Ä°ÅŸte Åžemdinli iddianamesi

Güncelleme Tarihi:

Ä°ÅŸte Åžemdinli iddianamesi
OluÅŸturulma Tarihi: Mart 07, 2006 13:11

Van Cumhuriyet Savcısı Ferhat Sarıkaya'nın Şemdinli olaylarına ilişkin olarak hazıladığı, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt da dahil bazı subay ve askerlere yönelik suçlamaları içeren 100 sayfalık iddianame, Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Böylece söz konusu askerler sanık oldu.

Haberin Devamı

Savcı Sarıkaya, iddianamede "sosyolojik" diye nitelenebilecek bazı tahlillerde bulundu ve terör olaylarında güvenlik güçlerinin çalışma yöntemlerine ilişkin değerlendirmeler yaptı. "Terör örgütü PKK ile mücadelede terör örgütlerinin yapmış olduğu eylemlerin bir benzeri kamu görevlileri tarafından yapılmış" diyen Savcı Sarıkaya,  güvenlik kuvvetlerinin hangi şartlarda silah ve şiddet kullanacağının yasa ve yönetmeliklerde detayı ile açıklandığını anlatarak, görevlilerin yasa dışına çıktığını öne sürdü. Savcı Sarıkaya, iddianamesinde, "etik istihbarat" adıyla yeni bir tanıma da yer verdi.

Savcı Sarıkaya’nın iddianamesinde öne çıkan belli başlı tespitler şöyle:

 

Haberin Devamı

YASAYA AYKIRI Ä°STÄ°HBARAT TOPLANDI

 

"Şemdinli olayları sırasında ilçe merkezinde görevli olduğunu öne süren Jandarma Personelinin üstlerinden emir almış olduklarını öne sürseler dahi emri verenin kanunlara aykırı davrandığı ortaya çıkmaktadır.

 

Yine ilgili genelge gereği polis sorumluluk bölgesinde suçu önleyici teknik izleme ve dinlemenin yapılmasının adli makamlardan talep edilmesinin kanuna aykırı bir durum ortaya çıkarttığı, bu açıklamalarla Hakkari İl Jandarma Komutanı Albay Erhan Kubat’ın Hakkari Dağ Komando Tugayına, Şemdinli İlçe Jandarma Komutanlığı’na ve Yüksekova İlçe Jandarma Komutanlığı’na 8.11.2005 tarihinde yazdığı görevlendirme yazısı güvenlik güçleri arasındaki koordinasyonun gereklerini yerine getirmediği görülmüştür.

 

GENEL BÄ°R DEÄžERLENDÄ°RME

 

Vatandaşlara karşı keyfi uygulamalara engel olmak için idarecilerin uymaları gereken kurallar ve etik kaideler hukuk sistemi içerisinde vazedilmiştir. Buna rağmen bazı memurların devletin kendilerine tanıdığı yetki ve imkanları kullanarak menfaat temin etme arayışı içerisine girmeleri her demokratik sistemde görülür. Hatta bu tür şahıslar kendi faaliyetlerini haklı kılan ideolojiler de üreterek şebekeleşebilirler. Böylesi yapılar genelde çatışmalı dönemin ürünüdür. Zaten insanlık tarihine bakıldığında ideolojilerin çatışmalı dönemde ortaya çıktığı görülmektedir.

 

Haberin Devamı

Çatışmanın toz dumanı içerisinde ise çoğu zaman masum kavramlar anlamını yitirir. Kaos içerisinde kandan ve gözyaşından şahsi çıkar temin etmek arayışında olanların ortaya çıktığı görülür. Maalesef bu fırsatçı kişiler veya zihniyet ideoloji ile örgütledikleri şahsi menfaatlerini garanti altına almanın yolunu her dönem bulmuşlardır.

 

BÜROKRASİ AYGITI ELE GEÇİRİLEBİLİR Mİ?

 

Kan ve gözyaşı üzerinden politika üreten ve menfaatlerini temin için devletin bütün mekanizmasını kullanmaktan çekinmeyen güçlerin birtakım üst makamlara gelmesi halinde ise Devletin bekası için son derece tehlikeli bir durum ortaya çıkabilir. Kendi ideolojik mantığı içerisinde makul sebeplerini zaten hazırlayan bu grup menfaatleri icabı kendilerini uluslararası güç odaklarına pazarlamaktan çekinmez. Gerçekte ne olup bittiğini bilen ve sesi çok çıkan bu grup medyanın da etkisi ile kamuoyunda 'kahramanlar' olarak algılanırken aşağıda ise bunların tetikçiliğini yapan bir takım kişiler Devletin bekasına hizmet ettikleri düşüncesindedirler.

 

Haberin Devamı

Uluslararası güçler, ülkedeki bu zihniyet ve aşağıdaki gruplar arasında irtibatı sağlayan bağlar ise akla gelmeyecek binlerce karmaşık labirentten ve irtibat mekanizmasından geçtiği için aşağı gruptan biri deşifre olsa dahi gerçek oyuncuların ortaya çıkartılması mümkün değildir. Hemen diğeri sahneye sürülür. Üstelik medyadan kültür ve sanata siyasetten ekonomiye kadar bütün figüranlar sahnede kendi rollerini oynamak için beklemektedirler. Bu fasit çarkın bozulması ancak bu zihniyetin oyununun sona erdirilmesi ile mümkündür.

 

Bu oyunun sona erdirilmesi ise ancak açığa çıkartılıp deşifre edilmesi ve kamuoyu vicdanında mahkum edilmesi ile mümkündür. Bu oyunda ast ve üst gruplar arasında ahengi sağlayan ise bir nevi senaryoları olan menfaatlerinin arkasına gizlendiği ideolojileridir. Bu zihniyetin operasyonunu sona erdirmek için ise güvenlik güçlerine düşen tahrik olmadan sabırla grup üyelerinin birer birer düşmesini beklemektir.

 

Haberin Devamı

DEVLET İSTİHBARATI; OPERASYONLARDA ETİK ÖLÇÜ

  Â

Her devletin kendi güvenliğine yönelik tehlikeleri bertaraf edecek istihbarat servisleri bulunur. Bu servislerin birtakım örtülü operasyonlar gerçekleştirdikleri de bir realitedir. Unutulmamalıdır ki kulağa hoş gelmese de istihbarat işleri içerisinde provokasyon, ajitasyon ve suikast gibi uygulamalar da bulunmaktadır. İstihbarat servislerinin operasyonları bazen uluslararası işbirliği içerisinde ve açıktan (Abdullah Öcalan’ın Kenya’da yakalanışı) bazen ise örtülü bir şekilde gerçekleştirilir. Ancak şu kabul edilmektedir ki açıktan gerçekleştirilen operasyonların ardında gerçekte görünenden öte bir niyet gizlidir. Bu tür operasyonlarda hedef ise genelde hedef ülke kamuoyunu manipüle (toplum mühendisliği) etmektir.

 

Haberin Devamı

Ancak hiçbir demokratik ülkede istihbarat servislerinin ülke vatandaşlarına yönelik operasyonları tasvip görmez. Bunun içindir ki demokratik ülkelerde olağanüstü yetkilerle donatılmış polis görevi yapan iç istihbarat servisleri bulundurulur ve ülke vatandaşlarına yönelik operasyonlar hukuk kuralları çerçevesinde sistemin tabii akışı içerisinde yürütülür. Ancak bunların bazı uygulamalarının ülke içerisine yönelmesi demokratik sistemi tehdit eder. Üstelik bunların -başta anlatılan kavramlar çerçevesinde- siyasi sistemi istikrarsız hale getirmek için kullanılmaları ihtimali de her zaman mevcuttur.

 

DEVLETİN İSTİHBARAT GELENEĞİ

  Â

Türkiye Cumhuriyeti Devleti zor şartlarda kurulmuş bir devlettir. Yokluk ve sefalet içerisinde milletin varlığı tek dayanak noktası olduğu için Devlet milleti bölüp parçalayacak akımlara ve odaklara karşı olağanüstü tedbirler geliştirmiştir. Bu durum dönemin gerekleri içerisinde makul gören bir yaklaşım olarak kabul edilebilir. Ancak kabul edilmesi mümkün olmayan şey demokraside ve evrensel haklar sisteminde elde edilen bunca kazanıma ve güçlü bir devlet sistemine sahip olunmasına rağmen 20. yüzyılın başında Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında uygulanan olağanüstü güvenlik tedbirlerinin bugün de sürdürülmek istenmesidir. Üstelik şu bilinmektedir ki demokratik denetim mekanizmalarının her türlü kontrolünden azade olan odaklar olağanüstü güvenlik tedbirleri sayesinde bürokratik mekanizmaları kullanarak Devletin kılcal damarları içerisinde dolaşabilmekte ve kendileri oluşturdukları yapılanma içerisinde emellerini gerçekleştirebilmektedirler.

 

BÜROKRASİ Mİ DEMOKRASİ Mİ? YOKSA HER iKİSİ DE TAKTİK ARAÇLAR MI?

 

Türkiye geçmişten beri çokça sözü edilen ve bir dönem Susurluk; bugün ise Şemdinli olayları ile yeniden üzerine konuşulan bir gizli yapılanmanın varlığını tartışmaktadır. Hatta kimi yorumlarda bu yapının III. Selim’den beri Devlet mekanizması içerisinde faaliyette olduğundan ve kimi zaman Devletin emrinde kimi zaman ise uluslararası grupların emrinde olduğundan söz edilmektedir. İçerisindekilerin kendilerini devletin gerçek sahipleri olarak gördükleri bu çevreler -geçmişte olduğu gibi- bugünde menfaatlerinin uzlaştığı noktalarda işbirliği içerisinde olmuşlardır. Günümüzde olduğu gibi menfaatlerin çatışmaya düştüğü dönemlerde ise farklı grupların kendilerine has üslupla birtakım operasyonlar gerçekleştirdikleri ve birbirlerini tasfiye etmeye uğraştıkları görülmektedir. Bu gruplardan kimisi bürokrasideki üstünlüğünü kullanırken kimisi de demokratik mekanizmaları kullanmaktadır.

 

TERÖR NEDİR? KİM NE iÇİN TERÖR YAPAR?

  Â

Bu kavram ülkelerin ulusal güvenlik siyasetinin bir yansıması olarak gelişmiştir. Dolayısıyla evrensel bir tanımının bulunması mümkün değildir. 11 Eylül 2001 de Amerika’ya yapılan saldırılardan sonra kavram etrafında güvenlik siyasetinin re-organizasyonu için çabalar artmış olsa da ülkeler yine de birbirlerine karşı pragmatik bir tavır takınmaktadırlar. Her ülke kendi tehdit unsurunu ’terör organizasyonu’ olarak tanımlamakta buna rağmen işbirliği söylemleri uluslararası müdahalenin bir aracı olarak kullanılmaktadır. Yani bugün terör organizasyonları ve bizatihi kavramanı kendisi uluslararası kamuoyunun manipülasyonu amacıyla kullanılmaktadır. Terör organizasyonları ise üzerlerinden işbirliğinin ve çatışmanın gerçekleştirildiği araçlar haline gelmişlerdir.

 

PROVAKATÄ°F EYLEMLERÄ°N AMACI NEDÄ°R?

 

Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde ülkenin standart kültüründen farklı bir kültürel yapının olduğu söylenmektedir. Ancak doğrusu bu konuda yeterli araştırma yapılmış değildir. Yapılan araştırmaların birçoğu ise önyargılı kabullere dayanmaktadır. Üstelik araştırmaların amacının ortaklıkları değil de ayrılıkları hedeflemesi baştan sonucunu da hazırlamaktadır. Buna rağmen birçok sebepten ötürü bu bölgede sosyal ve kültürel yönden hassas bir yapının olduğu kabul edilmektedir. Bu durum bölge halkını provokasyonlara açık hale getirmektedir.

 

Provokasyonlar ise kimi zaman örgüt mensuplarının doğrudan propagandası ile kimi zaman legal imkanlar kullanılarak bazı dernek ve kuruluşlar ile, kimi zaman yabancı şahısların temasları ile kimi zaman ise kimliğin bir öğesini ön plana çıkartan ve legal yolları tüketerek karşısındakine saldırıya kadar tahrik eden bir tetikleme ile olmaktadır. Şemdinli olaylarına bakıldığında bölgede yaşayan halkın kültürel farklılığının (Kürt kökenli vatandaşlarımızın bu yönü "EY KÜRT HALKI" bildirisi ile vurgulanmıştır) ve dini hassasiyetlerinin (Bildiri metni içerisinde dini duyarlılıklara da hakaret edilmiştir.) üzerine siyasi kimlik (PKK/KONGRA-GEL örgütü destekçisi olma durumu) bindirilerek toplumsal patlamanın yaşanması için gereken her şey yapılmıştır. Şunu kabul etmek gerekir ki bunu gerçekleştirenler kimlikler üzerindeki oyunların etkililiği ve bölge halkının duyarlılıkları üzerinde oldukça bilgi ve tecrübe sahibidirler. Eğer bu kadar provokasyon herhangi bir Batı yerleşim bölgesinde yapılmış olsa idi burada da sosyal patlama olacağından emin olunmalıdır.

 

ÇETE KURULDUĞU ANLAŞILMAKTADIR

  Â

Olayların gelişimine ve olup bitenlere bakıldığında iç içe halkalardan oluşan bir zincirleme reaksiyon mekanizmasının -yasadışı yapılanmanın- medyada ifade ediliş şekliyle çetenin kurulduğu anlaşılmaktadır.

    Â

Bu tür yapılanmalarda her zaman için operasyonun arkasındaki isimlerin gizli tutulmaya çalışıldığı, kendilerine ulaşılamadığı, bu durumun yukarıda açıklandığı gibi Dönemin yargı ve devlet otoritelerinin, çoğu zaman bu tür yapılanma ve oluşumlar hakkında etkin bir soruşturma yapamadığı bu durumun basına yansıyan yukarıdaki açıklamalara göre yakınmalara sebep olduğu, içte ve dışta var ise bu tür yapılanmaların ortaya çıkarılması ve hukuk devleti gereklerinin tesisi beklentilerinin yoğunlaştığı, bu nedenle halkanın ilk zincirinde olanlar yani Astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İdeniz ile eski PKK’lı Veysel Ateş’in yanı sıra yapılanmanın perde arkasındakilerin de deşifre edilmesi ve bu yönlü niyetlerin akamete uğratılması Devletin bekası ve siyasi istikrar için elzemdir.

  Â

Yukarıda anlatılan genel ve sonuç değerlendirme ışığı altında toplanan tüm dosya kapsamına göre kamu görevlileri olan şüpheliler Ali Kaya ve Özcan İldeniz’in Terörle Mücadele adı altında yola çıkıp bir süre sonra yasaların kendilerine verdiği yetkileri tam bir sorumsuzluk içinde yasadışılığı meşru sayıp amaçlarına ulaşmak için her yöntemi uygun yöntem olarak benimseyerek yanlarında kamu görevlisi olmayan eski bir PKK üyesi şüpheli Veysel Ateş’i de yanlarına alarak tam bir dayanışma ve işbirliği içerisinde hareket edip Seferi Yılmaz isimli şahsa zarar vermek veya bu şahsı öldürmek amacıyla suç tarihinde mezkur (adı geçen, sözkonusu) olayı gerçekleştirdikleri...

 

KAMU GÖREVLİLERİ TERÖR ÖRGÜTÜ GİBİ ÇALIŞMIŞ

 

Bu değerlendirmeler ışığında Şemdinli’de ortaya çıkan olayda terör eylemi kullanılmıştır. Yani terör örgütlerinin yapmış olduğu eylemlerin bir benzeri kamu görevlileri tarafından yapılmış ve sonuçta Hakkari, Yüksekova, Şemdinli, Van, Muş, İstanbul gibi yerlerde bu olayları protesto etmek için bir çok gösteri yapılmış, ölümler ve yaralanmalar meydana gelmiş, bina, araç ve gereç hasarları oluşmuştur. Şüpheliler Ali Kaya ve Özcan İldeniz Hakkari İl Jandarma Komutanlığı İstihbarat Şube Müdürlüğü (JİT) görevlileridir.

 

Her ne kadar görüntü itibariyle bu şüpheliler PKK terör örgütü ile ilişkisi ve irtibatı olduğunu değerlendirdikleri Seferi Yılmaz isimli şahsa bir şekilde zarar vermek suretiyle PKK terör örgütü ile mücadele etme şeklindeki eylemleri yasal değildir. Güvenlik kuvvetlerimizin hangi şartlarda silah ve şiddet kullanacağı yasalarımızda ve yönetmeliklerimizde detayı ile açıklanmıştır."

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!