsunuz?
Biz Kürtler yıllarca özgürlüğümüz için savaştık. Kürtlerin son 40–50 yıldaki siyasi tarihine bakarsanız, bunun hak mücadelesi olduğunu görürsünüz. Bizim hayalimiz hep haklarımızı alabileceğimiz demokratik bir Irak oldu. Sonunda 2003’te bu fırsat ortaya çıktığında da gidip Bağdat’ta Araplarla siyasi süreç başlatan, Irak ordusuna adam gönderen de ilk biz olduk. Kendi kaderimizi tayin bizim hakkımız. Ama biz bu hakkı kullanarak Irak’ta federal bir sistem içinde yaşama kararı aldık. Bunun çerçevesi de Irak anayasasıdır. Bu birlik bir gün bozulursa bunun sebebi Kürtler olmayacak. Ama eğer bu adamın yaptığı gibi ordular Kürdistan’ın üzerine salınırsa, birlik falan kalmaz. İşte bu noktaya gelinirse, o zaman Kürtler de kendi kaderini tayin hakkı konusunda farklı düşünmeye başlayabilir.

- Bu sözlerinizden sorunlara rağmen o noktaya hâlâ uzak olduğunuzu mu anlamamız gerekiyor?
Bu bir evlilik. Aşktan daha ziyade anlayışa dayalı bir evlilik. Bu evlilikte biri diğerini devamlı baskı altında tutarsa, o zaman boşanma gündeme gelebilir. Ama biliyorsunuz İslamiyet’te boşanma iyi değildir. İslam sonuna kadar evliliğin korunması için uğraşılmasını öngörür. Biz de zaten bu evliliği sürdürmek için uğraşıyoruz hâlâ

- Boşanma gerçekleşirse Türkiye başta olmak üzere komşu ülkeler nasıl etkilenir?
Açıkçası ne olur bilemiyorum. Bugünden 5 sene sonrasını görmek çok zor. Ama Kürtler birlikte ve organize. Öte yandan bugün Irak içindeki krizde Türkmenler ve Hıristiyanlar da bizim arkamızda. O gruplar da Saddam döneminde merkezi ordunun saldırmasının ne anlama geldiğini yaşayarak gördü. Kimse o günlerin geri gelmesini istemiyor. Aslında o günlerde Maliki de Saddam’dan kaçıp bizim dağlarımızda saklananlar arasındaydı. Bizim insanlarımız korudu onu. O günleri unuttu. Bugün de yine Irak’ın farklı yerlerinden insanlar kaçıp buraya gelmeye başladı çünkü bu bölge özgürlüklerin sembolü oldu. Bugün Kürdistan’a saldırmak, Irak’taki özgürlüklere saldırmak demektir.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!