Jiletlenmiş bir hüznün en jazz hali

Güncelleme Tarihi:

Jiletlenmiş bir hüznün en jazz hali
Oluşturulma Tarihi: Mart 03, 2013 12:39

Haberin Devamı

Müslüm Gürses’in ölüm haberini aldığımda Wagner’in Tannhauser’ini dinliyordum.
Placido Domingo söylüyordu.
Elizabeth’i Cherly Studer, Venüs’ü ise çok sevdiğim Agnes Baltsa söylüyordu.
İşte o an, görünmeyen bir el; yukarı doğru yükselen ağlama hissimi jiletlemeye başladı.
Tannhauser’ın lirik coşkusu mu;
Yoksa Mezopotamya varoşundan gelen hüzünlü bir adamın sessiz vedası mı?
Ne fark eder ki…
Sonra düşündüm.
Ben mi Tannhauser’dan o adama gittim;
Yoksa biz; hep birlikte mi oraya gittik..
Kim kimin seviyesine çıktı…

Xxx
Boğazıma takılmış o hüzünle düşündüm.
En entellektüelimizle, en garibanımızı birlikte ağlatmayı nasıl başardı bu insan?
Nasıl hepimize sevdirdi kendini…
Ne oldu da, nasıl oldu da, o en arabesk hüzünü, en snobumuzun bile ruhuna, en sahici duygu olarak yerleştirmeyi başardı…
Ne yaptı da, en ukalamızın bile Jazz’ı; Blues’u oldu.

Haberin Devamı

/images/100/0x0/55eaa176f018fbb8f88c9c30
Xxx
Oysa ne kadar küçümseyerek başlamıştık değil mi…
Kim bilir kaç rakı masamızda, jiletleme işaretleri yaparak hep onu, hem de gariban hayranını ti’ye almış, meze yapmıştık.
Sonra bir gün bir baktık ki; simsiyah bir perdenin önünde, sıradan bir kahvehane sandalyesinin üzerine oturup, öyle bir “Haydan Haydar” söylüyor ki;
Birden “Sahici” bir sese ne kadar ihtiyacımız olduğunu hissettik.
Sonra Muhterem Nur’u ne kadar sahici sevdiğini, bir kadına sahiden aşık olmanın, sadakatin güzelliğini keşfettik.
Anladık ki, o varoş sesi, iğdiş edilmiş bir yanımızın aynasıydı.
Aynada aksini seyredemeyen vampirlerden başka hiçbir şey olmadığımızı da yine o hüzünlü aynada gördük.

Xxx
Sonra şairlerimiz onu bize anlatmaya başladı.
Murathan Mungan, Ahmet Güntan, Tuna Kiremitçi, Barış Pirhasan…
Mr. Tambourine man’i öylesine biz’leştirdi ki…
“Aşk tesadüfleri sever” hepimizin iPod’larının başeseri oldu.
Yalnız gecelerimizin, birlikte gecelerimizin ilk yardım çantası gibi;
Gecelerimizi kurtardı.
Bazen hüzünlü ayrılıkları hatırlattı…
Hıçkıra hıçkıra ağlattı.
Bazen, ne kadar aşık olduğumuzu anladık, ne kadar sevdiğimize yemin ettirdi bizi.
Yine ağlattı…
Aşk tesadüfleri sever derken, aslında aşkın hiç te tesadüf olmadığını anlatıyordu.
Bir hayat boyu birbirimizi aradığımızı, birbirimizi bulduğumuzu, birbirimizi hak ettiğimizi öğretti..
Evet bunların hepsini Mezopotamya varoşundan gelen bu hüzünlü adam yaptı.
Bize; Tannhauser’i dinlerken, antrakta çıkıp, içimizdeki en güzel arabeski okudu. .

Haberin Devamı

Xxx
Sonunda O değil, biz onun seviyesine çıktık…
En garibanların Müslüm Baba’sı olarak yola çıktı.
Hepimizin Müslüm Gürses’i olarak veda ediyor.
Arkasında hepimizin ta şurasında, jiletlenmiş bir hüznün en jazz halini bırakarak…
Hicran yarasını en sahici dövme olarak…
İşte öyle gidiyor.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!