Kalbim orada kaldı

Güncelleme Tarihi:

Kalbim orada kaldı
Oluşturulma Tarihi: Kasım 25, 2009 00:00

Mevzuyu biliyorsunuz. Gülben Ergen ikizleri Güney ve Ares’in resimlerini ilk kez Gala’ya verdi. Karşılığında aldığı parayı da Bilge Köyü’ne yardım olarak götürdü. Bütün bunlar yazıldı, çizildi. Takdir eden de “Reklam kokan hareketler bunlar” diyen de oldu. Ona soracak olursanız, “Kendimi hacca gitmiş gibi hissediyorum. Oradaki çocuğun ayağı çıplaksa, benim oğlum üşüyor artık” diyor. Bu gezide Ergen’in maiyetine katılarak “uzayıp yüzyıl olan gün”lerden birini yaşadık. İşin aslını astarını merak ediyorsanız buyurun...

Haberin Devamı

GÜLBEN ERGEN MARDİN'DE - FOTO GALERİ     

Gülben Ergen’le ortak bir arkada-şımız olacağı aklıma gelmezdi. Varmış. Bu sevgili büyüğüm Mardin’e gitmeden bir gün önce beni arayarak, “Senden tek bir şey rica edeceğim” diyor, “Önyargılı olma.” Peki. Zaten Ergen isteseniz de mesafe koyamayacağınız biri. Konuşkan, enerjik, sokulgan, rahat ve çok sıcakkanlı. Sabah 06.00’da bindiğimiz Mardin uçağında heyecanla çocuklarından bahsediyor. Oğlu Atlas ile birlikte ıngilizce öğrendiğini söylerken gayet neşeli. İkizleri Güney ve Ares’in verdiği yaşam mücadelesini anlatırken ciddileşiyor. Bütün anneler gibi durmadan çocuklarını anlatmak istiyor.  

Mardin’e indiğimizde ilk işimiz vali Hasan Duruer’e kısa bir nezaket ziyaretinde bulunmak oluyor. Duruer bölgedeki eğitim durumunun fecaat olduğunu söylüyor. Açığın kapanabilmesi için tam 2 bin 800 dersliğe ihtiyaç var.

SIRADA KATLİAMA TANIK BİLGE KÖYÜ
 
İstikamet, Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge Köyü. Hayatın 4 Mayıs’ta yaşanan katliamla durduğu ve giriş-çıkışların askerler tarafından denetlendiği bir köy burası. Girişte bulunan mezarlıktaki taşlarda hep aynı soyadları yazıyor. 7’si çocuk 44 kişinin akrabaları tarafından öldürüldüğü bir köy ne kadar canlı olabilirse burası da öyle. Yoksulluk, güvenlik sorunuyla iyice katmerlenmiş.

ılkokulun duvarında “Love is Everything” (Sevgi Her şeydir) yazıyor, içeride de 12 çocuk eğitim görüyor. Öğretmen Sadık Akbulut’tan buranın “birleştirilmiş bir sınıf” olduğunu öğreniyoruz. Yani aynı sınıfta 6 yaşındaki çocuk da 12 yaşındaki de eğitim görüyor. Öğrenci sayısının azlığına rağmen köye apar topar 4 derslikli bir ilkokul daha yapılmış ama henüz eğitime geçilmemiş.

ÖKSÜZ, YETİM YA DA İKİSİ BİRDEN

Bilge Köyü ılkokulu’ndaki çocukların soyadı ya Çelebi ya da Aksoy. Hepsi akraba. Ve hepsi ya öksüz, ya yetim ya da ikisi birden... Geride kalan az sayıdaki yetişkin, akraba çocuklarına da bakıyor.

Öğrencilerin yaşları küçük olduğu için okullarına ünlü bir yıldızın geldiğini pek idrak edemiyorlar. 12 yaşındaki Çiçek Çelebi hariç. Kafasında kocaman bir kırmızı kurdele olan zehir gibi Çiçek, aynı zamanda sınıf başkanı. Hemen Gülben Ergen’le ahbap oluyor.

İstanbul’dan kolilerle taşınan giysiler, kırtasiye malzemeleri, ilaçlar ve Ülker ürünlerini bizzat Gülben Ergen dağıtıyor çocuklara. Köyün geriye kalan 90 kişilik nüfusunun 72’si çocuk. Büyük çocuklar Sultanköy ılköğretim Okulu’na gidiyor.  Üç genç kız, Ergen’i görmek için okullarını asıp gelmiş. Canan Çelebi (13), Hatice Çelebi (14) ve Ezgi Çelebi (15) buradaki herkes gibi birbiriyle akraba.

Hatice katliamda annesini, halasını ve kardeşini kaybetmiş, “ınsanın annesi ölünce evi de olmuyor. Artık tek derdimiz ölülerimizi görmek” diyor. Sağ kalmayı başaran babası köyün muhtarı Abdurrahman Çelebi. Ezgi ise Hatice’den daha şanssız. Hem annesini hem de babasını kaybetmiş. 5 yaşındaki kardeşi ıbrahim’i bir türlü unutamıyor: “Sarışın, yeşil gözlü bir çocuktu. Hatice’nin kardeşi Yasemin’le aynı yaştaydılar, birbirlerini seviyorlardı. ıkisi de öldü.”

Başta Gülben Ergen olmak üzere hepimiz nefes bile alamazken, Ezgi dümdüz bir sesle ölümden söz edebiliyor. Dersleri çok iyi, ıngilizce öğretmeni olmayı hayal ediyor: “Ama bu yıldan sonra okul mokul yok. Ablam artık bana bakamıyor.” Ablası kendinden sadece iki yaş büyük.

10 KÖYÜN ÇOCUĞU AYNI OKULDA

Bu sevimli ve akıllı kızlar hepimiz gibi, Gülben Ergen’in de kalbini çalıyor. Arabamıza binerek bizimle gelmek istemelerine kim itiraz edebilir ki? Zaten sırada onların da eğitim gördüğü Sultanköy ılköğretim Okulu var.

Okula vardığımızda küçük bir kıyamet kopuyor. Pırıl pırıl bir genç kız, bir buket çiçek takdim ediyor. Burası 10 köyün çocuğunu servislerle taşıyarak “taşımalı” eğitim veren bir okul. Müdür Mehmet Uygur öğrenci sayısının 480, derslik sayısının ise sadece 7 olduğunu belirtiyor. ıkili öğretim yapılıyor, sınıf mevcudu bazen 80 kişiyi geçiyor.  

Ergen, öğrencilerden kendisine sorular sormasını istediğinde hemen hepsi nasıl bir öğrenci olduğunu merak ediyor. Sadece Elif adlı bir kız farklı bir soru soruyor: “Hiç Mardin türküsü biliyor musunuz?” şeyhmus adlı delikanlının da yardımıyla hep bir ağızdan “Mardin Kapısı’ndan ındim Aşağı” söyleniyor.  

Tanışma ve hoşbeş faslından sonra da burada da yardım dağıtılıyor. Malzemeleri bizzat Ergen’in kendisi paylaştırıyor.

Kan şekeri düştüğünde dünyaları yıkabilen bu kadın açlığı filan da unutuyor. Öğretmenler odasında özenle ikram edilen ceviz, pestil ve kömeyle (cevizli sucuk) öğlen yemeğini geçiştiriyor.

SİLGİYİ ŞEKER SANAN ÇOCUKLAR

Geriye ziyaret edilecek iki köy kaldı... Yüce ılköğretim Okulu’nun 73 öğrencisi iki dersliği, iki de öğretmeni var: Fatih Kılıç ve Raşit Özaslan. Ergen burada yardım malzemesinin yanı sıra “Gülben’den Masallar” adlı kitabını da dağıtıyor. Çocuklar pembe silgileri şeker sanıp yemeye çalışıyor. Yine de yaşlarından hiç beklenmeyecek bir şekilde tavırları terbiyeli, tokgözlü.

Komşu köydeki Atlıca ılköğretim Okulu’nda da benzer manzaralar yaşanıyor. Tek derslikli 81 kişilik bu okulda da birleştirilmiş sınıf uygulaması var. Müesser Akgün hocamız, öğretmen odasını da minicik bir sınıf haline getirdiklerini söylüyor. İstanbul’dan getirilenler dağıtılırken minikler Ergen de dahil olmak üzere herkese “öğretmenim” diyor. Bu sefer köy halkı da dahil oluyor tabloya. Genç erkekler imzalı fotoğraf, hamile kadınlar bebek kıyafeti peşine düşüyor.

Programımız tamamlandığında elimizde hatırı sayılır miktarda yardım malzemesi kalıyor. En kalabalık okul Sultanköy ılköğretim’e geri dönüyoruz. Bu arada okulu müdürü son derece nazik bir ifadeyle fotokopi makinesine ihtiyaçları olduğunu söylüyor.

İstanbul’a dönüş zamanı yaklaşıyor. Akşamüzeri verdiğimiz yemek molasına bir çarşı ziyareti sığdırıp fotokopi makinesi almayı beceriyor Ergen. Uçakta yine Atlas’tan ve ikizlerden bahsediyor. Ancak bu sefer sözü durmadan Mardin’e getiriyor. “Hayatımın en mutlu günlerinden birini yaşadım. Bu yardım işine kalbimi ve beynimi vereceğim” diyor. Bu kadar ciddiyse kendi adını taşıyan bir vakıf kurmasını ve Türkiye’nin Angelina Jolie’si olmasını öneriyorum. Heyecanlı bir şekilde gözleri parlıyor “Ya da Carla Bruni” diyor.

Haberin Devamı

BU GEZİDEN ÇIKARILAN 10 DERS

Haberin Devamı

1- Gülben Ergen’e İstanbul’da rastladığınızda ‘ay kilo mu almış’, ‘kliplerindeki kadar güzel değilmiş’ diye dudak bükebilirsiniz. Ama adı burada bambaşka bir manaya geliyor. Genç kızlar onu gördüğü için sevinç gözyaşları döküyor. Mezrada Türkçe bilmeyen kadınlar eline pestil tutuşturuyor.

2- Mardin’de 26 Kasım’a kadar 1. Ulusal Mardin Çocuk ve Gençlik Tiyatro Festivali düzenleniyor.
www.mardintiyatro.com

3- Tanıştığımız öğretmenlerin yaş ortalaması 25 civarında. Özenli giyimleri ve gözlerinden okunan iyi niyetleriyle insana umut veriyorlar.

4- İl Milli Eğitim Mardin şube Müdürü Mehmet Eldem ve özel kalem müdürü Hilal Erdem’in gayretleri sayesinde kallavi bir iş, bir güne sığdırılabiliyor.

5- Emniyet, Sultanköy ılköğretim Okulu’na bir pota vermiş. 500 kadar çocuğun spor yapabilmek için tek şansı 20 m2’lik bir alana asfalt dökülmesi. Ancak bunun için para yok.

6- “İçim söylüyor. Buraya tekrar geleceğim ve Atlas’ı da getireceğim” diyen Ergen, oğlunun fazla oyuncaklarını da bavula koymuş. Nüfusu Hakkari Merkez’e kayıtlı Atlas’ın oyuncakları Mardin’de bir köye yetiyor.

7- Ergen heyecandan gece uyuyamamış. Sık sık hayatının en güzel günlerinden birini geçirdiğini söylüyor.

8- Elini taşın altına sokmak konusunda epeyce tezcanlı görünüyor. ısmini ortaya koyacağı bir vakıf kurma düşüncesine de ısındı.

9- Hatta Beyaz ve Hülya Avşar’ın programlarına çıkmak için bile bu fikrin biraz olgunlaşmasını bekliyor.

10- Doğru bir şeyi yanlış bir şekilde yapmamak için büyük bir sabır ve incelik göstermek gerekiyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!